Bir deliyle aramda tek bir ayrım var. Ben deli değilim. -Salvador Dali |
|
||||||||||
|
Bu günlerde gündemdeki en önemli konu Kıbrıs. Bazı sözüm ona Türkler, Avrupa birliğine üye olabilmek için her türlü haklarından vazgeçmeye hazırlar. Haklılar. Zira o insanların ataları, ne İngilizlere, ne de gökten zembille iner gibi öz topraklarına yerleşen Rumlara karşı en küçük bir direnme göstermemişler. Hep , ama hep kaçmayı düşünmüşler. Kalanlarsa gelenlerin boyunduruğu altında yaşamayı kabullenmişler. Nereye kadar? İngilizler adadan çekilmeyi kararlaştırdıklarını açıkladıkları ana kadar. Menderes döneminin teslimiyetçi yönetimi birden KIBRIS TÜRKTÜR. TÜRK KALACAKTIR diye ayaklanıverdi. Nasıl olsa o güne kadar Amerika’nın her istediğini emir saymışlardı. Amerika elbette bu uyumluluğu Kıbrıs’ın Türkiye’ye verilmesini sağlayarak ödüllendirecekti. Olmadı. Amerika bu konuyla ilgili tüm görüşme isteklerini elinin tersiyle itiverdi. O dönemin Dış İşleri Bakanı Mister yüzde on ile anılan Fatin Rüştü Zorlu idi. Kıbrıs bizimdir politikası tutmayınca YA TAKSİM YA ÖLÜM sloganlarıyla yollara döküldük. İzmir Bornova’da toplandığımız alanda avazımız çıktığı kadar bağırmaktan sesimiz günlerce kısık kaldı. Bağırmalarımız boşa gitmişti. Dış İşleri Bakanı değişmediği halde Kıbrıs politikamız ne koparırsak kar şeklinde değişiverdi. Dış İşleri yine aynı kişi. Kıbrıs politikası yine değişmiş Bu kez iki başlı federal bağımsız bir devlete razı olmuştuk. Profesör Nihat Erim’in büyük çabalarıyla, kurulan devletin garantörü olabildik. 1963 te Rumların başlattığı soykırımına karşı başlayan ayaklanmayı Türkiye destekledi. Birkaç kez Yunanlılarla çatışmanın eşiğine geldik. Her seferinde yukarılardan gürleyen bir ses nedeniyle adımlarımızı geri almak zorunda kaldık. Bu ses, NATO nun size verdiği silahları kullanamazsınız diyordu. Teslimiyetçi politikalarımız yüzünden ulusal silah sanayiimiz olabildiğince güdük kalmıştı. Kayseri’deki top fabrikasını bile NATO standartlarına uyum sağlamıyor diye düdüklü tencere fabrikasına dönüştürmüştük. 1974 te o her zaman gürleyen sese kulak vermemek için tersanelerimiz harıl harıl çıkartma gemisi inşa etmeye başladılar. Kırıkkale silah fabrikası kısa zamanda yapılan revizyonla en modern piyade silahları üretmeye başlamıştı. İlk kez rafinelerimizde uçak yakıtı üretimi başlatıldı. Kıbrıs’a ulusal sanayiimizin eseri silahlarla çıkarak o sese boyun eğmedik. O ses çok güçlüydü. Uyguladığı ambargo yüzünden yoklar ülkesine döndük. Bir karış vatan toprağını vermemek için, değil yokluklara, top yekun bir ölüme bile razı olmuştuk. Kıbrıs Cumhuriyetçi Türk Partisinden yine çatlak sesler geliyor. O parti kurulduğu günden bu yana hep çatlak sesler üretmiştir. Zira o partinin kurucuları ve taraftarları belli ki savaşmaktansa kaçmayı yeğleyenlerin çocuklarıdır. Şairin dediği gibi “ Biz bu vatan için neler, neler yaptık. Kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik.” Bu partinin yöneticilerine söylenecek söz, gidiniz beyler, sizler kimin boyunduruğu altında yaşamak istiyorsanız oraya gidiniz. Ama o topraklar için canlarını feda edenlerin çocuklarının bağımsızlık kavgasına saygılı olunuz. Kıbrıs’ta bağımsız yaşamanın, o olmazsa Türk vatandaşı olmanın mayası tutmuştur. Kıbrıs Türkleri vatanları ve Türk kalma uğruna gerektiğinde ölmenin erdemlilik olduğunun bilincindedirler. Cumhuriyetçi Türk Partisinin Avrupa üyeliğine girmeyi sağlamak için kullanmak istediği maya bozuk bir mayadır. O maya hiçbir şekilde tutmayacaktır. Kıbrıs Türkleri Türk kalacaktır. Yine ölüm, yine dehşet. Rıdvaniye Kahraman adındaki yirmi sekiz yaşındaki genç bayan kapkaççıların kurbanı oluyor. Koluna asılı çantayı kapıp kaçmak isteyen kapkaççı genç bayanın, arabanın altına düşmesine ve tekerlekler altında feci şekilde can vermesine neden oluyor. Biz yine yineleyelim. AL SANA AF Talibanlar son çırpınmalarını yaşıyorlar. Sıkıştıkları alandan ölümüne savaşıp çemberi yararak kurtulmaktansa Birleşmiş Milletlerden bir güvenli geçit açılmasını istiyorlar. Bu sıkıştırılanların arasında çoğu Arap olmak üzere bazı ülkelerin adamları da var. Bu ülkelerin insanlarının o savaşta ne işleri var. Amerika’nın ikiz kulelerine yapılan saldırıyı hangi vicdan sahibi onaylar? Neyin intikamını almak, yada neyin savunmasını yapmak üzere orada bulunuyorlar? Yoksa inançları gereği küçücük kız çocukları katledip akıllarınca sevap kazanmak için mi? O savaşa gidip katılanlar genelde çalışmayı sevmeyen insanlardır. Bu nedenle İslami kesimden büyük destek alan İslami terör örgütlerine katılıp militan olmayı yeğlemektedirler. Sıkıştıkları zaman bizi güvenlik geçidi açarak kurtarın diye feryat ediyorlar. Kurtulduktan sonra da gidip başka örgütlere girerek kan dökmeyi sürdürmeleri için mi kurtarılacaklar? O canilerin tümünde ruhsal bozukluklar var. Tedavi edilmeleri gerekir. Bu nedenle tek çıkar yolun teslim olmalarının sağlanmasıdır. Geçmişte yanımızda çalışmış olan biri askerliğinde Kore savaşına katılmış ve Kunuri kuşatmasını yaşamıştı. Bir gün konuşurken “ İnsan öldürmeye öyle alışmışım ki geceleri hep, savaşıyorum ve sürekli insan öldürüyorum. Ben artık insan öldürmeden yaşayamayacağımı anladım. Bu yüzden bir silah edinip doya doya adam öldüreceğim. Ta ki jandarmalar ya da polisler beni öldürene kadar çatışmayı sürdüreceğim “ demişti. Şaka söylüyor sanmıştım. Daha sonra edindiği bir tabancayla zina yaptığı söylenen bir kadını öldürdükten sonra polisle çatışmaya girmiş, ayağı kaldırıma takılıp düşünce yakalanmamak için kafasına sıktığı kurşunla can vermişti. Talibanların her birinde psikolojik sorunlar vardır. Olmasa ailelerini terk edip, ham bir hayal uğruna o savaşlara katılırlar mıydı? Yukarıda söz ettiğim olaya benzer olaylarla karşılaşmamak için tümünün psikolojik tedaviden geçmeleri gerekir. Onlar tedavi edilmeden serbest kalırlarsa, terör odaklarının yeni üyeleri olacaklardır. Terör odakları onlarla daha da güçleneceklerdir. Özcan NEVRES 20 Kasım2001 SİLİVRİ
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |