Her devrim yokolup gidiyor ve peşinden yalnızca yeni bir bürokrasinin artıklarını bırakıyor. -Kafka |
|
||||||||||
|
Gerektiğinde “Hayır” demeyen/diyemeyen insan ve toplumların başlarına neler geldiğine dair sayısız örnek vardır. Mesela: -Bir arkadaşınız yasa dışı bir iş yapıyor ve sizden de yardım istiyor. “Hayır” diyemediyseniz siz de suça ortak oldunuz demektir. -Genç kız sevdiği adamın bazı isteklerine “hayır” diyemiyor, sonra ömrü boyunca pişmanlık yaşıyor. -Eşinizin, çocuğunuzun çok pahalı bir isteğine “hayır” diyemediğiniz için gırtlağa kadar borca giriyorsunuz ve ömrünüz bu borcu ödemekle geçiyor. Kendi toplumumuzda da bazı örneklere bakalım: -Batı Osmanlı’dan onlardan borç almasını istiyor. “Hayır” diyemiyor, alıyor ve yıllar sonra bir aldığı borç on, hatta yüz oluyor. Bırakın anaparayı ödemeyi faizi ödeyemiyor Osmanlı. -Aynı Batı borca karşı devletin gelirlerine el koymak istiyor, Osmanlı gene “hayır” diyemiyor. -Aynı batı Osmanlı İmparatorluğu içindeki etnik topluluklara bağımsızlık istiyor, Osmanlı “hayır” diyemediği için ayrı ayrı devletçikler şeklinde etnik topluluklar bağımsızlık ilan etmeye başlıyor. -Yetmiyor, aynı Batı bu sefer Sevr ile Anadolu’yu paylaşmak istiyor, Osmanlı gene “hayır” diyemiyor ve Anadolu işgal ediliyor. Ancak tam bu noktada 1919 yılında Samsun’dan yükselen bir “HAYIR” bütün Anadolu’da yankılanıyor ve Türkün Kurtuluş destanı yazılıyor. ** Günümüz Türkiyesinde, bu gün de referandumda “Hayır” denilecek mi, denilmeyecek mi tartışması yaşanıyor. -Bir yanda “Hayırcılar”, -Diğer yanda “Hayıra Hayır” diyenler var. Kılıçlar çekilmiş, söylenmesi gerekenler söylenmiş ya da söylenecek… Kıyasıya bir mücadele. Her şey unutulmuş, referandumla yatılıp referandumla kalkılır olmuş. Gariban vatandaş, sonuç ne çıkacak diye düşünmekten açlığını bile unutmuş. İşsiz vatandaş, iş aramayı referandum sonrasına bırakmış, ** 13 Eylül 2010’da başka bir Türkiyeye uyanmaya hazır olun! -Referandum sonucu ne olursa olsun daha fazla ayrışmış, şiddet olayları çoğalmış, bölünme tehlikesiyle karşı karşıya olan bir Türkiye göreceğiz. Çünkü: -“Hayır’a hayır” diyenler kazanırsa, bazıları kendilerini dev aynasında görmeye başlayacak; muhaliflere baskılarını artıracak, Türkiye ile ilgili her türlü tasarrufta bulunma hakkına sahip olduklarını düşüneceklerdir. -“Hayırcılar” kazanırsa gene bazıları, zannetmeyin ki pılısını pırtısını toplayıp gitme hazırlığına başlayacaklardır. Aksine direneceklerdir. Zira makamlar bırakılınca hesap sorma ile karşı karşıya kalacaklarını biliyorlar. Bu hesabı millete verme cesaretini göstereceklerini sanmak ise safdillik olacaktır. Yani, her iki ihtimalde de bizi zor, çok zor günler beklemektedir. ** Son söz: Türkiyemde “hayırlı” insanların çoğunlukta olmasını temenni ediyorum. Biliyorum ki “hayırsızdan hayır” çıkmaz…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |