"...öyküyü yazan bilge, beşinci ya da altıncı göbekten kral torunu olduğumu ortaya çıkaracak şekilde belirleyebilir soyumu." -Cervantes, Don Quijote |
|
||||||||||
|
Yüzme bilmedikleri halde sahilden açılan beş tesettürlü kızın yakınları erkeklerin yardımını kabul etmemeleri sonucu beşi de boğularak ölmüşler. Can pazarı ve tesettür. Kızlarının ölümüne, kızlarına erkek eli değmesin diye neden olan kara taassup kurbanı zavallı, acınacak anneler. Merak ediyorum kızlarına erkek eli değmeden ölmelerinden dolayı gurur mu duyacaklar? Övünecekler mi? Yoksa şayet varsa vicdan azabı mı çekecekler. Ey yücelerin yücesi ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk. Ne kadar haklıymışsın tekkeleri, zaviyeleri kapatmakta. Dini kara cahillerin elinden almakta. Kara cahillerin yıkadıkları beyinler kız çocuklarını böylesine göz göre göre ölüme bile gönderirler. Şu tren kazasında olanlara akıl erdiren var mı? Ne diyor TCDD Genel Müdür yardımcısı? “Bu iş Allah’ın işi. Vay be… Ne kadar agah bir insan bu müdür yardımcısı. Belli ki yüce tanrıdan vahiy yoluyla mesaj almış ve tanrı onun kulağına fısıldamış. Bu denli büyük bir felaket kul eliyle olmaz. O iş benim işim demiş. Desenize savcılarımız boş bir uğraş içindeler. Tanrıyı sorgulayabilecek hiçbir güç olmadığına göre dosyayı hemen kapatıversinler. Ne gereği var suçlu kim diye araştırmalar yapıp zaman kaybetmelerine. Müdür yardımcısı suçlunun adresini kaza olduğu anda vermişti. “Bu iş Allah’ın işi” Kimse gariban makinistle uğraşmasın. Amirler emir vermiş treni rayların üzerinde uçur diye. O da emri yerine getirmiş. Azgın dalgalarla boğuşan gemide Bektaşi dedesi bir köşeye büzülmüş korkuyla titremekteymiş. Biri korkmaya gerek yok. Allah büyük deyince erenler hemen gerçeği çarpmış adamın yüzüne. “Allah büyük ama tekne küçük” Alt yapısı eksik ve eski raylar yüzünden olan ve davul zurnayla gelen kazayı bile Allah’tan deyip çıktılar. Belli ki Allah korur mantığıyla hareket edenlerin en azından susmaları gerekirken suçu yükleyecek şamar oğlanı arıyorlar. Kara yolunda sergi gibi ölü koyunlar yatıyor. Hepsini kamyon ezerek öldürmüş. Kamyon sürücüsüne geçmiş olsun. Nasıl oldu bu kaza diye soruyorum. Frenim patlamıştı. Patlayan tarafın borusuna idare eder düşüncesiyle kibrit çöpü sokmuştum. Kibrit çöpü patlağı onarmakta yetersiz kalınca frenler tutmadı. Böylece sürünün içine dalmış oldum. Bunu bana söyledin. Sakın başkasına söyleme. Söylersen seni eşek sudan gelinceye kadar döverler. Soranlara sadece frenin patladığını söyle. Evveliyatından sakın söz etme dedim. Zira bu kazanın tek sorumlusu kamyon sürücüsü değildi. Eşit derecedeki suçlu sürünün çobanıydı. Zira karayolları yönetmeliğine göre gerekli önlemler alınmadan karayollarına salma hayvan bırakılamaz. Üst geçidin ayaklarının dibinde bir ölü yatıyor. Kadını çarparak ölümüne neden olan sürücü haklı olduğu için durup cep telefonuyla polise haber veriyor. O arada ölenin yakınları veya o civarda bulunan işgüzarlar adama kıyasıya saldırıyorlar. Eğer polis erken gelmeseydi belki de adamı linç edeceklerdi. Polis saldırganlardan sürücüyü güçlükle kurtarabildi. Oysa o saldırganlara başınızı kaldırıp da şu üst geçide bakın demek gerekirdi. Üst geçit yayalar için yapıldığına göre ölen, yola sağına soluna bakmadan neden fırlamıştı. Bu davranışları ölen kişiye olan sevgi ve saygılarından değildi. İç güdülerindeki ilkellikti. Selçuk Belevi’de Pamukkale otobüsü gece karanlığında ışıksız ve işaretsiz yola çıkarılan sürüden üç koyunu ezmişti. Çobanlarla birlikte olay yerinde bulunan bazı kişiler otobüse saldırdılar. Sürücü kapıyı kilitlediğinden saldırıda başarılı olamamışlardı. Sürücüye ne duruyorsun hareket etsene dedim. Jandarma gelmeden nasıl giderim dedi. Buradan uzaklaşmak zorundasın. Bunca yolcuyu bu gözü dönmüş adamlara teslim edemezsin. Üstelik kusur sende değil çobanlarda. Neyse ki otobüs hareket etti. Taş yağmuru altında hızla uzaklaştık. Yolumuzu sürücünün söylediği gibi ne jandarma kesti, ne de trafik. Zira çobanlar kusurun kendilerinde olduğunu bildiklerinden jandarmaya olayı bildirmemişlerdi. Bir ata sözümüz var. Kabahati gelin yapmışlar kimse almamış. Her olayda kimse suçunu kabul etmez. Kaba kuvvetle güya adalet uyguluyorlar. Dikkatlerimiz tren kazasının nasıl sonuçlanacağı üzerinde. Cezaya gerçek suçlular mı çarptırılacak yoksa hiçbir günahı olmayan makinist mi? Zamanı geldiğinde hep birlikte göreceğiz. Özcan Nevres
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |