Roman yazmanın üç kuralı vardır. Ne yazık kimse bu kuralların neler olduğunu bilmiyor. -Somerset Maugham |
|
||||||||||
|
" Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Allah onları yere batırmıştır. Kafirlere de onların benzeri vardır." Muhammed -10 Bu güne kadar gerçek adalet ilkesi üstüne kendini inşa etmiş -İlahi öncü devletleri hariç- güçlü devletleri tarih bize çok cılız ulaştırmıştır. Büyük devletlerin -ki, kastımız daha ziyade imparatorluklardır- kendilerini en güçlü kabul ettikeleri dönemde en fazla düşmanlarının da olduğu dönemlerdir. Eşitlik ve adaletten uzaklaştıklarının zirvesidir bir bakıma. Böyle olmakla birlikte, nedeni çoğu zaman gerektiği gibi doğru bir şekilde açıklanmaz. Ancak, miadını doldurup tarih sayfalarında yerini aldıktan nice zaman sonra şu yada bu sebeplerden dolayı denilerek geçiştirilir ve gerçekten gerektiği gibi yeterli bir ders de çıkartılmaz. Öyle ya; 1300 küsur yıldan beri tarihin ve bu tarihi süreç içinde yaşayan insanların ne kadarı Kerbela Kıyamından ders çıkarabildi ki? Kaldı ki, diğer tarihi olaylardan hiçbiri Kerbela olayı kadar net ve insanlığa ışık tutacak mesajlar içermemiştir. İmparatorlukların özelliklerinden biride başka ülke ve halklara ekonomik,siyasal, kültürel ve askeri egemenlik kurmalarıdır. Öte yandan hiçbir imparatorluk hedefi olan kendi değerlerinden ve emellerinden vazgeçmiş değildir. Nihayet bu tutku onların son dönemlerine kadar devam etmiş ve böylece son bulmuşlardır. Tarihte hiçbir siyasi güç ve irade kıyama kalkmış halk hareketlerinin önünü alamamıştır. Nitekim yakın tarihte İslam inkılabını oluşturan İran'daki halk harekti veya 1789 Fıransız devriminde net bir şekilde gözlemlenmiştir. Halk hareketlerinin karşıt güçleri ne yapabilirler veya yapmışlar? Gözaltı, işkence,sürgün ve öyle ki bir günde 10 bin 15 bin leri bile katledebilmişler, pekala çözüm olmuş mu? Kendi sonlarını hazırlamanın ötesinde hiçbir işe yaramaz ve yaramamıştır. Bu cümleden: Büyük Roma imparatorluğu dünyanın en büyük 3 imparatorluğundan biri olarak kabul edilir. Tarihçiler tarafından yapılan incelemelerde rüştünü M.Ö I. yy da tamamlayan bu (emperyal) devlet öyle ki Akdenizi kendine ait bir içdeniz haline getirmiş Kızıldenizine Karadeniz iç deniz statüsünde idi. Keza, Hazar denizine kadar ulaşmış bir yapıya sahipti. M.S 5. yy ın sonlarına kadar görkemli varlığını sürdüren imparatorluk Avrupa, Avrasya ve Afrika'nın büyük kısmının fatihi ve tartışılmaz malikiydi. İmparator Augustus'un hazırladığı yasalar ile kendi şeklini alan meşhur Roma imparatorluğu M.S. 476'da Cermen'lerin baskısıyla yıkılmış ve büyük Roman'ın yıkılışı ortaçağın da başlangıcı olmuştur. Gerçekte ise Ortadoğu kökenli İsa(a.s)ın sunduğu tektanrılı -Tevhid- dinin mensubu olan Muvahhid Mesih'i Mücahidlerin şanlı kıyamlarının etkisi önemsenmelidir. Nihayet Ortadoğu eyaletlerinde görevli Romalı yöneticiler zulüm ve işkenceyi o denli had safhaya ulaştırmışlardır ki; Muvahhidlerin büyük bir kısmı yabani ve yırtıcı hayvanlara yem olmuş, niceleri eğlence arenalarında kurban sunulmuş, hakeza; diğer bir kısmı insan statüsüne dahi konulmadan köle takımı kabul edilmiş, her türlü ağır vergi ve işkenceler altıda haksızlık zulüm ve en enva-i insanlık dışı fiillere maruz kalmışlar. Zulümle beslenip işkenceyle büyüyen büyük Roma imparatorluğunda üç sınıf insan vardı. Asil Romalılar, Romalılar ve diğerleri! Roma ve İtalya da olanlar I. sınıf insanlardı. Feth edilen yerlere yöneticiler buradan atanırlardı. Tarih, Romalıları en vahşi medeniyet olarak kaydetmiştir. Romalılar herkese karşı suç işleyebilir ama başlaları bir romalıya asla! Ne var ki; o mimari ve sanatta dönemin en görkemli fakat insanlıktan nasibini alamamış büyük Roma imparatorluğu, gerek Cermenlerin gerek Muvahhid Mesihilerin "kanımızca asıl etken Muvahhid Mesihilerin eylemleridir" ve gerekse Hun imparatorluğunun etkisiyle parçalandı. Doğu ve Batı roma olarak ikiye bölündü daha sonra Doğu Roma Tarih sürecinde pekte uzun sayılmayacak kısa bir süre sonra tarihe karıştı. Batı Roma imparatorluğu ise Mayıs 1453'e kadar devam etti ve nihayet Osmanlı Türkleri varlığına İstanbulu alarak varlığına son verip Yeni çağı başlattılar. Roma ve Romalılar hakkında elbette yazılacak ve söylenecek daha çok şey var ancak biz konumuzla ilgili bazı noktaları belirttikten sonra günümüzle özdeşleştirelim. Nihayet tarih üstüne düşen görevi yerine getirircesine sancağı Amerika alır. "De ki:..Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiği zaman artık ne bir saat geri kalırlar ne de ileri giderler." Yunus 49 "Kafir olanlar da birbirlerinin yardımcılarıdır. Eğer siz onu (Allah'ın emirlerini ) yerine getirmezseniz yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur" Enfal-73 Amerika Kıta sının 1492'de keşfinin kesinleşmesiyle kısa zamanda Avrupa’dan görkemli göçlerle yerleşimler başlarken tarih yeniden o eski Roma imparatorluk ruhunun hortlayacağını nereden bilebilirdi ki? Ne var ki bu süreç berberinde Tarihi, Kültürü ve Halkıyla beraber Bütünsel sayılacak iki Medeniyetinde sonunu hazırlıyordu (İnka ve Kızılderilik medeniyet Avrupa kökenli barbar Amerikalılar tarafından imha edilmiştir). Uzun süreli savaşlardan sonra varlığını ve hakimiyetini yeni Kıtada tartışma götürmez şekilde kabul ettiren Amerikalıları (ki; bunlar daha ziyade Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden yoksulluk ve diğer sebeplerden ötürü arayışa yönelen veya kendi ülkelerinde sorun olan çeşitli milletlerden oluşan insanlardı.) Dışa yönelme arzusu sardı. 1786'da George Washington, Benyamin Franklin ve Alexander Hamilton öncülüğünde hazırlanan ve bir bakıma dünya sömürüsünün de alt yapısını hazırlayan bu yasa nihayet Amerika birleşik Devletlerinin 100.yıl kutlamalarına Dönemin Fransa başkanı tarafından kendisine jest olsun diye gönderilen 100 metre boyundaki heykelin başına tacını değil, tasmasını takmış. Eline aldığı meşale ile dünyayı yakmaya başlayacağının mesajını adeta bu heykelden ilham alan Amerikanın yönetimdeki şövalyeleri. Nihayet 2. Dünya savaşında Japonya’nın sivil halkına karşı kullanmış olduğu Atom bombaları ile Dünya siyaset sahasında tartışmasız ağırlığını kabul ettiren Amerika, bununla beraber ekonomide de öncülüğünü kabul ettirmeyi ihmal etmedi. Kısa sürede Asya, Afrika ya - ve Avrupa ya bu tartışılır! - egemenlikte nihayi söz hakkına kendini kabul etti, ettirdi! Genç imparatorluğun konumunun yeterli bir şekilde aydınlanması için; 1- Avrupa ve Amerikanın Sanayi devrimi ve hammadde temini 2- Sosyalist Rusya’nın varlığının gerekliliği 3- Avrupa sömürgecilik sisteminin değişmesi 4- İslam öncüsü sayılan Osmanlının kendisini yenileyememesi 5- Müslümanların Bilim ve Teknolojiden uzak kalmaları 6- Asya ve Afrika kıtalarında batı medeniyetinin temsilcilerinin atanmaları ve metotları 7- İsrail devletinin oluşması, gibi değinilecek konular başlı başına incelenmesi gereken olgulardır. Bu arada tarihi B. Roma imparatorluğu ile genç imparatorluğun benzerliklerine kısaca değinelim; 1- Kanun düzenleyicileri İdol olmuşlar 2- Egemenlik alanlarının aynı bölge -Ortadoğu-oluşu 3- Tektanrılı dine karşı amansız mücadeleleri 4- Mimari ve sanatta dönemin öncüleri 5- Savaş stratejisi öncelikli 6- Halkını I. sınıf kabul etmesi 7- Dokunulmazlık hakkına sahip olması 8- Ben merkezli yöneticilerin atanması 9- Oligarşik (belirli bir azınlıkla ) yönetim ve...! Ancak; Amerika iktidarının kıta keşfinden 4 asır gibi bir süre sonra ulaştığı muazzam insanlık değerlerine hizmetten yoksun askeri güç ve ekonomi 2. Dünya savaşı sonunda Amerika - Avrupa ittifakı ile Rusya ihtilafının getirdiği gereklilik! 1979'a dek danışıklı dövüşle varlığını sürdürdü 1990 lı yıllarda tekrar farklı bir pozisyona dönüşmeyi gerektiren Kutuplar arası öncülerin birleşmesi ile soğuk savaş özellikle Ortadoğu’da hayati varlıklarının kaynağı olan noktalara odaklaştı. Neden buna gerek duyulmuştu? Bölgede köklü değerlere sahip şovenist ve Hedonizm-şehvet-den tamamen uzak gerçek değerler manzumesinin bileşkesi, evrensel mesajlar içeren bir başka ideoloji tarih sahnesine çıkmıştı. Ne pahasına olursa olsun hangi bedelle olursa olsun mutlaka ve mutlaka imha veya ilhak edilmeliydi! Nihayet savaş tandırı kızdı, Kılçlar bilendi, Silahlar belendi...! Sonucunu Basiret ve feraset yeteneğine sahip kişilerin görebileceği sona yaklaşılırken son evre diyebileceğimiz sonu analiz etmek üzere."Onlara: Yeryüzünde fesat-bozgunculuk- çıkarmayın, denildiği zaman, derler. Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lakin anlamazlar." Bakara 11-12
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet CAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |