Eğer bir kelebeği sevebiliyorsak, tırtıllara da değer vermemiz gerekir. -Antonie de Saint-Exupery |
|
||||||||||
|
Haksız yere altı yüz milyon lira tahakkuk ettirilmiş. Sabahtan beri onu düzelttirmekle uğraşıyorum. Yorgunluktan öldüm, bittim” dedi. Güldüm. Feveran etmene gerek yok dedim. Silivri elektrik idaresinde bu işler olağan şeyler. Aynı şey benim de başımda. Kiraladığım evin elektrik sayacı değiştirilmiş. Beş rakamlısının yerine dört rakamlısı takılmış. Bu değişme sırasında yapılan yanlışlık nedeniyle boş eve on üç gün için tam dört yüz yirmi iki milyon liralık fatura kesilmiş. Benim ödemem gereken faturayı öderken görevli “hepsini mi ödeyeceksiniz” diye sordu. Hayır dedim. Ben bu evi yeni kiraladım. Eski borç beni ilgilendirmez dedim ve ödemem gerekeni ödedim. İhbarnameyi iyice incelediğimde bankaların kredi sözleşmelerinde kullandıkları minik harfleri aratmayacak şekilde minicik harflerle yazılmış rakamı çok zor seçtim. Yanlış okumuş olabileceğimi düşünerek yazıyı büyüteçle inceledim. Yanlış okumamışım. Durumu görevli memura ilettim. “Kullanmışsınızdır dedi. Bey efendi ben yetkili elektrikçiyim. Elektrik kullanımının ne olduğunu sizin kadar ben de bilirim. On üç günde boş evde bu kadar elektrik nasıl harcanır dediğimde “her odaya elektrik sobası koyarsanız olur” dedi. Çattık diye bir söz vardır. Hem de ne çatış. Kaloriferimiz o kadar iyi ısıtıyor ki, evin içinde atletle geziyoruz. Bazen de pencere açıp havalandırıyoruz. Bey efendi bu ev kaloriferli. Üstelik benim evimde tek bir elektrik sobası var. O da Japon harikası dedikleri akıllı bir soba. Yirmi bir dereceden daha sıcak bir ortamda çalışmayı ret eder. Üstelik maksimum sarfiyatı bin yüz yirmi vat. Tüm ampullerim de tasarruf ampulü. “Beni ilgilendirmez” dedi. Bir başka yere göndermek istedi. Kalsın dedim. Ben bu işi kendi kurallarım ile hal ederim dedim. Ne demek istiyorsun diye sordu. Gazeteciyim dedim. Hemen yerinden kalkıp yanıma geldi. “Dur bey efendi nereye gidiyorsun. Gel otur şuraya. Hal edilmeyecek iş yoktur dedi. Çay söyledi. Çayımı içtikten sonra size kartımı vereyim. İş düzelirse telefon edersiniz. Tamam dedi. Kartımı okuyunca “Ben de öğretmendim. İstifa edip bu işe girdim. Edebiyatçılar sinirli olmaz. Oysa siz çok çabuk kızıyorsunuz. Kızmanıza gerek yok, her zaman beklerim. Teşekkür edip ayrıldım. Ertesi ay bizim nazar boncuğu yine ihbarnamenin en altında yine sağlam gözle zor görülecek şekilde minicik yazılmış dört yüz yirmi iki milyon liralık eski borç uyarısı. Bu kez müdüre çıktım. Müdür ilgi gösterdi. Bilgisayarda konuyu inceledi. “Evet dedi bu işte bir yanlışlık var dedi ve beni teknik servise gönderdi. Ağzımız eskiyecek değil ya. Orada da olanları anlattım. İlgili tamam dedi. Sayaçları inceleyelim. Bu ay ki ihbarnamede nazar boncuğu yerinde duruyor. Yine müdüre gittim. Yine teknik servise postalandım. Görevli aşağı gidip sayaçları araştıracaksın deyince kalsın dedim. Bu evin sorumluluğunu hakim hanım üzerine almış. Ona söylerim halleder deyince memur birden alev aldı. Madem sen beni tehdit ediyorsun, bende senin işini yapmıyorum. Ben kimseden korkmam. Haydaaaa ne işin var çayda. Anlattıklarımı sakın komedi sanmayın. Aynen yaşadım. Doğruca müdürün yanına gidip sizin bu kadronuzla hiçbir iş çözüme ulaşmaz deyip çıktım. Arkamdan dur gitme diye seslenmesine aldırmayarak çıkıp gittim. Bu gün yine elektrik idaresine gittim. İstanbul’daki evimin abonmanlığını iptal ettirememiştim. Bu yasayla belki kolay olur diye düşünmüştüm. Biri ağlaşıyor. “Benim evim fabrika değil. Nasıl üç ayda beş bin kilovat elektrik harcanır” diye önüne gelene dert yanıyor. Yanına yaklaşıp cebimden kağıt kalem çıkardım. Şu anlattıklarını bir daha anlat not alayım ve gazetedeki köşemde dile getireyim. Ona benzer benim de sorunum var dedim. Birlikte yayınlarız. “Yok, yok olmaz, ben gazetelere çıkmak istemem” dedi. Ne diye bilirsin? Alan razı veren razı. Konuyu kapattık. Bu ülkede nereye el atsanız tuttuğunuz elinizde kalıyor. Hiçbir haksızlığa adil bir çözüm yok. Geçen yıl Foça’daki evimin birikmiş sorma öde borcunun tamamını kiracıma kiradan düşmek kaydıyla ödettirdim. Silivri TELEKOM a gidip abonmanlığı iptal ettirmek istedim. Ödenen para yeniden borç olarak karşıma çıktı. Abonmanlığı iptal ettiremedim. Bu yıl Telekom birikmiş borçlarım yüzünden icra takibi açmış. Sorma öde borcu yani konuşma ücreti yetmiş dört lira. Faizi, icra masrafları ve avukatlık ücretiyle borç çıkmış tam iki yüz otuz beş milyon lira. Adı üstünde sorma öde borcu. Hattın ucunda iki yıldır bağlı telefon cihazı olmadığı halde ödemekten başka umar yok. Neyse ki abonmanlık sözleşmesini tek taraflı iptal etmişler. Aman dikkat edin sizin de böyle bir telefonunuz olabilir. Kullanmayacaksanız hemen abonmanlığını iptal ettirin. Aksi halde bana yaptıkları gibi konuşma ücreti adı altında konuşmama ücretini böyle icra kanalıyla zorla alırlar. Aman dikkat. Özcan Nevres ozcannevres@hotmail.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |