..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Moda denilen şey o kadar çirkindir ki onu her altı ayda bir değiştirirler." -Oscar Wilde
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Din > M.NİHAT MALKOÇ




23 Haziran 2019
Sultan Murat Şehitlerine!..  
M.NİHAT MALKOÇ
İnançlar ve yüksek duygular için yaşar insan… Bu duyguların başında gelir vatan sevgisi… Bizler için çok ulvi bir değerdir memleket severlik… Çanakkale’de, Sarıkamış’ta, Dumlupınar’da, Sakarya’da ve yüzlerce cephede canını seve seve veren askerimiz, vatan aşkını merkez alarak ölüm kalım mücadelesi yapmışlardır. Yüce Rabbimiz vatanın ve içinde yaşayanların düşman çizmeleri altında ezilmekten, işgallerden kurtulması ve İslam’ın yükselmesi için ölmeyi Cennet’e girmek için vesile saymıştır. Bu uğurda ölenlere “şehitlik” payesi vermiştir. Şehitleri de ölülerden saymamış, onları diri olarak tavsif etmiştir. Çünkü şehitlik hayat karşılığında elde edilen yüce bir mertebedir. Hayatı ölümle takas edip cenneti tercih edenler yüce ruhlu insanlardır. Allah onlar için yüce makamlar hazırlamıştır.


:AJJF:
M. NİHAT MALKOÇ
     
İnançlar ve yüksek duygular için yaşar insan… Bu duyguların başında gelir vatan sevgisi… Bizler için çok ulvi bir değerdir memleket severlik… Çanakkale’de, Sarıkamış’ta, Dumlupınar’da, Sakarya’da ve yüzlerce cephede canını seve seve veren askerimiz, vatan aşkını merkez alarak ölüm kalım mücadelesi yapmışlardır. Yüce Rabbimiz vatanın ve içinde yaşayanların düşman çizmeleri altında ezilmekten, işgallerden kurtulması ve İslam’ın yükselmesi için ölmeyi Cennet’e girmek için vesile saymıştır. Bu uğurda ölenlere “şehitlik” payesi vermiştir. Şehitleri de ölülerden saymamış, onları diri olarak tavsif etmiştir. Çünkü şehitlik hayat karşılığında elde edilen yüce bir mertebedir. Hayatı ölümle takas edip cenneti tercih edenler yüce ruhlu insanlardır. Allah onlar için yüce makamlar hazırlamıştır.

Yurdumuzun dört bir yanı şehitliklerle doludur. Hemen her servinin gölgesinde bir ulu yürek ebediyet rüyası görmektedir. Bu millet, inançlarını göz ardı etmeden, insanca yaşamak için yeri gelince şerefiyle ölmesini bilmiş şanlı bir millettir. Trabzon’un Çaykara ilçesine bağlı Sultan Murat yaylasında toprağın kara bağrına gömülen 72 yiğit de vatan için ölmeyi, zillet içinde yaşamaya tercih etmiş şanlı kahramanlardır. Şehitlikte 1916 yılında, Rus işgal kuvvetleriyle yapılan muharebe neticesinde şehit düşmüş olan bir subay, bir astsubay ve 70 erin mezarları bulunmaktadır. Onlar bu kutlu tepede cenk rüyaları görmektedirler.

Günümüzde savaşın yapıldığı Sultan Murat Tepesi’nde bu alev yürekli, cengâver ruhlu kahramanlar için güzel bir abide dikilmiştir. Her yıl 23 Haziran’da onlar için merasim yaparak, maneviyatlarını tazim ederiz. Gençlere onların destanlaşan mücadelesini hatırlatırız. Ben de şehitlik civarında altı yıl yaylacılık yapan, o bölgeyi tarihi ve doğal özellikleriyle çok iyi bilen bir insan olarak o büyük insanlarla ilgili hissiyatımı aşağıdaki şiirimle yazıya geçirdim. Şehitlerimize “Sultan Murat Şehitlerine!” adlı şiirimle gönül penceremden bakmaya çalıştım. Onlara olan manevi borcumu bir nebze de olsa yerine getirebildiysem kendimi mutlu sayacağım. Onları anlatabildiysem kendimi bahtiyar addedeceğim:

“Sis çöktü, bulut indi dağların başlarına
Engel olmak ne mümkün yürek gözyaşlarına

Nazar eylerken değdi, bulutlara bakışın
Görülmeye değerdi yüreklere akışın

Bulutlar ağlayınca meçhul askerlerine
Hüzün çağlayan olup karıştı kederine

Fırtınalar eserken atların yelesinde
Azamet yükseliyor yankılanan sesinde

Ey dağların başında destanlaşan kahraman
Döndüremez sizleri yolundan hiçbir ferman

O kırık abidende bir tarih yükseliyor
Kıpkızıl şafaklardan kahramanlar geliyor.

Uzuyor, inceliyor maverada gölgeler
Toprak kanla sulanır, kurtulurken ülkeler

Gururunuz yansırken dağların yamacına
Canlar bedel verildi, eriştin amacına

Geceler yorgan olur kabrin mermer taşına
Yıldızları toplayıp taç edelim başına

Bu topraklar uğruna canınızdan geçtiniz
Dünyaya sırt çevirip sonsuzluğu seçtiniz

Uyuyun dalgalanan bayrağın gölgesinde
Yankılansın sesiniz çağların ötesinde

Fanilik gömleğini gül kokusuna bandın
İbrahim’i yakmayan ateşlerde sınandın

Toprağa akan kanlar gözyaşıyla silindi
Ülkeme baştanbaşa gül kokuları sindi

Sultan Murat Tepesi güllelerle dövüldü
Türk’ün şanlı askeri Hak katında övüldü

Derelerden günlerce su yerine kan aktı
Şehitlerin acısı yüreğimizi yaktı”

Şehitlerimizin manevi mertebelerini ve ruh derinliklerini sözlerle tasvir ve tavsif etmek ne mümkün… Yüce Rabbimiz onları öve öve bitiremiyor. Onların mertebelerini Peygamberlerden sonra sayıyor. Onlara Cennette köşkler tanzim ediyor. Onları ölüler sınıfına bile dâhil etmiyor. Bunu şu ayette açıkça ifade ediyor: “Allah yolunda öldürülenleri (şehitleri) sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Allah’ın Iütuf ve kereminden kendilerine verdikleriyle sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiç bir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duyurmaktadır.”( AI-i İmran, 169–170)

Sultan Murat Dağları’nda kar ve fırtına demeden düşman karşısında destanlar yazanlar, hayatı ölümle takas ederek cennet nimetleriyle ödüllendirilenler, o yörenin insanları değildi şüphesiz... Yurdun değişik yerlerinden kalkıp Peygamber ocağı olarak nitelendirdiğimiz kışlalara askerlik vazifesini ifa etmek için gelmişlerdi. Vatan savunması için oradaydılar. O güne kadar nice insan bu yolda mücadele vermişti. Kimisi gazilik, kimisi de şehitlik mertebesiyle taçlandırmıştı kutsal mücadelelerini. Onlar için dünyada da, ahrette de korku ve endişe yoktu. Şimdi nöbet sırası kendilerindeydi. Mukaddes inançların yaşaması ve vatanın savunulması için ölmek gerekiyorsa ölünmeliydi, yaşamak gerekirse yaşanmalıydı. Zaten kahraman; yaşaması gerektiği yerde yaşayan, ölmesi gerektiği yerde ölebilen engin ruhlu insandır. Ölmekten korkanın onurlu ve hür olarak yaşama hakkı yoktur.

Sultan Murat Yaylası’ndaki şehitlik, Türk’ün her yerde vatan savunmasında olduğunun ve bunun için seve seve öldüğünün delilidir. Uzak olsun, yakın olsun vatan sınırları içerisindeki bütün dağlar, ovalar, mezralar, köyler askerimizin ve halkımızın koruması altındadır. Buralara düşman çizmesi değemez. Buraların doyumsuz havasını düşman ciğerlerine indiremez, karşılarında kahraman Türk askerini bulurlar.

2000 rakımlı bu yaylaya Sultan Murat denmesinin sebebi IV. Murat’ın 1635 tarihinde İran üzerine yapmış olduğu ikinci seferi dönüşünde Trabzon’a inerken cuma namazını burada kıldırmış olmasıdır. Günümüzde bu büyük padişahın anısına hutbe taşının bulunduğu yere cami inşa edilmiştir. Sultan Murat’ın adı yaylaya isim olarak verilerek yaşatılmıştır. Şehitliğin varlığı bu yüce dağ başının halk katındaki önemini artırmıştır. Şehitlerimize rahmet diliyoruz.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın din kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yaşlılara Saygı ve Hürmet
Marifet İltifata Tabidir
Oruç Kalkandır
Uyan Ey Gözlerim Gafletten Uyan!..
Ramazan"ı Uğurlarken!..
Ramazan Bayramı Düşünceleri
Kâinatı Aydınlatan Işık: Mevlid Kandili
Ramazanı Uğurlarken...
Gül Bebek… Gül Yüzlü Yâr…
Ramazan Bereketi

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ölümünün 16. Yılında Türkülerin Efendisi Erkan Ocaklı
Vali Recep Yazıcıoğlu ve "Köprü"nün Hikâyesi
Futbolun Efendisi: Fatih Tekke
Çağ Kapayıp Çağ Açan Bir Fethin Hatırası: Ayasofya
Vahşet Çağının Vicdanı: Aliya İzzetbegoviç
Şair Nurettin Özdemir'le Trabzon Lisesinde Bir Gün...
Anadolu Âşığı Bir Gönül Adamı: Sabahattin Eyüboğlu
15 Temmuz Gecesi Tankların Önünde Yatan Yiğitler Vardı
102. Sene - İ Devriyesinde 30 Ağustos Zafer Bayramı
Türkçenin Berrak Sularında…

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Senin Olan Sana Gelir (Manzum Reçeteler - 1) [Şiir]
Menzilin Mübarek Olsun [Şiir]
Alev Denizlerinde Mum Kadar Çaresizim… [Şiir]
Zihnimiz İşgal Altında [Şiir]
Kıyameti Bekle Bir Gün! [Şiir]
Sizin Kafanız İyi Mi? [Şiir]
Sen Kurtuldun, Bizler Öldük [Şiir]
Aslan Aksoy Abimiz [Şiir]
Buz Tutmuş Karanfiller [Şiir]
Berceste Mısralar - 303 [Şiir]


M.NİHAT MALKOÇ kimdir?

NİHAT MALKOÇ’UN BİYOGRAFİSİ Beş çocuklu bir ailenin en küçük ferdi olarak 1970 senesinin 1 Haziran’ında Trabzon’un Köprübaşı ilçesine bağlı Gündoğan Köyü’nde hayata “Merhaba” dedi. İlkokulu komşu köy olan Güneşli Köyü’nde okudu. Orta ve lise öğrenimini Köprübaşı Lisesi’nde tamamladı. En büyük emeli iyi bir hukukçu olmaktı. Lise son sınıfta girdiği üniversite imtihanında KTÜ/Fatih Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Bölümü’nü kazandı. Dersaneye gitme imkânı ve zaman kaybına tahammülü olmadığı için kazandığı fakülteyle yetindi. 1992 yılında okulu bitirdi. İlk göz ağrısı olarak nitelediği Gümüşhane’de beş yıla yakın öğretmenlik yaptı. Her geçen gün öğretmenliği daha çok sevdi. Artık öğretmenliği bir tutku olarak görüyor. Vatan borcunu İstanbul’da Kara Kuvvetleri Lisan Okulu’nda Yedek Subay Öğretmen olarak onurla yerine getirdi. Bu peygamber ocağında yüzlerce yabancı subaya güzel Türkçe’mizi öğretti. Ankara’da girdiği sınavı kazanarak Akçaabat Anadolu İmam-Hatip Lisesi’ne Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak atandı. Burada iki yıl görev yaptı. Daha sonra girdiği yazılı ve sözlü imtihanı kazanarak Türkî Cumhuriyetlerden Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’a,üç yıl görev yapmak üzere, öğretmen olarak gönderildi. Burada Mahdumkulu Türkmen Devlet Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nde ve İlâhiyat Lisesi’nde Türk Dili öğretmeni olarak çalıştı. Yine Aşkabat’ta Türkçe Öğretim Merkezi’nde(TÖMER) bir yıl boyunca değişik milletlerden kişilere Türkçe’yi sevdirerek öğretti. Şu anda Akçaabat’a bağlı Derecik İlköğretim Okulu’nda görev yapmaktadır. Bugüne kadar,en büyüğünden en küçüğüne kadar onlarca dergi ve gazetede fikrî,edebî,felsefî ve kültürel konularda yüzlerce yazı ve şiir yazdı. Bu yayın organlarından Türk Edebiyatı,Türk Dili,Bizim Çocuk,Çınar,Bizim Azerbaycan,Anadolunun Sesi,Üniversitelinin Sesi,Türkiye,Bizim Okul,Şenliğin Sesi,İnsanlığa Çağrı,Yeni Sesleniş,Gençliğin Sesi gibi dergilerde;Türksesi,Demokrat Gümüşhane,Kuşakkaya,Ortadoğu,Yeni Mesaj,Hergün,Candaş,Edebiyat,Bolu Üçtepe,Akçaabat Yeni Haber,Karadeniz Olay,Hizmet gibi gazetelerde yıllardan beri deneme,makale,fıkra ve şiirler yazmaktadır. “Bizim Okul” isimli kültür,sanat ve edebiyat dergisinin Yazı İşleri Müdürlüğü’nü yaptı. Kültürel organizasyonların çoğunda aktif olarak görev aldı. Sevgi,Dostluk ve Kardeşlik konulu şiir yarışmasında birincilik,Trabzon Belediyesi’nin düzenlediği Çevre ile ilgili yarışmada birincilik,yine aynı belediyenin düzenlediği “İki binli Yıllara Doğru Trabzon” konulu makale yarışmasında mansiyon,Akçaabat Belediyesi’nin değişik zamanlarda organize ettiği şiir yarışmalarında birincilik,ikincilik,üçüncülük ödülleri kazandı. Karadeniz Yazarlar Birliği kurucularındandır. Halen bu birliğin üyesidir. Bunların yanında elinin altındaki öğrencilere rehberlik ederek ve bizzat örnek olarak,onların da pek çok kültürel yarışmada ödüller almasına zemin hazırlamıştır. İkisi kız,biri erkek olmak üzere üç çocuk babasıdır.

Etkilendiği Yazarlar:
Necip Fazıl Kısakürek,Mehmet Akif Ersoy,Yahya Kemal Beyatlı


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.