..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Hiçbir şey insan kadar yükselemez ve alçalamaz. -Hölderlin
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Bilim Kurgu > Taner SARGIN




16 Haziran 2011
Hayal Gücünün Paradigması 4  
Evrenin nerede bittiğini merak eden insan bu merakı dolayısı ile evrenin bittiği noktaya ulaştığında aslında evreni genişletmiş olur. Evrenin bir parçası olarak bu merakını hiç bir zaman gideremeyecektir.

Taner SARGIN


Kendi kendine konuştuğu zamanlarda kelimelerle oynardı bazen, farklı anlamlarını telaffuz ederdi. Kelimeleri tersten okuyup anlamlar yüklemeye çalışırdı. Bu kelimelerle günlük yaşanan önemli olaylarla bağlar kurar ve kendince olağanüstü sonuçlar çıkarırdı.


:BBAI:
Sercan benimle ilk karşılaştığında sırlarıyla ölmek üzere idi. Beyninde bir mikroçip olduğundan şüpheleniyordu. Güvensizliği onu toplumdan uzaklaştırmıştı. İkiz kulelerin yıkılmasında bir suçu olamadığını, o anda baygın olduğunu, rüyasında olayı net olarak görebildiğini söylüyordu. Söylediklerini tekrar edip durması canımı oldukça sıkıyordu. Ama ona acıyordum ve yardım etmek istiyordum.

Güvenini kazanmak için büyük bir sabır gösterdim. Ona yardımcı olabilmek için psikoloji kitapları okuyordum. Sorunlarımı insanlarla rahatlıkla paylaşabilen biri olarak, bir insanın sırlarıyla ölmek istemesine anlam veremiyordum.

Parkta geçen olayları anlatması için ısrar etmeme rağmen bir türlü ikna edemedim. Daha önce anlatmaya çalıştığı insanlar ona inanmamış ya da inanıyor gibi yapmış, ama o kafalarından geçenleri anlamış ve ikiyüzlülüklerini görmüştü. Bana ne kadar güvense de anlatmıyordu. Belki benimde onlar gibi davranacağımdan korkuyordu.

Kendi kendine konuştuğu zamanlarda kelimelerle oynardı bazen, farklı anlamlarını telaffuz ederdi. Kelimeleri tersten okuyup anlamlar yüklemeye çalışırdı. Bu kelimelerle günlük yaşanan önemli olaylarla bağlar kurar ve kendince olağanüstü sonuçlar çıkarırdı.

İlk geldiğinde kir pas içinde, paspal ve korkunç bir görünümü vardı. İş aradığını ve karın tokluğuna çalışabileceğini ve barınacak bir yer sağlandığında her işi yapabileceğini söyledi. Ona bakan işe almaya güvenemezdi. İnsanlar dış görünümlerine göre yargılanmamalı idi. Yufka yürekli biri olarak ona yardımcı olmaya karar verdim. Temizlenmesini ve üzerine giyebileceği bir şeyler sağladım. Kullanmadığım elbiselerimden verdim. Köşedeki kahvehanede çay servisi yapacak eleman aranıyordu. Oraya yönlendirdim.

İki gün içinde çok belirgin bir değişiklik olmuştu. Patronu çok memnundu. Destek çıkacak kimse bulamamış ve hatta insanlar onunla dalga geçmiş. Bir tekme de biz vursaydık ne olurdu hali.

Müthiş bir kavrama yeteneği vardı. Ara sıra saçmalamaları dışında rahatsız edici bir durumu yoktu. Bu tip şeylerden herkesin yanında bahsetmez, yeni yeni güvenmeye başladığı insanların yanında saçmalamaya başlayınca, karşısındakinin dalga geçtiğini anlayınca ya bir daha o kişinin yanında bu tür şeylerden bahsetmez ya da ufak ufak o da dalga geçmeye başladı.

Akşam insanlar evlerine çekilince kahvehanede dörtlü kâğıt oynardık. En gıcık olduğum tarafı kendini masanın şefiymiş gibi tavır almasıydı. İçecek siparişini alır ve kendine herkesin içtiğinden farklı bir içecek alırdı. Herkese tek tek sorar, millet çay içiyorsa o neskafe içer, millet neskafe ve çay içiyorsa o kola içerdi.

Onu daha iyi çözebiliyordum artık. Zamanla düzelmeye başlamıştı. Bir gün sordum; Senin ayrıcalığın ne? Dikkat ediyorum kendini bizden üstün mü görüyorsun? Dedim. Hiç sesini çıkartmadı.

Ben onu tanıdığım süre boyunca yardımcı olmaya çalışmıştım. Ertesi gün yerinde yeller esiyordu. Ona olumlu yönde katkıda bulunduğumuzu düşünüyorum. O ise bize olaylara karşı farklı açılardan bakmak gerektiğini öğretmişti aslında. Madalyonun her iki yüzünü de görmek gerektiğini söylerdi.

O gittikten sonra da bazı yargılarımı sorgulamaya başladım. Bana anlattığı hikayeleri düşünüyordum. Bir insan beyninde ürettiği insanlarla konuşarak yirmi dört saatini geçirebilir miydi?

Bilinç mi maddeyi oluşturuyordu? Madde diye bir şey yok muydu? Her şey hayallerden mi ibaretti? Bahsettiği, parkta beyninde oluşan yazılım programına benzettiği şey bana mı bulaşmıştı? Ben ona yardımcı olmaya çalışırken o güvenebileceği birini bulup bu hastalığı bulaştırmış mıydı? Sonra görevini tamamlayıp gitti belki de. Bir gün gelip de robotlar düşünmeye başlayıp inisiyatif geliştirebilmeyi öğrenebilecek miydi? Bir elektrik ağının organizmaya benzediğinden ve aslında arızalandığında kendi kendini onarabileceğinden söz ediyordu.

Bir ay sonra mektup geldi ondan; Aslında insanları küçük görmeyen paylaşımcı biri olduğundan, kız arkadaşının ona yaptığı psikolojik işkencenin etkisiyle değiştiğini anlatıyordu. Bu tür davranışları yapmak zorunda hissettiğini ve yapmayınca huzursuz olduğunu yazıyordu. Mektupta, bizim bunlardan rahatsız olduğumuzu hissettiğini ve bizi üzmemek içi gittiğini detaylı bir şekilde yazıyordu.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın bilim kurgu kümesinde bulunan diğer yazıları...
Hayal Gücünün Paradigması - 5
Hayal Gücünün Paradigması 1
Hayal Gücünün Paradigması 2
Hayal Gücünün Paradigması 3
Ben ve Ben

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sakarı Boyu Hikâyeleri İle Seyr - Ü Sefer - 3
Sakarı Boyu Hikâyeleri İle Seyr - Ü Sefer - 2
Sakarı Boyu Hikâyeleri İle Seyr - Ü Sefer - 1
Kaktüs ve Akrebin Kısa Tarihi
Dünyanın Herhangi Bir Köşesi, Bilin Bakalım Neresi?
GDO'yu Beklerken
Masal Bu Ya/ Eke'yi Beklerken 2
Masal Bu Ya/ Eke" Yi Beklerken 1
Üç Kafadar

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Git Kendinde Kaybol Arama Beni [Şiir]
Keşiş Dağında Erguvan Kokusu [Şiir]
Müşküre [Şiir]
Topraktan Gelen Sesler [Şiir]
İçimde Bir Şiir Ölüyor [Şiir]
Yavaş Yavaş Ölürler Neruda"yı Nazım"ı Tanımayanlar [Şiir]
Hava Kar Yağıp Buz Kesiyor [Şiir]
Kayıp Şiirler Şehrinde Yitirdiklerim [Şiir]
Geceye Saçlarından Dökülenler [Şiir]
Filler ve Çimen (*) [Şiir]


Taner SARGIN kimdir?

Yakamozları yazmaktan çok, içine girmemin getirdiği duyguyu yazmayı tercih ederim.


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Taner SARGIN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.