..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Gençliğinde müzik öğrenen, felsefeyi daha iyi anlar. -Platon
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Toplum > Yûşa Irmak




2 Aralık 2023
Birey mi, Bencil mi?  
Yûşa Irmak
Bugün görünen o ki yurdum insanının çoğu, maddi anlamda kendi çıkarını her şeyin üzerinde görmeye öncelik veriyor. Oysa bu milleti manen inşa eden o; “nezaket”, “saygı”, “hoşgörü”, “yardımseverlik”, “fedakârlık” gibi benzeri kelime ve kavramların, hayatımızdan çıkartılmış olmasını çok acıklı buluyorum..


:CDE:
Geçtiğimiz ay bir THY uçağıyla gece saat üçte İstanbul Hava Limanı’ndan, Ankara’ya bermutād, “economy class” yolcusu olarak giderken oturduğum koltuğun ön koltukla arasındaki mesafe dar olduğundan ayaklarımı uzatıp rahatlayabilmek için, koltuğumu arkaya doğru yatırdım. Ben koltuğu yatırır yatırmaz arkamda 18-20 yaşlarında genç bir yolcu beni sertçe uyararak, koltuğumu yeniden dik duruma getirmemi istedi.

Her ne kadar rahatsız olduğum için koltuğumu arkaya yatırmak zorunda kaldığımı söyledimse de genç arkadaş, sesini daha da yükselterek, “ben de rahatsız oluyorum” cevabını verdi. Cevaben: “Celallenmenize gerek yok, dilerseniz siz de koltuğunuzu arkaya yatırabilirsiniz! Hem koltuklar yatırılabilsin diye görüyorsunuz bir mekanizma koymuşlar” deyince yeniden, “koltuğunuzu dik duruma getirin, ben de bu şekilde rahatsız oluyorum” diyerek iyice şirretleşmeye başladı.

Kırk dört yaşına merdiven dayadığım bu günlerde, her renk ve çeşidini gördüğüm insanların çiğ süt içtiğini bilirim ama bu ukala tavra karşı; dişlerimi sıka sıka, kendimi tuta tuta üslubumu ve sinirimi kontrol ede ede halden hale girmiştim. Bir taraftan yerde, bir taraftan havada böyle dengesiz ve bencil insanların beni buluyor oluşuna için için isyan ederek sabrımı korumaya çalıştım. İçimde kibir ve gurur adına bir şey kalmasın deyu nezaketle koltuğumu arkaya yatırmaya hakkım olduğunu tane tane izah ettim. Sonra, “hem siz rahat gidin diye, ben rahatsız mı olayım evladım!” deyince olanca küstahlığıyla, “Evet!” demesi bardağı taşıran son damla olmuştu. Gerçekten çocuğun o küçük dilini kopartmamak için zihnimin öfkemi yatıştırması için ne kadar yaşanmışlıklarım, hatıralarım, ayet, hadis varsa onu hatırlamaya çalıştım. Aklıma aniden adına kurban olduğum Hazreti Nebi’nin “İza gıdapte feskut!” (öfkelenince sus!) hadisini hatırlayarak nezaketten kopmama adına bir adım daha atmış bulundum. Şu bir gerçek ki her insanın bazı zamanlar çileden çıktığı durumlar olmuştur. Benim de gökyüzünde yaşadığım durum tam olarak öyleydi. Kendime hâkim olmak için hostes hanıma el işareti yapıp yanıma çağırdım. Sonra güzel ve tatlı bir üslupla durumu tane tane hostes hanıma da anlattım. Hostes hanım, genç arkadaşa haksız olduğunu söylemesine rağmen hâlâ bağırıp çağırınca, kabin amiri bu edepten, insanlıktan nasibini alamamış, zavallı, bencil yolcuyu başka bir koltuğa geçip oturmasını sağladı.

Dedim ya sinirlerim bulaşık teline dönmüştü artık.. Kan da çoktan beynime sıçramıştı. Sakinliğimi korumak için elimden geleni yapmıştım. İşe de yaramıştı doğrusu. Sonra, bu arkadaşın, koltuğu dik duruma getirmem konusundaki ısrarını düşünmeye başladım. Ne için küstahça ve bir guguk kuşu gibi aynı şeyleri tekrarlayıp durmasını, anlamaya, idrak etmeye çalıştım. Ve şu sonuca vardım: Türk modernite projesi, birey olmanın bencil olmak biçiminde temellük edilmesine yol açan bir çarpık modernleşmenin hayata geçirilmesinden başka bir şey değildi…

İkibinli yıllarda bir arkadaşımın hediye ettiği ve ülkemizin en değerli sosyologlarından biri olduğuna inandığım Doğan Ergun hocanın: “Kimlikler Karşısında Ulusal Kişilik” adlı İmge kitapevinden çıkan kitabında okuduklarımı hatırladım. Doğan Hoca kitabını şöyle sona erdirmiş: “Türkiye’de son yıllarda kimi psikiyatrist ve psikologlarımız, ülkemizin ekonomik kaynaklarının eşit paylaşılmamasından ya da son liberal düzenden kaynaklanan bir bireyselliğin ortaya çıktığını söylemekte ve yazmaktadırlar. Bu düşünceler, kanımızca, son yıllardaki sıcağı sıcağına izlenimlerden doğmaktadır. Bize göre, söz konusu bireysellik, sonucu belirsiz bir bireyselliktir. Bu konuda sağlıklı bir belirliliğe kavuşabilmek için, önümüzdeki yılların sosyolojik gelişmelerini, yani özellikle siyasal ve ekonomik geleceğimizi beklemek ve görmek gerekir.”

Rahmetli Ergun hocanın bu kitabı, 23 yıl önce yayımlandığına göre, birey konusunda, artık, onun deyişiyle “sıcağı sıcağına izlenimler”den değil de son on üç yılın “sosyolojik gelişmelerinden” yola çıkarak yeni bir tanıma ve çözüm yollarına bakmanın zamanı çoktan gelmiş ve geçmiştir diye düşünüyorum… Bugün, Türk bireyleşmesinin nasıl bir bireyleşme olduğuna dair “sağlıklı bir belirliliğe kavuşabilme”nin bir koşulu olması gerektiğini ve bu konunun akademisyenler tarafından masaya yatırılıp enine boyuna araştırılması, konuşulması, tartışılması ve bir nihayete erdirilmesi gerekliliğine inanıyorum.

Yani son yirmi iki yılın sosyolojik verileri, bireyselliği “sonucu belirsiz bir bireysellik” olmaktan çıkarmış ve birey olmanın nasıl idrak edildiğine ilişkin önemli ipuçlarını verdiği kanaatini taşıyorum. Eğer öyleyse, daha başından Türk insanının, bireyleşmeyi, bencilleşme olarak algıladığını rahatlıkla söyleyebilirim. Evet kısaca Türk insanı için bugün “birey olma” tam olarak “bencil olmak” anlamı taşımaktadır.

Bugün görünen o ki yurdum insanının çoğu, maddi anlamda kendi çıkarını her şeyin üzerinde görmeye öncelik veriyor. Oysa bu milleti manen inşa eden o; “nezaket”, “saygı”, “hoşgörü”, “yardımseverlik”, “fedakârlık” gibi benzeri kelime ve kavramların, hayatımızdan çıkartılmış olmasını çok acıklı buluyorum.. Dünyayı somut ve maddi çıkarların dışında, entelektüel ve ahlaki bir obje olarak idrak edememe malûliyeti karşısında da şaşakaldığımı bu vesileyle söylemek zorundayım! Türk modernleşmesinin bireyler yerine, bencillikler inşâ edip kendi kibir ve egolarını şişiriyor oluşu bize bu modernleşmenin mahiyeti hakkında etraflıca fikir verecektir elbette.

Evet, bencilliklerin hâkim olduğu bir toplulukta, herkesin birbirini “ötekileştirme”si şeklinde gerçekleşen ilişkilerin, Türk modernleşme sürecinin ürettiği modernitenin, bir tür Oryantalizm olduğunu, dahası, modern bir toplum inşa edemediğini gösterir bana göre.

İşte sadece havada, üstelik bir saat içinde yaşadığım bu tatsız durum, konu ile ilgili minicik bir örnekti. Daha sizlere; trafikte, iş hayatında, ikili ilişkilerde, sanat, spor, sinema veya aşk hayatında yaşanan bencilliklerin hiç birinden söz açmış değilim…

Kalın sağlıcakla…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplum kümesinde bulunan diğer yazıları...
13 - 14 Yaşındaki Kız Çocukları Hakkında…
Ezberlerin Bilimsel Kılıklısı Bir Felakettir
Gülmek İçin Krala Ağlamak İçin Filozofa Gitmek
Hallerinden Memnun Cevherlerimiz
Nasıl Bir İnsansınız?
Elveda Bilgi Elveda Akıl
Milliyetçilik Üzerine Lakırdılar
80’ler Ölebilir mi?
Aklımın Çengeline Takılanlar…
Haberin Gerçek Yüzü ve Gerçeğin Önündeki Engeller

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İşlenmemiş Cevherler Ülkesi: Türkiye
Sonbahara Birlikte Yürümek
Günbatımı Eski Bir Masada Başladı Her Şey
Yağmurda Koşamayanlar
Geçmişi Geçmişimiz Olan Şehir: Bosna - Hersek
Kaygı ve Endişe İnsanı İnsanlıktan Çıkartır
Abdülhamid, Abdülhak Hâmid ve Karındeşen Jack
Ruhu Vurgun Yemiş Dalgıçlar
Gidene Yol, Kalana Yer Vermek
Eşek Edebiyatı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Hicran Nağmesi [Şiir]
Geldim [Şiir]
Sakin Bir Acı [Şiir]
Sözün Çiçeği [Şiir]
Sevgiliye Hasretle [Şiir]
Geceye Kâside [Şiir]
Benimle Ölür Müsün? [Şiir]
Gözbebeği Turşusu [Şiir]
Beste-i Nigar [Şiir]
Bilemezsiniz [Şiir]


Yûşa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.