Doğaüstü henüz anlayamadığımız doğal şeylerin adı. -Elbert Hubbard |
|
||||||||||
|
“ Kötülük bulaşıcıdır. Birilerine kazık atmadan önce, birilerine kötülük yapmadan önce iyi düşünün. ” Hayalet yine öğreten adam modundaydı. Ağzında sigarası tabelalar arasında gezerken her zamankinden biraz daha savruk görünüyordu. Saçı başı dağıtmış kıyafetin anasını bellemiş toz pas içinde bırakmış olmasına ilave olarak bastığı yere bakmadan altında yatana ve onun huzuruna saygı duymadan ilerliyordu. Normalde böyle yapmazdı o mezarda yatan her kim olursa olsun. “ Siz alır hiç kimseye kötülüğü dokunmamış birisine kötülük yaparsanız o kişinin dişine kan değer bir kere. İyi ihtimalle yaptığınız yanınıza kar kalır ama ya kalmazsa. Size bir sır vereyim mi bazen intikamdan ölerek bile kurtulamazsınız. Ben bugün bunu öğrendim “ Hayalet mezarlığa gelmeden önce bütün enerjisi ile küçük kızı bulmaya çalışmıştı. Her yere her haneye her izbe noktaya girip çıkmış bir saniye içinde onlarca meskende görünüp kaybolup bir diğerine geçerek köşe bucak dolanmıştı. Aradığını bir avm restoranının mutfağında bulmuştu. Fast food restoranında mesaiye kalan çalışanlar aylık genel bir temizlik, envanter sayımı gibi bok püsür işlerle ilgilenecekti. Böyle olmadı... Hayalet avm deki öldürülmüş güvenlik görevlilerini takip ederek kızı buldu. Kız içerde aşçılık oynuyordu. Uzun boylu kocaman bir Adem elması olan suratı sivilceli bir çalışanın içine girmiş diğer çalışanlardan türlü yemekler hazırlıyordu. Yüzü fritözün içinde kaybolup yanmış bir eleman vardı. Bacakları arada tik varmış gibi refleksif hareketlerle sarsılıyordu. Kızartma tezgâhında eller, kola makinasında da kola kan karışımı köpüklü bir içecek sızıyordu muslukların altındaki bardaklara. Kullanmak istemediği kısımları ise restoran mutfağının köşesine yığmıştı. Küçük kızın hayaletinin içine girdiği çocuk hayaleti görür görmez ona doğru koştu ve sarılıp kucaklamak istedi. “ Heeey sen geldin “ Kolları havayı kucakladı ve boşa savruldu. Küçük kız etten kıyafetinin içinde ciyaklayarak kahkaha attı. İçine girdiği beden ise sadece ağzını açabilmişti bu kahkaha içinde patlarken. Açık ağzın ifadesiz yüzün içinden gelen kahkaha ürkütücüydü. Küçük kız oyun arkadaşı geldiği için neşelenmişti. Etten kıyafetin içinden çıktı. Çocuğun ağzı çenesi ayrılarak açıldı, kırılan çene kemiğinin sesi takırdadı ve boyundan küçük bir çukurdan sürünerek çıkarmış gibi çıktı küçük kız. Önce elleri çocuğun ağzından çıktı. Sonra kollar çıkar gibi oldu ve deliği biraz daha genişletmek adına sağa sola oynaştılar. Sonra da küçük kız tırmandı yukarı. Geriye yüzü yamrı yumru olmuş, çenesi boşlukta savrulan ve acıklı gözlerle bakan bir mahlukat kaldı. Eğer konuşabilseydi kesinlikle ” öldürün beni “ derdi. Hayalete artık sarılabilirdi. “ gel bakalım yaramaz naptın sen bakiyim “ Sarılması bitince küçük kız sağa sola doğru yarım dönüşler yapa yapa konuştu. “ ben şef oldum hem de aşçı şefi. Bir sürü yemek yaptım ve ilk müşterim de sensin. ” Hayalet “ ben et yemiyorum ama madem sen yaptın bir tadına bakayım “ dedi. Küçük kız elleriyle alkışlar yapıp sevinçle oynuyordu. “ ne istersin elburger var, kafadan kızartma var içecek olarak da kana zero. “ Neşeyle bağırdı ”şekersiiiiiiz. Kan şekeri düşük “ diye gülücükler attı. Hayalet kızı işkillendirmemeye çalışıyordu. Suyuna gitmek hayatında en nefret ettiği şeylerden biri. “ ben aslında aç değilim. Biraz kana zero alayım ” dedi. “ hayhay efendim. ” Küçük kız kikirdeyerek bardağı köpüklü koyu kırmızı içecekler doldurdu. “ al bakalım “ Hayalet bardağı aldı ve içer gibi yaptı. Tadına bile bakmamıştı oysa. “ Tadı harika olmuş hiç tahmin etmezdim. Vay canınaaa ” diyip kızı. Yanağını sıktı. Şımarmıştı… “ bunu beğendiysen el burgere bayılacaksın ” Kestiği ellere bir hamburger tutarmış gibi şekil vermiş parmakların arasındaki boşluğa da hamburger köftesi koymuştu. Bu mide bulandırıcı sahne hayaleti çok sarmadı. Tek düşüncesi kızı bir şekilde zaptetmekti. Ama nasıl... “ yok ben almıyim daha sağol ben bundan içmeye devam edicem. Mmmm nam nam nam. ” Çocukça aptal aptal sesler çıkarıyordu ama küçük kızın hoşuna gitmişti. Bir an düşündü, zaman durdu. Bu küçük kızın bir zamanlar aynı göründüğü gibi tatlı ve masum olduğunu düşündü. Anne babasının bir tanesi, ailenin altın topu, kıymetlisiydi. Şehir dışından akrabalar bile onu görmeye gelip seviyorlardı. Herkes seviyordu onu o zamanlar. Kıza baktı. Kim neden sevmesin ki böyle tatlı bir şeyi. Peki böylesine tatlı bir canı türlü zulümlerle alanların, bu hayatta hiç mi canına önem verdiği bir ‘’ tatlısı ‘’ olmamıştı? Bedenin yaşadıkları, yaşarken yüzleştikleri ruhu şekillendirir, ışığını aydınlatır ya da karanlıklaştırır. Ruhun düşündükleri bedene yön verir ve bu hayatın içindeki pek çok döngüden biridir. Döngü içinde denge barındırır. Denge bir taraf üzerinde etkileyici bir baskıya uğrarsa, öbür taraftan da baskılayıcı bir tepki uyandırır. İşte bu üzücü ve detayları da anlatılmaması gerekecek kadar üzücü. Kötülüğe meyilli birisi az bir etki ile buna yönelebilir. Peki daha kötülük nedir bilmeyen birisi bu kadar nasıl şeytanlaşabilir? Bu kadar şeytanlaşacağı kadar ne yaşamış olabilir? Küçük kızın hikâyesi kısaca bu. Tanınmayacak haldeki cesedi kimsesizler mezarlığına gömüldüğü zaman ruhu huzuru reddetmiş ve dünyaya kanlı bir intikam imzası atmıştı. Kendi katilini, katilinin tüm ailesini, o aileyi seven ya da bir zamanlar sevmiş, selam vermiş insanları ve onların ailesini, onlara kız alıp onlardan kız verenleri ve özellikle ruhu insaniyeti güçsüz olanları, potansiyel canileri yok etmişti. Hepsini kendisine aciz etten oyuncaklar etmiş, her birine girip çıkmış, evlerini barklarını, köylerini kasabalarını kana boyamıştı. Sonrasında da sıkıldım artık diyerek gelip mezarına yatıp uyumuştu. Büyük ustalar mezarını efsunlasalar dahi, bir gün canı isterse, yeteri kadar tutkuyla çağrılışa çıkmayacağı bir kilit geliştirememişlerdi. Kimsenin zoruyla değil, kimsenin telkini ile de değil. Öldürdükçe güçlenen, güçlendikçe kararan, karardıkça da daha da korkulan bir hayalet olmuştu ve aklı çocuk aklı kadar olduğu için zaten inat ile bir şey yaptırmak, uslandırmak da mümkün değildi. Yaşarken oynadığı oyuncaklara dokunamadığını gördüğü zaman ilk zamanlar çok ağlamıştı. Sonra insanlara dokunabildiğini, onlara istediğini yaptırabildiğini görünce ise çok kahkaha atmıştı. Onun kahkahası demek, birilerinin ölüyor olduğu ya da ölmek üzere olduğu demekti. Birkaç saniye içinde bu geçti içinden. ‘’ Ben çok yoruldum artık, sıkıldım da. Gidip uyuycam, sen de gelir misin artık? ‘’ dedi hayalet. Küçük kız çok neşeliydi. ‘’ Hayır ben uyumıycam, çok uyudum zaten daha uyumam, sen uyu uykuşlarını o zaman ‘’ diyip dudak büktü. Hayalet çaresizce ‘’ tamam ama ben seninle oynamak istediğimde, seni özlediğimde bulamıyorum. Çok arıyorum ‘’ dedi. Küçük kız sevinçle ‘’ yine oynarız, sen beni çağır o zaman adımla, ben sana gelicem tamam mı ‘’ dedi. ‘’ Tamam ‘’ Hayalet mezarlıkta belirdi, lafa girip küçük kızın hikâyesini anlattı. ‘’ Kötülük bulaşıcıdır, size bulaşmasa da dünyaya bulaşır. Dünyaya bulaştırdığınız kötülük elbet sizi bulur. Kaçamazsınız. Küçük kıza bulaşan kötülüğün bedeli ağır oldu. Bulaştıranlara da, hepimize de ‘’ dedi ve sigarasını söndürüp gitti.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Erdem İlker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |