Ölümden sonra yeni birşeylerin olduğu konusunda umutluyum. -Platon |
|
||||||||||
|
-N’oldu hanım? Kaç dakikadır ne dürtekleyip duruyorsun? -Demek ki beni duyuyormuşsun da duymuyormuş gibi yapıyorsun! -Tamam öyle olsun Suzan hanımefendi! Ne var, sen onu söyle! -Bir de “ne var?” demez mi? Birileri kapıyı çalıyor, duymadın mı? -Duydum veya duymadım, ne fark eder? Kalkıp açıver! Sütçü gelmiştir. Bunun için mi benim uykumu böldün? -Bu vakitte sütçünün işi ne? Daha ortalık bile aydınlanmamış. Hem bizim sütçü saat dokuzda gelmiyor mu? -Bak hanım, cahil cahil konuşma! Ne dedi, bir parti başkanımız? İleri demokrasinin uygulandığı ülkelerde saat 5-6 civarında kapı çalınırsa gelen mutlaka sütçü imiş. -O kadarını ben de biliyorum çok bilmiş Ramiz bey! Ama senin şu anda saatin kaç olduğundan haberin var mı? -Yook, saat kaç? -Üçü biraz geçiyor. Bu saatte ne bizim sütçü, ne de ileri demokrasi sütçüsü gelir. -Öyleyse kapıyı çalan kim? -Bilemem, onu da sen bil. İyisi mi kalk aç ve kim olduğunu öğren. Bak, zili bırakıp yumrukla kapıya vurmaya başladılar. -Duydum, duydum. Sıcacık yataktan çıkıp da bakamam doğrusu. Üşürüm. Sahi, bu saatte gelen kim ola ki? Polis olmasın? -Ah, tam üzerine bastın! Durmadan internetde yazı yazan, facebook’a yorum atan bir adamın kapısına, bu saatte de gelse gelse polis gelir. Kalk ve kapıyı aç! -Açmam. Çalar çalar giderler. -Gelen polis ise gitmez. Kapıyı kırar, gene içeri girer. -Ben suç işleyecek bir şey yapmadım ki polis kapımı kırıp içeri girsin! -İnternette dolaşan siyasi yazıları ben mi yazdım? Arkadaşlarınla telefonla konuşurken söylediklerini, küfürlerini hep duydum. Senin telefonunu da dinliyor olabilirler. Ya da moda deyimiyle, teknik takibe takılmışsındır. -Telefonumu dinlediklerinden şimdi emin oldum. Konuşurken yankı yapıp duruyordu da, ben hatlarda bir arıza var diye düşünüyordum. -Konuşmayı bırak da git kapıyı aç. Başımızı daha büyük belalara sokma. Kapıdakilerin gideceği filan yok. -Hanım pencereden bir bakıversene polis evin etrafını kuşatmış mı, polis araçları görünüyor mu? -Bakıyorum, ama dışarıda in cin top oynuyor. Araba falan da yok. Şiddetli bir fırtına var, ağaçlar sallanıyor. -Tamam, gidip bakacağım. Senden ricam, geçen hafta pazardan aldığımız pijamamı, birkaç iç çamaşırımı, cep telefonumu ve 4-5 paket sigaramı bir valizin içine koyuver de giderken telaştan unutmayayım. -Hepsini anladım da cep telefonunu ne yapacaksın? Seni Silivri’deki bir tatil köyüne mi götürecekler? Orada sigaranı tellendirip telefonda benimle muhabbet mi edeceğini sanıyorsun? -Öff be, her sözüme de bir lafla cevap verirsin. Kafam şişti. -Gittiğin yerde 3-4 metrekarelik bir odada kafanı dinlemeye bol bol zamanın olur. -Gidiyorum kapıya bakmaya. Sen de biraz sonra benden kurtulursun. ** -Ramiz bey yüzün gülüyor. Demek ki gelen polis değilmiş. Alacaklı gibi kapıyı çalan bu münasebetsiz kimmiş? -Alttaki komşu. -Derdi neymiş gecenin bu saatinde? -Sigara içtikten sonra balkonun kapısını açık unutmuşum. Dışarıda da oldukça şiddetli rüzgar varmış. Çarpan kapı sesinden uyuyamamış adamcağız. -Haydi, bu sefer ucuz atlattın. Bu sana ders olsun. Yarından tezi yok, interneti kapattırıyorsun, cep telefonunun da hattını iptal ettiriyorsun. Yoksa bu geceki korkun yakında gerçeğe dönüşebilir. -Ama hanım, memlekette ileri demokrasi varmış! -Bırak şimdi ileriyi geriyi! Varsa da sana bana değil, kendilerine var. Uyuyalım artık. -Tamam. Allah rahatlık versin. ** -Ramiz bey, Ramiz bey! Kapı çalıyor, bakıversene. -Tamam karıcığım bakıyorum. Bu sefer gelen garanti bizim sütçüdür. -Nerden bildin? -Baksana saat sekizbuçuk olmuş. Ne kadar süt alayım? -Bir kilo al, yeter. ** -Ne kadar süt vereyim Ramiz bey? -Hanım “bir kilo al” dedi. -Tamam. -Sen sütü neden bu saatte dağıtıyorsun ? -Sizin için erken mi? -Hayır, bazı ülkelerde sabah 5-6 civarında sütçü çalarmış kapıyı da. -Biz o saatte uykuda oluruz. Hangi ülkeymiş buralar? -İleri demokrasinin uygulandığı ülkeler. -Eee, -E’si devlet büyüklerimiz bizde de ileri demokrasi olduğınu söylüyorlar da… -Beyim, siz onların lakırdılarına aldırış etmeyin. Gülün geçin. Bilirsiniz, bu adamlar yıllar önce “devrim” adını verdikleri bir arabayı benzin koymadan yürütmeye kalkmışlardı, şimdi de “demokrasi” adını verdikleri bir arabaya bindiler; ancak buna da ileri vites koymayı unuttular. İşte o yüzden bizdeki “demokrasi” arabası hep geri vitesle gider ve oraya buraya da toslar. ** -Aldın mı sütü bey? -Aldım hanım. İki liraya hem bir kilo süt, hem de önemli bir ders aldım!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |