..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Özgür insan, denizi daima seveceksin. -Baudelaire
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Günlük Olaylar > Özcan Nevres




16 Eylül 2003
Sorunlar Hep Aynı  
Özcan Nevres
Neredeyse elli yıldır siyasetin ve olayların içindeyim. Henüz on beş yaşındayken yakama Demokrat Parti rozetini takmışlardı. O rozet ve verdikleri Demokrat Partili kimliğini öylesine allayıp pullamışlardı ki rozeti


:AIBD:
Sorunlar Hep Aynı
Neredeyse elli yıldır siyasetin ve olayların içindeyim. Henüz on beş yaşındayken yakama Demokrat Parti rozetini takmışlardı. O rozet ve verdikleri Demokrat Partili kimliğini öylesine allayıp pullamışlardı ki rozeti gururla yakama takmıştım. Türkiyenin neresine gidersen git bu rozet ve kimlik sayesinde büyük itibar göreceksin. Yıl 1950. Seçimi kazanan Demokrat Partililer babam ve babam gibi koyu CHP li olarak nitelendirenlerin, daha doğrusu etkin CHP lilerin tümünün kapıları önünde davullar çaldırarak zaferlerini kutlamışlardı. Çocuk aklı işte. Hani biti kanlanmaya başladı artık dedikleri süreç varya, ben de her halde o sürecin içindeydim. O dönemde kişilik savaşı başladığından babamın karşısındaki bir partide yer almam oldukça doğaldı. Doğal olarak etkin bir adamın oğlunu partilerine kaydetmek demokratlar için büyük başarıydı. Oysa siyasi partiler yasasına göre on beş yaşındaki bir çocuğun partiye kaydedilmesi kesinlikle olamazdı. Rozetlerin ve kimlik doldurulan kağıt parçalarının hesabını soran mı vardı? Anlaşılan kimliği koftiden doldurup ekime sıkıştırmışlardı. Babam yakamdaki rozeti görünce çok öfkelenmişti. O öfkeyle o rozeti yakandan çıkarıp münasip bir yerine sok deyince afallamıştım. Bir hayli de korkmuştum. O rozetini taktığın partinin peşinde koşanların kimler olduğuna iyi bak. O parti yalınayakların partisi. Senin onlara benzer bir yanın var mı? Doğruydu söyledikleri. Zira Demokrat Partililer fakir insanlara aş, iş ve ucuzluk vaat ederek iktidar olmuşlardı. Seçim öncesi bir Demokrat Parti milletvekili adayı cebindeki sıgara paketini çıkararak, bakınız demişti. Halkçılar size bu sıgaranın paketini yirmi kuruşa içiriyorlar. Biz iktidara geldiğimizde size beş kuruşa içireceğiz. İktidar olduklarında paketteki sigaranın yirmi tanesini değil, sadece tekini beş kuruşa içirmeyi başardılar. Yani yirmi kuruşa satılan bir paket sıgara bir liraya satılır olmuştu. Umut fukaranın aşıdır derler. Çok doğru söylenmiş bir söz. Fakir halk kilosunu elli kuruşa yediği fasulyenin kilosu yedi buçuk liraya fıralayınca oy fasulye yedi buçuk lira, hem kaynasın, hem oynasın diye türküler yakıldığı halde umut yine aşlarıydı ve Demokrat Partiye olan desteklerini inat uğruna sürdürmüşlerdi. Savaş yıllarında çekilen kıtlık tüm fakirlerin canına tak ettirmişti. Zenginlerin tuzu kuruydu. Onlar zengin arabasını dağdan aşırır, fakir düz yolda şaşırır ata sözüne uygun yaşamlarını bolluk içinde sürdürüyorlardı. CHP ileri gelenlerinin bu tutumu fakir halkla aralarında korkunç bir uçurumun yaratılmasına neden olmuştu.
Jean Jakues Russo (Jan Jak Ruso) Toplumsal Anlaşma adlı eserinde şöyle diyor. "Dünyaya öyle bir sistem getirmeliyiz ki, zengin sınırsız zengin, fakir de sınırsız fakir olmasın." (Kitapta na mütenahi diye geçiyor ama, anlaşılsın diye sınırsız yazmayı yeğledim) Bu gün halen dünya aynı yaradan ağrılı. Dünyadaki nerdeyse tüm ülkelerde fakirle zengin arasındaki uçurum korkunç boyutlardadır. Bir tarafta trilyonluk araba tutkulu zenginler, bir tarafta çocuğunun ayağına ayakkabı, bebeğine pati ve çocuk bezi alamayan, etin, meyvenin tadını unutmuş fakirler. Yüzlerce yıldan beri bu konu gündemde olmasına rağmen sorun giderilememiştir. Bu gidişle de giderilmesi mümkün değil.
Siyasette yönlendirmeyi hep umut yapıyor. Bu güne kadar hangi parti, seçim propagandalarına acı reçete sunmuştur. İktidara gelenler, ya da kıyısından yakalayanlar hep seçmenlere umut vadetmiştir. Kaynak göstermeden hep yapacağız demişler. Neyle yapacaksın diye soran da olmamış.
CHP de ( Menemen) yönetici olduğum yıllarda bir partilimiz İl Genel Meclisine aday olmuştu. Menemen'in en dağlık köyü Turgutlar köyüdür. Daha önce köyün adı Karaorman'dı. Orman kalmayınca ayıp olmasın diye olacak adını değiştirmişlerdi. Köyün tamamı CHP li. Başka hiç bir partiye tek bir oy dahi çıkmıyor. Adayımız başlamış konuşmaya. Eğer beni seçerseniz hemen dozerleri, grayderleri getirip köyünüze hava alanı gibi yol yaptıracağım. Köyün tamamı on hane. Bir karış tarım alanı yok. Köyde sadece hayvancılık var. Buz dolapları, dondurma makinaları yaygınlaşmadan önce açtıkları derin çukurlara kar teperlerdi. Yazın kuyudan çıkardıkları karları keçelere sarıp Menemen'e taşırlardı. O yıllar bu işten iyi sayılacak para kazanabiliyorlardı. Teknoloji kar kazancını yok etmişti. Köyün bu durumu göz önüne alınarak yakınındaki Bozalan köyüne taşınmasına karar verilmişti. Adayımız ne köyü tanıyor, ne de taşınma kararını biliyor. Köylüler saygısızlık olmasın diye ses çıkarmıyor. Bıyık altından gülmekle yetiniyor. Bir kaç gün sonra köyün muhtarı o adamı köyümüze neden gönderdiniz diye bizlere sitem etmeye gelmişti. Lafla peynir gemisi yürümediğinden adayımız seçilmeyi başaramamıştı.
Başımızın üstünde seçim rüzgarı eserken, tüm partileri iyi irdelemeliyiz. Oyumuzu verirken kılı kırka yarmalıyız. Oyumuzu dedemizin, babamızın partisi olduğu için değil, tüzüğüne programına, yöneticilerine inandığımız için vermeliyiz.
16 Eylül 2003 Salı                              Özcan Nevres ozcannevres@hotmail.com



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın günlük olaylar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Baykuş ve Serçeler
ADD nin Uyarıları
Bozuk Orman Arazisi Arıyorum
Bir İstek Üzerine
Uyan Ey Türkiye Uyan
Televizyonda İçine Eder Hanım
Küçükçekmece Gölü
Yeni Yıla Bakarken
Dürüst Olabilmek
İşkence Suç Mu

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bilim Nereye Gidiyor?
Siyasetin İçinden
Pazar Günkü Gezimiz
Çok Sevmiştim Bu Kenti

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Acılarla Yaşamak [Şiir]
Özleyiş [Şiir]
[Şiir]
Bir Dosta Mektuplar 1 - 12 [Şiir]
Sevgiliye [Şiir]
Seni Düşündüm Yine [Şiir]
Alın Götürün Beni Dalgalar [Şiir]
Ah Bu Sensizlik Yok Mu [Şiir]
Bir Rüzgardır Yaşamak [Şiir]
Uyan Be Memet [Şiir]


Özcan Nevres kimdir?

1958 de gazetecilige basladim. O zamandan beri yazmaktayim.

Etkilendiği Yazarlar:
Yaşar Kemal, Ümit Yaşar Oğuzcan Fazıl hüsnü Dağlarca


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.