Olgular görmezden gelindikleri için var olmaya son vermiyorlar. -Huxley |
|
||||||||||
|
“Kitapsız” kavramı bizde çoğunlukla kızdığımız kişilere hakaret anlamında kullanılır. Benim öyle bir niyetim yok. Amacım ülkemizde kitaba önem verilmeyişine dikkat çekmektir. Maalesef insanlarımızın çoğu kitap okumuyor, adeta kitaptan kaçıyor. Dahası bazıları geldiği yaşı söyleyip, “Bu yaşıma kadar kitap okumadım, kitabı elime bile almadım.” diye övünebiliyor da. Gelişmiş, uygar ülkelerde seyahat ederken kitap okuyan birçok kişiye rastlayabilirsiniz, orada bu görüntü normaldir ama bizde böyle bir kişi görenler ona tuhaf tuhaf bakmaktan kendilerini alamazlar; çünkü bizde bu görüntü alışıldık bir şey değildir. Parklarda gezerken elinde kitap olan insan hemen hemen hiç görmüyorum, oysa gördüğüm akıllı telefonu olan insan sayısı çok fazla. İnsanlarımız maalesef bu akıllı telefonlardan her şeyi öğrendikleri yanılgısı içindeler. Birçok kitap fuarına katıldım. Gelenleri oralarda uzun uzun gözledim. Mesela fuarın çıkış kapısında durup içeriden çıkanlara baktım. İnanın bu insanların yüzde doksanından fazlasının elinde kitap yok. Peki öyleyse bunlar kitap fuarına niçin gelmişler acaba? Kitap seyretmek için mi? Olabilir. Çünkü ülkem insanı son 15-20 yıldır seyretmeye alıştı/alıştırıldı. Kitap fuarına okulları tarafından getirilen öğrencileri de çok izledim. Kitaplara bakıp da almak istediği halde alamayacağını söyleyen çocuklara nedenini sorduğumda, “Cebimde bir lira bile yok. Fuara gideceğimizi bize öğretmenlerimiz önceden haber vermediler ki gelirken yanımıza para alalım. Derste iken “haydi, gidiyoruz!” deyip bizi otobüse bindirip getirdiler.” cevabını duydum. Hele o fuara getirilen ilkokul öğrencilerinin tek sıra halinde kitap standlarının önünden geçip gitmeleri yok mu? Bu çocuklar böyle bir ziyaretten acaba kitap sevgisini nasıl öğrencecekler? Belediyeler, bakanlıklar, fuar yetkilileri oraya gelen hiç kimseyi kitapsız göndermeme amacında olmalıdır. Gerekirse fuara gelen her çocuğa ücretsiz bir kitap verilmelidir. Bu o kadar zor ya da pahalı bir şey değildir. Çünkü bu konuda yayınevleri ücretsiz olarak kitap verip önemli ölçüde katkı sağlayabilirler. *** Kitap konusunda yaşadığım birkaç olaydan da bahsetmek istiyorum. Ben arabayla tatile çıktığım her sene, kendi kitaplarımdan yaklaşık 250-300 tanesini arabanın bagajına koyarım. Gittiğim yerlerdeki köylerde durup oraların çocuklarına kitaplarımdan hediye ederim. Çünkü biliyorum ki köydeki çocuklarımızın çoğunun evinde tek bir kitap bile yoktur. Bu şekilde sanırım bugüne kadar 3-4 bin tane kitap hediye etmişimdir. Geçen yıl, Çanakkale'nin bir ilçesine gittim. Oradaki birkaç okulu dolaşıp öğretmenlere ve okul kütüphanesine kitaplarımdan hediye etmek istediğimi söyledim. İnanın öğretmenlerin ve idarecilerin bazıları kitaplara elini sürmekten bile çekindiler. Kitabın insanları böylesine korkutmasına doğrusu çok şaşırdım. Kitaplarımın yasaklanmamış olduğunu, siyasetle ilgisi bulunmadığını söyleyince gönülsüz bir şekilde almayı kabul ettiler. Aynı ilçenin köylerine de gittim ve oradaki köy/muhtar odalarına uğradım. Çoğunda kitaplık/kütüphane vardı ama tabii ki içlerinde insan yoktu. Kitaplarımdan verdim, teşekkür edip aldı muhtarlar. Bu köylerden birinde kitap verme konusunda muhtarla sohbet ederken balıkçılık yaptığını öğrendiğim bir köylü dedi ki: “Hocam, kitaplarınızı buraya verip de boşuna ziyan etmeyin. Onları bu köyde hiç kimse okumaz. Çünkü gençlerin hepsinin elinde bir telefon var ve sabahtan akşama kadar onunla uğraşırlar. Yani hiç biri telefonu bırakıp da eline kitap almaz! Diğerleri de zaten buradaki zamanlarını oyun oynayarak geçirirler.” İstanbul'un bir ilçesinin köyüne çok sık giderim. Çünkü orada henüz doğa yağmalanmamış. Her gittiğimde doğa ile başbaşa birkaç saat geçirip dinlenmiş ve mutlu bir şekilde eve dönerim. Buraya gittiğim bir gün, oradaki hayvan barınağının önünden geçerken içlerinden birinin sırtındaki önlükten veteriner olduğunu tahmin ettiğim bir kişi ve etrafında bir bayan, üç erkek dışarıda sohbet ediyorlardı. Bunların aydın insanlar olduğunu ve kitap okumayı sevdiklerini sanıp yanlarında arabayı durdurup selam verdim ve kendimi tanıttım. Kitaplarımdan hediye etmek istediğimi söyledim. Veteriner kitap okumaya zamanı olmadığını söyleyince ben de “Sizin gibi tahsilli biri kitap okumasın, doğrusu şaşırdım.” dedim. “Okuyorum tabii, ama sadece mesleki yayınları.” cevabını verdi. Orada genç bir bayan vardı. Ona “Siz ister misiniz?” diye sorduğumda diğer adamlardan biri bayanın cevaplamasına fırsat vermeden atıldı: “O stajyer, okumaz, okumaz!” diye sertçe cevap verdi ve bana bir öneride bulundu: “İleride köy var, git orada ver kitaplarını” dedi kaba bir ifadeyle. Teessüf ederek oradan ayrıldım. Bütün bu olanlar benim moralimi bozdu ya da beni yıldırdı mı? Hayır. Kitap okutma gayretimi sürdüreceğim. Çünkü şuna inanıyorum: Bir tek kişi kazanmak bile kârdır. Ülkelerinin kaderinde rol oynayanlar da tek bir kişiydiler. ** Gazetelerde doğru olmamasını temenni ettiğim şu haberi gördüm son günlerde: “Bilimle uğraşan bir kurumumuz, içinde getirdiği yeniden yapılanma politikasıyla popüler bilim kitaplarına getirdiği ‘yerlilik ve kültürel uyum’ kriterleri kapsamında 50 bin kitap için toplatma kararı vermiş. Yayın Kurulu’nun ‘yerlilik ve kültürel uyum’ kriterlerine göre incelediği kitaplar sakıncalı bulunursa imha edilecekmiş.” Hırsızlıklarına, talana, soyguna, vurguna devam etmek isteyenler aydınlıktan korkuyorlar, kitaptan korkuyorlar. O nedenle de kitapsız bir Türkiye arzuluyorlar. Onların bu tutumları karşısında halk susuyor; çünkü halk çökmüş, perişan bir vaziyette. Öyle ki konuşmaya bile mecali yok. Öte taraftan aydınlar da susuyor. Oysa, “Bir ülkede işler kötü gittiği halde kimsenin sesi çıkmıyorsa; oranın şairleri, yazarları, aydınları için toplu halde bir ölüm raporu hazırlamak gerekir. “ Her şeye rağmen her türlü ideolojik görüş farklılığını bir yana atıp, aydınlarımız “Kitapsız Türkiye” isteyenlere karşı bilinçli, kapsamlı bir mücadele başlatmalıdır. Yoksa Ortaçağ karanlığında boğukup gideriz! Son sözde Oruç Baba der ki: “Baskıcı rejimler silahtan korkmaz, kitaptan korktuğu kadar” “Cehalet örtüsünü, ancak kitap makası keser.” “Kitap, konuşan kâğıttır. Kâğıdı konuşturan da yazardır.”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |