Bu hafifçe kenara itilecek bir roman değil. Daha büyük bir şiddetle uzağa fırlatılmalıdır. -Dorothy Parker |
|
||||||||||
|
Milletimiz tarihî süreç içinde gelenek ve göreneklerine ve dinî inançlarına sahip çıkmış, bu doğrultuda yaşama gayreti göstermiştir. Fakat son yıllarda her şeyde olduğu gibi bu alanda da büyük bir başıboşluk ve yozlaşma emareleri açıkça görülmektedir. Modern hayat pek çok değerimizi, gelenek ve göreneklerimizi, değer yargılarımızı aşındırdı. Tanzimattan sonra devam eden süreç içerisinde dün olduğu gibi bugün de Batı’nın sadece, bize hiç de uymayan ve de lazım olmayan, yaşam tarzını almayı uygun gördük. Oysa bu alanda yeniliğe ve modernleşmeye hiç ihtiyacımız yoktu. Zira bizim değerlerimiz ve inançlarımız değişime ve dönüşüme ihtiyaç göstermeyen bütün zamanları kapsayan evrensel değer yargılarıdır. Son dönemlerde Türkiye’de müstehcenlik almış başını gidiyor. Müstehcenlik ayyuka çıktı dersek abartmış olmayız. Müstehcenlik derken sadece kadınların giyim kuşamını kastetmiyoruz. Bu onu da içine alan, daha çok geniş bir sahayı kapsıyor. “Müstehcen” sözcüğünün yaygın anlamı “Açık saçık, edebe aykırı, yakışıksız” demektir. Bunun ölçüleri de bellidir. Bu ölçüleri koyan başta din olmak üzere gelenek ve göreneklerdir. Müstehcen kelimesi Arapça kökenlidir. Bu dildeki kökü “Hücnet” kelimesidir. Bu kökün karşılığı sözlüklerde “Soysuzluk, karışıklık, bayağılık, aşağılık, kötü davranış” olarak tarif edilir. Bunun karşısında bir kelime olan edep ise “Toplum töresine uygun davranma, incelik” olarak ifade edilir. “Edep” kelimesinin yaygın anlamı ise; “Terbiye, güzel ahlak, iyi davranış, incelik, kibarlık, utanma, örtülmesi gerekli ayıp yerler” diye tarif edilir. Günümüzde başta televizyon, gazete ve internet olmak üzere pek çok kitle iletişim aracı; ruhları kirleten, maneviyata tuzak kuran müstehcenliğe hizmet ediyor. Bu yayın organları müstehcenliği evlerimize kadar soktu. Sokaklardaki görüntü kirliliğinden evvel, evlerimize kadar giren bu afetin bir şekilde önlenmesi ve normalleşme sürecine girilmesi elzemdir. Yoksa yarınlarımızın teminatı olan gençlerimiz çamura saplanıp kalacaktır. Ülkemizde müstehcen yayınlar uluorta teşhir ediliyor. Gazete satan büfelerin ve marketlerin önünden geçerken bu gazete ve dergilerin çirkin görüntüsünden utanıyor insan. Umuma açık bu cadde ve sokaklardan çocuklar, genç kızlar ve erkekler geçiyor. Böyle yayınların orta yerde teşhir edilmesi, satışa sunulması yüz kızartıcı bir davranıştır. Bu milletin var olan köklü ahlakî değerlerini hiç kimse bozma hakkına sahip değildir. Bizim Batı’ya karşı tek övünç kaynağımız ahlakî değerlerimizdir. Bu cepheyi de kaybedersek onlardan ne farkımız kalacaktır. Değerlerinden uzak yaşayanların akıbetini tarih göstermiştir. “Yasaklarla bir yerlere varılmaz” deyip duruyoruz. İkna yasaktan daha etkilidir. Buna ben de katılıyorum. Fakat ailelerin değer yargıları o kadar değişmiş ve bozulmuş ki yaşananları anormal görmüyoruz. Anormallik normalliğe dönüşünce önlem alma ihtiyacı da duyulmuyor. Bu yozlaşmanın önüne geçmek ve caydırıcı önlemler almak devlete düşüyor. Yetkili kurumlar müstehcenliğin önünü kesmek için ne gerekiyorsa onu yapmalıdır. Ahlaksızlığı ahlak ve çağdaş yaşam olarak gösterenlere fırsat verilmemelidir. Müstehcenlik hepimizin ortak sorunudur. Bu yayınların manevî tahribatı üzerinde ciddi ve tarafsız çalışmalar yapılmalıdır. Önlem alınmazsa bu ateş sadece belli kesimleri değil, hepimizi yakar. Bu millet dış düşmanlara, fitne odaklarına, ekonomik yetersizliklere, moral çöküntüye rağmen hâlâ ayakta durabiliyorsa bunu ortak değerlerine ve inançlarına borçludur. Bu inançlar da hiçbir kesimin tekelinde değildir. Yetkili birimler müstehcenlik tehlikesini niçin görmezden gelirler? ‘Bazı çevreler ne der’ korkusuyla, yaşanan değer aşınmasını görmemek bu milletin geleceğini dinamitlemekten farksızdır. Bunu hoş görme lüksümüz yoktur. Müstehcenlik hayatın her yerinde sinsi bir tuzak olarak karşımıza çıkıyor. Medyadaki çok renkli fotoğraflar, sosyal hayatta kişilerarası sohbetler, fıkralar, şakalar, şarkı sözleri, filmler, diziler müstehcen içerikleriyle toplumu kuşatmış vaziyettedir. Caydırıcı önlemler alınmıyor. RTÜK falan vız geliyor. Bir millet alenen manevî uçurumun eşiğine getiriliyor.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |