Olgular görmezden gelindikleri için var olmaya son vermiyorlar. -Huxley |
|
||||||||||
|
Üsküdar’ı sever misiniz? O güzelim ilçe nedense bende hep hoş olmayan çağrışımlar barındırır. Kız kulesi ve boğazın tüm güzelliğine rağmen, sokaklarında ve insanlarında garip bir kasvet, soğukluk varmış gibi gelir bana. Anadolu yakasında yaşamama rağmen pek gidemem bu yere. İçim elvermez açıkçası. Hani yılda 2–3 kere tesadüfü uğramalarla bu tarihi ve doğal güzelliğin tadını çıkarırım. Kız kulesinin karşında bir sigara ve çay içip gerisin geri dönerim. İşte geçenlerde yine hiç kafamda olmayan nedenden dolayı Üsküdar’daydım. Eskişehir’e giden otobüsümün kalkması daha iki saat varken kendimi Harem’de buldum. Gecenin on ikisinde elimde valiz dolaştım durdum Üsküdar sahilinde. Bu gidişler bunaltmaya başlamıştı artık beni ve kafamda bir sürü belli belirsiz duygular vardı. Belki de kendimi ait hissedebileceğim bir şehir, bir yer arıyordum; soğuk bir gecede elimde valizle. Kız kulesinin karşınında güzelim İstanbul için bir sigara yaktım. İki saat sonra ayrılacaktım bu şehirden. Saat inadına yavaş ilerliyordu. Ve içimde varolan bir an önce gitme isteğini tutuyordu alay edercesine. Gitmeden önce hatırıma getirdiğim, gidişimi kolaylaştıran kötü anıları silmeye çalışıyordu. Bu güzelliğe fazla dayanamadım. Gitmeme bir saatten biraz fazla bir zaman varken; otobüsümün hareket edeceği yere vardım. Ve valizimi yazıhaneye bıraktım. Ah otogar insanları sizler başlı başına yazılacak bir konusunuz. Yabancılaşmanın, ürkek vedaların, sıcak karşılamaların kesiştiği yer. Her zaman hüzünlü gelmiştir bir yerden ayrılmak bana. Yeni bir hayata yeni bir yerde başlamak insana dayanılmaz bir acı verir. Gecenin geç saatine rağmen yüzlerdeki tedirginliği ve sabırsız bekleyişi gösterir buralar bize. Ama bu sıralar çok yolculuk yaptığımdan olsa gerek dikkat etmiyordum bu insanlara. Kendimi onlardan biri olarak görmediğim zamanlarda merakla incelerdim onları. Hayatlarının ta içlerine bakışlarımla süzülür, onların umutlarından kendime pay çıkarırdım. Gerçekten de insanın tüm maskesini atarak kendini ortaya koyduğu yerlerdir, otogarlar ve istasyonlar. Burada gördüğünüz insan hiçbir şeyini gizlemez, zaten sizi umursamaz ki size kendini beğendirmeye çalışsın. O ayrı, siz ayrı bir yere gideceksinizdir ve bir daha karşılaşmak için umutlanmak saçmalılıktır. Fakat bu son zamanlarda yaptığım yolculuklar sıklaştığından olsa gerek bende onları umursamıyordum. Kendimle ilgili karamsar düşüncelerin ışığında sessizce otobüsüme biniyordum. Bende onlardan biriydim, bir yere tutunamayan, devamlı devinim yapan, hep birilerine veda eden ve yeni birilerinin beklediği insanlardan. Böylesi ıstırap verici düşüncelere dalmıştım. Birden karşımdaki bir gölgenin varlığı beni rahatsız etti. İnceleme gereği duydum bu farklı gölgeyi. Ortalıkta gezinen, üstü başı perişan, kıvırcık saçlarından kafasının şekli belli olmayan otuzlu yaşlarda bir erkek gölgesiydi. Elleri ceplerinde, yere bakarak geziniyordu. Tam anlamıyla geziniyordu. Hiç kimseyi umursamadan otobüslerin uzağında bir ileri bir geri gidip geliyordu. Gözleri yerlerde, kirli bir montun sıcaklığı içinde otobüslerin kalmasını bekledi bir süre. Nereden gelmişti ve nereye gidecekti? Yolcu olmadığı her halinden belliydi. Bir evsiz olmalıydı. Ama insanların yüzüne bakmayan evsizlerden. İnsanın yüzüne bakanlar illa bir merhametle karşılaşır ya da onlara tiksintiyle bakan gözlerle. Bu kimseye bakmıyordu ve umurunda değildi evsiz ve sefil oluşu. Bir süre meraklı gözlerle bu bana çaresiz gelen fakat her davranışından asla çaresiz olmadığını hissettiren adamı izledim. Bu süre içinde yan perondaki otobüs hareket etti. Ve otobüsün gitmesinden sonra sessiz dostum yine elleri ceplerinde kalkan otobüsün boşluğunda gezindi. Yerden uzunca yanan bir sigarayı alıp, içe içe geldiği yöne doğru uzaklaştı. İrkilmiştim tüm bu bekleyiş bir sigara içindi. Kesinlikle birinden isteyebilirdi. Hiç tereddüt etmeden verirdim cebimdeki paketi. O ise bunu yapmak yerine bekliyordu kendisine atılacak sigarayı. Bir sigara çıkarıp yaktım. Daha otobüsümün kalmasına yarım saat vardı. Tüm umutsuzluk düşüncelerimi bir adam dağıtmıştı. Tamamen evsiz, sokaklarda yaşayan biri hiç kızgınlık barındırmadan hayatına devam ediyordu. Zamanla edindiği tecrübeyle otobüs kalkarken atılan uzun sigaraları biliyordu ve kimseyi rahatsız etmeden bekliyordu. Sigarayı içen sigaranın asıl sahibi bilmiyordu; birazdan sigarasına devam edecek kişi tam karşında onun otobüsünün kalkmasını beklediğini. Ve bu süreçte yere bakarak kimseyi rahatsız etmiyordu. Tamamen doğal akışı içinde hayatın ona sunacağı sigara miktarını bekliyordu. Hızlı hızlı çekilen nefeslere kızmayıp sadece yere bakıyordu. Bunu fark ettiğim zaman içimi garip bir hüzün kapladı. Bizden sefil birini gördüğümüz zaman duyduğumuz acımaya bağlı bir hüzün. Kendi halimi onunla özleştirip şanslı hissettim kendimi. Aslında bu aşağılık bir durumdur. Nasıl olurda kendimizi bir evsizle aynı kefeye koyarız. İkimizin de insan olduğunu fark ettiğimiz ender anlardan biridir. Ve bu durumda bile kendimizi üstün hissederiz. Bir arınma yaşarız. Bende bana bu duyguyu yaşatan ve beni tekrar hayata bağlayan bu çaresiz adamı aradım gözlerimle. Yoktu etrafımda. Cebimdeki paketi verecektim ona. Belki kötü bir şey yapacaktım ama kesinlikle görseydim hiç düşünmeden cebimdeki ikram edecektim. Bunu yaparken de gösterişsiz olmasına elimden geldiğince gayret ederek. Yanına yaklaşıp sessizce cebimdeki uzatacaktım. Ve yüzüne bakmadan uzaklaşacaktım. Ama göremedim onu. O anki düşüncem sigarasının olduğu bir gün yaşatmaktı ona sadece. Başka bir şeyler arayarak geçireceği bir gün yaşatmaktı. Bir paket sigarayla bir güne başlamanın basit mutluluğunu tatmasını istedim. Onun bu mutlu oluşundan kendi haksız hüzünlerimi dağıtacaktım. Hayatın basitliği üzerine bir sayfada yazı bile karalayacaktım. Çaresiz insanlar ve onların hayata tutunmalarına, yaşama dirençlerine karşın bizim çektiğimiz zoraki ıstırapları anlatan bir yazı. Otobüsümün kalkmasına artık dakikalar kalmıştı ve hala gözlerimle onu arıyordum. Ve o anda beynim beni gerçekle yüzleştirdi. Benim otobüsüm kalktıktan sonra gelecek ve orada gezinecek birini bekliyordum ısrarla. Ah bunun farkına baştan varmıştım ama yine de düşünememiştim. Ben gittikten sonra gelecek ve benim yarım sigarama devam edecek birini bekliyordum. Dudaklarımdan hafif bir gülümseme yayıldı. Hayatın gidişatını kabullenmiş birine iyilik yapmak adına onun düzenini bozmaya kalkacaktım. Buna izin yoktu. Süre gelen hayat olduğu gibi devam etmeliydi. Ben otobüse binmeli ve o gelip kalkan otobüsün boşluğunda, elleri ceplerinde gezinmeliydi. İşte bu anda bile onun adına bir şeyler yapmak isteğine engel olamadım. Bir sigara yaktım, en uzun sigarayı ben atmalıydım. Bir iki nefes çektim, ah doğallığı bozuyordum ilk kez belki onun adına. Bilerek atılan sigarayı içecekti bilmeden. Sigarada insanı içmeye zorluyor be kardeşim. Bir nefes çekip atacakken yine kafama düşünceler geldi. Yollar, insanlar, hayatlar… Muavin geldi yanıma ve otobüsün kalkacağını söyledi. Bende elimdeki sigarayı düzgünce yere koyup, sessizce otobüsüme bindim.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © onur güner, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |