Tüm mutsuzluklar yokluktan değil, çokluktan gelir. -Tolstoy |
|
||||||||||
|
Görev yaptığım altı yılın doluluğuna ve renkliliğine duyduğum şükranla, bu yazıyı Şükrü Kanadlı Kışlasında görev yapan tüm Komutan, Subay, Astsubay, Mehmetciklere ve Otuzdokuzlulara adıyorum.(K. D.) Kışla; Askerlerin toplu olarak yaşadıkları, barındıkları yapılar ve yerlerin bütününe denir. Mehmetçikler çoğunlukla günün 24 saatini buralarda geçirirler. Yurdumuzun bütün kışlaları güzeldir. Ağaçlar, çiçekler, yemyeşil bahçeler, sessiz, sakin tertemiz sokaklar, yollar, bakımlı binalar bütün kışlaların ortak özelliğidir. Her Türk erkeği bu kışlalardan birinde en önemli hakkı ve yükümlülüğü olan askerlik hizmetini yerine getirir. Kışlalar her Türk erkeğinin aynı zamanda esaslı bir okuludur. Aile, arkadaş, yurt ve millet sevgisi burada öğretilir pekiştirilir. Bilmeyenlere okuma yazma öğretilir. Pek çok genç yeni bir meslek edinir. Sanat sahibi olur. Gençlerin ruhça ve bedence olgunlaşmasında önemli bir yer tutar kışlalar. Büyük asker Atatürk; askerlikte esas okulun kıt’a olduğunu veciz bir ifadeyle dile getirmiştir.. 19. yüzyıla kısaca bir göz atalım: Mısır’da yönetim Kölemenler’in elindedir. Mehmet Ali, Mısır birliklerinin önce komutan yardımcısı sonra komutanı olur. Fransızlarla çarpışır. Fransız ordusunu tanır. Daha sonra Kölemenler’i bertaraf eder. 1804 yılında Mısır’a vali olur. Güçlü ve düzenli bir ordu kurar. Kara birlikleri Fransa’dan, donanma da İngiltere askeri teşkilatından örnek alınarak yapılandırılır. Mısır’da düzen sağlanır. Fransa ile iyi ilişkiler kurulur. Bayındırlık faaliyetleri önem kazanır. Bunların dışında, Mehmet Ali 1819’de Hicaz’ı Vahhabi’lerden kurtarır. Mora’daki Yunan ayaklanmasını bastırır. Gazze, Kudüs, Yafa’dan sonra, Mayıs 1932’de Akka’yı düşürür. İmparatorluktan Suriye Valiliğini de ister bu kabul edilmez ve asi ilan edilir. Her şeyi tekeline alır. Çok sert bir yönetim kurar Mısır halkı, fellahlar, ağır vergilerden ve gençlerin gelişigüzel askere alınmalarından bıkar. Bu nedenle 6 bin Mısırlı ülkeden kaçıp Suriye’ye sığınır. Şam, Halep, Humus ve Hama’yı ele geçirir. Mehmet Ali’nin oğlu İbrahim Paşa’nın Mısır kuvvetleri ile, Osmanlı Devletinin Mısır valisi da tayin ettiği Ağa Hüseyin Paşa kuvvetleri arasındaki ile ilk muharebe, 29 Temmuz 1932’de Belen’de olur. Bu savaşta Osmanlı kuvvetleri ağır yenilgi alır. Bölge Mehmet Ali kuvvetlerinin eline geçer. Böylece Mehmet Ali Paşa’ya Anadolu yolu açılmış olur. İbrahim Paşa, Konya’ya ilerler. 21 Aralık 1932 yılında Konya’da yapılan savaşda Osmanlı kuvvetleri yine hezimete uğrar. Daha sonra, Bursa’ya kadar ilerler. İki taraf arasında, 14 Mayıs 1833 yılında yapılan Kütahya anlaşması yapılır. Burada her şey bitmez. Mehmet Ali daha sonra tekrar ayaklanır… Mehmet Ali Paşa’nın kurduğu yeni ve düzenli ordu, yeni bir yapılanmayı da gerekli kılar. Öncelikle, ordunun; iaşesi, donatımı, barınması gibi ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için, yeni yapılar gerekir. Fransa’nın sadece ordu kuruluşu örnek alınmaz, askeri binaları ve altyapı hizmetleri de örnek alınır veya taklit edilir. Muhtemeldir ki, Şükrü Kanadlı Kışlası, 1832 – 33 yıllarında yapılır. Batı standartlarına ve askeri mimariye uygun inşa edilmiş modern bir yapıdır. Batılılaşma çabaları imparatorluk bünyesinde 1839’da Tanzimat Fermanıyla başlar. Yukarıdaki tarihi gelişmeler ışığı altında incelendiğinde görülecektir ki; Şükrü Kanadlı Kışlasının yapımı ve diğer gelişmeler, Avrupalılaşmanın, batı düşüncesinin ilk hamlelerini oluşturmuştur. İskenderun’un antik dönemden kalma birkaç burç ve kale kalıntıları sayılmazsa, Şükrü Kanadlı Kışlası İskenderun’un en eski, en büyük ve en görkemli yapısını içinde taşır. Adını, Hatay’ın Anavatan’a katılışında, ilk katılan birliklerin komutanının adından almıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde Redif birliklerini ağırlamıştır. 23 Temmuz 1939 yılından önceki 20 yıllık süre içinde de Fransız kuvvetleri de kışla olarak kullanmışlardır. İskenderun sahilinde, denize oldukça yakın, denizin çırpıntısı ile kara esintisinin buluştuğu alanda bulunur. Kışlada bulunan muhteşem Türk Bayrağı her zaman Akdeniz’in dalgalı sularına eşlik eder. Bahar aylarında ve yaz mevsiminde kışla ile deniz arasında parkta İskenderunlular akşamlar geç vakitlere kadar oturur sohbet eder, çay içerler yanlarında getirdikleri yiyecekler yerler, günün yorgunluğu atarlar. Kışlanın içinden geçen, etrafı ağaçlarla kaplı eski yol (Aşıklar Yolu) birkaç yıldır 14 Şubat Sevgililer gününde halka açılmaktadır. Buraya gelen halk gezer, dolaşır, oturur. Kendilerine Mehmetçikler tarafından ikram edilen çaydan içerler. İçi de bir müze niteliğinde olan kışla binasında Hatay’ın Anavatana katılışını, milli mücadele yıllarını, fotoğraflarla ve o günden bugüne kalan belgeler ve eşyalarla günümüze taşıyan müzeyi gezerler. O gün kışlanın içi bayram yeri görüntüsünü alır. Hayatımın en güzel 6 yılını burada geçirdim. Çok güzel anılarım oldu. Bu yıllar meslek yaşantımın en renkli ve dolu yıllarıydı. Bir mimarın kışla binasına dıştan gözlemleri ise şöyle; “Osmanlı İmparatorluğunun son döneminde yapılan ıslahatlar ve Avrupa’dan alınan yenilikler mimari alanında kendin göstermeye başlamıştı. Bu bina her ne kadar doğrudan bir Osmanlı eseri olmasa da bu değişimlerden nasibini almıştır. Klasik Osmanlı mimarisinin özelliklerini göstermeyen yapı büyük bir ihtimalle Avrupa’dan çağırılmış bir mimar tarafından tasarlanmıştır zira Avrupa’daki çağdaşları incelendiğinde büyük oranda benzerlikler görülmektedir. Bu anlayış çerçevesinde şekillenen yapı, iki katlı ve her iki yönde de simetriktir. Cephe düzenindeki pencereler dört bir yanındaki sövelerle stilize edilmiştir. Cephede pencereler dışında göze çarpan kat silmeleri sayılmazsa sade denebilecek bir niteliktedir. Yapının cephedeki bu kimliği geçirmiş olduğu restorasyonlara rağmen korunmuştur, bunda yapıya herhangi bir ek yapılmamış olmasının etkisi büyüktür. Her ne kadar cephe düzeninden yapının bir yığma yapı olduğu anlaşılsa da muhtemelen daha sonra yapılan tadilatlar betonarme de kullanılmıştır. Cephede görünen kemerler iç mekanda yerini betonarme plaklara bırakmaktadır. Yapının planı da cephedeki gibi simetriktir. Binayı eşit olarak ikiye bölecek şekilde konumlanan giriş holü her iki yönde de koridorlarla devam etmekte, mekanlar koridorların her iki yanında yer almaktadırlar, koridor sonlarında yine iki adet çıkış bulunmaktadır. Hole her iki cepheden giriş olsa da, bugün deniz cephesindeki giriş kullanılmamaktadır. Plandaki tek hareketlilik, giriş holünün cepheye çıkmalar şeklinde yansımasıdır. Kat yükseklikleri dönemin mimarisine uygun olarak yüksek olan yapıda koridorların geniş tutulması, üst kata bağlanan merdivenin de benzer bir şekilde geniş olması iç mekanda ferah bir etki yaratmakla birlikte anıtsal bir özellik de kazandırmaktadır.” Bu güzide kışlanın yanıbaşında, şimdilerde inşaat çalışmaları göze çarpıyor. Böylece tarih yok ediliyor. Oysa, son yapılan restorasyon ve çevre düzenlemesiyle mükemmel bir görünüme kavuşmuştu.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © kemal düz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |