Bir kimse, neden oltasını, içinde tek bir balık olmadığını bildiği bir göle sarkıtır? -Adalet Ağaoğlu |
|
||||||||||
|
Dedem elime bir kağıt sıkıştırdı. Ankara’ya varınca bu adresi ara. Teyzemin oğlu Muhtar Hanyalı buranın baş mütercimi. O sana askerliğin boyunca her türlü yardımı yapacaktır. Dedene teşekkür ederek kağıdı cüzdanımın arasına koydum. Ankara’ya vardığımda ilk eşim dedemin verdiği adrese gitmek oldu. Muhtar Hanyalı’yı sordum. O emekli oldu dediler. Tam geri dönüyordum biri arkamdan bağırdı. Dur gitme. Onun yerine bakan Mahmut bey size Muhtar beyin adresini verir dedi. Geri döndüm. Mahmut beyin yanına götürüldüm. İri yarı güleç yüzlü babacan tavırlı bir adam. Niye arıyorsun bizim Muhtar’ı? Diye sordu. Dedemin teyzesinin oğlu. Görmem gerekiyor dedim. Krittikos ise diye sordu? (Girit’li misin) Ne Krittikos ime ( Evet Girit’liyim) Elen ika kserzis? (Rumca biliyor musun?) Kserzo ma em boro na miliso (Biliyorum ama konuşmasını beceremiyorum) Sen hem Muhtarın yeğeni hem Rumca bilmiyorsun ha. Muhtar amcan on dil biliyor be. Amcanı örnek al dil öğren dil. Her dil bir adam demektir unutma dedi ve Muhtar Hanyalı’nın adresini yazdığı kağıda Ulus’tan gidecek şekilde krokisini de çizdi. Evi çok kolay buldum. Kapıyı eşi açtı. Eşiyle karşılaşmak çok heyecanlandırdı beni. İçeri buyur etti. Belki de beni müzik öğrenimi için baş vuran biri zannetmişti. Ne amaçla geldiğimi sorduğunda eşinin teyzesinin oğlunun torunu olduğumu söyledim. Şaşırma sırası ona gelmişti. Zira eşinin annesi başta olmak üzere bir Rum ile evlendiği için tüm akrabaları tarafından dışlanmışlardı. İstanbul’da annesi, teyzesi ve kardeşi Reşat Hanyalı ile konuşurken konu Muhtar Hanyalı olduğunda annesi büyük tepki göstermişti. O kadınla evli kaldığı sürece benim Muhtar adında bir oğlum yok demişti. Hanyalı zadeler diye anılan bu aile Girit’ten kovulmanın sonucu çok acı günler yaşamışlardı. Bu nedenle oğlunun bir Rum kızıyla evlenmesini içine sindiremiyordu. Sülalenin tümü onları dışlasa da karşımdaki benim yengemdi. Yengem çay hazırlarken kapı zili çaldı. Yengem kapıyı açtı. İçeri 1.70 boylarında oldukça zayıf bir adam girdi. İlk anda onun Muhtar Hanyalı olabileceği aklımın kenarından bile geçmemişti. Zira kardeşi oldukça tombul biriydi. Teyzesi ve annesi de ondan aşağı kalmazlardı. Bu nedenle onu Reşat amcam gibi tombul biri olarak düşünüyordum. Yengem, Bak içeride kim var dedi. Kim var? Yine öğrenci mi var? Hayır, Menemen’deki teyzenin oğlu Mehmet’in torunu var. Habere çok sevinmişti Hemen yanıma geldi. Ayağa kalktım. Boynuma sarıldı. Yavrum benim, evladım benim diyerek defalarca yanaklarımdan öptü. Yengem çay tepsisini sehpaya koyduktan sonra gelip yanıma oturdu. Bir hayli bozuk Türkçe’siyle, Bak Muhtar, görüyorsun ne kadar yakisikli senin yeğen. Tıpkı senin gibi. Senin gençliğine çok benziyor? Kandır çeker dedi. Menemen’deki akrabalarıyla ilgili çok şeyler sordu. Bu ara odanın içinde ilgimi çeken şeyler gördüm. Odanın iki köşesinde iki asa vardı. Onları sordum. Sağdaki Türkiye Riyaseti Cumhur Bandosu Şefliğinin asası. Diğeri de Afganistan Kraliyet Bandosu Şefliği asası diye yanıtladı. 1936 yılında Riyaseti Cumhur Bandosu şefiyken Atatürk’ün emriyle Afganistan Milli Marşını bestelemek, Kraliyet Bandosunu kurmak ve bando öğretmeni yetiştirmek üzere görevlendirildim. Dokuz yıl kaldım Afganistan’da İşte bu asalar o görevlerimin hatırası. Sehpa üzerinde duran Taç Mahal maketini sordum. Bu maket orijinalinin minyatürü. Tamamı fildişinden imal edilmiştir dedi. Kalkıp vitrinli dolabı açtı. İçinden bir kolye ile bir de satranç tahtası aldı ve yanıma oturdu. Kolyeyi uzattı. Ne görüyorsun? Yedi tane fil. Başka? O kadar. Elime bir büyüteç sıkıştırdı. Bir de bununla bak dedi. Yedi filin en gerisinde olanı pirinç tanesinden küçüktü. Büyüteçle baktığımda her filin üzerine yedi fil resmi çizilmişti. O en küçük filin üzerine bile. Satranç tahtasını önüme koydu. Bak dedi: Bunlar sedef kakma. Bak bakalım ek yerlerini görebilecek misin? Büyüteçle tahtayı didik didik inceledim. Tek bir ek yeri bulamadım. Afganistan’dan getirdiği bir çok şey gösterdi. Hepsi de oldukça mükemmel el sanatları eseriydi. O günkü Afganistan’ı zengin bir ülke olarak tanımlamıştı. Ankara’da kaldığım sekiz ay içerisinde evci çıkıyordum. Evlerinde geçirdiğim hafta sonlarında çok şeyler anlatmıştı bana. Bir ara, on dili anadili gibi konuşup yazmayı nasıl öğrendiğini sordum. Çok kolay, Latince’yi öğren gerisi kendiliğinden gelir dedi. O sadece dünya dillerinde uzman değildi. Telli, vurmalı, tuşlu ve üflemeli hemen hemen tüm müzik aletlerini çalmakta da ustaydı. Bu yüzden müzik dünyasında Bestekar Piyanist olarak tanınıyordu Bir de bu günkü Afganistan’a bakın. Krallarını ülkeden kovarak güya özgürlüğü seçmişlerdi. Hangi özgürlüğü? Fanatizmi, gericiliği ve çağ dışılığı. Kraliyet döneminde kralın çağdaşlaşmak için sarf ettiği yoğun çabaların tümü boşa gitti. Kraliyet döneminde ordu Türk subaylar tarafından eğitiliyordu. Bulunduğum birlikte muhabere eğitimi almaya gelmiş olan bir Afgan yüzbaşıyla kısa bir süre arkadaşlığımız oldu. Tüm Afgan’ların Atatürk hayranı olduklarını ve her birinin koyu bir Atatürkçü olduklarını anlatmıştı. O çağdaşlaşma yolundaki güzel ülkenin bu günkü acınacak haline bakın. İçler acısı değil mi. Ne o güzelim el sanatlarından eser kalmış, ne de Atatürk sevgisi. Talibanlar elinde giderek çağdaşlıktan uzaklaşmış ve olabildiğince fakirleşmiş bir ülke. Afganistan olayı Atatürk düşmanlarına ders olsun. Özcan NEVRES 17/09/2001
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |