Mermere sıkışmış bir melek gördüm ve onu özgürlüğüne kavuştuncaya dek mermeri oydum -Mikelanjelo |
|
||||||||||
|
Her iki Selçuklu 300 yıl devlet şeklinde yaşarken bölgeyi terk edip sürekli dil ve kültür değiştirmesi, kurulanın devlet değil aşiret talancılığına dayanan basit topluluk demektir. Çünkü Acem, Fars, Arap ve İslam ganimetçiliğinin dışında, oturmuş bir ulusal kimliğe hizmet etmemişlerdir. Devşirme Müslüman Türkler, Selçukluların bu akıl ve mantık dışı yaşamıyla ilgili, bugüne kadar doğru gerçek bir açıklama yapmış değiller. Papağan gibi ezberledikleri dış saldırlar, iç çatışma ve iklimsel nedenler gösterilir. Halbuki istisnaların dışında hiçbir toplum, çatışmalardan topraklarını terk etmiş değil. İnsan ve toplulukların karakterlerini daha net anlamak için sahiplendikleri dil ve o dille yarattığı kültür değerine bakılmadan asla anlaşılamaz. Bir halk dilini çağa ve sosyal koşullara göre geliştirip modernize etmediği sürece en iğrenç, entrika ve ahlaksızlıklarla yaşar. Sahiplenilen dil bir de o birey ve topluma yabancıysa, kişiliksizlik daha da yüksektir. Selçuklu'nun kimliksiz ve kişiliksizliğini özet olarak şu şekilde sıralayabiliriz. 1-Selçukluların yabancısı olduğu Farsça, Arapça dil ve bu dillin yarattığı kültürle birlikte, İslami ilkelliğe tamamen bağlılık, her türlü gelişimden uzak bırakmıştır. 2-Göçerek yerleşilen bölge halklarının kendilerinden ileride olmaları, Selçukluları derin aşağılık kompleksine düşürmüş olması. 3-Kendinden ileri gördüğü halkların seviyesine ulaşmanın, kendi diline dayanarak iyi bir eğitimle mümkün olacağını düşünemeyecek kadar, bilgi ve kültür yoksunluğu. 4-Selçuklular ileri halkların seviyesine daha hızlı şekilde ulaşmak için, saldırı ve savaşla egemenlik altına alındığında, bunun gelişeceğine inanması. 5-Selçukluların yabancısı olduğu Acem, Fars, Arap dili ve İslam din geleneklerini her zaman terk etmekte veya değiştirmekle hiçbir şey kaybetmeyeceğini düşünmesi. Çünkü edindiği kültür, onu kendisine bağlayacak anadil ve ulusal değer taşımıyordu. Bu tarz bilim ve mantık dışı karaktere sahip devşirme Türkler; baba, anne, kardeş ve akrabalardan birisinin en ufak muhalefeti veya engel oluşturmasını düşmanlık görüp, gözünü kırpmadan öldüren kişilikle şekillenmişlerdir. Sürekli çatışma ve savaşarak devlet kurmak, devlet yıkmak, dil ve kültür değiştirmenin bilinç altındaki kişilik bozukluğu, ifade edilenlerin bir sonucudur. Bunları görmeden farklı açıklama yapmak gerçekleri saptırmaktır. Kendi değerlerinden uzak olanlar, başkalarının kültürüne değer vermeyi asla bilmez. Sadece benimsediği dilin, dinin, maddi olarak ne kazandıracağını hesap eden bir yaşam anlayışına sahiptir. Diğer bir sebepse, Müslüman ülkelerde toplumların üst aklı olan sermayeci ve bürokrat burjuvazinin, oturmuş ilkeli bir ahlaki yapısının olmayışıdır. Emekçi sınıfların çoğu da benzer niteliklere sahiptirler. Gerçek yaşamsal kültür ve gerekli olan siyasi teoriler bu yüzden kavratılamıyor bir türlü. 1075'de 1.Süleyman Şah tarafından İznik'te Anadolu Selçuklu Devleti oluşturulmuştur. Savaşmadan duramayan Süleyman Şah, Moğol, Türk kökenli İlhanlılar ve Bizans'a saldırması sonucunda kısa sürede dağıldı. Bursa Bölgesini terk eden Süleyman Şah ve tayfası, İç Anadolu'ya (Konya) çekilerek yeniden devletini kursa da Fars, Arap İslam din geleneklerini yaşatmayı en büyük değer görmüştür. Anadolu Selçuklu'yu biraz daha yakından tanımaya çalışırsak... Anadolu Selçuklu'nun Resmi Dili: Farsça. Dine İnanma ve Öğrenme Dili: İslam'ın Sünni Mezhebi ve Arapçadır. Tüm gelenek, görenek ve ahlaki yapı, İslam Arap gericiliğine dayanıyordu. Eğitim Dili: Farsça ve Arapça ile karışık, kim ve ne olduğu belli olmayan bir mantıkla, cami vb. yerlerde dinin dışında, genel kültüre dayanan eğitim söz konusu değildi. Ayrıca Anadolu'nun her bölgesinde gerek edebi, gerekse ticaret ve sanatta Rumca, Ermenice ve Kürtçenin etkin olması, Selçuklu'nun daha da anormalleşmesine sebep oldu. Bunun nedeni, çok kültürlü toplumlarda “Üst Kültürel Dil ve Alt Kültürel Dillerin” nasıl yaşatılacağıyla ilgili en ufak düşünceye sahip olmayışıdır. İnsan topluluklarının halk, ulus olma temeli, kendi dilleriyle yarattığı kültürü yaşamaktan geçtiğini herkes bilir. Peki Anadolu Selçuklu; Farsça, Arapça dil ve İslam diniyle yaşadığı için Türk olmadığı kesin. Fars ve Arap'ta olamadığına göre, Anadolu Selçuklu devşirme soysuzluk değil midir? Selçuklu'nun bırakalım Türk dili ve kültüründen uzaklığını, bölgenin yerli halklarından Ermeni ve Rumların kilise, manastır, sanat, ticaret ve eğitim kurumlarını da Ahilik adıyla İslam camilerine dönüştürmüştür. Bunun kime hangi dile ve ulusa hizmet olduğunu Türkçülük yapanlar çok iyi incelemelidirler. Devşirmeci Ahilik Nedir? Ahilik:1205 yıllında Anadolu Selçuklu Hanedanları tarafından kurulan en büyük İslami devşirme ve yozlaştırma okuldur. Ahilik iki mantığa dayanır. Bunlar ticaret ve dindir. Anadolu'da ekonomik ve siyasi faaliyette bulunan gayri Müslimleri İslamlaştırmak için, kurulan devşirme derneğin adıdır Ahilik. Bu da Gayri Müslimlerin Esnaf Odaları (Lonca) adındaki yapıdan kopya çekilmiştir. Ticaretçi olan olmayan gayri Müslimlerin hepsi bu derneğe zorunlu üye yaptırılıp vergiye bağlanırken, Farsça, Arapça ve İslam diniyle dejenerasyona uğratılmışlardır.1205 yılında kurulan Ahiliğin, kimler tarafından niçin gerçekleştiğini göremeyen üniversite hocaları ve tarihçiler, yalancılıkta hiçbir sınır tanımıyorlar. Neymiş; Ahilik sözde Hünkar Bektaşı Veli'nin düşüncesiyle kurulmuştur. Tamamen yalan ve yozlaştırıcı devşirmecilik olduğunu tarihe bakan herkes görebilir. 1205 yılında kurulan soysuzlaştırma Ahilik derneği, 1209 yılında Horasan'da doğan Hünkar Bektaşı Veli'nin düşüncesi veya isteği üzerine nasıl olur da kurulur? Birinci tarihsel yalancılık böyledir. İkinci yalancı soysuzluksa; Ahilik sayesinde sözde göçebe yaşayan Türklerin yerleşik düzenli hayata geçirildiği utanmazlığının belirtilmesi. Şiiliği tercih etmiş Ak Koyunlu ve Kara Koyunlu gibi bazı Türk Aşiretlere saldırıp Sünnileştiren Selçuklu, Müslümanlığı kabul etmeyen Türklere iyi davranmasını düşünmek, zeka ve bilgi geriliğidir. Öz kardeşine, amca oğullarına ve diğer akrabalarına acımayan katil Selçuklu, İslam'ın her türlüsünü reddeden Kızılbaş Alevi Türk ve Kürtlere düzenli yaşam sundu demek, katiline aşık yapmaktır. Madem Selçuklu, Türkleri düzenli yaşama geçirdi, Türkçe resmi devlet dili neden yapılmamıştır? Müslümanlaşarak Türkleşen hiçbir kişi bunların cevabını veremez. Kaldı ki Kızılbaş Alevi Türkler, Osmanlı döneminde de yerleşik hayata geçecek hiçbir şans ve fırsatı bulamadılar. Ta ki, Cumhuriyetin 40'lı yıllarını doldurduğu döneme kadar. Gerçek Türk diline ve kültürüne sahip çıkan Türk Aşiretlerle ilgili tarihler bu kadar açık ve net iken, bir devlet ve onun üniversiteleri Arap İslam anlayışını yüceltip her türlü yalana tenazur ediyorsa, o devlet arsızlıkta sınır tanımıyor demektir. Ve 1250 yıllarından itibaren devşirme Anadolu Selçuklu, sonunda yerle bir olmaktan kurtulamamıştır. Cemal Zöngür
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |