İnsan özgür doğar, ama her yanı zincire vurulmuştur. -Rouesseau |
|
||||||||||
|
TSK ardında olması gereken siyasi iradeye sahip olduğu gün, kendisine verilen ve kendisinden beklenen görevleri hiç gözünü kırpmadan yapacak bilgi, tecrübe ve güce sahiptir. Biz aklı başında sivillere düşen, orduyu diğerlerinin yaptığı gibi siyasetin içine kasıtlı veya kasıtsız çekmeden ve ona görevlerini hatırlatmaya kalkmadan, birer yurttaş olarak önce kendi görevlerimizi yerine getirmemizdir. Bizler popomuzu kaldırıp, seçim sandıklarına bile gitmezken, sivil toplum örgütlerinde ve/veya siyasi partilerde bile görev almaktan kaçarken, TSK veya başka bir laik cumhuriyet kurumundan görevini savsaklıyor veya yapmıyor diye bahsetmemiz en hafif deyimiyle insafsızlıktır. ( Yurttaşlık görevlerini yerine getiren her Türk tabi iki bu eleştirilerimden muaftır:-)) ) Kaygılı fakat umutlu sevgilerimle. Atakan Mert..." GÜNAH KEÇİSİ SEÇMEYELİM Değerli Yazım Dostları; Yukarıda alıntı yapmış olduğum yazıyla, dostumuz sayın Atakan Mert'in düşüncelerine aynen katılıyorum. Sahip çıkamadık... Ve "bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" düşüncesiyle sandığa bile gitmeyerek veya bilinçsizce oy kullanarak, yaptık bunu da.... Hangi siyasi düşüncede olursa olsun, karşı tarafa oy kazandırdığımızın farkında bile olamadık... Bol bol "afakî ve işkembe-i kübradan atmayı" biliyoruz... Kimileri de kendi aralarında söyleşip, dertleşip, şikayet edip, laf-ü güzaflarla politika yaptıklarını zannederler. Bunun naçizane bir güzel de betimlemiş atalarımız. "Bir dönüm bostan, yan gel Osman..." Efendim, Politika sözcüğü Yunanca bir sözcüktür. Türkçe bir sözcük değildir. Politika sözcüğü polis sözcüğünden gelir; Ne var ki politika sözcüğü gündelik yaşamımızda ve siyâset bilimcilerimiz "farklı" kullanabildiği gibi "insanları iknâ etme sanatı" gibi de bir içerik de yükleyebiliyor. Poli: çok Tika: yüz anlamındadır. Şimdiki siyasiler amaçlarına ulaşmak için bu "çok yüzlü" yolu denerlerken; Bizler olur olmaz hipoetik temaları kurgu yaparak belgitleşmeye çalışıyoruz. Biz kendi aramızda yorumlarken; Atı alan Üsküdar’ı geçiyor, bilesiniz. "...Bir gün Nasreddin Hoca'nın eşeği çalınmış. Can sıkıntısı içinde durumu komşularına anlatınca her kafadan bir ses çıkmaya başlamış. Birisi : -Hocam, demiş. “Niye ahırın kapısına iyi bir kilit takmadın sanki?” Bir başkası: -Evine hırsız giriyor da senin nasıl haberin olmuyor? Diye konuşmuş. Bir diğeri de: -Hocam demiş. “Kusura bakma ama eşeğin çalınmasına en büyük sebep yine sensin. Çünkü doğru dürüst bir ahırın bile yok. Nerden baksan dökülüyor. Hoca kızmış: - Yahu demiş, iyi güzel de kabahatin hepsi benim mi? Hırsızın hiç mi suçu yok?.." Peki, hiç sorduk mu kendimize; "Hep ev sahibi mi suçlu, hırsızın hiç mi suçu yok?" diye... Son günlerde yaşanan olaylarla ilgili Genel Kurmay Başkanımızın 27 Nisan 2007 yıllarındaki basın açıklamasıyla Türk Ulusuna seslenerek ”-Laikliğe ve Cumhuriyetimize sahip çıkmamız…-“ istemişti. (bkz:http://www.tsk.mil.tr/bashalk/basac/2007/a08.htm http://www.tsk.mil.tr/ -) Bizler oturduğumuz yerden sürekli izledik, netice/Haticelerle oyalandık. Peki, gerçekten, sorumlu bir vatandaş olabildik mi? Bir vatandaş olarak yaptığımız nedir? Yazayım: Cımbızla hata seçiyor, sonra da; Görsel medyanın yaptığı gibi, Sokrates'i yargılayan ihtiyarlar heyeti rolünü oynuyoruz. Görünmeyeni değil de görüneni ele alıp, oturduğumuz yerden de ahkâm kesiyoruz. Türk Silahlı Kuvvetlerini de istemeden incitiyor ve yıpratıyoruz... Bizler asıl bunun farkında olalım. Evlatlarımızı TSK’ nın bağrına, yani "Peygamber Ocağı" diye inandığımız, güvendiğimiz ve emanet ettiğimiz o kutsal yeri; insafsızca, sözle ve mürekkeplerle kirletmek, ne kadar anlamsız ve abestir... Bu siyasi senaryoda gelinmek istenen durum ve tabana yansıtılması istenilen filimin karesi de buydu zaten. Ergenekon kimliği adı altında halen gözaltında olan Atatürkçü, laik ilim/bilim adamlarımıza, gazilerimize, askerimize, şehit ailelerine gösterilen itibar ile İmralı talimatıyla Kandil'den gelenlere gösterilen Habur'daki itibar aynı mıydı? Onlar bu vatanın bölünmesi için askerimize ve sivil halkımıza kurşun sıkmadılar mı? Onlar terörist değil miydi? Terörist kılık/kıyafetleri ile gelmediler mi? Sonuç: Dünü ne de çabuk unutuyoruz. Ve bugünler de yarınlara gebe olacaktır. Şapkalarımızı öne eğip, ülkemizin nereye gittiğini düşünmemiz, yarınlarımızın neleri getireceğini görmeliyiz. Zira içinde bulunduğumuz fotoğraf karesi hiç de iç açıcı değil… Aşağıdaki linki lütfen açalım. Yalova milletvekili Muharrem İnce'nin sinesindeki, milletin öfkesini, nasıl kustuğunu göreceksiniz. Gündeme bomba gibi etki eden, Türk Milletini temsil eden meclise hitaben yaptığı konuşmada gerçekleri bire bir abartmadan anlatmıştır. Lütfen izleyelim... Bugünden yarınlarımızı görmemekte ısrar edersek, gelişecek durumun suçunu, kendimizden başka birinde arayıp da “Günah Keçisi” seçmeyelim. Sevgi ve ışıkla Emine Pişiren/Bursa 27.O1.2010 http://video.mynet.com/bayw/CHP-Milletvekili-Muharrem-Ince-nin-TBMM-Konusmasi/447006/ Not: video adresini arama çubuğunuza kopyalarsanız açılır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |