Şiir, duyguların dilidir. -W. Winter |
|
||||||||||
|
Güneş'in kendine has görevi ile insan yaşamındaki rolü arsındaki ilşkiler, mutlak denilecek derecede ilişkilidir. Öyle ki, Kainat'ın özünde var olan kontrollü ve iradeli hareket metodu, Güneş'inde geçilmez kurallarını oluşturur. Güneş'in önemi, geçmiş medeniyetler tarafından en az bu gün kadar bilinmiyor değildi. Belki bundan ötürü varlık üstü bir olguyla orantılanıp tapınma aşamasına kadar yüceltildi. Güneş hakkında mutlak doyurucu bilgiye ulaşılmamış olsakta, Güneş'in bir sistem olduğu ve dünya denilen yaşadığımız gezegenin, Güneş sistemi içinde, Güneş'in bir uydusu olduğu bilimsel olarak ispat ve kabul edilmiş. Canlılar için gerekli olan yegane enerji kaynağı olan Güneş, karanlığı giderici ve kendi ışınları ile dünyayı ve içindekileri aydınlatan ışık kaynağı oluşu diğer bir özelliğidir. Güneş, ilk etapta yükseldiği ufukta çevresini aydınlatır ve ısıtır, yükseldikce ısı ve aydınlatma oranı da yükselir. Batı'da yüzyıllardır güncelliğini koruyan Shakespear(şekspir)'in Romeo ve Jüliet'i dahi odan ilhamını alır. Romeo'ya göre Juliet doğudan yükselen Güneş'tir! Bugün uzakdoğuda hala Güneş'e olan derin saygıdan ötürü, doğuşu ve batışı esnasında dini ritueller, ayinler yapılır. Kış mevsimlerinde etkisi, yörüngedeki konumundan dolayı nispeten düşünce canlılarda uyuşukluk ve gevşeme başlar. Bazı canlılar bu nedenle kış uykusuna yatarlar. İlkbahar ve Yaz mevsimlerinde Güneş'in etkisinin artması ile hayat yeniden doruklara tırmanır. Bilim adamlarınca yapılan değerlendirmeler sonucunda, olası teoride Güneş'siz bir dünyanın kendisini ısıtmak için bünyesindeki enerji kaynaklarının toplamı, tek rakamlı sayılarla ifade edilecek günlerde ve donma tehlikesi derecesinde bir ısıya dayalı yaşamın olabileceğini ortaya koymaları, Güneş'e olan bağlılığımızın hayati önemini ne kadarda ortaya koyuyor. Güneş'in öyle bir gizemi varki, müneccimler dahi kendilerine eksen olarak Güneş'i belirler, dahası buçların Doğu'dan yükseldiğini kabul ederler. Güneş'in kendisine has yasası, varlıklar arasında hiç bir ayırım yapmadan, hepsini kapsayıcı, rahmetiyle aydınlatıp, yaşam için gerekli enerjiyi sunar. Doğu'dan Batı'ya doğru, kendi yörüngesinde üstlendiği bu muazzam misyonu ve sunduğu hayat iksiri enerjisi ile kimi zaman öyle utanç sahnelerine şahit olur ki, onu tasavvur etmeye dahi utanır, istemeyerek olsada şahitlik eder. Tahran'la Kudüs, Mekke ile Medine arasında bir ayırım yapmayı kesinlikle onuruna ve yaratılış hilkatına sığdırmayan Güneş, Londra, Paris ve New york'u dahi ihmal etmez! Ancak, kişioğlu iradesi ile bu kanunlara karşı koyma ya da ona teslim olmak gibi iki zıt iradeyi barındıran bir varlık. Bunun en açık örneği, İbrahim (a.s) ile Nemrut arsındaki münazarada kendisini delillerle açıklar. Can/Ruh'tan sonra hayat için yegane enerji kaynağı olan Güneş, dünyanın kendisiden koptuğu ana parça teorisinide güder. Kutsal ayetlerde önemine değinilen Güneş'in, rivayetlerde Bat'ıdan doğup, Doğu'dan battığı an, evrende var olan hayatın son bulacağıdır! Bazı canlılarda var ki, Güneş'e tahammül edemezler. Bu tür canlılar kuytu ve ıssız, nemli yerleri kendilerine yaşam alanı seçerler, karanlıklar onların yaşamının zirvesidir, bu durumda avlanmak için can atarlar. Yarasalar bu türden ve doğuştan kördürler. Evrenin her köşesinde bulunurlar, çok çeşitlilik arzederler, bazı türleri vampirdir ve kan içici özellikleri vardır. Maddi tecessümün ötesinde var olan manevi Güneş ise, İlahi öğretilerde son elçi olarak belirtilir. Ruh'un ihtiyacı olan enerjinin asıl kaynağı olan bu Güneş, hayatın madde ve mana boyutunun ehli olan İrfan Ariflerinin tanımı ve ilgi alanına girer. Ariflerin piri olan İmam Humeyni'nin yükselttiği İslam inkılabının Güneşi de, kendisine has özellik ve görüngesi ile devrini tamamlamak, yerini zamanın Adalet Güneş(a.f)'ine bırakmaya hazırlanırken, 30 yıllık çile de onun içindir. Ki, O ne güzel Mevla'dır! Güneş hakkında söylenecek çok söz, yazılacak nice sayfalar olmalı, ancak güzel anlatımlardan bir de, Adalet Güneş'inin doğacağı o güne olan özlemdir. Ne varki, İlahi yasaların değişmezliği, kişioğlunun iredesinin önünde, onu kendisine ''Festegim kema umirte'' emri ile teslimiyete boyun eğdirir. Muhammed CAN
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Muhammed CAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |