..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşam kısa, sanat uzun, fırsat aceleci, deney aldatıcıdır. -Hippokrates
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > ayşe kaya




22 Kasım 2009
Geçer  
ayşe kaya
haayatı gerçeğini gösteren çok güzel bir Senai Demirci eseri


:AIGG:
GEÇER
Dağın öbür yüzüne geçince, ‘kırık coğrafya’nın mahzun yüzü görünüyor. Vakit gece yarısı… koyu, soğuk karanlığı nokta nokta delen titrek ışıklar,kırık yüreklerde tortulanmış acaları ve uykulu gözlere sinmiş soluk hatıraları bekliyor gibi. Sessizlik, ne çok feryadı,ne çok hüznü saklıyor. Gecenin sükuneti, insanların aldırışsızlığı ile birleşince, deprem bölgesinin bir de nisyan toprağına göçtüğünü hissediyor, görüyorsunuz. Kulağımda “gün olur, can canandan geçer” diyen türkünün nameleriyle, henüz kanayan dev bir yaranın ortasından geçiyor gibiyim. Türkünün sözlerinde tekrarlanan “geçer, geçer” sözleri ayrı bir anlamkazanıyor yıkık kentin içinden geçerken.

Ne çok şey geçiyordu yanımızdan yöremizden. Acı geçiyor, hüzün geçiyor ve nihayet insan da şu dünyadan geçip gidiyordu. Gece, otobüs penceresinden bakınca, başka şehirlerden farklı değilmiş gibi duran Düzce’nin pencerelerinden dökülen, sokak başlarını tutan bu aşina ışıklar, şimdilerde toprak olmaya yüz tutmuş kaç yüze ışık tutmuştu acaba? Kepçelerin pençesinde buruşuk hatıra gibi denize dökülen bu moloz yığınlarının her parçasına kimbilir kaç çocuğun sesi dokunmuştu? Bu soğuk ve biçimsiz taş yığınları ne çok insane sıcağını, ne çok baba ocağını, ne çok kadın şefkatini, ne çok yâr hasretini taşımıştı üzerlerinde? Meğer, hepsi “geçer” imiş.

Toprağı kanatan yara, dağı taşı sarsan yarılma, insane yüreğini de yerinden etmiş, nice yakınlıkları ve sıcaklıkları da alıp götürmüştü. Sanki, bir buz kristali gibiydi herşeyimiz. Sanki bir seher vaktine konuk olmuş, kararsız bir kırağı gibiydik hepimiz. Tek bir dokunuşla dağılıp eriyebilirmişiz meğer. Ilk sarsılışta, geçip gidebilirmişiz meğer. Konup göçer, durmayıp “geçer” mişiz.

Can ile canan arası, pamuk ipliği gibi zayıf. Doğum ile ölüm arası, saman alavi denli kısa. Ten ile can arası, cam kırığı gibi eğreti. Yer ile gök arası, iğne deliğince darmış meğer. Candan da, tenden de, hayattan da, dünyadan da “geçer” mişiz. Gelip geçer, geçip gidermişiz meğer.
Şimdi dev bir yaranın tam orta yerinden geçiyorum. Yüreğim ne kadar acıyorsa, tenim o kadar uyuşuk. Aklım mahzun olmamı salık verirken, duyulerım aldırışsızlığa kayıyor. Acı, keder ve hüzün, sonsuz karmaşık bir labirent gibi kıvrılıp gidiyor. Ardı sıra gittiğinizde kayboluveriyor elinizden, yüreğinizden kayıyor. Hele, acı başkalarının acısıysa ve hüzün başkalarının hüznüyse, ne ederseniz edin, bir başka insanın ruhunun en ince kıvrımlarına sinen, başka bir yüreğingizli kuytularında salınan acının ve hüznün izini kaybediyorsunuz. Mazlumların, mahzunların yanında ve yakınında olmak, acıya tanışık olmanızı garantilemiyor, başkasının hüznünü yüreğinize bilezik edemiyorsunuz. Onca acının ortasında, kırık ülkenin orta yerinde,incecik bir göz kapağının ardına saklanıp uyuyabiliyorsunuz. Bir de bakmışsınız acınız da, hüznünüz da “geçer” miş.

Türkünü sözleri de geçip gidiyor: “Elim Yâr’e yeter.” Günün, yılın, yüzyılın, binyılın bittiği şu an, buraya kadar dilimiz ve elimiz ne kadar Yâr’e yetti bilmiyorum. Bildiğim ise, yeni yüzyıla geçişi birlikte yaşadığımız bu yazının yazarının da, okuyucularının da, bu gelen yüzyılın “geçenleri” olacağı. Bu kesin. Bu geçip gitmez bir gerçek. Aklımızda olmalı. Asla geçip gitmemeli.

Diyorum ki, geçen yüzyılın “geçici” sakinleri olarak, dilimizi de elimizi de Yâr’e yetirelim. Acıları yüreğimizden geçip gitmiş masum ve mazlun insanların ölümünü bir diriliş baharında sevince ve ebedi vuslata dömüştürmek için, elimizdeki dünyalıklardan geçelim, dilimizdeki yalanlardan vazgeçelim. Sözümüz duada, elimiz varmekte olsun. Böylece geçelim şu dünyadan.

Varsın, an geçip gitsin.
Varsın, insan göçüp gitsin.
Varsın, ağyar yitip gitsin.
Yeter ki, dilimiz Yâr’e yetsin.
Yeter ki, elimiz Yâr’e yetsin.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Aynalarda Kalan 2
Yalnızlar Şehri
Zır Deli
Hayallerim ve Gerçekler
Kalp Asi
Sevgi'li Namaz
Sevmiyorum İşte

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Habersiz Ziyaret
Sevgiliye Kırgın Satırlar
Ey Yar...
Sustum... Mu?
Aşkımın Son Sözleri...
Uzaktaki Sevdiğim
Kısacık Aşkımız
Hasret Günleri
Aşk Yorgunu
Kalbim Ayazda

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Aynalarda Kalan [Şiir]
Öğrettiklerin... [Şiir]
Bendeki Sen [Şiir]
İki Ateş Arasında Aşk [Şiir]
Yine Sana Sitemler... [Şiir]
Rahmet Peygamberi [Şiir]
Hacım [Şiir]
Gökkuşağım [Şiir]
Bilseydik [Şiir]
Kararsız Aşk [Şiir]


ayşe kaya kimdir?

Niye bilmem hep sonbaharı sevdim, Dökülen yapraklarda buldum kendimi. Bir tarafım olabildiğine mutlu dedim, Diğer tarafım çözemediğim kadar gizemli.

Etkilendiği Yazarlar:
senai demirci, mustafa islamoğlu, ramazan kayan


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ayşe kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.