Sevmek bir başkasının yaşamını yaşamaktır. -Balzac |
|
||||||||||
|
“CHP Kur’an-ı bile yasakladı.” Özellikle internet üzerinde CHP’yi din düşmanı olmakla suçlayan, halka dinini unutturmak için yaptıklarını anlatan yazılardan, bunların hemen altında da CHP ve İsmet İnönü’ye hakaret ve küfür yağdıran yorumlardan geçilmiyor. Hadi CHP’liler cevap versenize, neden susuyorsunuz..? Ne CHP’den resmi düzeyde bir açıklama, ne medyada tatmin edici bir yazı, ne bir blog, yorum vs gibi bireysel düzeyde mantıklı bir cevaba rastlayamıyorum. *** Aslında verilen tarihler ve söylemlere bakacak olursak sadece İnönü değil, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran zihniyet sorgulanıp suçlanmakta. Ancak ne hikmetse Atatürk ismi fazla ön plana çıkartılmıyor. Buradan açıkça ifade edelim ki; Atatürk’ü bu suçlamaların dışında bırakmak bile bir riyakarlık göstergesidir. Eğer ortada iddia edildiği kadar kötü bir eylem var ise, o eylemin baş suçlusu da BAŞ KUMANDAN’dır. Dolayısı ile cevap vermek sadece CHP’ye değil, tüm Kemalist’lere, hatta Türkiye Cumhuriyeti’nin bütünlüğünü savunan herkese düşer. Hey Türkiye’nin aydınlık insanları; hadi cevap versenize, neden susuyorsunuz..? *** Yaşanan sessizlik gösteriyor ki; Türkiye’de akıl ölmüştür artık. Boş bir sloganın peşinden milyonları sürükleyebilmek, cehalet ve yalanın üzerinde saltanatlar yükseltebilmek mümkündür. Organize edilmiş cehalet karşısında, özgür düşüncenin zincire vurularak susturulma süreci tamamlanmıştır. Oysa tarih, içinden bir tek olayın cımbızla seçilmesi suretiyle tartışılamaz. O olayın gerçekleşmesine sebep olan nedenlerle ve sonuçlarıyla beraber değerlendirilmelidir. Tarihi sebep-sonuç ilişkisiyle beraber incelemezseniz, sadece CHP’nin ve hatta Atatürk’ün bu milletin dinine saldırdığına dair sonuçlar değil, istediğiniz her sonucu çıkarabilirsiniz. *** Osmanlı İmparatorluğu, çeşitli din, dil ve kültürlere sahip milletlerden oluşan ve ‘Osmanlılık’ denilen bir kavramın çimento görevi gördüğü bir yapı üzerine oturuyordu. Fransız Devrimi ile beraber esmeye başlayan milliyetçilik rüzgarları, o çimentoyu paramparça ediyor, İmparatorluğu oluşturan milletler en kritik zamanlarda otoriteye karşı ayaklanarak, Osmanlı’yı arkadan vuruyordu. Osmanlı’yı dev bir imparatorluk yapan koşullar değişirken, Osmanlı bu değişime ayak uyduramadığı gibi tedbirde alamamış, doğal olarak yıkılmıştı. Onun artıklarından ise yeni bir ulus devlet, yani Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu. Evet TC kurulmuştu ama, Osmanlıdan devraldığı miras bir ulus devletin yaşayabilmesi için gerekli olan şartları taşımıyordu. Bir milleti ancak, din birliği, dil birliği, kültür birliği gibi bazı maddi ve manevi unsurlar bir arada tutabilirdi. Kurulan cumhuriyetin sağlam temeller üzerine oturtulabilmesi, bu unsurların en kısa zamanda üretilmesiyle mümkündü. *** CHP’nin Kur’an-ı Kerim’i yasakladığını iddia etmek, tarih bilincinden bihaber olmak demektir. Kurucu gücün böyle bir şey yapması, ulus devletin yaşayabilmesi için gerekli olan unsurlardan birisini kendi elleriyle yok etmesi olacaktır. Bırakın Kur’an-ı yasaklamayı, bu gün Türk halkının %99’unun Müslüman olduğuyla övünülebiliyorsa; Cumhuriyet’in diğer dinleri, antidemokratik yöntemlerle asimile etmesi sayesindedir. İddiaların tam aksine; Cumhuriyet’in kurucuları, Müslümanlık lehine diğer inançlar üzerinde katı bir asimilasyon uygulayarak, ‘din birliği’ni sağlama yoluna gitmişlerdir. Halkın dinine saldıran bir zihniyetten söz edenler, o zihniyetin 1926 yılında Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’a Kur’an-ı Kerim Tefsiri yazdırmasının sebebini de açıklayabilmek zorundadırlar. Evet, ortada bir yasak vardır. Fakat yasaklanan Kur’an-ı Kerim değil, Arapça’dır. Ezan’ın Türkçe okunmasının da, Kur’an-ı Kerim’in tefsirinin yapılmasının da, yasakların da gerçek nedeni; milletin oluşturan asli unsurlarından birisi olan ‘dil birliği’ni temin edebilmek içindir. “Demokrat Parti bu yasakları kaldırdı da, ülke parçalandı mı” diye soracak aklı evveller çıkabilir. Demokrat Parti bu yasakları kaldırırken, Cumhuriyet’in kurucuları ağır bedeller ödeyerek ülkede dil ve din birliğini sağlamış bulunuyordu. Onlar bu bedelleri ödememiş olsalardı, ülke belki de Demokrat Parti iktidarını görecek kadar bile bir arada kalamayabilirdi. *** Yukarıda, Fransız devrimiyle beraber ortaya çıkan milliyetçilik rüzgarlarının, imparatorluğu bir arada tutan; ‘Osmanlılık’ denilen çimentoyu, nasıl da parça parça ettiğini söz konusu etmiştik. Bu gün ülke bir kez daha, benzer bir tehlike altında bulunuyor. Tarih bilincinden uzak bir önyargıyla üzerinde tepinilmekte olan zemin ‘ulus devlet’i bir arada tutan çimentoyu da artık parçalamak üzere. Mustafa Yener
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mustafa Yener, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |