..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Dünya hayal gücünün tuvalinden baþka birþey deðildir. -Henri David Thoreau
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Aþk Romaný > Ýsa Kantarcý




17 Aðustos 2024
Ýki Kýz Bir Erkek 7  
Ýsa Kantarcý
GENÇLÝK......


:DI:
YEDÝNCÝ BÖLÜM
Bana kamp yapmaktan söz etti. Çok ilgimi çekti. Kamp deneyimim hiç olmamýþtý.
Seher, kamp için gerekli malzemeleri, çantalarý hazýrlamaya giriþti.
Ben kapýda oturmuþ çevreyi seyrediyordum, çevremde sinekler uçuþuyordu, çay içiyordum. Evin kedisini okþadým.
Bu sýrada bir genç kýz geldi, Seher’in kardeþi herhalde.
“Selam moruk” dedi.
“Selam” dedim.
Seher, çantalarla çýktý evden. Ýkisini bana verdi, ikisini kendisi aldý, diðer ikisini de kýz kardeþi aldý.
Yol alýrken sohbet baþladý.
Melek, ortaokul terk etmiþ, devamsýzlýðý varmýþ. Okulu hiç sevmemiþ. Uzun, kumsal gibi güzel bir kýzdý, yeþil gözleri vardý.
Nemli, serin ve gölgeli bir ses tonu vardý, gece sokaðý aydýnlatan sokak lambasý gibi.
Yorulmuþtuk. Durduk. Melek az ötemdeydi, bana yaklaþtý, bir elini omzuma attý, gözlerimin içine baktý: “Sen ablamýn söz ettiði þu solucan sensin demek. Ýyi oldu geldiðin, merak ederdim seni. Seni burada görmek güzel, moruk. Seni her nedense cýlýz, gözlüklü biri olarak hayal ederdim. Alakasý yokmuþ. Yýlýþýk, sulu biri olarak algýlanmak istemem, seni rahatsýz etmiyorum, deðil mi? diye sordu.
“Yok” dedim, içinden geldiðini denetlemeden konuþanlarý severim.”
Yola koyulduk.
Ekin tarlalarýnýn kenarýndaki patikadan aþaðý doðru ilerledik. Küçük bir ormanlýk alandan geçtik. Tepelikteki ekin tarlasýnýn yanýndan ilerledik. Ormanda bir saat ilerledik, sonra dere kenarýna indik. Derenin bir kýsmý gölet olmuþtu. Aðaçlarýn altýnda, çimenlik alana kilimi serdiler, çantalarý boþaltmaya, kampý kurmaya baþladýlar. Sarý çadýrý kurdular. Daha önce hiç çadýrda kalmamýþtým. Umarým geceyi de burada geçiririm.
Ýrili ufaklý taþlarýn üzerinde alan derenin þýrýltýsý kulaklarýmý aldý. Bu tatlý havanýn içinde bütün sýkýntýlarým yok olup gitmiþti. Yüzümden akan ter damlarýný silip ayakkabýlarýmý çýkardým.
Seher, oturup dinlendi bir süre, ayaklarýný uzatýp, dereyi seyrederek, sonra çantadan çaydanlýðý ve diðer bütün araç gereci çýkarmaya baþladý. Çay kaynatmak için ocak yapmýþtý taþlardan, dereden su doldurup çaydanlýðý yerleþtirdi,
“Sen gidip odun topla?”
“Nerden?”
“Aðzýmýn içinden! Of be, her þeyi ben mi diyeceðim! Çevrede ölü aðaçlar var.”
Elime bir çuval verdi.
Neden baðýrýyor anlamadým.
“Kaybolma.”
Giderken baþýmý çevirip kýrgýnca baktým ona.
“Yaban hayvanlarýnýn gazabýna uðrama.”
“Ne gibi hayvanlar?” dedim
Hayvanlara ters davranma. Ayý, kurt, çakal.
“Ben onlara neden ters davranayým?”
“Korkarsýn, bir þey atarsýn. Sakin ol. Bir þey yapmazlar.”
“Umarým.”
Korkuyordum, hiç demese iyiydi.
Kardeþi Melek ise derenin kenarýna oturmuþ, ayaklarýný suya sokmuþ dalýp gitmiþti.
Yakýn çevrede odun yoktu, epey uzaklaþtým; aðaçlarýn altýnda uygun oldun bulup döndüm.
“Aferin!” sana dedi Seher, odunlarý testereyle keserle parçaladý.
Melek ise çevrede gezintiye çýkmýþtý. Sonra geldi, tam Seher’in arkasýndaydý. Bana göz kýrptý.
Elinde kalýn bir odun aldý, ona vuracak gibi yaptý.
Çay oldu, içmeye baþladýk. Bisküvi vardý yanýnda.
Seher dedi ki: “Küçükken babamla gelirdim buraya. O zaman çok balýk vardý burada. Çay içerdik. Domates, bir þeyler yerdik… Herkesin kafa dinlediði bir yer vardýr. Burasý benim sýðýnaðým gibi bir þey.”
Kalkýp ormanda gezmeye baþladýk.
Seher, solucanlardan söz etmeye baþladý, bir taþý kaldýrdý:
“Yaðmurlu havalarda bu taþlarýn altýndan çýkarlar. Ben hiçbir taþý yerinden oynatmam. Solucanlar yaðmurlu havalarý sever. Yüzeye çýkarlar. Solucanlar kozmetik sanayinde iyi para ediyor. Ama Türkiye’de bu iþi yapan yok. Baþka ülkelerde yapanlarý görmüþtüm belgeselde. Üretip balýk yemi yapanlar var. Ýpek böceði üretenler var.”
Yoðun çimenlerin ve papatyalarýn olduðu yere geldik.
“Küçükken burada papatya toplardýk. Annem onlarý götürüp satardý, ilaç yapan bir doktora.”
Uzun bir süre onlarýn buradaki çocukluk anýlarýný dinledim.”
Kalktýk, oradan çýkýp kamp yerine döndük.
Çaydanlýðýn dibini getirmeye çalýþýyorduk.
Melek aðaca salýncak kurdu, Seher ise salýncaða yakýn bir noktaya hamak kurdu, ben ona yardým ettim.
Melek, sallanýyordu, Seher olta malzemelerini çýkardý.

Seher oltayý altý, ben salýncakta sallanýyordum, Melek, yanýma geldi. Onu sevdim, umarým aramýzda sorun çýkmaz.
“Buraya hep ablamla gelirdim, ilk kez baþkasý dahil oldu. Sana çok deðer veriyor demek ki. Kýz arkadaþýn var mý?
“Nasýl yani?”
“Sevgilin var mý?” diye sordu tatlý bir ezgi gibi, bir ýþýk gibi.
“Yok. Neden sordun?
“Ýçimden geldi. Merak ettim.”

“Gel gezelim biraz, abamdan uzaklaþalým.”dedi,
“Abla, biz az dolaþýp geleceðiz.”
Çok uzaklaþmayýn.
Oradan epey uzaklaþtýk.
Ormana, papatyalarýn olduðu o bol ve uzun çimenli yere, adeta in gibi olan yere girdik. Düþ gibi güzeldi burasý.
Oturduk yan yana, dizlerini karnýna çekti, bir þeyler diyecek ama söze nasýl baþlayacak, bilemiyor, bana bakýyor baþýný çevirip, gülümsüyor, “þey diyeceðim” diyor, susuyor, düþünüyor.
“Sana bir sorunumdan bahsedeceðim. Bir adam var, benle arkadaþ olmak istiyor.”
“Kaç yaþýnda?”
“60, evli, torunlarý var. Ama çok zengin.
“Delirdin mi? Sakýn muhatap olma” diyecektim.
Sustum.
“Ne düþünüyorsun o yaþlý pislik hakkýnda?”
“Pislikle anlaþabilir misin?”
“Ben olgun erkeklerden hoþlanýyorsam?”
“O sana göre deðil gibi geldi bana.”
“Neden?”
“Senin güldüðün þeye gülmez o, mesela.
“Ha, olabilir. Bana kýrmýzý gül hediye etti bir gün.”
“Eee?”
“Kimse bana kýrmýzý gül hediye etmemiþti. Mektup yazýp verdi. Kimse yazmamýþtý. Cevap vermedim. Cevap yazayým mý sence?”
“Yazma.”
“10 yýl hapis yatmýþ.”
“Kesinlikle uzak durmalýsýn.”
“Ya iyi biri o. Herkes hata yapar.”
“Suçu neymiþ.”
“Sormadým. Büyük ihtimal birini aðýr yaralamýþtýr. Neden onun hakkýnda olumlu düþünmüyorsun?”
“Düþünemem. Beynim dondu.”
Güldü.
“Vücuduma bayýldýðýný söyledi mektupta. Çok hoþuma gitti. Bir de cesareti hoþuma gitti. Aslýnda normalde onu diyeni döverim ben.”
“Ondan kesinlikle uzak durmalýsýn.”
“Boyu 1: 50, bir deri bir kemik.”
“Sen 1:80, harika bir çift olursunuz. Sen güçlü kuvvetli bir diþi aslan, o bir solucan. Aslan ve solucanýn aþký olur mu? Aslan solucaný ezer geçer.”
“Kimse bana olan ilgisini böyle belli etmedi. Bir de bana ev alacaðýný söyledi.”
“Bu yüzden mi etkilendin.”
Parasý umurumda deðil. Ben yalnýzým.
Bir iliþkim olsun diye deðil, birini sevmek istiyorum, gece baþýmý yastýða koyduðumda onu düþünmek, bu çok güzel bir þey. Ýlkokulda bir çocuðu sevmiþtim, trafik kazasý geçirip öldü. Sen hiç öpüþtün mü?”
“Kimle?”
“Beni deli etme!”
“Öpüþmedim.”
“Onunla öpüþmeyi kafaya koydum, ama bir demir parçasý da yanýmda olacak, ileri giderse baþýný patlatacaðým, hýrsýmý alamayýp onu öldürürsem, ne olacak, cesedi gömmeye yardým eder misin? Bana kasanýn þifresini bile söyledi, çok para var içerde.”
Þaþýrdým.
“Ya bana bir bak, yaþlý birini gerçekten sevecek göz var mý bende, saf mýyým, bütün mesele onu soymak be dostum, bana yardým eder misin?”
Parlak, beyaz ve þuh bakýþlarý vardý, tehlikeli görünüyordu. Ama aydýnlatýcýydý da. Cezaevi projektörü gibi, yüksek dikenli tellere çevrili. Mahkumda kaçma arzusu uyandýran alev alev.
“Ben sanýrým biliyorum nasýl yapýlacaðýný. Filmlerde gördüm. Bir kýz arkadaþým anlattý: Önce çok iyi bir plan lazým. Sen eve giriyorsun, anahtarýn kopyasýný yaparýz, sonra o gelir, beklersin, içkisine uyku veren bir ilaç katarým.”
Aniden gülmeye baþladý, suratýnýn halini bir görsen, kalk gidelim, yeter, hepsini uydurdum.
Kalktýk.
“Ya gýkýn çýkmýyor, kusura bakma.”
“Çok mu kýzdýn?”
“Ýnsanlara böyle þakalar yapmamalýsýn.”
“Sen gerçekliði çok ciddiye alýyorsun. Çok kolay yenileceðini bilmelisin. Ýnsanlarý þekillendirmeyi öðrenmelisin.
Bir aðacýn yanýna gitti, ona sarýldý: “Ne güzel bir aðaç, deðil mi, gel sen de sarýl.”
Gitmeyecektim; ama gidip sarýldým.
Gülümsedi týslar gibi.
“Burada 20 sene sonra buluþalým. Ablam, sen ve ben? Ne dersin?”
“Bakalým yaþayacak mýyýz?”
“Gel benle” dedi, “koþ!” fýrladý gitti bir anda, onu kaybettim, baðýrdý, yerini bulup yanýna gittim.
Görkemli bir aðacýn altýndaydý: Yýllar önce bu aðacýn altýndaydýk, 9 yaþýndaydýk, hepsi köyden kýzlardý. Mart ayýnýn 21’i, mýsýr piþirip yemiþtik.”
“Mart ayý soðuktur, mýsýr o zaman olur mu?”
Ýlk mýsýrlar olur. Gidelim. Ablam yanlýþ þeyler düþünür.” Güldü.
Ne gibi.
“Beni deli etme!”
Kalktýk.
Hiçbir kýzda görmediðim bir derinlik, zeka vardý bu kýzda, beni sarsmýþtý, haklýydý; ama haklýsýn diyememiþtim: “Sen gerçekliði çok ciddiye alýyorsun. Çok kolay yenileceðini bilmelisin. Ýnsanlarý þekillendirmeyi öðrenmelisin.
Bu sözleri anýt gibi çakmýþtým zihnime.
Keþke onun gibi takýlabilseydim. Bu tehlikeli küçüðü acayip sevdim, içim kaynadý ona. Oysa sýradan biri olarak görmüþtüm onu.
“Þiir sever misin?”
“Evet.
“Sana yazdýðým þiirleri gösteririm bir ara.”
“Sevinirim.”
“Halen benim asil ve kayda deðer biri olduðumu düþünüyor musun?”
“Biraz.”
Güldü: “Senin yerinde olsam benle görüþmezdim.”
“Sevmek nedir?”
“Yaþayýp görürsün.”
“Sence uzaylýlar var mý?”
“Sanmam.”
“Var diyorlar.”
“Varlarsa neden bizimle iletiþim kurmuyorlar?” Ben uzaylý olsam bu adilerle iletiþime geçmezdim.
Çiçekli bir bölgeden geçiyorduk, mor beyaz sarý çiçeklerle doluydu orasý, upuzun çiçeklerle.
“Ay ne hoþ!” dedi, sýrt üstü uzandý çimene, kollarýný yana açtý, aðaç dallarý arasýndan gökyüzüne bakýyordu.
Ah bu kadar, rahat, esnek, akýþkan ve mutlu olmayý becerebilsem.
Konuþuyor: Gökyüzünü, gezegenleri merak ediyor, Marks, Jüpiter, Venüs, keþfedilmeyen gezegenleri.
“Müthiþ bir þey bu. Heyecan verici. Sende baþka gezegenlerde koloni kuracak mý insanlýk?”
“Kurabilir.”
“Koca gezi gemileri var, kýtalarý geziyorlar, dünya seyahati… onlardan biriyle seyahat etmek isterdim, öyle bir film izlemiþtim, gece gündüz bir gemide yol almak, fýrtýnada saðanakta. Müthiþ bir þey. Biz öleceðiz ve insanlýk çok geliþmiþ olacak.
Ya da yok olacak. O günleri görememek çok üzücü. O imkanlarý…Çok ilerleyecek insanlýk namuslu olmayý becerirse…Günün birinde o dev gezi gemileri gibi uzaysa koloniler olacak. Gezegenler arasý seyahat edebilen gemiler inþa edilecek. Düþünsene, insanlýðýn ilk çaðlarýna gidelim, ilkel insanlar gözünden bakalým, bugün gelinen düzey muazzam. O ilkel sakallý adam gözünden bakalým dünyaya. Neandertaller gözünden bakalým. Okyanusta ilerleyen dev gezi gemisi, apartmanlardan daha büyük. Gelecek yüzyýllarda öyle gemiler dolanacak uzayda, öyle teknolojiler geliþtirilecek.” Birden kalktý ve koþarak gitti, peþinden koþtum, bir heyecanlý ve yaramaz bir kelebekti bu. Benzerini hiç görmemiþtim. Arkama dolanmýþ, korkutmaya çalýþtý. Yanlýþ yöne gittiðimi söyledi, yan yana sessizce ilerledik.

