Sevmek bir başkasının yaşamını yaşamaktır. -Balzac |
|
||||||||||
|
Bizi yöneten siyasilerin vatandaşı ciddiye almamaları, ikide bir sen kim oluyorsun şeklindeki çıkışları, bizi hiçbir şeye lâyık görmemeleri; kendileri bolluk içinde yaşarken vatandaştan neredeyse hava ve su ile idare etmelerini istemeleri, insanın midesini bulandırıyor, sinirlerini bozuyor. Bakan Faruk Çelik’in “Sekiz yüz lira iyi para.” demesi, kendisinin, vatandaşın hayati ihtiyaçlarını nasıl yok saydığının bir göstergesi. Yazıklar olsun! Hadi ayda sekiz yüz lirayla yarı aç yarı tok geçindik diyelim. Bir başımıza değiliz ki. Üstüne üstlük başbakanın istediği gibi bir de üç çocuk yapacağız. Ailemizi bu parayla geçindireceğiz. Bırakın bu parayla üç çocuğa bakmayı; bırakın ahırınızdaki üç ineği, koyunu, keçiyi beslemeyi; kümesteki üç tavuğa bile para ayıramayız. Çünkü 800T.L. bize yetmez ve tavuklarımıza bir avuç bile yem alamayız. Ama, bakana göre sekiz yüz lira iyi para. Çünkü, tok insan aç insanın halinden anlamaz. Senin ölün, bir başkasına uyuyor gibi gelir. Ayrıca bakan bizi aşağı tabaka olarak görüyor. Aşağı tabakanın ne ihtiyacı olabilir ki? Bakan bizi şöyle bir çerçeve içinde görüyor olmalı: Vatandaş dediğin, çocuk doğurmayacak. Başbakanın bu konuda fırça atmasını içine sindirecek. Kuru ekmekle karnını doyurup, açlıktan ölmediğine şükredecek. Elektrik kullanmayacak, mumla idare edecek. Zaten elektriği bulan kişi ecnebi. İktidar yanlıları, ecnebilere benzememek gerektiğini her fırsatta söylüyorlar. Çamaşır makinesi, bulaşık makinesi de kullanmak yok. Bunlar da gâvur icadı. Ecdadımız çamaşır makinesi mi kullandı? Osmanlı döneminde bulaşık makinesi mi vardı? Sen kim oluyorsun da, makine kullanacaksın. Ellerin armut toplamıyor ya. Yıka elinde çamaşırını, bulaşığını. Bir kıyafeti yıllarca giy. Giysinin üzerinde ne kadar yama olursa, o kadar sevap. Çünkü, dinimizde israf haramdır. Telefon kullanmak, sizin için lüks; bizim için zorunluluk. Zamanında atalarımız dumanla haberleşiyorlardı. İşte siz, böyle bir neslin çocuklarısınız. Tv izlemek de haddiniz değil. Zaten, tv dizileri ahlâk bozuyor. Ekmek satın almak size mi kalmış? Ekmeğini kendin pişir. Unun mu yok? Bir partiye üye olduğunda bedava unun gelir. Hem de malum partiye otomatikman üye yapılırsın. Tatile gitmeyi düşünmen bile saçmalık. Tatile, sizi yönetenler gider, yüksek tabaka gider. Nal çakılan at’a özenip, ayağını nalbanta uzatan kurbağanın durumuna düşmenin âlemi yok. Tatile memurlar gitmez, üst tabaka gider. Hatta bakan ve vekillerin çoluk çocuk yaptıkları yurt dışı gezilerinin masrafları devletçe karşılanır. Vatandaş, kendini bu kişilerle bir tutma gafletinde bulunamaz. Hindi gibi yumurtlamak isteyen tavuğun g.tünün nasıl yırtıldığı darbımeseli, vatandaşa caydırıcı olmalıdır. Ev kirası sizi zorluyor mu? Sen kimsin ki, kiralık evde oturuyorsun? Git babanın köyüne, yıkılmaya yüz tutmuş baraka gibi evde otur. Saray yavrusu evlere siyasiler lâyıktır; yabancı dil bilmeyen dışişleri elemanları lâyıktır. Onlara oy veren- vermeyen vatandaş Allah’a emanet. Aç mezarı yoktur. Otur, haline şükret. Dünya malı dünyada kalır. Mezara giderken, yanında evini götüren var mı hiç! İşte bize çizilen şablon bu. Bakan; “ Eğer ona mahkumsanız 800 lira da büyük paradır. Geçinirsiniz. Netice itibariyle peynirin kilosunun fiyatı belli, ekmeğin fiyatı belli.” demekle şunu söylemek istiyor :” Biz canımızın istediği her şeyi yiyoruz, içiyoruz sizin adınıza. Siz peynir ekmekle idare edin. Ancak; bir bütün ekmeğe bir dilim peyniri katık etmek şartıyla. Aksi taktirde, 800 T.L. yetmiyor diye isyan edersiniz.” Vatandaşın ihtiyaçlarını önemsemeyen; vatandaşı kapıya gelen dilencinin eline ne verildiyse onunla idare etmesini istemek gibi bir yaklaşım gösteren bakana yazıklar olsun. Eğer bakan böyle bir yaklaşım, böyle bir bakış açısı içinde olmasaydı; 800 lira iyi para demezdi. Bakanın bizi, yukarıda yazdığım çerçevenin içinde gördüğü çok açık. Vatandaşı, yemek artıklarıyla beslenen kedilerle bir tutan bakanı şiddetle kınıyorum. Böyle insanları seçip başımıza getirdiğimiz için b(s)izi de kınıyorum. Ağacı kesen baltanın sapı, nasıl ağaçtan yani kendindense; bize ayda 800 T.L.’yi yeterli gören bakan da bizden. Bizim oylarımızla orada. Suçlu kim dersiniz? Hiç gıkınızı çıkarmayın. “ Ayda 800 T.L. lik bir gelir, vatandaşı geçindirmez. Geçindirmez ama, açlıktan öldürmez de. O halde oturun oturduğunuz yerde, ölmediğinize şükredin. Var mı ölümden daha ötesi? “ Haydı bakalım sevgili okurlar; siz sağ, ben selâmet.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |