..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sorularla dolu bir kitap... hiçbir zaman eksiksiz olamaz. -Robert Hamilton
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Günlük Olaylar > Vildan Sevil




2 Nisan 2011
Yazarın, Kitabın Çilesi ve Okurun Çığlığı  
Gelin de başkaldırmayın. Avaz avaz haykırmayın. Bir şeyleri kırıp atma, lime lime parçalama nöbetleri gelmesin. Böğüre böğüre lanetler okumayın

Vildan Sevil


Buram buram istihbarat kokan, dil özürlü o kitapları da aldım. Politika çoktan istihbaratlar çatışması haline gelmişti. Benim doğruları öğrenmem için bu çatışmaların taraflarının satır aralarında gezinmekten başka şansım kalmamıştı ki...Niye ille de birinin güdümünde olacaktım? Ne kadar çatışan çarpışan varsa hepsini okuyup kendi yargımı oluşturacaktım. Edebiyat beğenimden sonra bilgi edinme hakkıma da saldırı vardı.


:BEJJ:
Yazarın, Kitabın Çilesi ve Okurun Çığlığı

Gelin de başkaldırmayın. Avaz avaz haykırmayın. Bir şeyleri kırıp atma, lime lime parçalama nöbetleri gelmesin. Böğüre böğüre lanetler okumayın.

Ne oluyor?...Nereye gidiyoruz, nereye gideceğiz?...
Orhan Pamuk’u, ilk kitabı çıkar çıkmaz, Cevdet Bey ve Oğulları ile tanıdım. Önce ödül almış, sonra yayınlanmıştı kitap. Sevmedim romanı. Sürekli peksimet yiyormuşum duygusu uyandı kitap bitene kadar.

Sonra yazar pek ünlü ve övülür oldukça kendimden kuşkuya düşmeye başladım. “Bir değer parlıyor da ben mi anlamıyorum” diye. Emeğe duyduğum saygı nedeniyle bu kuşkuculuğu hâlâ tam olarak atamadım üstümden. Bir yazarı beğenip beğenmeme kararını oluştururken illa bir kaç yapıtını okurum yine de.

Örneğin, Pamukla aynı dönemde parlayan, Pamuk’un yanında güneş saymamız gereken Mehmet Eroğlu’nun neden hep gri bulutlar ardında kaldığını da anlayamıyordum o zamanlar.

Sonra Elif Şafak gazetelerin kitap eklerinde sık sık arzı endam eyledi. Amerika’dan yazılar gönderiyordu, en iyi sayfalarda “Ey okur bunu kaçırma” dercesine sunuluyordu yazılar. Okudukça Grönland’da yüzüyormuş duygusu kaplıyordu içimi.

Gün oldu, devran döndü..Bu yazarlarımız yol boylarında kocaman afişlerle gözümüze sokuldu. Her akşam bir TV kanalında kimi elini kolunu sallayıp nefes nefese konuşmalarıyla, kimi kimi balık balık bakan gözleriyle dolaştırılmaya başlandı. Benim aklım ancak o zaman işin nedenini, nasılını, niçinini algılamaya başladı.

Neyse ki edebiyat dünyasının, sayısı pek az kalan saygın eleştirmenlerinden benimkilerle örtüşen yargıları okudukça, paranın egemenliğine el pençe divan duran eleştirmenlerin hızla türediğini gördükçe ve bir garip eleştiri ahlakı ve pazarlama yöntemi geliştikçe kabahatin bende olmadığını anladım da bağışladım kendimi. Yoksa aklıma, beğenime küfrediyor, haksızlık ettiğim duygusuyla kıvranıp duruyordum.

Bütün bunlara karşın, bu yazarların, kimine göre haklı, kimine göre haksız nedenlerle ama salt yazdıkları için yargılandıkları, linç girişimlerinin olduğu günler geldi. Yazar, yazdığı için yargılanamazdı bana göre. O yazar’dı, ben okur’dum. Hiçbir güç benim yazınsal beğeni hakkıma saldıramazdı. Koşup bütün kitaplarını aldım. Kimini okudum, kiminin sayfaları karıştırdım.

Derken son seçimler yapıldı. Seçimlerin haftası olmadan Ergün Poyraz, Musa’nın bilmem neleri dizisi için içeri alınmasın mı?

Buram buram istihbarat kokan, dil özürlü o kitapları da aldım. Politika çoktan istihbaratlar çatışması haline gelmişti. Benim doğruları öğrenmem için bu çatışmaların taraflarının satır aralarında gezinmekten başka şansım kalmamıştı ki...Niye ille de birinin güdümünde olacaktım? Ne kadar çatışan çarpışan varsa hepsini okuyup kendi yargımı oluşturacaktım. Edebiyat beğenimden sonra bilgi edinme hakkıma da saldırı vardı.

Adları saymakla bitmeyen, şimdi onlarca gazeteci, yazar içerde ve artık benim zavallı emekli maaşım, tümünün kitaplarını alıp protesto etmemi de olanaksız kılıyor.

Prof. Yalçın Küçük’ün hezeyana gark olmuş dehasının ürünü bilgilere mi ulaşayım?... Balbay’a, Tuncay’a, Beşikçi’ye ve daha onlarcasına nasıl yetişeyim?..

İyice paralı hale gelen hastanelerde, sağlık sorunlarıyla mı boğuşayım?...

En iyisi ölmek... Gel gör ki şu dünyayı, emeği yok edenlere bırakıp gitmek de bu inada yakışmıyor. Hani insan, “güzel günler göreceğiz çocuklar” diyen koca Nazım’ı yalancı çıkarmaktan da korkuyor.

Kara kara düşünürken, İzedebiyat’ta Sn Ömer Faruk Hüsmüllü’nün “Bedava Kitap İster Misiniz?” başlıklı yazısı çıktı karşıma. Yazarın, kitabın, emeğin çilesinin sessiz ve onurlu çığlığını haykıran bir yazı...Saygıdeğer bir başkaldırı. Canım yandı yine. Emeğin değerinin sürekli yok edildiğini, sahibinin sesi olmayanlara yaşam hakkı tanınmadığını haykıran bu sessiz çığlığın tınılarıyla irkildim.

Ve bugüne geldik... Ahmet Şık’ın “İmamın Ordusu” daha minicik bir ceninken, yayınevinde “delete” edilmesin mi?

Ardından birkaç gün içinde, internette boy gösterdiği gibi, birkaç saat içinde de on binlere ulaşmasın mı?

Teknoloji özürlü ben bile, canhıraş, o hırsla oraya tık, buraya tık derken anında indirmeyeyim mi?

Haydaaaa...“İnsanlar yok olmamış yurdumda” deyip neredeyse zil takıp oynama da dur, coşma da dur bakalım... “Motorların sürüleceği mavilikler” şöyle dalga dalga yükselmesin gözlerinde...O anda seni en acıtan olayları bile unut gitsin.

Ey umut...İnsan varsa umut nasıl yok olur, umut varsa insan nereye gider?...

Şimdi sıra, güzel ülkemin onurlu ve cesur insanlarının, aydınlarının bu umudu daha bir donatmasındadır. Vakti saat gelmiştir.

Şu lanet ve görkemli teknolojinin olanaklarını tepe tepe kullanıp, yeni örgütlenme, dayanışma, paylaşma modellerini hızla geliştirip yaygınlaştırma zamanıdır!..

Büyüyüp güçlenme, sesimize ses katma, el ele verme zamanıdır!..

Tek yönlü düşünce bombardımanından, güdümlenmekten kurtulmak için; ne yazarsa yazsın, kim yazarsa yazsın, amasız mamasız sahiplenme, okuma, bilgilenme, bildiklerimizi, düşündüklerimizi özgürce dillendirme hakkımıza sahip çıkma zamanıdır!..

“Emek en yüce değer”se eğer, tüm yazar çizerimizin, hapiste olduğu halde telif hakkını bile gözü görmeyen Şık’ın, Hüsmüllü’nün emeğine maddi olarak da karınca kaderince, çam sakızı çoban armağanı dercesine saygı göstermenin yolunu, inadına, ne yapıp edip bulmanın zamanıdır!..

Yeter ki isteyelim.

Başka da yol yoktur...

.Eleştiriler & Yorumlar

:: başka yol yok
Gönderen: Aysu / , Türkiye
2 Nisan 2011
görsel ve paralı basının bize dayattığı ,şişirdiği yazarları okuyunca ne alaka bu kadar gündem olmaları diye düşünüyorum,hayatımda ilk defa bir kitabı gecenin orta yerinde ve kitabın tam orta sayfasında kaldırıp duvara çarptım ve bir daha ilgilenmedim ,orhan pamuk kitaplarında bolca laf kalabalıkları görebilirsiniz,elif şafak kitaplarında akıcı ve kişiyi sıkmayan bir dil bulabilirsiniz ama hepsi budur ,'aşk kitabı şişirilmiş sayfa kalabalıklarıdır ,şems'e amerikalı bakış açısıdır ,ihsan oktay anar'ın suskunlar kitabı reklam kokan bir kitap değildir ,orada gerçek anlamda bir felsefe vardır ,her karekter sizi yansıtabilir,yine oğuz atay'ın tutunamayanlar kitabı bileğinin hakkıyla yer edinmiştir edebiyat dünyasında,red etme hakkına nasıl sahipsem,gerçek yazarları olayları da bulup çıkarma ve sahiplenme hakkına sonuna kadar sahip çıkarım.diğer rezaletleri ise izliyoruz sapla samanların birbirine karıştığı bir ortamda birileri de kendi derin yerleşmelerini yaratıyor ,asıl tehlike burda ,tüm kurumlarıyla derin akışın yerleşkesi.sevgiler




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın günlük olaylar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Referandum Gününden Hoş Sedalar
30 Mart 1972 Kızıldere Katliamı (Dev, Baş İstiyor/ G. Akın)
Birgün Ben, Belki Bir Sığırcık Kolonisinin İçinde, Belki Yıldızlarla Birlikte Göklerde…
18 Mart 1915. Çanakkale O Gün Geçilmedi. Ya Bugün?
Sultanahmet"ten Femen Geçti Amma!.. Biz Ne Anladık Bu İşten?
Tahir Elçi ve Kendi Masumumuz, Kendi Mazlumumuz
Twetter’dan Esinlenerek 32 Kısım Tekmili Birden Sorular
Almanya, Hollanda, Türkiye Gerginliği ve Ah Şu Benim Şeytan
Ah Sevgilim, Aşkım Benim! 14 Şubat’ta Nerelere Gidelim?
İçeri Alınan Gazeteci Sayısı Altmış Olmuş = Ben Bu Filmi Çok Gördüm

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
N. Ç!.. N. Ç!.. N. Ç"ler!.. Hepimiz Tecavüzcüyüz!..
Geçmişin İzdüşümünde Bir Kısır Döngü
İzedebiyat Üyelerine Açık Mektup: Koşun, Face Dayatmasına Karşı Durun!..
Erkek Egemen Toplumdan Erkek Dininin Egemen Olduğu Topluma
İzedebiyat Yönetimine ve Üyelerine Açık Mektup
Cumhuriyetin Rövanşı Ya da Şeriata Doğru Adım Adım Mı?..
Teslis Sendromu >> Ücretsiz E - Kitap: Hulki Can Duru
Savcı Mehmet Kiraz, Şafak, Bahtiyar, Elif… ve Dün, Bugün, Yarın…
Elsa"nın Gözleri, Yeni Bir Çeviriyle Şiir Dünyamızda = Hulki Can Duru: Fransızca Aslından Elsa"nın Gözleri
Kadın Sorunları, Piyasa ve Üreme Organlarımız/ (8 Mart Yazıları - IV)

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Duruşma [Şiir]
Dedem Düşlerime Giriyor [Öykü]
Çocukların Çığlığından Göklerin Tılsımına [Öykü]
Dolunayda Uyku Tutmaz [Öykü]
Oy Madimak, Madimak!.. Sen Artık Türkülerle Değil, Ateşlerle Anılmaktasın [Öykü]
İlk Sosyalist Muhtar Fevzi Ağabey [Öykü]
Düşselin Gerçeğinde, Gerçeğin Düşselliğinde [Öykü]
Ben Ölürken [Öykü]
Gece, Mehtap, Selene, Apollon ve Ben [Öykü]
Aşk"a Geldin, Hoş Geldin!.. [Öykü]


Vildan Sevil kimdir?

Koşuşturmaktan yoruldu. Altmışından sonra, çok yabancısı olduğu teknolojiyle, sanal ortamda kalem oynatmaya kalktı. İletişim kurmak, duygu, düşünce, birikim paylaşmak, genç kuşaklardan yeni şeyler öğrenmek istedi. Yazarlık deneyimine burada adım attı. İşte böyle sınır tanımaz bir "dinazor ". . . Başarır mı acaba ?

Etkilendiği Yazarlar:
Marx, Engels, Freud, Nietzsche, Adorno, Horkheimer, Foucault, Antik Grek, Rus , Fransız yazını, Amado, Marquez, Llosa, Asturias, Lübnanlı Amin Maalouf...Elbette Nazım, Aragon, Neruda ve nice ozan/şair...


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Vildan Sevil, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.