"...Ve hepimiz az ya da çok rüyacı değil miyiz!" -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Telefon etdim dişciye. “Dokdur bey, size geldiğimde bundan daha iyiydim.” dedim. “Geçer geçer.” dedi. Demesi golay. Ağrıyan, dokdurun dişi değil, benim dişim. Çenemi sanki matgapla oydula sevgili günlüğüm. Zonk zonk zonk! Ağrı kesici yut bakalım, ıccak tatbik yap bakalım, kekik suyuyla gargara et bakalım, soğuk tatbik yap bakalım.Yok ! Bi gımıcık azalmıyo ağrı. Ben böyle inatçı ağrı görmedim. Ağrıdan yerimde duramadım. Döndüm durdum odanın içinde. Sanki çocuk doğuracam. En sonunda hastaneye gitdim, novaljin yapdırdım. Bekle ki ağrı geçsin. Ne gezer! Bırak azalmayı, durdukça artıyo, benzin fiyatı gibi. Aycık aycık artıyo da, sonunda gatlanamaz hale geliyo. Hadi benzini almayı verirsin fiyatı arttı diye; ama ağrın arttı diye dişini söküp atacak halin yok ki. Velhasıl beş altı gün nerde gezdiğimi bilemedim. Ayyyhh! Şinci anlatırken bile içime fenalık geliyo. Sokakda yüzümü buruşturduğumu kim gördüyse sordu, “Hasda mısınız ?” diye. Sordula da cuvabımı kimse dinlemedi. Sanki alt gomisyondan ganun geçiriyorla. Daha ben “ Dişim ağrıyo.” der demez , onlar başladıla kendi diş maceralarını anlatmaya. Yok efendim birinin dişi bi gece bi ağrımış bi ağrımış, kekik suyuyla gargara yapmışmış da avurtları börtmüşmüş. Bi başkası da, ağrıya dayanamayıp dişini çekdirip atmışmış. Ötekisi, günah olduğunu bile bile rakıyı pamuğa damlatıp ağrıyan dişine koymuşmuş. Berikisi dersen; galenfiri çürük dişin govuğuna goymuşmuş da, ağrı iyice azmışmış. Hiç beni dinleyen olmadı. Kime derdimi anlatacak olduysam, kendi derdini anlatmaya başladı. Hasdaneden gelirken, elalemin derdini dinlemekden sinirle depeme çıkdı. Ağrım geldi yüreğimin orta göbeğine oturdu. Ihhh! Her adım atışımda beynim zonk zonk ediyo. Ağrının bi ucu dişimde, öteki ucu gaşımın üsdünde. Eve bi an evvel varmak için can atıyom. Derken, bi tanıdığa rastladım. Hemen selâm verip geçecektim ki, “Hasda mısınız Hocam?” diye sordu. Daha “Dişim ağ…..” dedim demedim, başladı anlatmaya. Bir gün bunun dişi bi ağrımış bi ağrımış, kerpetenle diş çektirmiş morfinsiz. Oluk gibi kan akmışmış. Kırk yıl önce falanmış. O zaman köydeymiş, dişçiyi nerden bulsunmuş. O gece sabaha kadar sancıdan uyumamışmış. İyi olmuş diyecem nerdeyse. Benim canım burnumda, o kendi derdini anlatıyo. Şunu anladım ki sevgili günlüğüm; kimsenin derdi kimsenin umurunda değil.”Benim derdim inekle dana, kadının derdi sürmeyle kına.” hesabı. Artık kimseye derdini, bi sıkıntını anlatamıyosun. Seni dinleyen yok. Daha sen ağzını açar açmaz lâfı ağzından alıyorla. Bırakın da bi derdimizi anlatalım di mi? Ihhhh! Evimle hastanenin arası, bitmek bilmedi. “Karıncaya tükürük, göl gelirmiş.” ya ; sancılı günümde evim bana çok uzak geldi. Sanki beynimde şimşekle çakıyo…..Neyse, geldim eve. Buz galıbını aldım elime, dişime goymak için. Oyalanayım diye açdım televizyonu. Bi de bakdım Galatasaray’ın maçı va. Ama bugün Galatasaray’ı düşünecek hal mi va bende? “Aman” dedim. “Yenilirse yenilsin.” Buz galıbını yanağıma basdırdım, uzandım ganepeye. Ağlayacam ama, kime ağlayım? Kimse yok ki evde. Bu gadar sıkıntının arasında gözüm ikide bir televizyona gidiyo. Maç 0 – 0…. Dakikala ilerliyo, ağrım geçmiyo; dakikala geçiyo Galatasaray gol atamıyo: 0-0…Dişimin ağrısı durdukça çoğalıyo, durdukça çoğalıyo doğalgaz fiyatı gibi. Bizim futbolcuların dersen, beceriksizlikleri üstünde. Rakip galeye gidip gidip, topu dışarı sıpıtıyolla. “Gözelce vursanıza laynnn!” diye bir ses oldu. Hatta bi de “eş.k oğlu eş.kler” de dedi galiba. Allahallah ! Benden başka kimse yok evde. Kimden çıktı bu ses diyom. Meğer ben demişim. Duyduğum ses, benim sesimmiş. O ağrının arasında ne zaman dedim, o sesi nasıl çıkardım, anlayamadım sevgili günlüğüm. İnsan kendi konuşduğunu bilmez mi? Ağrıdan beynim oyulacak gibi olunca, bağırdığımı bile fark edemedim. Futbolculara, sokak jargonuyla bağırdığım için, beni ayıplama sevgili günlüğüm. Diş ağrısı bu gadar şaşırtdı beni. ”İnsan şaşırınca, eşine hala dermiş.” sevgili günlüğüm. Beni mazur gör. Bugün eften püften şeylerle doldurdum sayfayı. Aslında yazacak çok şey vardı. “Biber gazının yan etkisi yok.” diyen İçişleri Bakanına bi çift lâfım olacaktı. Onu da haftaya yazarım. Günler çuvala girmedi ya. Ömrümüz varsa tabi. Diş ağrısından ölmediğime göre, demek çilem daha dolmadı sevgili günlüğüm. Ihhh! Öpüyom gözlerinden.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |