Zaman dostluğu güçlendirir, aşkı zayıflatır. -La Bruyere |
|
||||||||||
|
Kötü olan fedakarlık yapmak da değil sanki, öyle hissediyorum. Çünkü , çalışmaya yeterince alışkınım zaten. Kötü olan bir yanım ‘çok fedakarlık yaptığımı’ düşünürken, diğer yanımın ‘yaptıklarımın devede kulak olmadığını’ fark etmesi. Daha da beteri artık ne dinlenmem dinlenme gibi, ne çalışmam çalışma gibi… Dinlensem aklımdaki koca spotlu ÖSS yazısı 1 dk. sönmeden yanıyor; çalışsam, kaybettiğim zaman peşimi bırakmıyor. Oysa kaç kere daha geleceğim buraya, ve ne kadar kalacağım?? Oysa yapmam gereken çok şey var? Oysa… … Gene aklımı alıp gidiyorum. Bir de bu çıktı şimdi! Bir soruyla karşılaştığımda beynime bir anda bir sürü sayı, bir sürü çözüm üşüşüyor; yerlerinde durmadıkları için ben bir işlemin başını tuttuğumda sonu çoktan kaçmış, yerine başka bir işlem gelmiş oluyor. Matrix filmleri gibi beynimde dans eden sayıları izlemek fena bir keyif değil, ama bana ÖSS’de zevk değil işlem lazım! Anlattığım rehberlikçiler bu duruma “çoklu düşünme” diyorlar ve tek çözüm sunuyorlar: “işlemleri teker teker yap!” Bazen kendimle mücadele ediyorum. “Çoklu düşünme” zeki işi… Acaba kendimi çok mu büyütüyorum gözümde?? Acaba ben aslında çoklu düşünmüyor muyum? Sadece hayal gücümle oynadığım bir oyun mu yani tüm bu işkenceler? Umarım öyle değildir… Aslında ben bugün başka bir şey yazacaktım: ÖSS çalıştığım derginin arkasındaki yazının beni düşündürdüklerinden bahsedecektim. Köşeyi hazırlayan rehberlikçi bir hikayeyle başlamış. Padişahın her dediğine “haklısınız” diyen bir uşağın hikayesi… Padişah, çelişkilerine bile “haklısınız!” dendiğini fark edince uşağa soruyor “alay mı ediyorsun” diye. Uşağın cevabı basit “ben sizin uşağınızım, bahsettiklerinizin değil!” hikaye de öyle ahım şahım değil. Belli “çalışmış öğrenci, kafası dağılsın biraz.” mantığıyla derlenmiş. Sonra da ÖSS ye bağlamak için kıvranılan bir yazı yazılmış. Yazı ilginç… İlk paragraf: “insanlar hayatta bazen hoşlarına gitmese de başarılı olmak için bazı roller üstlenmek zorundadırlar. Toplumda başarılı olmanın, belli bir konuma gelmenin, toplumdan dışlanmamanın gereği budur.” “yanlış mı okudum acaba?” diyerek tekrar okudum. Bize ne öğütleniyor?? Hadi başarısıydı, konumuydu;anladım. Türkiye’de bu sistem geçiyor. Yeteneklere bakarak işçi alan kurum sayısı düşünülür… Tamam… Fakat toplum tarafından dışlanmamak da ne oluyor? Bu sözler hepimizi bir kalıba sokup piyasaya sürmek üzere yazılmış, izlenimi bıraktı bende. Peki… Toplum hep doğru mu düşünüyor da toplumdan dışlanmamamız gerekiyor. Bugün her yerde “Semra Hanım”dan bahsediliyorsa ve ben hiç izlemememe rağmen hanımefendinin tüm sözlerini biliyorsam ve bu sırada dünyada önemli olaylar oluyorken ve kimse bunları konuşmuyorken şimdi kim bana bu toplumun doğru düşündüğünü kanıtlayabilir? Artık haber programlarından çok “evlendirme programları” izleniyormuş. CHP kurultayında onca kavga olmasaydı acaba kaç kişinin verilen söylevlerden haberi olurdu, ayrıca şimdi de var mı? Bence hangi görüşte olunursa olunsun takip edilmeliydi. Demokrasi, doğru yönetim biçimini bulmak amaçlı kurulmuş bir sistem değil midir? Tek gözle ne kadar gerçekçi görebileceğiz önümüzü onu da merak ediyorum. Acaba ne zaman kapattığımız gözümüzün hizasında bir direk olma olasılığını akıl edeceğiz? Direkle çarpışıp yüzümüzü dağıttıktan sonra mı?? Bildiğim tek şey var: Birileri kapalı gözlerini açtıklarında karşılarında gördükleri yüz artık kendi yüzleri olmayacak!! ** Kurultayda yaşanan şanssızlıklar hakkında daha fazla yorum yapmıyorum. Eğer “evlenmeleri” izlemekten vazgeçip biraz olsun okuyup, dinlemeye başladığımızda zaten kitlesi daha geniş(?!) olan yazarlarımız, aydınlarımız(?!) bas bas bağırıyorlar. Biraz dikkat lütfen!! Bir yerlere çarpmayalım!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © BuZ_LaLe, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |