Ben bir dünya yurttaşıyım. -Sokrates |
|
||||||||||
|
Düşünüyorum; fakat bilmiyorum ki; var mıyım?! Belki çoktan beri varımdır da; bilgim dahilinde değildir! Ya da bilgim dahilindedir de kim bilir ? Sen biliyor musun peki sevgili günlüğüm✍🏻 Sen bilmezsen kim bilecek? Ben mi bileceğim? Bilmem gerekiyor mu? Her şeyi, tüm yaşamı kelimelere sığdırmak mümkün mü? Var mı sığdırabilen biri ya da? Bilen varsa yazsın, biz de okuyup, görelim nasiplenelim. Yaşadığımız müddetçe kaç kere ve kaçlar kereler kendimize yolculuğa çıkmak için uzay mekiği hazırladık, soruyorum? Ve kaç kereler, kapsülleri bıraka bıraka yolculuğun tadına vardık? Kendi adımıza ya da hep oradaydıkta, dünyaya yolculuk yapmak ağrımıza mı geliyor … Her biri içinde soru, sorular. Bence insan sadece düşünmek için var… Düşünceler düşünceler… Atomlara bölünen düşünceler. Zevk veriyor insana böylesi sessizlik, başını bazen ayak uçlarına bazen de gökyüzüne diken bakışları fiziken yaptıran bu sessiz ve derinliğini ölçemediğimiz düşünceler neyin nesidir bilmem ama; haz veriyor insana. Dünya düşüncelerin önünde küçüldükçe, küçülüyor. Geçim kaygısı ortadan kalkıyor… Ya da şunum olsun, bunum olsun, gri beton duvarlara hayranlık patır patır ayaklarının altına dökülüyor. Son model teneke parçalarını gözüne soksalar, gözün görmüyor bakışlarını çeviriyorsun ağaçlara. Birkaç kere şunu söylerken duydum sesimi. Kulaklarıma şahitlik ederim ki duydum sevgili günlüğüm✍🏻 Ev sahibimiz Ahmet emminin evinin önü ve arkasında ki ağaçlarını seyrederken kollarım birbirine geçmiş vaziyette “ben dünyaya doydum” dediğimi duydum; hayrolsun. Hoşuma da gitti bunu duymak. Endişe duymadım, kalbimde esenlik hissi oluşturdu bu cümle. Bunca yıl bunu duymak için beklemişçesine esenlik hissi yayıldı benliğime… Ben dünyaya doydum. Doygunluk hissi güzel bir duygu. Gözün tok, gönlün tok. Ardından bi düşündüm, ben belki de; bu dünyaya hiç gelmedim. Nasıl oluyor bilmiyorum bak bunu da bilmiyorum sevgili günlüğüm✍🏻 Bu dünyaya doğdum ama bu dünyaya gelmedim. Ben bu dünyaya ait değilim diye; yazar dururum hep, bunu biliyorum bak ve hatta bunda eminim. Ahmet emmi gibi; biz de ev sahibiyiz de gel gör dünya da bırakıp gideceğimiz bir şey için sahiplik sıfatını kullanmak ne bileyim komik ve boş geliyor bana. Tümü cehaletten, gerçeği görememekten sanırım… Sahiplik sıfatı ayağa düşüyor böylelikle, maddeyle değiş tokuş yapmak sıfatın anlamının köküne, kökenine balta vuruyor. Yaşamak için gerekli olabilirde, olmayada bilir. Yani ömrü heba etmeye değmeyecek dünyanın malları bunlar, dünyanın mevkileri… Aslına bakarsan dünyanın bile değil. Dünya’da ölecek, bizler gibi. Hatta biz ölümünü yakına çekiyoruz dünyanın. Bak gördün mü sevgili günlüğüm dünya alacaklı çıktı. Biraz daha yazarsam dünya yuvarlaklığı ve ağırlığı ile düşecek başımıza. Başımız yarılacak Allah muhafaza Cuma Cuma… Birkaç gündür sabahları, battaniye ve yorgan işbirliği içinde. Hatta ikisi yalnız bununla kalmayıp; çarşaf ve yastığı da işin içine katarak ruh ve bedenime çekim gücü uygulamaya koydular. Gel içeri, dışarıda kalma gibi gibi şeyler fısıldıyorlar gözlerime, gözlerim de zihnimin elçisi eeh elçiye de zevâl olmaz… Dün uydurdular kendilerine, sarındıkça sarındım battaniyeyi… Üşüdüğümden değil, kedi gibi kıvrılıp sağıma sarıldım battaniyeye taaa ki saat onbire kadar… Unutmuşum böyle tembelliği; gerek ya var, ya da yok… Günün dörtte biri bitmişken, kazancımı düşündüm hiçbir şey… İşbirliğini gerçekleştiren battaniyeyi düşündüm sıcaklığımdan başka ne elde etmiş olabilir ki? Tabii birde ruh ve bedenen ele geçirilmiş oldum. Zihnim her ne kadar tümünü kapsayan kaçışla evin diğer bölümlerine kaçmak istese de, dün onlar kazandı. Bugün ise ben “hayır dedim” hayır demenin gücüne erdim. Bir nevi savaş gibi görüyor zihnim yastık, yorgan çekim yasasını; sonunda kazandılar mı; bir günlüğüne kazandılar. Efendim? Efendim sevgili günlüğüm, biriciğim? Ağızlarına bal mı çalmış olduk diyorsun; eyvah eyvah desene bundan sonra her sabah gözlerimize böyle tuzak kuracaklar; dikkat…Odanın kapısını kapatır kendimizi sokağa atarız biz de… Bedenimin direnmeyi seçmeyip, gönüllü pes etmesine ne demeli peki sevgili günlüğüm dün hımm hımm. Bak sen şu bedenime, o da dünden razıymış. Hayır yani rüya da görmedim ki? Bari bir, iki rüyalar alemine götürselerdi oda yok. Bonkör değillermiş anladık mı; anladık sevgili günlüğüm✍🏻
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hülya Kırklaroğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |