Kendinden daha uyanık insanları işe aldığın zaman, senin onlardan daha uyanık olduğunu kanıtlamış oluyorsun. -R. H. Grant |
|
||||||||||
|
M.NİHAT MALKOÇ Ramazanı müjdeleyen son kandil gecesidir mübarek Berat… Zira Berat kandilinden sonra, ramazandan evvelki kandiller bitiyor. Demek ki Berat kandiliyle birlikte ramazan da iyiden iyiye gösteriyor kendini. Bu hususta son hazırlıklarımızı yapmalı, kendisinde bin aydan hayırlı Kadir gecesi de olan ramazana yüzümüzü çevirmeliyiz. Gözlerimizi göklere yöneltip hilali gözetlemeliyiz. Hilali gözetleme işini son birkaç günde gerçekleştirmek daha makbul ve manidardır. Gerçi günümüzde rasathaneler bu işi hakkıyla yerine getiriyor. Buna rağmen yine de emin olmak için, şüphe ve tereddütlere mahal vermemek için hilal gözetlenebilir. Kandiller zincirinin ramazandan evvelki son halkası olan Berat, adı üzerinde kulların beraatına vesile olabilecek kadar mübarek ve muazzez bir gecedir. Manevî feyiz ve bereketin doruk noktasına çıktığı bu gecede yüce Rabbimiz kullarından af talep etmelerini, yaptıkları kötülüklerden pişmanlık duymalarını bekler. Zira yüce Allah’ı en çok mutlu eden şey, kulun günah işledikten sonra samimi pişmanlık duyup Yaratan’ından af ve mağfiret talep etmesidir. Mübarek gün ve geceler günahkâr kulların temizlenmesi için çok mühim vesilelerdir. Bu zaman dilimlerinde tefekkür ederek, geçmişimizi süzgeçten geçirip, hatalarımızı bertaraf ederek geleceğimize sırat-ı müstakim üzere yön vermeliyiz. Resulullah(sav) Efendimiz bir mübarek hadis-i şeriflerinde üç aylarla ilgili olarak şöyle buyurmuşlardı: “Recep, Allah’ın ayıdır. Şaban, benim ayımdır. Ramazan, ümmetimin ayıdır”. Demek ki şu anda Peygamber Efendimizin mübarek Şaban ayındayız. Onun şefaatine nail olabilmemiz için bu ayın kıymetini bilmeli, söz konusu ayın içini şükürle, tefekkürle ve ibadetlerle doldurmalıyız. Ömür daldaki kuru yaprak gibidir. Şiddetli bir rüzgâr onu koparıp uzaklara sürükleyebilir. Gelecek senenin üç aylarına erişeceğimizi kim garanti edebilir ki?... Belki bu bizim son Recep, Şaban ve Ramazan ayımız olacaktır. Geçen yıl aynı saflarda namaz kıldığımız, iftarına iştirak ettiğimiz nice dostlarımız bu yıl aramızda yok. Onlar öldü de bizler dünyada baki mi kalacağız? Ölüm bizim de kapımızı ansızın çalacak. Yüce Allah’ın huzuruna elimiz boş mu gideceğiz? O bizden maddî hiçbir şey talep etmez. Onun mahşerde bizlerde aradığı en büyük ölçü, kulluk derecemizdir. Kulluk vazifesini hakkıyla yerine getirenler Hakk’ın huzurunda mahzun olmayacaklardır. Onlar başları dik olarak sırat köprüsünü geçip ebedî istirahatgâhları olan cennete varacaklardır. O ne mübarek ve muazzez bir duraktır. Berat gecesinin özel bir ibadeti olmasa da bu gecede yapabileceğimiz şeyler vardır. Öncelikle yaşantımızı gözden geçirerek yaptığımız yanlışlıklardan, günahlardan dolayı tövbe edip pişmanlık duyabiliriz. Bu gecede geçmişte kılamadığımız namazların bir kısmını kaza ederek borcumuzu azaltabiliriz. Yüce Allah’ın mübarek isimlerini zikredip onun merhamet iklimine sığınabiliriz. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde Berat gecesinin feyiz ve bereketini şöyle izah etmektedir: “Şaban’ın 15. gecesi geldiğinde geceyi uyanık ibadetle, gündüzü de oruçlu olarak geçirin. O gece güneş battıktan sonra Allah rahmetiyle dünya semasına tecelli eder ve şöyle seslenir: ‘İstiğfar eden yok mu, affedeyim ve bağışlayayım. Rızık isteyen yok mu, hemen rızık vereyim. Başına bir musibet gelen yok mu, hemen sağlık ve afiyet vereyim.’ Böylece tan yerinin ağarmasına kadar bu şekilde devam eder.” Biz kulların böylesine mübarek gün ve gecelerde Allah’ın af ve mağfiret ikliminde soluklanması ne kadar da elzemdir. Zira günahlarımız boyumuzu aşmıştır. Fitne, fesat ve haram çamurunda debelenip durmaktayız. Lakin senenin tamamına yakınını isyan ve şer ekseninde geçirip bütün ümitleri böylesi gecelere bağlayıp kârlı çıkmayı umanlar asla umduklarını bulamayacaklardır. Çünkü Allah, insanların uyanıklılığına değil, samimiyetlerine bakar. Bir yıllılık mukadderatımızın programlandığı bu gecede Allah’a bol bol dua edip hakkımızda hayırlı olan neyse onları bize nasip etmesini, isyan ve şirkten bizleri uzak tutmasını talep etmeliyiz. Bizi ve çocuklarımızı felâha erdirmesini istemeliyiz. O bizleri kayırmasa bizler hakikate erişemeyiz. Ne mutlu bu mühim ve mümbit geceyi ihya edenlere…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |