Çocuklarýn eðitimi, zaman kazanmak için nasýl zaman yitireceðimizi bilmemiz gereken bir meslektir. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Paylaþmak, bilgiyi artýrýr. Paylaþmak, huzurlu bir dünya kurmak için gereklidir. Paylaþmak, verirken almaktýr. Paylaþmak , insanlýða olan borçlarýmýzýn bir kýsmýný ödemektir. Ö.F.H **** Bir kadýna ne verirseniz verin, onu daha da büyük hale getirir.. Ona bir ev verirsiniz, size bir yuva verir.. Ona sebze verirsiniz, size yemek verir.. Ona bir gülücük verirsiniz, size kalbini verir.. Ona bir þarký söylerseniz, size konser verir.. Kendisine verileni, çarpýp çoðaltarak geri verir.. Bu yüzden ona çamur atarsanýz, karþýlýðýnda bir bataklýkta boðulmaya HAZIR OLUN.. ! www.dualarim.org xxx Ýhtiyar Balýkçý, Hatýrlayalým, ( Ýhtiyar Balýkçý (Ernest Hemingway) ’den Ýhtiyar balýkçý, Karayipler’de 85 gün olta salladýktan ve eve eli boþ döndükten sonra bir gün iyice açýlýp "büyük balýk“ý yakalar. Lâkin kýyýya dönerken, yedeðine aldýðý, teknesinden yarým metre daha büyük olan bu “kýlýç”, yol boyu kan kokusuna gelen canavar köpekbalýklarýnca didik didik edilir. Bu korkunç mücadeleden elinde kala kala dev balýðýn iskeleti kalmýþtýr. Kan revan içinde, uykusuz ve bitkin sahile yanaþýrken, "Beni adamakýllý yendiler... Hem de ne yeniþ" diye geçirir içinden. Sonra silkinir ve yüksek sesle þunu söyler: "Yenilmedim aslýnda, belki biraz fazla açýldým, o kadar..." Hayat yolculuðumuz da öyle deðil midir? Kimi için güzel bir kadýndýr "büyük balýk", kimi için zengin bir damat... Ýyi bir hayat... Hayýrlý evlat... Ya da müstakil ev, son model araba, sýnýrsýz servet... Kimi, "büyük balýk“ý hiç göremeden ölür. Kimi, bir kez tuttu mu, bir daha açýlmaz hiç... Onunla gömülür. Kimi ise; yaþam denilen, þakaya gelmez deryanýn dalgalarýnda yalpalana yalpalana arar büyük balýðý bir ömür boyu... Açýldýkça bulma þansýyla birlikte artar, yitirme ihtimali... Zor bulanlar, çabuk yitirir bazen... Acýmasýzca yaðmalanýr ve sonuçta elde bir kýlçýkla kalakalýrlar. Yenilgi deðildir onlarýnki aslýnda... Olsa olsa biraz fazla açýlmýþlardýr. Ama insanlýk, kýsmen de, onlarýn fazla açýlmasý sayesinde ilerler. Bu Ünlü romanýn esin kaynaðý olan balýkçý Gregorio Fuentes 104 yaþýnda ölmüþtü. "Ensesinde derin kýrýþýklýklar olan sýska adam", Dünyaya veda etmeden önce, Ankara’da hafýzama son bir að atýp geçmiþti. Bir þiþe rom karþýlýðý çektirdiði son fotoðraflarýna bakarken, "Keþke bu fýrtýnalý yolculuðun sonunda hepimiz ayni þeyi yüksek sesle söyleyebilsek" dedim kendi kendime: "Yenilmedim aslýnda, belki biraz fazla açýldým, o kadar...“ Can Dündar... Ekleyen: Felsefe Kulübü Xxx Sultan Murad Han o gün bir hoþ"tur. Telaþeli görünür. Sanki bir þeyler söylemek ister sonra vazgeçer. Neþeli deseniz deðil, üzüntülü deseniz hiç deðil. Veziriazam Siyavuþ Paþa sorar: - Hayrola efendim, canýnýzý sýkan bir þey mi var? -- Akþam garip bir rüya gördüm. - Hayýrdýr inþallah?.. -- Hayýr mý þer mi öðreneceðiz. - Nasýl yani? -- Hazýrlan, dýþarý çýkýyoruz. Ve iki molla kýlýðýnda çýkarlar yola. Görünen o ki, padiþah hâlâ gördügü rüyanýn tesirindedir ve gideceði yeri iyi bilir. Seri, kararlý adýmlarla Beyazýt’a çýkar, döner Vefa’ya, Zeyrek’ten aþaðýlara sallanýr. Unkapaný civarýnda soluklanýr. Etrafýna daha bir dikkatle bakýnýr. Ýþte tam o sýrada yerde yatan bir ceset gözlerine batar, sorarlar; -- Kimdir bu? Ahali: - Aman hocam hiç bulaþma, derler. Ayyaþýn meyhusun biri iþte!.. -- Nerden biliyorsunuz? - Müsaade et de bilelim yani. Kýrk yýllýk komþumuz... Bir baþkasý tafsilata girer; - Biliyor musunuz, der. Aslýnda iyi sanatkârdýr. Azaplar çarþýsý’nda çalýþýr. Nalýnýn hasýný yapar... Ancak kazandýklarýný içkiye, fuhuþa harcar. Hem þiþe þiþe þarap taþýr evine, hem de nerde namlý mimli kadýn varsa takar peþine.. Hele yaþlýnýn biri çok öfkelidir. - isterseniz komþulara sorun, der. Sorun bakalým onu bir cemaatte gören olmuþ mu?.. Hasýlý, mahalleli döner ardýný gider. Bizim tedbili kiyafet mollalar kalýrlar mý ortada!.. Tam vezir de toparlanýyordur ki, padiþah keser yolunu : -- Nereye? - Bilmem, bu adamdan uzak durmayý yeðlersiniz sanýrým. -- Millet bu, çeker gider. Kimseye bir sey diyemem... Ama biz gidemeyiz, þöyle veya böyle tebamýzdýr. Defini tamamlamak gerek. - Ýyi ya, saraydan birkaç hoca yollar, kurtuluruz vebalden. -- Olmaz, rüyadaki hikmeti çözemedik daha. - Peki ne yapmamý emir buyurursunuz? -- Mollalýða devam... Naaþý kaldýrmalýyýz en azýndan. - Aman efendim, nasýl kaldýrýrýz? -- Basbayaðý kaldýrýrýz iþte. - Yapmayýn, etmeyin sultaným, bunun yýkanmasý,paklanmasý var. Tekfini, telkini... -- Merak etme ben beceririm. Ama önce bir gasilhane bulmalýyýz. - Þurada bir mahalle mescidi var ama... -- Olmaz, vefat eden sen olsaydýn nereden kalkmak isterdin? - Ne bileyim, Ayasofya’dan, Süleymaniye’den, en azýndan Fatih Camii’nden... -- Ayasofya ile Süleymaniye’de devlet erkaný çoktur. Tanýnmak istemem. Ama Fatih Camii’ni iyi dedin. Hadi yüklenelim... Ve gelirler camiye. Vezir saða sola koþturur, kefen tabut bulur. Padiþah bakýr kazanlarý vurur ocaða... Usulü erkanýnca bir güzel yýkarlar ki, naaþ; ayan beyan güzelleþir sanki. Bir nurdur, aydýnlanýr alnýnda. Yüzü sâkilere benzemez. Hem manâlý bir tebessüm okunur dudaklarýnda. Padiþahýn kaný ýsýnmýþtýr bu adama, vezirin de keza... Mechul nalýncýyý kefenler, tabutlar, musalla taþýna yatýrýrlar. Ama namaz vaktine bir hayli vardýr daha... Bir ara vezir sýkýntýlý sýkýntýlý yaklaþýr. - Sultaným, der. Yanlýþ yapýyoruz galiba... -- Nasýl yani?.. - Heyecana kapýldýk, sorup soruþturmadan buraya getirdik cenazeyi. Kim bilir belki hanýmý vardýr, belki yetimleri?.. -- Doðru, öyle ya, neyse... Sen baþýný bekle, ben mahalleyi dolanýp geleyim. Vezir, cüzüne, tesbihine döner, padiþah garip maceranýn baþladýðý noktaya koþar. Nitekim sorar soruþturur. Nalýncýnýn evini bulur. Kapýyý yaþlý bir kadýn açar. Hadiseyi metanetle dinler. Sanki bu vefatý bekler gibidir. - Hakkýný helal et evladým, der. Belli ki çok yorulmuþsun. Sonra eþiðe çöker, ellerini yumruk yapar, þakaklarýna dayar... Aðlar mý? Hayýr. Ama gözleri kýsýlýr, hatýralara dalar belki. Neden sonra silkinip çýkar hayal dünyasýndan... - Biliyor musun oðlum? Diye dertli dertli söylenir... Bizim efendi bir âlemdi, vesselam... Akþamlara kadar nalýn yapar... Ama birinin elinde þarap þiþesi görmesin; elindekini avucundakini verir satýn alýrdý. Sonra getirip dökerdi helaya!.. -- Niye? - Ümmeti Muhammed içmesin diye... -- Hayret... - Sonra, malum kadýnlarýn ücretlerini öder eve getirirdi. Ben sizin zamanýnýzý satýn aldým mý? Aldým, derdi. Öyleyse þimdi dinlemeniz gerek... O çeker gider, ben menkîbeler anlatýrdým onlara... Mýzraklý ilmihal. Hucceti islam okurdum... -- Bak sen! Millet ne sanýyor halbuki... - Milletin ne sandýðý umrunda deðildi. Hoþ, o hep uzak mescidlere giderdi. Öyle bir imamýn arkasýnda durmalý ki, derdi. Tekbir alýrken Kabe’yi görmeli... -- Öyle imam kaç tane kaldý þimdi? - iþte bu yüzden Niþancý’ya, Sofular’a uzanýrdý ya... Hatta bir gün; Bakasýn efendi, dedim. Sen böyle böyle yapýyorsun ama komþular kötü belleyecek.inan cenazen kalacak ortada... -- Doðru, öyle ya?.. - Kimseye zahmetim olmasýn deyip, mezarýný kendi kazdý bahçeye. Ama ben üsteledim. iþ mezarla bitiyor mu, dedim. Seni kim yýkasýn, kim kaldýrsýn? -- Peki o ne dedi? - Önce uzun uzun güldü, sonra; - Allah büyüktür hatun, dedi. Hem padiþahýn iþi ne? Ekleyen: GÖL AJANS Xxx Bir grup eski öðrenci, emekli hocalarýný ziyarete gitmiþ. Ýþlerinden ve sorunlarýndan söz etmiþler. Hoca, iþ yaþamýnda her biri önemli yerlere gelmiþ eski öðrencilerine, kahve ikram etmek üzere mutfaða gitmiþ. Biraz sonra, deðiþik boy, renk ve kalitede birçok fincanýn bulunduðu bir tepsiyle geri dönmüþ. Kimi porselen, kimi seramik, kimi cam, kimi plastik olan fincanlarý ve kahve termosunu masaya koyup, kahvelerini oradan almalarýný söylemiþ. Tüm eski öðrenciler, kahvelerini alýp koltuklarýna döndüðünde, hocalarý onlara þunu söylemiþ: "Farkýna vardýnýz mý bilmem. Zarif görünümlü, güzel, pahalý fincanlarýn hepsi alýndý, masada yalnýzca ucuz ve basit görünümlü fincanlar kaldý. Elbette ki kendiniz için en güzelini istemek ve onu almak çok normal ama iþte bu demin bahsettiðiniz problemlerinizin ve stresin nedeni. Hepinizin istediði fincan deðil, kahve iken, bilinçli olarak her biriniz birbirinizin aldýðý fincanlarý gözleyerek, daha iyi olan fincanlarý almaya uðraþtýnýz. Yaþam kahveyse; iþ, para ve mevki fincandýr. Bunlar yalnýzca yaþamý tutmaya yarayan araçlardýr ama yaþamýn kalitesi bunlara göre deðiþmez. Bazen yalnýzca fincana odaklanarak, içindeki kahvenin zevkini çýkarmayý unutabiliyoruz..." Ekleyen: Filozoflar Dünyasý
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |