..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Kitaplarla dolu bir oda, ruhlu bir beden gibidir. -Cicero
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > Gülgün Karaoğlu




18 Ekim 2007
İlk Gece Hapı!..  
Gülgün Karaoğlu
Şimdi efendim, sıkı bir itiraf.com okuyucusuyumdur… Orada konusu geçmişti, yanlışım olmasın, Hollandalı sanıyorum bir tıp adamı “ilk gece” hapı yapmış! Gerekçesi çok basit: Türkiye gibi ülkelerden geç kızlar kızlık zarı dikimi için öyle çok başvuruyorlar ki, ve onlar için ölümcül bir durum olduğundan söz ediyorlar ki, amacım yalnızca bu kızları ölüm ya da şiddetten korumaktır…


:CEDI:
Şimdi efendim, sıkı bir itiraf.com okuyucusuyumdur… Orada konusu geçmişti, yanlışım olmasın, Hollandalı sanıyorum bir tıp adamı “ilk gece” hapı yapmış!
Gerekçesi çok basit: Türkiye gibi ülkelerden geç kızlar kızlık zarı dikimi için öyle çok başvuruyorlar ki, ve onlar için ölümcül bir durum olduğundan söz ediyorlar ki, amacım yalnızca bu kızları ölüm ya da şiddetten korumaktır…

Evet… Buyurun bakalım!...

Neden bizler net insanlar değiliz diye hiç de fazla kafa yormayalım efendim…

İnsan doğasını hiçe sayarız, var olanı yok sayarız! Adı da namustur!... Adaptır!... Ananedir!...

Var olan hiç yok olabilir mi? Olamaz elbet! Yokmuş gibi algılanabilir sadece, yokmuş gibi davranılır, sadece…

Kendimizi kandırıyoruz, öncelikle!...

Kendini kandıran başkalarını da kandırmaz mı?

Zaten başkaları da onları kandırıyor!...

Döngü de zaten buradan başlıyor!...

Cinsellik yokmuş gibi davranıldığında, yok olmuyor, yalnızca yorgan altlarına saklanılıyor ve maalesef, herkes birbirini kandırıyor…

Herkes de bunu biliyor!

Gülmenin ayıp, ağlamanın ayıp sayıldığı bir toplumda, kahkahalar tutuluyor, gözyaşları yutuluyor…

Yine kandırmaca…

Hangi safta yer alacağını bilemeyen insanlar dansöz gibidirler!

Genele göre oynarlar…

Aslında korkaktırlar!..

Kendilerini bile kandırmaktadırlar, özgüveni bu şartlarda nasıl sağlasınlar?

Hata da kabul edemeyiz, biz!

Hatayı üstlenmeyen, nasıl özrünü diler?

“Özür dilerim” de diyemeyiz işte biz, bu yüzden!...

Kendimizi de çok tanımadığımızdan ve elbette ki pek de alışmadığımızdan, “ben” dilini de kullanamayız, “sen” dili ise iletişim değil, suçlama, yargılamaya eşdeğerdir ki, zaten de olumsuz en ufak bir görüşün bildirilmesi bile katlanılmaz tartışmalara rahatlıkla yol açabilir, ki gazetelerin üçüncü sayfaları hep de bunlar yüzünden var olmuştur!

Ve yine bu yüzden patronumuza yalakalık yaparız, oysa işimizin erbabıyızdır belki ama, yine de patron patrondur mantığı vardır ve yalakalıklar devam ettikçe de gerçekten de olacaktır!

Dilimiz de buna pek uygundur!

Sondan eklemeli bir dil olarak, yüklem sona gelmektedir ve…

Diyeceğimiz başka bir şey iken… Karşımızdakinin yüzünden lafımızın gelişine verdiği tepkiyi gözlemlememizden yüklemimiz aniden de değişebilir!

Karşımızdaki ama anadır, ama baba… Patron… Sevgili… Arkadaş…

İşte!... Herkes zaman zaman bu dansözlüğü yapmışlığından, kimse de kimsenin lafına pek de güvenmez!

Önden eklemeli dillerde yüklem başa gelir: Sana kırgınım, çünkü…. Senden hoşlandım, çünkü…

Pat diye söylenir konuşmanın amacı, arkasından gelenler, açıklamalarıdır.

Ben sana… Kaşları çatılmıştır, aslında kırgınlığı, kızgınlığı belki anlamamıştır daha, ama, hele ki tırstığımız biriyse konum olarak, kırgınım yerine aniden “bir şey söylemek istiyorum…” diyerek lafı çevirebiliriz, rahatlıkla!

Ne rahatlık ama!

Peki, rahatladık mı biz şimdi?

Hayır!...

Peki nasıl rahatlarız?

Hah, işte! Gücümüz kime yeterse, ondan çıkararak hıncımızı…

Off… Döngü ki ne döngü!...

Şimdi… Kabul etsek insanlığımızı, yani kırıldığımız… Kızdığımız… Sevindiğimiz… Sevişmek istediğimiz…
Ağladığımız, yalnız kalmak istediğimiz olacaktır diye…

Her insanın insanca dürtülerini kaygısızca; ayıp olacak, babam kızacak, dedikodusu yapılacak diye korkmadan yaşamasının bir lüks değil, insani bir hak olduğunu… İnsani hakların hiçbir insan tarafından tekele alınamayacağını…

Alınmaya kalkışıldığında kişilere… Ailelere… Ve de elbette ki topluma zarar vereceğini… Bilsek… Ahh… Bir bilsek!...

Kafamızdan boşalan bu yerleri yararlı buluşlar yapmada kullansak mesela… Kanserin aşısını bulur muyuz diye kafa yorsak… Daha dayanıklı, daha ucuz yapı malzemeleri üretmeyi denesek, ne bileyim, insanlığa, ulusal ekonomimize katkılarda bulunsak diyorum…

Daha iyi olmaz mı sizce de?


Gülgün Karaoğlu
Ekim,17/07



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Hayalleriniz Gerçekmiş Gibi Davranın...
Bizim Evin Halleri - 8
Dayanışma Dediğin Böyle Olur, Vallaha!..
Bizim Evin Halleri…4
Acaip Fikirlerim Vardır Benim…
Bizim Evin Halleri – 10
Yok Sayılan Dürtülerimiz...
Herkese Kendi Olmak Yakışıyor...
Kutlamıyorum "Babalar Gününü" Baba!..
Dengeleri Dengesizleştirmeyelim, Lütfen...

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sayın Mustafa Kemal Atatürk,
Birer Kırmızı Karanfil…
Bizim Evin Halleri…
Bizim Evin Halleri... 3
Haydi Bakalım…
Hiç Tereddüttüm Olmadı Ki!
Bizim Evin Halleri… 1
Bizim Evin Halleri… 2
Maia ve Sokak Sakinleri

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Görmeden Tanımak [Şiir]
Başlığa Ne Hacet! [Şiir]
Meltem Kaçtı Gözlerime... [Şiir]
Yüreği Avuçlarındaydı Adam [Şiir]
İsyanların Ayyukasında! [Şiir]
Eşek Gibi Bir Aşktı Bu! [Şiir]
Heybe Dedi Anne [Şiir]
Nasıl Özledim, [Şiir]
Utanıyorum, [Şiir]
Issız Bir Yoldu Seninki [Şiir]


Gülgün Karaoğlu kimdir?

1963 İzmir doğumluyum. Şiir yazmak gibi bir kaygım olmadı hiç. . . Bir şeyler yazarken form değişiverdi aniden, farkına bile varmadan ben. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Gülgün Karaoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.