"Ne elbiseler gördüm, içinde adam yok, ne adamlar gördüm sırtında elbise yok." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Kıymetli, hürmetli, merhametli sevgili şair Birhan Keskin… Bu satırları, “bu sağır bu anlamsız bu ağır düzlükte”n yazıyorum sana… Ben de seninle aynı çağda yaşamış ve seni eserlerinle tanımış olmanın kederli sevinciyle selamlıyorum… Stefan Zweig, Rainer Maria Rilke’nin ardından: “… tek avuntumuz, bizler onunla yaşadık, diyebilmek…” diye yazmıştı. Ben de onu taklitle: biricik avuntumuz, bu hissizleşmiş, derisi kalınlaşmış modern çağda, vicdanın “Yazın sıcak karnında kendisuyukendineyeten Arizonalıbirkaktüs” olmadığını söyleme cesareti gösteren bir şairle yaşadık, yaşıyoruz diyorum… Ben şimdi o ‘Soğuk Kazı’nın önünde oturmuş, yüreğinde hissettiğin onca kesik yolu, onca adresi dolaşmaya çıkıyorum. Diyorsun ya hani: “Artık her şey tüccarların elinde.” diye, aslında sadece tüccarların elinde değil, barbarların, merhametsizlerin, etoburların ve sırtlanların elinde… Ah, ne acı! “Kimine dünya gerek, dünyaya kazzık gerek, çakmak gerek!” Oysa “Biz dünyada cevize sığdık nasılsa gideceğiz diye buradan.” Ne acıdır Tanrım; “Hiç bitmedi çıktığım(ız) göç bir daha”… Biz bu korkunç çöllerde, “üstüm(üz) başım(ız) buz iğnesi”, hangi yöne, hangi istikamete gideceğiz daha? Benim için şehirlerin anası, benim için yârimin kokusu İstanbul’umu okudum sevgili şair, “o siyah suya bakakal(dım). Ben de benzerim az buçuk İstanbul’a; “Onca iştiha içinde onca keder”! Sonra Eyüp… “Eyüp bu dünyada bir gurbet gibi durur” bilirim. “Boncuk ağaçları vardı”r hâlâ kıyıda. Sonra Suriye’ye, Gazze’ye varıp gördüklerim karşısında kendimi tutamayıp yine ağladım… Ne kadar vurdumduymaz, ne kadar keyyyifli ve ne kadar eminiz değil mi kendimizden. Bize dokunmayan yılanlar bin yaşıyor. “İkide bir lafını edince kefaret sanıyor”uz; “içi boşalıyor” vicdanın, hiç mi hiç “anlamıyor”uz! Gazze’yi okurken, “bu çocuklar korrrrrrrrkunç / vurulmuş allahım.” derken, bir çikolataya, Siirt’te bir krakere ve iki liraya kandırılıp tecavüz edilmiş çocukların haberini okuyorum. Yine beynimden vurulmuş gibi, beynimden, beynimden, beynimden!… Şair, beynimden vuruluyorum. Bu doğru olabilir mi, bu cahiliye devri, bu sırtlanlar, bu insandan aşağı yaratıklar, bizim dünyamızda yaşıyor olabilir mi? Bu dünya bizim mi sevgili şair! Cahiliye devri bitmemiş miydi, bu sırtlanların yaşadığı ormanlara hiçbir peygamber inmemiş, hiçbir ayet gitmemiş olabilir mi? Onlar bir anadan doğmamış mıdır, bir kayadan yontulmuş olabilir mi? Yontulmuş bir kaya bile, 14 yaşında bir çocuğa ilişebilir mi? Bu yaratıklar korrrrrrrrkunç Allahım, bunlar senin kulların mı? Yalnız Bağdat’ta, Suriye’de olmuyor ki bunlar! Yalnız Gazze’de ölmüyor insanlık. Zulmü uzakta aramak boşuna… Hem Bachmann’ın dediği gibi “savaş açılmıyor artık, sürdürülüyor”. Sürdürülüyor lanet olası tecavüzler, ne varsa insanlık dışı hareketler sürdürülüyor, sürdürülmeye devam ediyor… “Bunca şey birbirini ite kaka oluyor / Ve katılaşıyor dünya giderek.” Ve biz sevgili şair, kassssskatı, taşlar gibi yüreklerle izliyoruz olup biteni. Ve insanlık izliyor keyyyifle. Hem “İnsan; insan ne ki, / Şeytanın bacağı kırık kalıyor / İnsan derken”. İnsan ne ki sevgili şairim, utanmak, utanmak, utanmak kapkara… “Zalimin rişte-i ikbalini bin ah bile bazen / Kesmiyor, gördün işte, delik deşiğim ben.” Delik deşiğiz, delik deşiğiz, delik deşiğiz şair!.. Dünya delik deşik, vicdan delik deşik, insanlık delik deşik, delik deşik her şey… Ve sen orada, o ‘Soğuk Kazı’nın başında, bütün acılara göğsünü gererek, çağın vicdanı gibi için için kanayıp “Dünyanın acısı benden yırtılmış” diyorsun. ‘Dilin hiç bitmeyen katedralinde çalışmış taş ustası’ gibi, öyle ince, öyle derin, öyle büyük merhametinle… Ne mutlu, ne mutlu, iç dünyanla “Soğuk Kazı”yla tanıştım.. Ne mutlu bana senin yaşadığın bu çağda yaşadım.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |