İçine koyabileceğin bir karanlığın olmadan, bir ışığın olamaz. -Arlo Guthrie |
|
||||||||||
|
Hastalıkta olmasın. Ne beni taşıyan bacaklarım, ne isteklerime uzanan ellerim, ne saltanat tahtım başım ağrımasın. Hele o bitmiş ciğerler, diyalize götüren böbrekler ve en kıymetli hazinemiz kalbimiz kimseyi tehdit etmesin. İnleyen sızlayanları görmek çok acı. Hele inleyen olmak daha da acı. Ah… Keşke hastalıklar olmasaydı. Gurbette olmasaydı keşke. Hiç kimse iki lokma için sevdiklerini bırakıp ta gitmek zorunda kalmasaydı. Ne anne babalar camlarda evlat yolu gözleseydi nede, minicik çocuklar annelerine babalarını sorsaydı. Ve gurbeti mesken tutmuşların türküleri dertli dertli söylenmeseydi. Herkes kendi memleketinde çalışsaydı, aslında çalışmakta olmasaydı ya keşke. Her istediğimiz önümüze gelseydi, yorulmak, didinip durmak, çalışmaktan canı çıkmak gibi ifadeler hiç bulunmasaydı lügatimizde. Herkes canının istediği ne varsa tıpkı filmlerde ki gibi parmak şıklatmakla önünde hazır bulsaydı. Bir de, dert sıkıntı olmasaydı. İnsanların saçlarını ağartan, yüzünde ve kalbinde derin izler bırakan dertler çalmasaydı kapımızı. İnsanın beynini kemirip duran şüpheler, sırtımızdan bıçaklayan ihanetler… Ne gerek vardı ki bunlara? Sonra ölüm de olmasaydı ya. Hayallerimizin ortasında bitip giden hayatımız hiç bitmeseydi. Dünyaya veda etme korkusu yaşamasaydık, daha sı sevdiklerimiz bizden biz sevdiklerimizden acı bir sonla ayrılmasaydık. Hep gül gibi yaşayıp gitseydik ya. Evet, ne gerek vardı ki tüm bunlara? Dertsiz, tasasız, sıkıntısız, hastalıksız, ölümsüz yaşayıp gitseydik ya şu dünyada. Ne güzel “cennet” gibi bir dünya. Eğer dünya gerçekten böyle olsaydı acaba yinede şikayet eder miydik halimizden? Bence ederdik ne de olsa itiraza ve feryada müptelayız biz insanlar. Her şeyimiz dört dörtlük olsa yinede bulurduk şikayet edecek bir şeyler. Cennet gibi bir dünyaydı benim hayalim. Ama adı üstünde hayaldi tüm bunlar ve bunların gerçekten var olduğu bir yerde vardı zaten “cennet”. Mademki tüm bunlar gerçekten olabiliyor o halde bize düşende dünyada ki sıkıntı ve dertlere sabredip yani imtihanlarımızı başarıyla geçip, o “mutluluk diyarına” ulaşmak. Üstelik orda ki nimetler ihsanlar benim hayallerimin ve kimsenin hayallerinin alamayacağı kadar çok ve daha da güzel. Ve o cennet yurdunda kimse halinden şikayet de etmeyecek ne bir can sıkıntısı ne bir tasa. Sadece mutluluk, mutluluk, mutluluk… Ahh… işte orda olma hayali dünyanın cennet olma hayalinden daha da güzel, nede olsa birinci hayalim asla gerçekleşmeyecek ama ikinci hayalim, onun için inşeAllah diyelim. Dünya imtihanlarına devam etsin, o kendi vazifesini yapsın. Bizde vazifemizi yapalım, dünya da oluş sebebimizi unutmayalım ve isyan etmeden başımıza gelenlere sabrederek cennet istikametli yolculuğumuza devam edelim. Vaz geçtim dünyayla ilgili hayallerimden. Varsın dünya yine bu haliyle kalsın nede olsa kalmayacak bir gün…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ayşe kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |