Şiir, tarihten daha felsefidir ve daha yüksekte durur. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Kırarken dişlerini. Gözlerinden akan yaş, Diriltiyor çölleri… Ebutalib hasreti, rüzgar rüzgar eserdi Müşriklerin sözleri, seni çokça üzerdi Hatice’nin özlemi, buğulanıp zihninde Gözlerinden damlalar, dua dua inerdi Güneş isyanda çölde, Karanlıklar şahına.. Gölgeler üzer seni, Sonsuzluğun rağmına.. Burası bir kumistan, baharlar diriltiyor Müjde olsun evrene, nurlu mesaj geliyor Nadanlar bilmese de, kıymetini „yar“ senin On sekiz bin kainat, seni tebrik ediyor Dikenler gül olmuşlar, İncitirken bedenin.. Leşler dirilmiş birden, Hürmetine secdenin.. Kanlı bir Taif günü, dilinde hoş sadalar Bedduadan eser yok, af dileyen dualar “Afvet onları Rabbim, rahmetinle yarlıga Onlar da senin kulun, gerçeği bilmiyorlar” Başından akan kanlar, Yıkamış insanlığı. Alnında parlayan nur, Ak etmiş karanlığı. Akabe’de bir destan, ne silah var, ne ölüm! Gülistanlar doğurdu, Gül’e yapılan zulüm Medine çiçek çiçek, O’nlu günlere doğru Sarı kum taneleri, gülzar oldu ey Gül’üm Gül oldu koca bir çöl Gülistandı yürekler Baharlar doğururdu Lebinden çıkan sözler Bir gece yatağından, göklere yürümüştün Sen yetimler yetimi, Rabbinle görüşmüştün Burak’la kainatı, dolaşıp karış karış Refrefle ötelere, Sonsuza süzülmüştün Gökler selam duruyor Nur-u Muhammedi’ye Müşriklerse yarasa En şerefli Nebi’ye Gezegenler dönüyor, senin nurun hatrına Fani dünya seninle, döndü ebed kasrına Bilmese de gafiller, varlığının kıymetin Sidret’ül müntehada, oturdun sen tahtına Melekler pervaz eder Nebinin çevresinde Sevgilinin izi var Nur olmuş çehresinde Sonsuz Olanı gördün, insanlığın namına Cebrail’den öteye, ‚ev edna’dan yakına Mekansız ve zamansız, bir boyuta yüceldin Doyamadın belki de, “refik’ul âla” tadına Zaman durmuştu o an Mekan lamekan idi Adım attığın heryer Ezel ile ebeddi Cennet yurduna varıp, gördün güzellikleri Anlattın insanlığa, o sonsuz nimetleri Cehennem zindanları, zalimlerle doluydu Ağlamıştın belki de, duyunca „ah“ sesleri Ölümü öldüren yar Ümitsin korkulara Sonsuzluk ülkesini İspat ettin kullara Ümmetin de peşinden, Mirac etsinler diye Rabbin gönderdi bize, beş vakiti hediye Demiştin ya sevgili, „Gözümün nuru namaz“ „Sidre’tül münteha“dan, köprüler var secdeye Açtın Mirac yolunu Şu garip ümmetine Namaz kılan yükselir Göklerin ötesine Kıtmirindir şu Oğuz, şefaatin gözler daim Sen gülmezsen yüzüme, ne olur garip halim Yeni bir Mirac ile, yücelt bizi Sonsuza Secdeden köprülerle, merhamete erelim Ey Allah’ım afvet sen Biz günahkâr kulların İşittik, iman ettik Miraca hakkal yakin Resul’ünün yoludur En doğrusu yolların İşittik, iman ettik Mirac hakkal yakin Ey Allah’ım afvet sen Biz günahkâr kulların
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Oğuz Düzgün, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |