İste, sana verilecektir; Ara, bulacaksındır; Çal ve kapı sana açılacaktır -İncil |
|
||||||||||
|
Deli Serpil diye yanıt aldım. Ona buna ver on kuruş diye asılır, on kuruştan başka da para tanımaz. Topladığı on kuruşları biriktirir, kendisine çeşit çeşit giysiler alır, yer içer, gezer tozar diye tanıtmıştı bana Deli Serpil’i. Doğrusu bu kız çok şaşırttı beni. Zira İzmir’de buna oldukça çok benzeyen bir kız var. O da bunun gibi zihinsel özürlü. Ha o mu? O bunun teyzesinin kızı. İkisini yan yana koy, biribirinden ayıramazsın onları. O İzmir de gördüğünü alıp götürürler ama, bunu kimse götüremez. Bu ırzına namusuna düşkündür. Bir gün bana da geldi. Ver ulan on kuruş dedi. İkiletmeden verdim on kuruşu. Parayı cebine koyarken sordu? Beka mısın sen ulan “bekar mısın” Ne o gözüne mi kestirdin yoksa Astir ulan, benim yavuklum yok mu sanıyon sen dedi ve gülerek uzaklaştı. Serpil her gelişinde on kuruşu esirgemediğimi görünce, dükkanıma sık sık gelmeye başladı. Durumu gören komşularımdan biri Ne o yahu, çok mu seviyorsun Serpil ‘i. Her gelişinde ona para veriyorsun dediğinde Elbette veririm. O benim yavuklum. Bu yanıtım Deli Serpil ‘in çok hoşuna gitmişti. Nerede görse yanıma sokulur, bir dirsek vurur, candan bir gülümsemeyle Hadi ver bakalım yavukluna on kuruş derdi. Vermekte nazlanır gibi yapardım. Koluma girer Hadi kırma yavuklunu, ver şu on kuruşu da gidem derdi. *** Aradan yıllar geçti. Yıllar önce ayrıldığım kente eşimin tayini nedeniyle tekrar yerleştim. Bir gün eşimle kol kola yürürken bir dirsek ve omuz darbesiyle sarsıldım. Neredeyse eşim ile birlikte yere yıkılacaktık. Kim bu ayı diye hışımla çarpana baktığımda, çarpanın eski yavuklum Deli Serpil olduğunu gördüm. Oldukça şişmiş, bir bidondan farksız hale gelmiş. Hani ulan sen benim yavuklumdun, bu yanındaki ne diye sordu gülerek. Eşimde bet beniz atmıştı. Eyvah demiş kendi kendine. Bekarlığında düşüp kalktıklarından biri her halde. Vay başımıza gelenlere dercesine şaşkın şaşkın bakmakta. Ben se oldukça sakın Bu benim karım, sen de benim yavuklumsun dedim gülerek. Öyleyse ver bir yirmibeş kuruş te kendime şalvar alayım. Hemen elimi cebime attım. Bir lira çıkarıp uzattım. Bu olmaz dedi yirmibeş kuruş verecen. Eşime döndüm, Bu deli para hesabından anlamaz. Varsa yirmibeş kuruş ver dedim. Eşim çantasından çıkarıp verdi. Serpil parayı aldı ve gülerek uzaklaştı. Ne zaman yolum o kente düşse, Serpil beni gördüğünde koşarak yanıma gelir, dirseğiyle vurarak, enflasyona uydurduğu birimle yavuklu harçlığını ister. Özcan NEVRES
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |