..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Hiçbir şey yaşam kadar tatlı değildir. -Euripides
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Türkiye > Cemal Zöngür




29 Ocak 2017
Halka Götürülen Her Oylama Demokratik Midir?  
Demokrasiler Hasızlıkların Pan Zehiridir.

Cemal Zöngür


Demokrasi demek; belirli sınırlar içerisinde yaşayan farklı kültür ve düşünceden olan insan topluluklarının her türlü insani ve sosyal hakları tanınarak, Anayasal sözleşme ile garanti altına alınmış bir devlet yönetimidir.


:AIJF:


     Sistemin tüm uygulamaları başta olmak üzere, her oylamanın demokratik olabilmesi için, o ülkenin siyaseti, eğitim yapısı ve topluma verilen kültürün üstünlük, bencillik, dışlayıcı ve kendinden başkasını aşağı gören düşüncelerden tamamen arınmış olmasıyla mümkündür.
     Bunun yerine tam tersi Orta Çağ mantığından kalma maneviyat ve feodalizm kalıntılarına bağlı, kendi coğrafi ve kültürel yapısıyla hiçbir şekilde uyuşmayan dini vb. olguların arkasında giden bir devlet sisteminde, demokrasi kültürünün varlığından kimse bahsedemez. Ve böylece makalenin içeriğine geçmeden önce kısaca demokrasinin evrensel tanımı hatırlayarak devam edersek, kendi konumumuzu daha net anlamış olacağız.
Demokrasi demek; belirli sınırlar içerisinde yaşayan farklı kültür ve düşünceden olan insan topluluklarının her türlü insani ve sosyal hakları tanınarak, Anayasal sözleşme ile garanti altına alınmış bir devlet yönetimidir.
Genel olarak dünya devletlerinin büyük bir çoğunluğu bu tanımı hâlâ kabul etmiş değildir. Kabul edenler ise Avrupa devletleri başta olmak üzere diğer batı ve birkaç Asya ülkesinden ibarettir.
Bunun sebebi ise, demokrasinin evrensel ilkeleri, devlet sistemlerine hâkim olan “Bürokratik Burjuvazi ile Ticaretçi Sermayedar Oligarşik” güçlerin talanlarına dur dediği için sürekli çarpıtılmaktadır. Peki Türkiye bunun neresinde durmaktadır?
Türkiye 1959 yılından itibaren Avrupa Birliği’ne (AB) üye olmak için başvurduğu halde, ifade edilen demokrasi ilkelerini yerine getirmemesi yüzünden üyeliği hâlâ gerçekleşmemiştir.
Belki Avrupa Birliğinin bazı şartları Türkiye’ye ağrı gelmiş olabilir. Türkiye demokraside samimi olsaydı, kendi başına bile Orta Çağ mantığından kalan feodalist Oligarşik yapıyı terk ederek, bunun yerine ülkedeki tüm azınlıkların kültürel insani haklarını garanti altına alan demokratik bir anayasa yaparak örnek bir ülke olması gayet mümkündü.
Evrensel demokrasi ilkeleri Türkiye’nin işine gelmediği için, her beş yılda yapılan genel ve özel seçimleri, 1876 Birinci Meşrutiyetten kalan parlamento ve 1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınmasını en büyük demokrasi olarak göstermektedir.
İfade edilen parlamenter yapı ve kadınlara seçme seçilme hakkının tanınması, Türkiye’nin demokratik olduğunu asla göstermez. Çünkü yaşanan şu olaylar her şeyi net bir şekilde açıklamaktadır.
Kadının ailede ve toplumdaki yeri hâlâ erkeğin iki dudağı arasında olması. Kızların mecbur ve zorunlu olmadıkça okula gönderilmemesi. İstisnaların dışında kadınların ekonomik özgürlüğe kavuşamaması. Çalışan birçok kadının bile ekonomik özgürlüğünün erkeğe bağlı şekilde devam etmesi. Ve ülkede her türlü siyasi, dini, etnik, bölgecilik gibi üstünlük taslayan faşist anlayışın devlet tarafından direkt ve dolaylı şekilde desteklenmesi, Türkiye’nin ne kadar yalana dayanan bir demokrasisi olduğunu göstermeye yetmektedir.
Türkiye’de eğitim sistemi de buna uyarlandığı için, eğitim görmüşünden tutalım da eğitimsizine kadar toplumun büyük bir çoğunluğu, oy kullanmayı ve parlamentonun olmasını demokrasi olarak anlamaktadırlar. Halbuki bunların hiçbirisi tek başına demokrasi olarak gösterilemez.
Çünkü bir ülkede demokrasinin varlığını gösteren tek kaynak, o ülkenin sahip olduğu Anayasada, evrensel insan hakları beyannamesini ilke edinerek, kendi yönetimi altında bulundurduğu tüm farklılıkların haklarını garanti altına almasıyla mümkündür.
Hemen arkasından bu yasalara bağlı olarak kanun ve yönetmelikler yapılıp, toplumun tümü bu doğrultuda eğitilip yetiştirildikten sonra, halkın bilinçli bir seviyeyi yakalamasıyla, yapılacak oylama ve seçimler demokrasi görevini görecektir. Bunun dışındaki her uygulama toplumu ve dünyayı aldatmaktan başka bir anlam ifade etmemektedir.
Özet olarak belirttiğimiz gibi Türkiye’de gerçek demokrasinin olmadığını Anayasanın temel dört maddesiyle birlikte, diğer tüm maddeler birbirlerini destekler nitelikte ırkçı, dinci ve tek düşünce fetişizmine dayanan faşist bir içeriğe sahiptir. O maddelerse şunlardır.
1-TC. Anayasasının 3. Maddesinde yer alan Türkiye devleti ve milletiyle bölünmez bir bütündür, Dili Türkçedir.
Bir devletin üst ulusal dili ya da kültürel yapısı Türkçe veya başka bir dil ile belirlenebilir. Bunda bir yanlışlık söz konusu değildir. Anacak Türkiye’de Türklerin dışında anadilleri farklı olan Kürtler başta olmak üzere, Laz, Gürcü, Hemşin ve Çerkezlerin dillerinin tanınmaması. Ve bu dilleri konuşanlara eğitim hakkı verilmemesi ırkçılık değil midir? Demokrasiler böyle bir mantığı asla kabul etmez.
2-TC. Anayasasının 24. Maddesinde devletin dini İslam’dır, ilköğretimden ortaöğretimdeki temel eğitim dersleri içerisinde herkese zorunlu olarak okutulmaktadır.
Buradaki yanlışlık ise, Anayasanın 2. Maddesinde Türkiye devleti laiktir ifadesini kullanmış olmasına rağmen, arkasından devletin dini İslam’dır ve zorunlu olarak öğretilir şeklinde belirtilmesi, dünyanın en geri ülkelerinde bile görülmeyen bir aptallaştırma ifadesidir.
Çünkü bir devlet laikse? Laik bir devlette, asla devletin dini olamaz. Ya da devlet Şeriat sistemine göre yönetiliyorsa, o zaman da devlet laik olamaz. Şimdi sormak lazım, Türkiye Cumhuriyeti Laik midir, yoksa Şeriat mıdır? Veya her ikisinin mevcudiyetiyle, ne olduğu belli olmayan bir aptallaştırma dejenerasyonunu değil midir?
24. Maddedeki diğer bir sorunsa; Alevi, Hıristiyan ve Yahudilerin resmi ve gayri resmi hiçbir şekilde tanımamış olmaları. Şu anda bile Alevi Dernek ve Cem Evlerinin yasal hiçbir güvencesi bulunmamaktadır.
3-TC. Anayasasının 42. Maddesinde Türkçeden başka hiçbir dil eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına okutulamaz ve öğretilemez ifadesi. Öncede belirtildiği gibi Türkiye’de en az dört farklı dilin varlığı ve bunların hiçbir şekilde kabul edilmemesinin hüküm sürdüğü bir ülkede nasıl demokrasiden bahsedilebilir?
4-TC. Anayasasının 66. Maddesinde Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür. Bu Anayasa maddesi doğrudan Türk ırkçılığı yaptığı gibi, İslam dini ile bütünleşmesi neticesinde, Türk İslam Milliyetçiliğine bağlı Şeriat ve laikliğin tam bir yozlaştırılmış şeklidir. Çünkü ülkede sayıları milyonları bulan Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü ve Hemşinleri inkâr etmek faşizme hizmet etmektedir.
     Bu kadar açık ve ileri derecede farklı kültürden olanları dışlayan bir Anayasaya bağlı eğitim ve öğretim sisteminde, demokrasi adıyla halka bir şeyleri oylatmak ya da demokrasi lafazanlığı yapmak, kendi halkıyla alay etmek demektir.
     Çünkü Türkiye halkı; Türk İslam Milliyetçiliğine dayanan şeriat ve laikliğin yozlaştırılmış şekil ile eğitilip yetiştirildiğinden, gerçek anlamda laiklik, demokrasi ve şeriattan bir şey anlamış değildir. Ve zavallı halk, milliyetçilik ve din gericiliğini kim daha fazla öne çıkarırsa ondan yana oyunu kullanacağını sistemin cambazları çok iyi bilmektedirler.
     Örneğin Suudi Arabistan ve İran gibi Şeriatla yönetilen ülkelerde seçimler yapılıp parlamentolar mevcuttur. O zaman bu ülkelerde demokratik demektir. Demokrasi denilen yapı, sadece seçim ve parlamentonun olmasıyla gerçekleşen bir şey değildir. İran ve Arabistan gibi ülkeler ile Türkiye arasındaki farklılık ise şu şekildedir.
Doğrudan Şeriatla yönetilen İran ve Arabistan’da, sokak ortasında kadın ve erkekleri idamdan tutalım kırbaçlama ve her türlü insanlık dışı uygulamalar gerçekleştirilirken, dünyanın kendilerine nasıl bir gözle baktıkları umurlarında bile değildir. Çünkü halk şeriat sistemini istediği için ben de onu uyguluyorum diye kendini savunmaktadır.
Türkiye ise, sözde demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olduğunu tüm dünyaya ilan edip, arkasından tek dil, tek din, tek düşünce ve tek ırk faşizmini uygulayan bir ülke olarak yalancı değilse, iki yüzlüdür.
Türkiye’nin bu alaycılığını Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) daha da pervasızca kullanarak, halka gidiyorum adıyla çoğunluğun oyunu alırsa, doğrudan Arap İslam Şeriat sistemine geçecektir. Böylece cumhuriyetin kısmi şekilde kazandırmış olduğu tüm değerlere el fatiha okunmuş olacak.
Onun için her zaman diyoruz ki, Türkiye sistemi ve AKP’nin demokrasi anlayışı ihanetlerle dolu. Dünyada böyle bir demokrasi anlayışı bulunmamaktadır. Herkes aklını başına toplayıp, İran’ın durumu göz önüne alınmalıdır.


Cemal Zöngür








Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın türkiye kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Toplum Hak Ettiği Şekilde Yönetilir
Deprem Öldürmez Zihniyet Öldürür
Fetö, Deaş ve Kenan Evren Kardeşliğinin Tarihçesi

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sayın Başbakan Binali Yıldırım, Alevi Kültürünü Ne Kadar Tanımıştır?
Atatürk'ün Din ve Alevilere Bakışı
Akp'li "Evetçiler" ile Chp'li Hayırcıların Halka Açıklayamadıkları Sırları..!
Türkiye Halkına Tek Soru; Demokrasiden Ne Anlıyorsunuz?
Anayasa Değişikliğinin Yarattığı Umutlar ve Uçurumları..!
Katar'la Ne Yapılmak İsteniyor?
21. Yüzyıl ve Sosyalistlerin Çıkmazı
Türkiye'nin Suriye ve Fırat Kalkanı Politikası İflas mı Etti?
Bu Hezeyanla Türkiye Nereye Gidiyor?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (1) [Deneme]
Lider mi Toplumu Şekillendirir; Toplum Mu Lideri? [Deneme]
Hz. Ali ve Ehlibeyt Alevi Midir? [Deneme]
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (3) [Deneme]
Tbmm'de Yedi Maddelik Anayasa Değişikliği Neyi Çözer? [Deneme]
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (2) [Deneme]
Alevilerin Kapılarına Saldıranların Açık Kimliği [Deneme]
"Türkleri Yeniden Tanımak" Araştırma Kitabımı Yazma Nedenim : [Deneme]
İşte Türkiye'nin Yaşam Kalitesi ve Mutluluk Karnesi..! [Deneme]
İslamiyet Yeniliğe Açık Bir Din Midir? [Deneme]


Cemal Zöngür kimdir?

Ben Cemal Zöngür, Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi mezunuyum. Sosyoloji, Tarih ve Siyaset üzerine araştırmalar yapmaktayım. Yayınlanmış bir kitabımın dışında çeşitli gazetelerde yüzden fazla makalelerimde yayınlanmıştır. Ve iki kitap dosyam yayına hazır durumdadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Tam bağımsız Tarih ve Siyaset üzerine yazan her Yazar


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.