Seher’in yanýna kurulduk.
“Kaç tane tuttun?” dedi Melek.
“Beþ tane.”
“Nerde?
“Saldým.
“Kafaný kýrayým e mi, salma demiþtim!”
“Onlarý yesem seni yemiþ gibi olurdum.”
“Benim tuvaletim geldi, þu tarafa gideceðim. Uzun süre kayýplara karýþýrsam þaþýrmayýn, kýz ormanda ölü bulunur, bulunmadan önce sýrra kadem bastý denir haberlerde.” dedi Melek, fýrlayýp ortadan kayboldu aðaçlarýn arasýnda.
“Anlaþabildiniz mi?” diye sordu Seher.
“Ýlginç biri.”
“Öyledir.”
Yakýndan bir yerden yellenme sesi geldi.
Seher baðýrarak dedi ki: “Kayýplara öyle güzel karýþtýn ki. Sýrra kadem basmaya bakýnýz. Taþ kafa.”
Az sonra Melek çýkýp geldi.
“O ses neydi?” dedi Seher, “Sessiz yapamaz mýydýn?”
“Hangi ses?”
“O ses iþte caným.”
Çakal yellenmesi.
“Çakal öyle mi yellenir?”
Elimle çýkardým o sesi. Ýyi mi? Sizi güldürmek için tiyatro yaptým. Günün birinde tiyatrocu olacaðým, dizilerde oynayacaðým.”





Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aþk romaný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ýki Kýz Bir Erkek
Ýki Genç Kýz Sohbet Ederken
Ýki Kýz Bir Erkek 2
Ýki Kýz Bir Erkek 10
Ýki Kýz Bir Erkek 4
Köylü Kýz Kezban
Ýki Kýz Bir Erkek 12
Ýki Kýz Bir Erkek 3
Ýki Kýz Bir Erkek 13
Ýki Kýz Bir Erkek 11

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kurtlar ve Ýnsanlar
Vahþi Ormanda Tek Baþýna
Vahþi Ormanda Tek Baþýna 3
Vahþi Ormanda Tek Baþýna 2
Ýki Kýz Bir Erkek 14
Sokaklarýn Ruhu
Murat, Mevlüt, Muzaffer ve Ýsa
Silikon Kadýn
Silikon Kadýn 2
Kurtlar ve Ýnsanlar 6

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Göðsümde Ateþ Böceði Gibi Parlayacak [Þiir]
Kapý Açan, Cebrail [Þiir]
Hayraný Olduðum Tek Þey [Þiir]
En Güçlü Yerin [Þiir]
Rüya Tarlasýnda Bitmiþ Bir Kýz Gördüm [Þiir]
Bir Kedi Bir Fikir Meme [Þiir]
Þimdi Yak Bir Sigara [Þiir]
Sahil Olduklarýný Hatýrla [Þiir]
Seni Mutlu Edeceðim [Þiir]
Birds And Girls [Þiir]


Ýsa Kantarcý kimdir?

yazar

Etkilendiði Yazarlar:
jack london


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ýsa Kantarcý, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.