Deney, herkesin hatalarına verdiği addır. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
İki şişe şarabımız vardı ama başka hiçbir şeyimiz yoktu. Öylesine büyük bir yokluk içindeydik ki; derdimiz, tasamız ve geleceğe ilişkin kaygılarımız bile yoktu. Deli gibi istiyorduk ama henüz sevgilimiz bile yoktu. Güneş az önce uçsuz bucaksız ovanın üzerinden geçip bodur meşeleri şimdi kara lekeler gibi görünen tepelerin arkasına inmeye başlamıştı. Üstümüzdeki fıstık çamları akşamın kokusuna reçine ferahlığı katıyordu. Bizim sadece iki şişe Sevilen Şarabımız vardı. "Hadi çekelim be sağdıç," dediğimizde biteverecek diye ödümüz kopuyordu. Ağız dolusu yerine küçük yudumlar çekiyorduk. İnsan yaşadığı zaman böylesine yoksunlukların kıymetini bilemiyor. Biz öylesine güzel bir yokluk içersindeydik ki, ne gam, ne kasvet, ne kin, ne öfke hiç kimseye beş lira borcumuz bile yoktu. Karanlık çöktükten az sonra önce Tacettin geldi. Sonra da Sami … - Kokumuzu mu aldınız oğlum, dedim. - Deli Nazmi'nin av köpeği miyiz biz?" dediler. "Bak şimdi ayıp salladın. Topal Hasan söyledi." - - Gasteci sanki fırlama. Her şeyi de bilir. Neyse hoş geldiniz." Arkadaş arkadaştan hiçbir şeyini sakınamazdı. Şişelerimizi yudumladılar. İki şişe hem de yarılanmış iki şişe şarabın bu güzel akşamı demlemesi mümkün değildi. Mobilyete atladığı gibi Tacettin çarşıya gitti. Parası var mıydı? Sormaya bile fırsat vermedi. On dakikaya kalmadan kâğıda sarılmış dört şişe ile geri döndü. Dört arkadaş şaraplarımız yudumladık. Şaraplarımızdan başka hiçbir şeyimiz yoktu. Ne geçim sıkıntısı, ne karı kız belası… Tacettin bir Almacı bulup buradan uzaklara gidecekti. Benim henüz hiçbir planım yoktu. Şaban ticaret lisesini bitirip devlet kapısında memur olacaktı. Sami, Mezarlık Mahallesine bir bakkal açacaktı. Ama biz gelecektin konuşmuyorduk. Panta Sali'nin İsmail mobilyetin ayarını bozmuş. Gazı köklediğinde seksen basıyormuş. Kasap Yaşar'ın Cumhurla iddiaya girmişler. Kaybeden gençlik kulübündeki herkese çay ısmarlayacakmış. Yağhanede kapışmaya bir başlamışlar. Taa Koca Çeşme'ye kadar. Cumhur hem nal toplamış hem çayları ısmarlamış. O akşam sadece şaraplarımız vardı. Bir de şişelerin dibi görünmeye başlayınca şarkılarımız oldu. Ben "Susadım çeşmeye varmaz olaydım." Şaban "Ben köylüyüm," dedi. Tacettin ile Sami sadece dinledi. Çamların altını ve reçine kokularını akşamın deminde bırakıp Kahveler Önü'ne döndük. Bu dünyada bizden daha kral arkadaş yoktu. Sarhoş olan ya kavga eder yada sabaha kadar nara atardı. Biz gece yarısına kadar devrim yapıp evlerimize dağıldık. Bizim arkadaşlıktan ve şaraptan başka hiçbir şeyimiz yoktu. Yokluğun böylesine güzel olabileceğinin farkında bile değildik. Çok değil geçen ay bir gece saat on bire yaklaşırken evdeki muhabbet kuşunun tırnaklarının uzadığını gördü. Eline bir tırnak çakısı aldı. Kuşun tırnaklarından birkaç tanesini kısaltıverdi. Derken ötekileri de… Hayvanı kafesine geri koydu. Saatler gece yarısına yaklaşırken kuşun tırnaklarından bir kaçının kanadığı fark etti. Hemen bilgisayarını açtı. İnternete baktı. Kısa kesilen tırnaklar sürekli kanayıp hayvanın ölümüne neden olabilir diyordu. İnternette veteriner adresleri aradı. Telefon birer birer aramaya başladı. Aradığı altıncı telefon kendisine yanıt verince çocuk gibi sevindi. Arabasına atladığı gibi veterinerin verdiği adresin yolunu tuttu. Gecenin en münasebetsiz saatinde muhabbet kuşunun peşinden koşan o adam şimdi elli yaşında ve o gece fıstık çamı altında şarap içen gençlerden biriydi. Bir diğeri elli yaşına hiç gelmedi. Önceleri sadece hastaymış dediler. Sonra da o malum hastalık dediler. Hep yalan olsun, yanlış anlamış olmayı diledim. Hastalığına hiç inanasım gelmedi. O elli yaşına gelemedi. Kırk altı yaşında üstelik bile bile ve günü gelsin diye bekleyerek çekip gitti. Arkasında ilkokula giden iki çocuk ve gözü yaşlı bir kadın bıraktı. O gençlerden biri hala fırsat buldukça şarap içiyor ve o kaygısız gençlik yıllarını özlüyor. Çocuklarını çok seviyor ama eşinin sürekli kendini aldatabileceğinden kuşkulanıyor. Çünkü o kadınları çok iyi tanıyor. Uçanı kaçanı hiç affetmiyor. Ayağına gelen fırsatları kaçırmamakla övünüyor. Pahallı arabası ve güzel bir evi var. Karısından öcü gibi korkuyor. Artık hiç devrim yapmıyor. İnşaat malzemeleri satan kocaman bir dükkânı var. Çeşme akarken kazanını dolduracaksın felsefesine sımsıkı sarılarak yaşıyor. Ve ona göre şu andaki hükümet bütün vanaları açmış, çeşmeleri şakır şakır akıtıyor. Dördüncü kişiyi anlatmaya hiç gerek yok. O hala biraz melankolik ve geçmişte, biraz geçmişte yaşamayı sürdürüyor. Sadece şarabının olduğu o eski akşamları özlüyor. Hala eski arkadaşlarıyla karşılaştığında devrim yapmayı sürdürüyor. Ülkesindeki insanların acılarına, yoksulluğunu ve çaresizliğine dertlendiği yetmiyormuş gibi üç gündür kavanozun dibinde hasta yatan balık için üzülüyor. Hayvanları sevmeyen insanları da sevmez diyenlere kızıyor. Çünkü hayvanları sevip insanları sevmeyenleri tanıyor. Bu hallerine kendi de gülüyor. Onun da iki çocuğu var. Biri kız ötekisi oğlan. Sadece arkadaşları ve şarabının olduğu eski günleri özlüyor. Seyfullah
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © seyfullah ÇALIŞKAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |