..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Matematiğe, yalnızca yaratıcı bir sanat olduğu sürece ilgi duyarım. -Godfrey Hardy
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Politik Olaylar ve Görüşler > lütfi akarçay




26 Ocak 2007
Er Ryan'ı Kurtarmak Ya da "Filimler ve Gerçekler... ""  
Dünya jandamalığı mı dünya barışı mı?..

lütfi akarçay


Ortadoğu,ABD,dünya barışı ve geleceğimiz üzerine eleştirel bir yaklaşım...


:BEBB:
Daha çocukluğumuzda onların fîlimlerini izleyerek büyümeye başlamıştık. Kötülere ve kanunsuzlara karşı amansız bir mücadele yürüten, başlarındaki silindir şapkaları, yıldızlı mahmuzlan ve bellerinden aşağı sarkıttıkları o büyülü tabancaları ile yenilmez armada olan,tüm dünya çocuklarının "kahramanlık idolü" simalardı onlar... Kimi zaman John Wayne, kimi zaman Clint Eastwood, kimi zaman Kirk Douglash, kimi zaman Rock Hudson olarak çıkarlardı karşımıza ama misyonları değişmezdi. Onların KARŞISINDAKİLER'i hiç sorgulamaya gerek kalmayacak biçimde yaptıkları her eylem, attıkları her adım "ADALET ve İYİLİK"in sembolüydü. .. Derileri KIZIL ve dilleri anlaşılmaz ilkel ve eli baltalı bir kısım garip adamlar bu filmin"KAYBETME"ye ve "ÖLMEYE MAHKUM" figüranlarından öte bir şey değildi.

Bu okyanus ötesi yeni kıtanın "KARA YÜZLÜ" sakinleri medeniyetten mahrum meskun mahallerinden "MEDENİ" tüccar efendileri tarafından elleri zincirli olarak getirilmiş ve "MODERN KÖLELİK"in ilk kurbanları olarak tarih sayfalarına geçmişlerdir. Onlar,o yeni kıtanın daimi sahipleri olan "kızıl"renkli insanları gibi "tek dişi kalmış medeniyet"in genosist kurbanı olmamışlardı ama belki ondan çok daha ağır bir kimlik ve insanlık kaybı olan,kendilerini "köpekler"ile aynı seviyeye koyan bir yaklaşımın "yaşayan ölüleri" olarak telakki edilmişlerdi. Sadece çalışan ve üretmesi gereken canlı makinalardı veya o hizmeti gören konuşan hayvanlardı...

Evet, bu yeni kıtanın temellerini atan ve bugün bu "süper güç"te yaşayan nüfusun selefleri ve ataları olan insanlar,bu yeni kıtanın keşfedilmesinden sonra kendi ülkelerinde barınamayan, dışlanmış ve sabıkalı insanların yeni bir çevre ve dünya umuduyla bu topraklara hücum eden bir göçmen dalgasından başka bir şey değildi.Zaten taşıdıkları bu "asil ruh" onları hem kendilerine hem de kendi dışındaki insanlara karşı güttükleri uygulamalardan belliydi !...Güney-Kuzey savaşları, Kızılderili katliamları, Afrikalı insanların köle pazarlarında satılmaları ve gücün "kanun" yerine ikame edilmesi
anlamına gelen silahlı adamlar ve çetelerin ülkeyi baştan başa istila etmeleri bu yeni kıtanın çokta eski olmayan "mazisi"nin genel karakteristiğiydi. Fakat onlan bir araya getiren kimi insani, kimi insani olmayan bu şartlar aynı zamanda kendilerine bu eşsiz toprakların zenginliğini kullanmayı ve bunu başka ülkelere ihraç etmeyi de öğretmişti. Özellikle yıllardan beridir yaşlı kıta Avrupası'nda halklarına bir dışlanma ve "geno-sist"uygulanan ve asırlardan beridir vatansızlığın kendilerine kazandırdığı "ticari zihniyet ve gücü"bu yeni kıtaya taşıyan Musevilerin sayesinde büyük bir kalkınma ve zenginlikte beraberinde gelmişti.

Dünya Savaşı'nm sonlarından itibaren başlayan bu hareketlenme ve zenginlik eski kıtanın yorgun düşmüş,"üzerende güneş batmayan imparatorluk gücü"nün dünya savaşlarından sonra bitkin ve takatini kaybetmiş olarak çıkmasının ardından "yeni güç"olarak dünya sahnesinde yer almasını sağlamış, Britanya İmparatorluğu bu görevi ve bayrağı gönüllü olarak onlara devretmişti.Bu güç,kendini ispatlama adına atalarından aldığı ilhamla ölüm kusan ilk silahlarını Hiroşima ve Nagasaki'de insanların üzerinde denemiş,dünya tarihine bir"utanç vesikası"olarak geçecek olan bir insanlık vahşetine ve dramına imza atmıştı... Tıpkı atalarının "kızıl" ve "kara" derili . insanlar üzerinde ateşli silahlarını denedikleri gibi... Artık iki kutuplu dünyanın "batı yakası"nm efendisi olarak her platformda boy gösteriyor, kendini bu dünyanın "jandarması" olarak görüyordu... Sadece Hollywood filmlerinde savaş kazanan, kahramanlık sergileyen, insancıl görünen bir jandarmaydı!... Savaş meydanlarında kaybettiği prestijini büyük paralar harcayarak filmlerde kurtarmaya çalışan ve bu filmleri dünyaya pazarlayarak "kahraman ve cici jandarma!" rolüne insanları inandırmaya çalışmak... Elindeki ölüm makinesiyle poz veren "cici Amerikan askeri!", öte yanda tarlasında çalışırken şiddete maruz kalan yaşlı bir Kore'li çiftçi veya Napalm bombalarından küçük yavrusunu kanlar içinde kurtarmaya çalışan bir Vietnam'lı anne...Onlar ise tu-kakaydı!...

Doğrusu bu propaganda çokta başarılı olmuştu... Bir çok insanın hayalinde "mavi bereli ölüm makineleri" aslında masum ve kahraman birer savaşçıydı.. .Onlar gittikleri yerlerde insanlara daha çok özgürlük, daha çok demokrasi amacı güden insani bir örgütlenmenin önderleriydi sadece... Fakat bu insani amacı anlamak istemeyen ve onların vatanlarına "barış ve demokrasi!!!" getirmesini kabullenmeyip bunu sabote eden hainler! !! vardı!... Ve o hainler masum ve barışçıl ABD askerlerine silah sıkıyor, pusu kuruyorlardı.Bu pusu ve saldırılar neticesinde kimi barışçıl ve insani amacın savaşçıları esir düşüyor, insanlık dışı davranışlara maruz kalıyorlardı... Fakat Er Ryan ve onun gibi kahramanların temsil ettiği bu "yüce misyon"böyle bir acizliğe düşemezdi ve mutlaka bu kutsal misyonun başarıyla yerine getirilmesi ve onu izleyenlere bu mesajın verilmesi gerekirdi.. .Ve tabii bu mesajın onlar için "gurur", diğer yandakiler için "hazin" sonu kaçınılmazdı!... Biz izleyenler ise sonuçtan bir hayli "memnun" bir halet-i ruhiye ile koltuklarımızdan kalkmanın rahatlığını yaşıyorduk...

İki kutuplu dünyanın "batı yakasının efendisi" bu gütmüş olduğu hamasi!!siyaset sayesinde
"semavi saltanatı"nı güçlendirecek beynelmilel oluşumlarla jandarmalığını pekiştiriyor, dünya kaynaklarını bu sayede kendine aktararak sömürgeciliğin "modern yüzu'nü temsil ediyordu. Diğer taraftan "kızıl rejim"in dağılması ve kızıl blokun parçalanması ona yeni ufuklar açıyor ve "tek kutuplu dünyanın süper jandarması" misyonunu yüklüyordu... Artık diğer bloktan güç alarak kendine kafa tutan, silah çeken halklardan ve cephede kazanmadığı savaşlan Hollysvood patentli filmlerde telafi etme zahmetinden kurtuluyordu... Artık kurmuş olduğu beynelmilel oluşumlarla kendi çıkarlan için lüzumlu veya engel gördüğü ülkeleri kimi zaman finansal açıdan,kimi zaman ambargo koyarak dize getirebiliyor veya doğrudan içeriden"gönüllü maşaları" ile amacına ulaşabiliyordu...

Fakat onlar için, beklide, farkına varamadıktan en büyük tehlike "izleyici profilf'nin değişmesiydi.
Daha önce Er Ryan için endişelenen ve onu yüce misyonu uğrunda esir düşmüş bir kahraman olarak algılayan izleyici artık ona "davetsiz misafir" gözüyle bakıyor,onun temsil ettiği misyonu ise "zalim ve işgalci" olarak değerlendiriyordu. Öyle ki,bu izleyici profili sadece dışarıdan değil kendi içlerinden de çıkıyor ve dünyanın en sıcak bölgesinde yer alan 3.5 milyonluk bir ülkenin çıkarları için 250 milyonluk bir ülkenin çıkarlarının ve çocuklarının tehlikeye atılmasını sorgulamaya başlıyorlardı... Ve 250 milyonluk halk bu misyonun bedellerini siyasi,ekonomik ve insani açıdan kendilerinin ve bu misyonun işgaline maruz kalan halkların ödediğini şimdi daha iyi anlıyorlardı... Kendileri de içinde olmadıkları bir oyunun dezon-forme edilmiş izleyicileriydi ve ülkelerinin kaderine yön veren "gladyo" ve o gladyoyu perde arkasından yönlendiren 3.5 milyonluk bir ülkenin siyasi emelleri uğruna burnuna halka geçirilmiş bir "sirk ayısı" gibi hissetmeye başlıyorlardı... Bundan daha da kötüsü dünya insanları tarafından halklarına ve ülkelerine çevrilen kızgın ve öfkeli gözlerin günden güne çoğalmasıydı...

Evet...

Şimdi Er Ryan'ı izleyen insanlar onun ne denli bir tehlike ve yanlış misyonun kurbanı olduğunu, ona bu misyonu yükleyen düşüncenin ne kadar sakat ve acımasız bir düşünce olduğunu anlamaya başlamışlardı... Bu sakat ve haris düşüncenin 2O.yy ortalarında Almanya ve İtalya'yı kullanarak Avrupa ve dünyayı nasıl bir felakete sürüklediklerini biliyorlardı...
VE BİLİYORLARDI Kİ, ASIL ACINMASI VE KURTARILMASI GEREKEN ER RYAN VE ONUN TEMSİL ETTİĞİ MİSYONDU...!
Eğer biz izleyenler Er Ryan'ı bu defa da kurtaramazsak onun sonunun da Nürnberg'deki gizli gizli sığınaklarda kendine kıyan veya meydanlarda ayaklarından asılan diktatörlerin acı sonundan farkı kalmayacak...
"ER RYAN "IN YARDIMA GERÇEKTEN İHTİYACI VAR...
Kendi ve dünyanın sağlıklı geleceği için….


Sevgiler,



















































Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Asıl Meselemiz; ‘insan Olmak’ mı ‘insan Kalmak’ mı?
İrfansız İlim veya İlimsiz İrfan...
Felsefe ve "Biz"... Felsefenin Neresindeyiz?..
Aziz Yıldırım... "Statüko'nun Günah Keçisi" Ya da "Değişimin Kurbanı... ""
"Sadaka Taşları"ndan Cami Kapılarına
İnanıyorum;o Halde "Yasaklıyım!"…
Madame Bovary ve "Biz"... yada Çağdaş Futbolun "Kunta Kinteleri"...

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Ne Öğrendin Dersen Ey Yâr... [Şiir]
Yaşayarak Öğreneceksin Çocuk... [Şiir]
Bizden Gidenlerin Adını Zaman Koymuşlar... [Şiir]
Uyansın Umutlarım Güneş Gözlerinde... [Şiir]
Leyla'ya Mektuplar - II - [Şiir]
Düşmelerim Hep Senin Yüzünden... [Şiir]
Muna (Li) Sa’ya… [Şiir]
Ağlasam Yağmurlarda... [Şiir]
Gelecek mi O Kervan... [Şiir]
Acımı Kaybettim Despina... [Şiir]


lütfi akarçay kimdir?

yazılmamış en son şiiri,söylenmemiş en son türküyü yüreğinde arayan adam. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Mevlana,Yunus Emre,M.A.Ersoy,Nazım Hikmet,Necip Fazıl,Yahya Kemal,Sezai Karakoç, vs...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © lütfi akarçay, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.