Barışı bulacağız. Melekleri duyacağız, göğün elmaslarla parladığını göreceğiz. -Çehov |
|
||||||||||
|
İslamda Kadının Rolü -2 Denizin suyunu içip kurutamzsam bile Onunla susuzluğumu gideririm. Hafiz ...Ve Fatıma ana, gam ve keder yüklü ana. Uğruna kendisini feda ettiği değerlerine ve diğerlerine verdiği mesajlarda şunu öğretti, Şehadet çizgisinin varislerine; O takipçiler ki, emanet aldıkları ilahi mirası canları pahasına da olsa korusunlar. Belki yalnız kendilerini değil bütün varlıklarını feda ettsinler. Bugünlerde doğmak bilmeyen güneş ilahi emre itaatsizlik etmemek için doğuyor sanki. Her zamanki canlılık ve parlaklık yok yüzünde, bugünde öyle doğdu yine sanki ne zaman akşam olacakta yerini karanlığa terk edeceğini bekliyormuşcasına! Hızlı bir şekilde akıp gidiyordu. Nihayet öylede olmuştu, güneş batmış yerini karanlıklar kaplamaya başlamıştı! Gecenin karanlığında adeta omuzuyla dünya yı yüklenmiş bir adam, vakarlı ve kararlı adımlarla elinde arkası sıra çektiği bineğinin üstünde tanınmayacak şekilde örtüsüne bürünmüş bir kadın kim olabilirdi? Nereye gidiyordu? Hemde gecenin bu vaktinde. Peygamberin vefatının arefesi sayılan bu günlerde! Bütün İslam beldelerinin yassa büründüğü hele bağrında taşıdığı peygamberle Medine ve Medine'liler!!! Öyle ya iki cihan serveri alemlere Nur ve hidayet önderlerini kaybeden Medine'liler için bundan daha büyük bir facia, bundan daha büyük bir kayıp olabilir miydi? Sahi kimdi bunlar? Ali ve Fatıma! Ne? Ali ve fatıma mı? Peygamberin kardeşi, vasisi, mü'minlerin mevlası, velisi olan, Hayber kalesinin Fatihi, Bedir, Hendek, Uhud ve daha nice nice savaşların meydan kahramanı olan Ali mi? peki ya Fatıma? Peygamberin biricik kızı, cennet ve dünya kadınlarının Seyyidesi, Hasan ve Huseyn'in annesi, peygamberin amcası oğlunun zevcesi, peygamberin canının parçası, peygamberin kendisini Fatıma'dan, Fatımayı da kendisinden saydığı peygamber kızı Fatıma mı? Nübuvvetle velayeti birbirine bağlayan Fatıma (s.a)mı? Ama..! Ama Meleklerin daha kendilerine başsağlığı için gelip etrafında pervane gibi döndükleri bu iki kutlu insanın şu anda matem yuvalarında bulunmaları gerekmiyor muydu? Hani mü'minlerin ve komşularının! Taziye için bir an bile olsa onları yalnız bırakmamaları gereken şu hurma dalları ve çamurdan yapılmış küçük kulübeyi andıran nurlu evi kastediyorum. Her ne ise..! Kim di Fatıma!? ...Kızgın Arabistan çölünde ve bedevi Arap toplumunda çok özel bir itiana ile yetişen ve yetiştirilen eşi benzeri bulunmayan bir Zehra çiçeğidir, Fatıma. Değil sadece onun, ondan sonraki zamanlarda da, Adem’i beşeriyetin yeryüzüne inmesiyle birlikte böyle bir çocuk inmemişti yeryüzüne işte; Fatıma. Belki sevgi ve merhamete başkalarından daha çok muhtaç olan o minik kız; babasının tek teselli ve sığınağı olan annesinden sonra, babasına şevkat ve merhamet dolu yüreği ve elleriyle koşan çocuk: Fatıma. Akranlarının bakıma muhtaç ve oyun oynamaktan başka bir düşüncelerinin olmadığı bir yaşta babasına ve kendisine annelik görevini üstlenen ulvi bir çocuktu: Fatıma. Bütün hırs ve hırçınlığıyla Muhammed (s.a.a)’i mesaja karşı topyekün savaşan Dar-un Nedve-i zihniyet ve şahıslara karşı yalnız başına babasını savunma ve koruma görevi üstlenen kahraman: Fatıma. Örnek alındığında Allah’ın kendi kitabında belirlediği ideal kadın numunesidir, Fatıma. Evet O Fatıma, evet bu fatıma! Şöyle sesleniyordu. Rahmet babası (s.a.a)nın minberinden o günden bu güne! Hutbeden: 2- ''..Ey yiğitler topuluğu ve dinin yardımcıları ve islamın koruyucuları, benim hakkımda yaptığınız bu gevşeklik ve benden zulümle alınan (fedek) hususundaki bu gafletiniz nedir?..'' Yani; Ey Fatıma'nın dininin takipçileri, ey müstekbirlere kulluk yapmaya zorlanmak için kolları taşla ezilenler, ey bedenleri süper güçlerin ürettikleri Silahlarla kıyma haline getirilmiş şekilde ezilenler, ey zulüm ve despotluğun potasında eritilmek istenenler, ey namusları payımal edilmiş, kümesten evleri başlarına yıkılmışlar! Ey açlıktan nefesleri kokmuş, beti benzi sararmış, kaplerinde, bedenlerinde taşıdıkları ilahi güçten habersiz yiğitler topluluğu!? Yani; Ey suçları '' La ilahe illallah'' dillerinde olanlar! Ey islamın fedaileri, ey islam yarenleri! Ey cıvanlar nedir bu gafletiniz? Nedir bu uyuşukluk ve zulme boyun eğişiniz? Nasıl kabullenilir bu zillet, alnımıza vurulmak istenilen bu alçaklık damgasına rıza'mı göstereceğiz? Bütün bunları dinimiz mi emrediyor bize? Kim bize fetvasını verdi? bizler ki izzetli olan Allah'ın ve Resul'ünün(1) dini üzere olduğumuzu söylüyoruz! Allah izzeti kendisi ve Resul'üne seçti de bizi mahrum mu bıraktı bu hakktan?! Yoksulluk, cehalet, parçalanmışlık(2) vurdumduymazlık, gaflet, bencillik ve daha nice zillet belirtileri taşıyan bu olumsuzlukları adaletinden şüphe duymadığımız Allah mı yazdı bize? Ama heyhat..! Elbette Fatıma'nın yardımına koşanlar vardı, sayıları az olsa bile ümmetin bağrında ümmet adeta. Onlar ki Allah'a ve peygamberine verdikleri sözde sebat etmişler(3) Onlar ki, hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar ve onlar ki zillete asla ve asla boyun eğmezler. Önemli olan Hakkı Hak olarak Haklı bir şekilde yaşamak değilmiydi? Sayının ne önemi var ki? peki ya delil delil olarak kerbela insanlık tarihine yetmez mi? Yeryüzünde kıyamete kadar inanan mü'minlere ilham kaynağı olmaya devam eden Kerbela. Yirmibirinci yüzyıla damgasını vuran islam Nuru goncalarının yeniden açılması bu sayının tarihteki mücadelesinden ilhamını almadı mı? Ali evlatları tarih boyunca yalnız kalmadılar mı? (tabi olan az sayı hariç) Ama Ali evlatları yalnız bırakılmalarına rağmen tarihin determinizm (zorlama)ine karşı hep kıyam ve yine kıyam. Sonra onlara (ve taraftarlarına) yapılan zulüm, işkence, zından, sürgün ve katliam Ali evlatlarına düşen pay. Peki sonra? Yeniden kıyam! ne zamana kadar? günüme, gününe, günümüze kadar(4) Hasan-ı Mücteba (a.s)dan buyuruyor; Annem Zehra (s.a)nın Cuma akşamı sabaha kadar alemlerin Rabbine ibadet ettiğini gördüm; sabah şafak sökünceye kadar daima ruku ve secde halindeydi. Mü'minlerin tek tek isimlerini zikredip onlara dua ediyordu, fakat kendisi için hiç dua etmedi. Bu durumu görünce - Anneciğim, neden kendin için dua etmiyorsun?- diye sordum. Annem cevaben şöyle buyurdular: '' önce komşu, sonra ev (insanın kendisi!)''(5) Böyle bir kişilik olan Hz. Fatıma (s.a) acaba kendisi içinmi istiyordu istediği şeyi? Acaba; elde ettiği yıllık gelirlerinin hepsini Mustaz'af ve Mazlumlara bir günde paylaştırıp eli boş evine dönen bir elin sahibi kendisi içinmi istiyordu istediği şeyi? Acaba; Başkaları bu görevi üstlenip istenilen şeyin sahibini bu zahmetlerden kurtarsa olmazmıyıdı? Acaba; Fedek'in gelirleriyle geçinmek zorunda kalan Mazlum ve Mustaz'aflar bir başkasının elinden paylarını alsaydılar olmazmıydı? Acaba; Zalimlerin paylaşımını Adaletle özdeşmi kabul ediyorsunuz? Acaba..? Ve Fatıma ana, gam ve keder yüklü ana. Uğruna kendisini feda ettiği değerlerine ve diğerlerine verdiği mesajlarda şunu öğretti Şehadet çizgisinin varislerine; O takipçileri ki, emanet aldıkları ilahi mirası canları pahasına da olsa korusunlar. Belki yalnız kendilerini değil bütün varlıklarını feda ettsinler. Değilmi ki; mazlumiyet anası Fatıma (s.a) kendisiyle birlikte bütün evlatlarını islam'a feda etti. (6) Fatıma'nın fedeki Harun Reşidin İmam Kazım (a.s)'a sunduğu Fedek değildir. İmam Kazım (s.a)'ın Harun Reşid'den istediği ve hakkı olan Fedek'tir. Değilmi ki; Bugün Fedek'in gerçek varislerinin gaspedilmiş Fedek'ten bir kısmının kurtarıldığı parçaya (İslam cumhuriyeti) Fedek'i gasp eden zihniyetin olanca hırçınlığıyla saldırıp siz Fedek varislerinin Fedek'te tasarruf hakkı yoktur demeleri !!! ... Ve o günün afedersiniz bu günün alnı secdeden kalkmaz, dilinden Allah isminin düşmez, başı takkeli, yüzü sakallı, eli tespihli ben. Evet ben, Fedek'i gündemleştirmenin ne anlamı var ki? diyen ben. Ama sen. Evet sen, o günün Fedek sahibi dininin takipçisi olan sen, islam ümmeti'nin içinde barındığı fedek sınırlarını çok iyi bilen sen. Kurtarılmış Fedek parçasının diğer paraçalarından çok farklı olduğunu bilen sen. Adaletin Fedek varislerinin dininin olmazsa olmazlarıdan olduğunu çok iyi bilen sen. Adalet kemeri kuşanmış geri kalan kısmını hürriyetine kavuşturma mücadelesi veren sen. Çok iyi biliyorsun ki, beni senleştirmedikçe sen yalnız olarak mücadelene devam edeceksin. Peki ya ben? ... Ve bütün karabulutlar olanca hızıyla kendisinde var olan katran damlalarını hür Fedek topraklarına döküp insanlığa hayat veren meyvelerini çürütmek için yarışırken. ... Ve yeryüzünün bütün haramileri kendisinde var olan kabiliyet ve maharetlerini kullanıp meyve ye durmuş dalları talan edip yağmalamaya koşarlarken. ... Ve yalnız başına Fedek'i korumak için tüm gayretini sarf eden sen, ben seninle birlike olsam bile ne yazar ki derken...?! Medine'den bir Kadının sesi yükseliyordu Bir kadın ki; "Bir kadın için düşünülebilecek bütün boyutlar ve bir insan için tasavvur edilecek bütün insani boyutlar Hz. fatıma (s.a) da tezahür ve tecelli etmiş bulunmaktadır"(7) Devam edecek... Dipnotlar: 1-Münafikun -8 2- En'am -159 3- Tevbe -111 4- 1979 İnkılabi İslami 5- Bihar'ul envar'dan ibretli öyküler s53 6- Hz. Fatıma'nın soyundan imamların hepsi şehid edilmişlerdir! 7- İmam Humeyni düşüncesinde kadının konumu. Muhammed CAN Frankfurt 18.08.2007 mcan313@yahoo.de
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet CAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |