Dünya hiçbir padişaha kalmadı, sana da kalmayacaktır. -Nizamî |
|
||||||||||
|
Parti ilkeleri, yönetim kadrosu ile tabanı arasında hem yaşamsal, hem de düşünce bakımından birbirine tamamen zıt tek parti CHP'dir. Bu düşünceyi kanıtlayacak o kadar örnek var ki, hepsi sıralansa sayfalar yetmez. CHP'nin kurucuları ve yolunu devam ettiren üst düzey yönetim kadrosunun büyük bir çoğunluğu, sınıfsal olarak kendilerini yukarıda gören yükseklik kompleksine sahip, “Bürokratik Oligarşik Burjuva Sınıfıdır.” Halk tabanının çoğunluğu ise, Selçuklu ve Osmanlı döneminden beri dilinden, dininden, kültüründen, yaşam farkından ve topraklarından koparılıp aşağılanmış sosyolojik ve psikolojik bir özellik taşır. CHP'nin tabanı çok mecbur kalmadıkça siyasal olarak milliyetçi dindar kesime kolayca yaklaşmaz. Çünkü eskiden beri Osmanlı anlayışının kendilerine neler yaptığını çok iyi biliyor. Gel ki CHP'nin kurucu ve yöneticileri de aynı sosyolojik özelliklere sahip olsalar da, Birinci Dünya Savaşı'nın yarattığı boşluk, hayal etmedikleri bir imkân ve fırsat tanımıştır. Böylece otoriter yapay modernist bürokratik burjuvacılık en kolay yol seçilmiş oldu. Birinci Dünya Savaşı çoğu ülkeler için belirsizlik yaratırken, Kemalistler Batının desteğini alarak, otoriter yapay modernist bürokratik burjuva anlayışı oturmayı başardılar. Türkiye halkının gerici İslam düzen ve törelerinden başka bir şey bilmemesi, Cumhuriyet kurucularını gereğinden fazla yüceltip, Kemalistleri kendilerine aşık yapmıştır. Bu yüzden CHP'yi yöneten veya yönetme aşamasına gelen her kişi, CHP'nin yükseklik kompleksine uymak zorunda. Çünkü CHP'yi yönetenler kendi yaşam ve alışkanlıklarıyla devleti çağdaşlaştırdıklarına inanmaktadırlar. İnanılan çağdaşlıksa, bilimsel gerçek demokratik eğitim ve yönetimden uzak, eğitimi okuryazarlıkta gören, muhalif her düşünceyi Cumhuriyet düşmanı sayan bir anlayıştır CHP çağdaşlığı. Her geçen gün bu çelişkiyi fark eden halk, daha öncesinde olduğu gibi 24 Haziran 2018 Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP'ye güven duymamıştır. Böylece zavallı CHP tabanı yeniden büyük bir bilinmezlik ve karmaşanın içerisine düşürülmüş oldu. CHP'ye hakim olan Elit Beyaz Türk Milliyetçileri, CHP'nin yaşadığı yenilgileri tarihsel, kültürel, siyasal ve sosyolojik açıdan halkın tartışıp gerçekleri öğrenmesini hiçbir zaman istemezler. Bunun birden çok nedenleri olsa da, asıl gerçek sebep, Atatürkçülüğün gerçek laik ve demokratik bir dünya siyasi görüşüne sahip olmamasında yatıyor. Sürekli ifade edildiği gibi, Kemalist laiklik ve çağdaşlık bilimsel felsefeden uzak, sadece devleti yönetip idare edecek üst düzey elitlerin yaşamasına cevap olacak, Avrupa özentili, taklitçi ve şekilci “Bürokrat” sınıf oluşturmak, en büyük hedefleri olmuştur. Bu mantık Avrupa, Asya ve Batı ülkeleri gibi materyalist bilimsel felsefeye asla inanmaz. Eğitimin temeli Metafizik din anlayışına dayalı, Orta Çağ'dan kalma fen bilimleriyle idare eder. Hatta 1930'larda kendi elleriyle kurdukları ve önemli bir aşama gösteren Köy Enstitülerini, Komünist yuva olmakla suçlayıp yine kendileri kapatmıştır. Ve Cumhuriyet kurulduğu günden bu zamana kadar, sürekli Avrupa'ya staj ve ders almak için adam gönderirken, her şeyi gelişmiş ülkelerden ithal eden yapay (İkame) bürokratik kapitalist anlayıştır CHP. Ve sürekli Kemalist ilkelerin her derde deva olduğuyla övünülür. CHP'ye hakim olan Ulusalcı Beyaz Türk Milliyetçiler, öyle sıradan yenilir yutulur bir güç değiller. Bunların devletin derin delhizlerinde askeri ve polis gücünün yanında maddi olarak çok büyük bir ekonomik imkanları mevcuttur. İş Bankası en büyük örnek. Bilindiği gibi siyasette, başta ekonomi olmak üzere onu koruyan askeri güç olmadığı sürece, istisnaların dışında hiçbir siyasetin yaşama şansı yoktur. CHP devletin kurucu partisi olarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin (T.C.) tapu sahibi mantığından siyasete bakmakta. Bilim ve demokrasi söylemi günü kurtarma reklamıdır. Devletin varlığı ve bakası her şeyin üstünde görülüp, mevcut Cumhuriyet ilkelerine ters her tülü düşünce CHP'nin düşmanı olarak kabul edilir. Bu yüzden gerek kendi içerisinden gerekse dışarıdan tüm alternatif düşünceleri şiddetle yok eder CHP. Şimdi CHP ile tabanı arasındaki uçurumu siyasal açıdan analiz etmeye çalışalım. Atatürkçülük olarak bilinen Cumhuriyet ilkeleri ve buna bağlı oluşturulan devlet, Osmanlı gibi kendi gerçek dil ve kültüründen uzak Arap İslam gerici bağnazlığın enkazı üzerine var olmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) Yöneticileri, kurduğu devlette halk tabanının bu geri niteliklerini bildiklerinden, en kolay ve hiçbir bilimsel düşünce gerektirmeyen bürokratik yapay modernist burjuvacılığı temel ilke edinmişlerdir. Devleti kuranlar içerisinde, Osmanlı mantığını aşacak kültür ve düşünceye sahip insanın olmaması, tek çare olarak Nihilistlikten başka anlam ifade etmeyen “Altı Ok'la” her şeyi çözeceklerine inanılması. Atatürkçülük ilkelerini, Osmanlı mantığına göre ele alırsak kısmi olarak ileridir. Ancak gerçek demokrasi ve bilimsel açıdan değerlendirildiğinde çok geri, kıyafet modenizmine dayanan “Ukala Bürokratik Burjuvazi” özelliğine sahiptir. İşte CHP Yönetimi ve tabanı arasındaki en büyük uçurum budur. CHP yönetimi, Osmanlı'yı ve Arapları baz alarak modern ve ileri bir devlet kurduğunu savunurken, CHP tabanı ise sürekli Avrupa ve Batı ülkelerini örnek alarak gerçek özgürlük, hak, hukuk, laiklik ve demokrasi istiyor. Kemalist Beyaz Ulusal Milliyetçi düşünce, Avrupa ve Batı burjuvazisinde görüldüğü gibi Materyalist bilimsel teori ve halkların farklılıklarını hiçbir zaman kabul etmemiştir. Sürekli tek vatan, tek millet, tek din, tek dil, tek düşünce faşizmini laiklik olarak halka öğrettiler. Bu yapı ve ilkeler CHP'nin milliyetçi ve dincilikten başka bir siyasi tercihinin olmadığını kanıtlar. Demokratik gerçek laik düşünceler, Materyalizmin bilimsel bir düşünce olduğunu kabul edip, devletin temeli buna göre oluşturulur. Ondan sonra kişiler ister liberal, ister sosyal demokrat, ister de muhafazakar şekilde düşünüp yaşmakta serbesttir. Ancak devlet yönetimini ve halkın eğitimini bilimsel Materyalist demokrasiden asla uzaklaştırmayı kimse düşünemez. Kemalistler, Materyalizm ve Batının birçok şeyine karşı olup, teokratik düşünceye dayanan ve Osmanlı'nın yontulmuş şekil olan Halkçılık, Devletçilik, Milliyetçilik, Laiklik, İnkılapçılık ve Cumhuriyetçiliği cilalayarak halka sevdirmeye çalışmaktadırlar. Örneğin Resmi Diyanet İşleri Başkanlığı'nın varlığı, Kürtlerin, Alevilerin, Hristiyanların ve Sosyalistlerin inkarı; Kemalizmin demokrat ve laik olmadığını kanıtlıyor. Elit Kemalistler, mevcut siyasi felsefesizliği halka açıklayacak Avrupai bir kültüre sahip olmadıklarından, sürekli daha dinci, milliyetçi ama laik olduklarını ifade etmekten hiçbir rahatsızlık duymazlar. CHP tabanı ise, dünyadaki demokratik ülkelerden gördükleri gerçek demokrasi, çağdaş, laik ve her şeyi hakça paylaşılan iktidar olacak parti isteseler de, hep hayalde kalmakta. Çünkü CHP ile ilgili ifade ettiğimiz tüm çelişki ve sorunları kimse tartışamaz. Bu sorunları sınırlıda olsa açık yüreklikle bugüne kadar yalnızca sayın Muharrem İnce dile getirmiştir. Ancak CHP gibi ceberut bir partide başarı sansı çok az gibi görünüyor. Temennimiz Muharrem İnce gibi düşünenlerin başarılı olmalarıdır. Cemal Zöngür
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |