Gene gel gel gel. / Ne olursan ol. / ... / Umutsuzluk kapısı değil bu kapı. / Nasılsan öyle gel. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Hayır, yakınmak için söylemiyorum. Aksine, biz Başbakan’ı kırmak, devleti karşımıza almak bahasına bırakın üç çocuğu, ikinciyi bile göze alamazken; tam dört tane çocuk yetiştirmişti babam. İşe gider, 8 saat çalışır gelirdi. O zamanlar, çalışma yasaları uygulanır, yasada belirtildiği gibi haftada 45 saat çalışırdı insanlar. Eğer daha fazla çalışırlarsa, yasada belirtildiği oranda mesailerini alırlardı. Şimdiki gibi çalışma yasalarını ihlal ederek; 55-60 saat çalışmayı normal çalışma saati kabul etmek gibi bir alışkanlık yoktu. Ne kadar safça, ne kadar çocukça bir düşünce; ben o zamanlar, teknoloji ilerledikçe insanların köleleşerek daha çok çalışacağını değil, daha az çalışarak, çok daha rahat bir hayat süreceklerini zannederdim… Günümüzde üniversite mezunlarının bile iş bulmakta ne kadar zorlandığını düşünecek olursak, ilkokulu bile bitiremeyip yarım bırakmış olan babamın, ne kadar şanslı olduğu da anlaşılır. Fakat nasıl ki ben gelişen teknolojinin insanları rahata erdireceği yanılgısı içerisindeysem, babam da okul okumuş, eğitim görmüş insanların rahata ereceği yanılgısı içerisindeydi. Nitekim bu yanılgı babamın birikimlerini, benim ise yıllarımı heba etmeme sebep olacaktı. Sigortasız işçi çalıştırmak bu kadar yaygın değildi o zamanlar. Emeklilik yaşı, ortalama insan ömrüyle aynı seviyede de değildi. Üstelik insanlar iki yılda bir, hatta senede iki kere iş değiştirmek durumunda da kalmıyorlardı. Çalışma hayatına başladığı fabrikadan emekli oldu babam. Fakat bu anıyı da anlatmazsam bir şeyler yarım kalacaktır. Bir gün babamı çok kızdırmışlardı. Arkadaşlarıyla beraber gelecekte emekli olacakları o fabrikanın girişine bir çadır kurmuşlar, grev yapmışlardı. Çadırın önünde, üzerinde ‘grev gözcüsü’ yazan bir önlükle duran babamın siyah beyaz fotoğrafına bakıp, onunla nasıl gurur duyduğumu hala hatırlarım. Belki de babamın yukarıda anlattıklarımı yapabilmesinin altındaki gerçek, gerektiğinde onların bu mücadeleyi de verebilmiş olmasında gizliydi. *** Önceki kuşakların mücadeleyle elde ettikleri kazanımların, koşulsuz biat kültürüyle teker teker kaybedildiği bir süreçten geçiyoruz. Bu sürecin acılarını gerçek anlamda yaşayacak olanlar ise gençler ve onların ardından gelecek yeni nesiller olacak. Eskiden bekara ev verilmeyen bu ülkede, geçinemeyip zam ister diye evli olanlara iş bile verilmiyor artık. Ancak bekarlık bile bir süre sonra çare olmaktan çıkıyor. Bir çok işyeri genç ve dinamik eleman çalıştırmak istemekte, 30 yaşın üstündekiler de kolay kolay iş bulamamakta. Kaldı ki şansları yardım edip iş bulabilseler bile, sefalet ücretlerine razı olmak, yasalardan kaynaklanan bir çok haklarının ihlal edilmesine sessiz kalmak gerekiyor. Bir süre önce Türkiye İstatistik Kurumu’nun resmi verilerine dayanarak hazırlanmış bir rapor okumuştum. Ülkemizde zaten bozuk olan gelir dağılımı daha da bozulmuş, uçurum daha da derinleşmiş, halkın yarısından fazlası et, tavuk, balık içeren yemekler yiyemiyor, yeni giysi alamıyormuş. Fakat diğer yandan, önceki genel seçime göre iktidarın oylarını koruduğu, hatta daha da yükselttiği söyleniyor. Düşünüyorum da; babam hayatta olsa, her halde çok daha fazla kızardı. *** Yazdıklarımdan babamın sinirli bir adam olduğu sonucunun çıkartılmasını istemem. Aksine, uysal ve iyi bir insandı, herkes tarafından da sevilirdi. Onuruyla yaşayıp, eceliyle öldü babam… Ancak gençlerin umudunu iyice kırmak pahasına da olsa şunu belirtmeliyim ki; artık bu ülkede eceliyle ölmek bile kolay değil. Çünkü insan onurunu örseleyen bu süreçte, her gün kahrından ölüyor insan…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mustafa Yener, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |