Edebiyat yaşamın öncüsüdür, onu öykünmez, ona istediği biçimi verir. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Beatrix üst kısımda bulunan açma tuşunu ittirerek atariyi büyük bir heyecanla açtı. Artık vapurdan inmeleri gerekiyordu ama şu an bunu düşündüğü yoktu. ‘Şimdi bir el oynaya bilir miyim?’ Adam, Beatrix’i tepeden tırnağa süzdü. ‘İstediğini yapabilirsin. Yalnızca o tuşa ne olursa olsun basmamanı istiyorum.’ Nicole, atarinin açılmasını bekledi. Meraklı ve sorgulayıcı gözlerle bu tuhaf yabancıya bakıyordu. ‘Neden dokunmamalıyım. Basarsam ne olur?’ ‘Bazı şeylerin öyle olması gerekiyor. Bu tuş da onlardan biri.’ Vapurun son ve acı düdüğü duyulurken onlarda vapurdan inmişlerdi. Nicole, açılan atari ekranının canlı renklerine, sıcaklığına bakıp bakıp ‘Of! Şu renklere bak. Harika görünüyor.’ Diye söylendi. Adam gülümsüyor. ‘Evet.’ Diyor. ‘Hoşuna gittiğine sevindim. Şimdi oyna onunla. Tüm oyunlarla.’ Beatrix düşünmeden oyunu başlatıyor. Ve retro oyunların büyülü dünyasına dalıyor bir an. Daha önce oynadığım hiçbir eski oyun ve şimdilerde oynadığım hiçbir yeni oyun şu an aldığım zevki veremez, diye düşünüyor. Bu harika atari yalnızca tüm zihnini tarifi olmayan bir zevkle sarıyor. ‘Eğlenceli mi?’ diye soruyor adam. ‘Bu harika.’ Beatrix’in söyleyebildiği tek şey bu oluyor. Oyun onu alıp götürüyor. Daha önce aldığı hiçbir hediyenin onu bu kadar memnun etmediğini düşünüyor. Şu an dünyanın en şanslı insanı gibi hissediyor. ‘Yarın muhtemelen diğer bir oyuna geçeceksin, belki de tüm oyunları denersin. Şimdilik bu atariyle istediğin kadar oynayabilirsin. Atari şimdilik senin.’ Beatrix, kendisini o kadar oyunlara kaptırmış bir haldeki, adamın atari konusundaki sözlerine dikkat etmiyor. Oyun oynamaya devam ediyor. Arada sırada başını kaldırıp, adımlarını attığı yeri kontrol ediyor. Beatrix oyunda yanınca. Gözünü adamın yüzüne çeviriyor. Adam, ‘Oynadığın bu oyun bir Rus oyunundan uyarlanma.’ Diyor. Dikkat edersen tilki ve yukarıdan yumurtaları deviren tavşan bile aynı. Grafikler ve oyun sesleri bile birebir kopyalanmış.’ Beatrix heyecanla ‘Harika.’ Diyerek büyük bir mutlulukla Adama bakıyor. Adam birdenbire yerinde duruyor. Gözlüğünü düzeltiyor. ‘O atari artık senin. Onun sorumluluğu da senin. Ondan gelebilecek her şey de senin. Diğer taraftan sana verdiğim diğer oyunları piyasada bulma şansın yok. Onları kaça okutabileceğini bir düşün.’ ‘İyi de…’ diyor Beatrix, gözleri bulanıklaşıyor. Birkaç hafta önce 15 Temmuz Şehitler Köprüsünden geçerken olduğu gibi hissediyor. ‘Bu atariyi hak etmek için hiçbir şey yapmadım.’ ‘Sen meraklanma.’ Diyor adam sıradan bir ses tonuyla. ‘Zamanı gelince yapacaksın.’ Beatrix bir büyünün etkisindeymiş gibi, normalde sorgulayacağı her şeyi es geçiyor. Ve adam birdenbire arkasına dönüyor. Cebinden Beatrix’in daha önce hiçbir yerde görmediği bir saat çıkarıyor. ‘Şimdilik gitme vaktim geldi. Ne yaparsan yap ne yapmaman gerektiğini biliyorsun değil mi?’ ‘Sanırım.’ Diyor Beatrix. Yüzünde şu an olan şeyleri garipsediğini belli eden hiçbir belirti olmadan. ‘Şu diğer oyunları güzelce bir yere koy. Onları kaybetmeyi istemezsin.’ ‘Haklısın.’ Diyiyor Beatrix ve küçük ve ince oyun kasetlerini özenle cebine koyuyor. Orada olduklarından emin olmak için son bir kere oyun kasetlerini yoklamayı da ihmal etmiyor. ‘Unutmaman gereken şeyi son kez hatırlatmak istiyorum.’ Diyor adam. ‘Bunu kaç defa söyledin. Artık yeter.’ Adam hafifçe gülümsüyor. ‘Nasıl istersen Beatrix. Ama unutma bunu isteyeceksin. O tuşa basmayı her şeyden çok isteyeceksin. Atari cansız bir şey ama o her zaman sahibinden bir şey ister. Normal gibi gelmeyen şeyler söylediğimin farkındayım ama sizi siz yapan şey tam da bu. Merak, Beatrix. Bir kurt gibi saracak seni, içini kemirecek.’ Beatrix alnını okşuyor. Gözleri yine bulanıklaşıyor. Tıpkı tavşan deliğinden inmeden önceki Alice gibi hissediyor. ‘Söylediklerini sakın unutma.’ Diyor adam. Bir annenin son ültimatomu gibi. ‘Peki o tuşa basarsam?’ ‘Her şey olabilir Beatrix.’ Sonra ona doğru yürüyor. Beatrix gözlerini korkuyla açıyor. Annesinin kafasını ütülerken söylediği şey geliyor aklına. ‘Her şey olabilir Beatrix.’ Annesi, o ne zaman sıradışı bir şey yapsa bu lafı sakız gibi çiğner ve önüne tükürürdü. ‘Bu annemin lafı. Bunu bilerek mi söyledin?’ ‘Gitmem gerekiyor Beatrix. Sana verdiğim atariye ve nasihatlerimi sakın hafife alma. Bazen hediyeler veririm. Belki daha sonra da vereceğim gibi.’ ‘Bana mı, tekrar mı?’ ‘Evet. Sana. Beni tamamen unutmuş olduğun bir anda. Hiç ummadığın bir anda ve tahmin bile edemeyeceğin bir şekilde. Terk edilmiş bir benzinlikte ya da saatini görmek için ışığına ihtiyaç duyduğun boynu bükük bir sokak lambasının altında… Yalnızca olacaklara katlanacaklar için karşılıksız veririm. Ve unutmadan bu atariden ve oyunlarından kimseye bahsetme.’ Beatrix yine heyecanlanıyor ve nefes alışverişi değişiyor. Mantıklı iç sesi sürekli soruyor ‘Neden sen Beatrix bir düşünsene, neden sen? Aptallık etme Beatrix. Hemen o atariyi iade et. Hemen.’ Beatrix iç sesini tekrar ediyor. ‘Bay Akın neden bunu bana verdiniz?’ Adam ona dalga geçer gibi gülmeye başlıyor. ‘Elindeki bir silah değil Beatrix. O atariyi sana verdim çünkü öyle olması gerekiyordu. Bazen bir hikâyenin başlayabilmesi için benim gibi bir yabancıya ihtiyaç duyulur. Bizim hikâyemizdeki yabancı benim. Atariye ve oyunlara dikkat et. Kimsenin oynamasına müsaade etme. Merak bir faredir. Gider gelir kemirir. Yapmamaları gereken bir şey varsa onu mutlaka yaparlar.’ ‘Ya şimdi o düşmeye basarsam.’ Adam tekrar arkasını döndü ve köprü tabelasının olduğu tarafa doğru ağır adımlarla yürümeye başladı. ‘Söylesene insanlar intihar etmek için köprüleri ya da vapurları neden kullanıyorlar? Köprüden atlamayı aklına ilk önce kim koydu? Bir vapurda kalabalığın çılgınlığı içerisinde, zihninde yarattığı yalnız bir ölümü kim seçti?’ ‘Köprüden ilk olarak kim atladı bilmiyorum.’ Elinde sımsıkı tuttuğu atariyi ve diğer eliyle cebine koyduğu oyunları yokladı. En son milenyumda biri atlamıştı. Haberlerde intiharları önlemek için özel önlemler alındığını duymuştum. Tabi nasıl bir önlem ölümü kafaya takmış birini durdurabilir bilmiyorum.’ Dedi. Sonra söyleyecekleri bitmemiş olsa gerek ki derin bir nefes aldı ve konuşmaya devam etti. ‘Köprüler turistleri çekiyor. İntiharlar turistleri kötü etkiliyor diyor annem. Bu intiharların sürekli olması ekonomik olarak kötüymüş. Bununla ilgili ciddi bir önlem alınacakmış.’ Adam başını salladı. Saçma bir şey dinlemiş gibiydi. ‘Siz ve sizin şehirli aptal düşünceleriniz.’ Beatrix sinirlenmişti. ‘Ben senin sorunu güzelce cevapladım. Sıra sende. Eğer o tuşa basarsam…’ Hızlıca elini açık olan atarideki o özel tuşa götürdü. Adam sırıtmaya başladı. Beatrix onu ve varlığını hissettiği andan beri ilk defa ürkmüş hissediyordu. Diğer taraftan o tuşa gerçekten basacak gibiydi. Her ne olursa olsun bunu yapacaktı. Çünkü adama öfkelenmişti. ‘Bildiğimiz şeyleri soramayız Beatrix.’ Beatrix bir şey yapamamıştı ki adam kalabalığın içinde birdenbire kayboldu. Beatrix’in nefesi kesildi ve gözleri yine kararır gibi oldu. Orada uzakta bir ağaç altında gölgelenen şanslı bir bank gözüne çarptı. Gidebildiği en hızlı şekilde oraya gitti. Nefes nefese banka oturdu. Gözüne 15 Temmuz Şehitler Köprüsü tabelası takılıyor. Sanki köprü onu kendisine doğru çekiyor gibi hissediyor. Ayağı kalkıyor ve köprüye doğru yaya yolu müsaade ettiği müddetçe yürümeye karar veriyor. Köprüyü koruyan polisler onu kameradan görüyor ve Beatrix’in yanına doğru gidiyorlar. ‘Hey! Oraya gidemezsiniz.’ Polisin elindeki telsizden Beatrix’in anlayamadığı anonslar geliyor. Korkuyor ve ne diyeceğini şaşırıyor. ‘Şey! A! Sanırım yolumu kaybetmişim.’ Diyebiliyor. Diğer polis onunla dalga geçiyor. ‘Yolunu kaybetmişsin ve bundan haberin yok öyle mi?’ ‘Öyle demek istemedim, yolumu kaybettim ve telaşa kapıldım.’ Polis Beatrix’in koluna giriyor. Telsizden bir şeyler söylüyor ve onunla birlikte yürümeye başlıyorlar. Metrobüse durağına gelince. ‘Buradan karşıya da geçebilirsiniz.’ Diyor. Beatrix ‘Sizi meşgul ettim. Kusura bakmayın.’ Diyor. Onları selamlıyor ve oradan uzaklaşıyor. Aklında hala o yabancı ve söyledikleri var. Şimdi ihtiyatlı iç sesi ile mantıklı iç sesini bir arada dinlemeye karar veriyor.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Timur KOHEN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |