"Gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Uzun yıllar önce… Bilgisayarlar tek tük, on kişilik ofislerde bir adet olarak yerini almışken… Hali hazırda teleks, teleteks revaçtayken… Faks makineleri onların yerine göz dikmişken… Ve fotokopi makinesinin ihtişamı göz kamaştırıken… Demiştim ki bir gün ofiste, fotokopi, bilgisayar ve faks makinelerini birleştirmek gerek… Düşünsenize ne büyük kolaylık olacaktır insanoğluna!... Epey bir gülmüşlerdi bana! Gün geldi… Gülümsedim ben de kendi kendime… Vay be, dedim, o kadar da komik değilmiş yani düşüncen… Evlilikler süreli bir akit olsun, diye söyler dururdum… Eee… O da gündeme geldi son günlerde… Şu an sıralamak istemem ama, masaj koltuklarını bile düşünmüştüm önceden… Kimlik numaralarını da, ki amacım daha çok da sağlık amaçlıydı, kan grubu, alerjiler gibi bilgileri de barındırmasıydı… Yok! Yok… Reklam değil amacım… Hani vardır ya, ben demiştim diyen tipler, yok onlardan değilim ben!.. Başka fikirlerim de var benim, budur ki diğerlerini anlatma nedenim, güler yada kızarsanız eğer, bir referans olsun istedim… Eğer bir yetkim olsa, sürücü kursları gibi evlilik ve ebeveyn olma kursları açar, bunlarda başarılı olamayanların başarısızlıklarının giderilmesini sağlardım ki, sağlıklı bireyler olarak sağlıklı ilişkiler ve başarılar elde edelim! Ve eğer yetkim olsa, sünnet gibi, tüm kız çocuklarının sağlıklarını koruyabileceği yaşa geldiğinde, haddim değildir yaş veremem, ama diyelim ki doktorlar 14 dedi, o yaşta zorunlu olarak kızlık zarlarının doktor tarafından imhasını isterdim! Evet! Evet yanlış okumadınız! Kızlık zarlarının imhasını! Kızlık zarının var oluş amacı, ki, Allah’a en çok inanan kişiler bunlara en çok neden karşı çıkar, asla anlayabilmiş değilim! Allah hormonlarımızla yarattıysa, var olan hormonları yok saymak, Allah’ın yarattığını yok saymak değil midir ki, bu da sonuçta Allah’ı yok saymaktır ki, Allah yolunda gidiyorum derken, O’nu yok saymak nasıl bir inançtır, inanın ben anlayamıyorum!... Neyse… Konuyu saptırdım… Elimde değil, ters bir orantı var, denk geldiğimde benim de tersim dönüyor!... Kızlık zarının amacı, Yaradan tarafından, kız çocuklarının üreme organları mikroplardan korunsun diye, gayet de anlamlı bir şekilde düşünülmüştür… Kız çocukları gerekli temizliği ve özeni kendilerine gösterebilecek yaşa gelene kadar, sağlıklarını korumakla görevli olan bu zarlar, Allah nereden bilsin ki, sağlıklarını koruyayım derken, Allah adıyla diyerek yine aynı zar nedeniyle öldürülüp, defnedilecekler!... Amaç… Araç… Karışmış arkadaşlar!... Şimdi diyeceksiniz ki, neyi çözümleyecek? Vallaha bence bir çok genç kızın ölümünü engelleyecek, ilk etapta! Vaktiniz varsa lütfen okuyunuz, yok ise, şiiri atlayıp geçebilirsiniz, çünkü yalnızca bir dipnot görevi görmektedir… Zehra, On beşindeydi Daha. On beş Mavi boncuk Diziliydi Ak çocuk Gerdanında... Yeni yakılmış Kına kokuluydu Ak çocuk parmakları... Daha yeni yaktıydı anası Kurban bayramında... Dalardı, İğne oyası işlerken parmakları, Zehra, On beşlik hayaller kurardı. Daha hiç gitmemişti Zehra,sinemaya. Yarın öbür gün Evlenince,kocası götürürdü, Anası öyle söylemişti! İşlerken oyasını, Sinemayı düşlerdi,Zehra, İstanbul’u düşlerdi, Şöyle yağız bir kocası olunca Yarın öbür gün, Kısmet bu ya, Belki hepsini görecekti! Ak çocuk parmakları, Bir kuşluk zamanı, Toplarken çalıları Aş ateşine, Yetemedi,Zehra’nın, Kırk beşlik koca Mehmet Emmi’yi itmesine. Mehmet Emmi, İri cüsseliydi... İyi semirmişti, Kurbanlık koyun satardı Büyük şehirlerde... Bir kuşluk zamanı, Zehra’nın on beşlik hayallerini de sattı, Hoyratça... Hunharca... Sattı,on beşlik yaşamını... On beş mavi boncuk Dağılmış, Çalılıkta... Çığlık çığlığa... Yeni kına kokan parmaklar Yetemedi... Namlusunu çeviremedi Tüfeğin... Tüfek babasının elinde, Babasının gözünde Namus! ... ........................................................ Zehra’nın babası Yedi on beş yıl! Aynı koğuştan biri söylemiş, Hiç konuşmazmış, Ne gece ne gündüz... Omuzlarını sormamışlar! Amcaları Zehra’nın, Çıkıyor kahveye, Geçiyorlar köy meydanından Başları dik! Omuzları dik! ... Kırk beşlik koca Mehmet Emmi, Bir başka köye göçtü... Kurbanlık koyunlarıyla... Yine semirik... Yine et pazarında... Anası,Zehra’nın, Gözü yaşlı anası... Yüreği yaslı... Yüreği taş basılı Anası,Zehra’nın, Ahtı vardı,everene dek, Her yıl bir mavi boncuk takacaktı Zehra’sının boynundaki Diziye, Ak,kınalı kızını Ya Rabbi Korusun diye! ... Üç beş mavi boncuk, Zehra’nın anasının elinde... Gülgün Karaoğlu Ağustos 24/04 Evet… Yüzyıllardır salt bu nedenden öldürülen nice genç kızlar ki, ne anatomik yapısı anlatılabildi, esnek olabilir diye, ne de her canlıda var olabilen anomaliden dolayı hiç yoktu diye… Hormonlarımız da var üstelik!... Hormonlarımız ayıp olsa, ne diye, ki sözüm daha da çok da her şeyi Allah adına yapanlara, ki bu arada, bende inanırım Allah’ın varlığına, ama ben daha çok sevgi üzerine söylediklerini, insanlık olarak hayırseverliği, yargılamamayı, dürüstlüğü, yardımlaşmayı küpe etmişimdir kulağıma ki, O’nun var oluşu, kendi var oluşumu ve amaçları algılamama yol olmuştur, ne diye verilmiştir bize bu hormonlar, sormadan edemem! Yok sayılacaksa, yok sayacaksak, yani vereni yok saymış olmuyor muyuz? Namusun bacak arasında olmadığını anlamak lazım! Anlamayanlara anlatmak lazım!... İnsani şeylerin, yeter ki bir başka insana zarar vermesin, kabulünü öğrenmek lazım! Namusun beyinlerde olduğunu… Beyinlerimizi anlamsız namus takıntıları yerine, günlük yaşamdaki üretkenliğe yormanın gerekliliğinin… Bunu başarabildiğimizde ancak kişisel gelişimimizin tamamlanabileceğinin… Kişisel gelişim tamamlandığında ancak toplumsal gelişimin sağlanabileceğinin… Toplumsal gelişim sağlandığında ise ancak vatansal bütünlüğün sağlanabileceğinin… Bilinmesi gerekiyor, arkadaşlar!... Sağlığı koruma amaçlı zar değil, beyinlerimiz ve yüreklerimiz koruyacaktır gerçek namusumuzu! Bireysel… toplumsal… Vatansal… Daha da önemlisi… İnsansal… Gülgün Karaoğlu Ekim,16/07
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Gülgün Karaoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |