"İşimden büyük tat aldığımı söylemeliyim." -John Steinbeck |
|
||||||||||
|
Önce jale çıktı odadan ağır adımlarla. Sonra sünepe Ali. İkisi de hiç konuşmadan kendi yerlerine doğru sürüklendiler.Jale o kadar dumura uğramış görünüyordu ki herkesin kafasında sanki deniz kenarında topuklu ayakkabısını çıkarmış.Kumsalda yürüyen şaşkın bir kadın edasındaydı. Demirin aniden seslenmesi ile irkildi jale. Ne oldu kızım? İçerde söyleyene. Jale oralı değildi bu seslenişe.Kumsalda yürüyüşüne devam ediyor.Ayaklarını sıcak kumlara batıra çıkara kafasında deniz kenarında gerçek hayatta yazı işlerinin tam ortasında umarsız bir şekilde yürüyordu. Demir daha da yüksek sesle konuştu. Kızımmm Alo .. Jale hanım uzaydamısınız? İnen lütfen aşağı Alo Alo Uzay üssü Nasa duyuyormusunun beni ? Ne var be !.... Oh Allahıma şükürler olsun.Döndünmü geriye. Deminden beri sesleniyorum.Uçtun herhalde.İçerde ne oldu diyorum. Elinin körü oldu.Kovmaktan beter etti beni Alçak.Rezil oldum. Neden? Demirin kafası karışmıştı. Ne diyeceğini bir an bilemedi. Anlamadım kızım.Kovmaktan beter etti ne demek? Yani sen kovulmadın mı ? Demirin bu aptal ve sinir edici soruları jaleyi çileden çıkardı. Alllah aşkına demir.Masamda oturacağım ve barım barım ağlayacam.Hatta feryat edeceğim.Ve hatta Doğduğum güne lanet edeceğim. Jale masasına gitti.Kafasını kuma gömen deve kuşu gibi masaya kapaklandı. Kızzzz songül !!! bana çay getir!... İçlerinde en çok üzülen songüldü aslında.Ablasını severdi.Yaşça ondan büyüktü.Gazetenin getir,götür işlerini yapan ve masalara çay kahve getiren bu yarım akıllı ama yüreği iyi kız.Jale'nin yani ablasının gitme ihtimaline çok üzülüyordu. Kırık ses tonu ile cevapladı jaleyi. Tamam abla hemen getiriyorum,hem de en tazesinden. Herkes olan bitenden bir haber merakla ne olup ne bittiğini öğrenmek istiyordu.Demir cevabı tam olarak alamamıştı.Diğerlerinin zaten çoğunun pek umrunda da değildi.Sadece taze haberin manşeti ile ilgileniyorlar,alt satırları okumak ilgilerini çekmiyordu.Herkes kendi işine döndü.İçlerlnden çok meraklıları ise Demirden daha uyanık davranıp sünepe Ali'nin yanına gittiler. Sünepe Ali.Gazetenin varlığı ile yokluğu belli olmayan ve ekseriyetle kendine acımakla zaman geçiren adamı olan bitenden oldukça rahatsızdı. Normal zamanda iş kalabalığının arkasına saklanan ortalıkta görünmemeye çalışan Ali şimdi kabak gibi ortadaydı. Nereye kaçacağını şaşırmış yazı işleri servisinin en dip köşesinde sandalyeye oturmuş düşünür gibi davranmaya çalışıyordu. Gazetenin genç ve çapkın delikanlısı kerem işe el koydu.Alinin ağzıdan çok kolay laf acağından emindi. Oğlum Ali. Ali kardeş. Ne oldu oğlum içerde? Ne dedi Cevat? Hadi jaleyi anladık da senin ne işin vardı içerde? Ali sandalyede suçlu çocuklar gibi oturuyordu. Ali "Cevat......" "Oğlum Ali Cevatı anladık..içerde ne oldu?" "Bir şey olmadı.Kızdı,köpürdü,ben ve o birlikte çalışacakmışız galiba" "Ne !!!...." diye bağırdı kerem. Fiskos gazetesi anında çalışmaya başlamıştı. Ve Jale ile Ali'nin birlikte çalışacağı haberi gazetenin akşam baskısı haberiymiş gibi kulaktan kulağa yayılmış. Acımak ile alaysı bir duygu ağırlı ile Ahlar,vahlar,gülüşmeler,kikirdemeler havada uçuşuyordu. Gazete de bu işe en çok sevinen ise; elbetteki Boyalı Kuşdu. Genel yayın yönetmeni Cevat'a Jale'nin kovulması için elinden gelen baskıyı yapmasına rağmen Jale'nin kovulmamasına hiç de üzülmemiş aksine Ali ile birlikte çalışmasına çok sevinmişti. Ona göre Jale çok zaman almadan Alinin sünepeliklerine ve salaklıklarına dayanamayarak zaten mutlaka istifayı basacaktı.Cevat belkide kendi eli ile jaleyi şutlamaktansa Ali vasıtasıyla kendi gönül rızası jalenin istifa etmesi için en güzel yöntemi bulmuştu. Boyalı kuş bu gece evinde çok rahat uyuyacaktı. *********** ******************** *************************** "Abla ?...." "Kız abla çayını getirdim ..." diye dürtükledi songül. Yaklaşık yarım saatir kafasını deve kuşu gibi masasına gömen jale otobüs koltuğunda durağı kaçırdım paniği ile uykudan yeni kalkmış sinirli edasını da yanına alaraktan masasında olduğu yerde dikeldi. Önce gözlerini ovuşturdu. Sonra kendisine uzaylıymış gibi bakan tüm gazete çalışanlarına anlamsız bir bakış fırlatarak songülün elindeki taze tavsan kanı çayı görerek songülün elinden çayı hemencecik kaptı. "Allah cezanı vermesin kızım ya,songül sana kaç defa söyleyecem.Uyuyan biri böyle mi dürtüklenir." "Hadi ölülere alıştık,öldürün de kurtulun bari." Songül jaleyi sanki 40 yıldır görmemiş bir şefkatle bağırdı. "Ablaaammmm kıyamam ben sana,özür dilerim. Ne oldu ablam bu cevat hıyarı senin canını çok mu yaktı." "Yerle yeksan olmuşun be ablacığım..." Jale tüm hıncını çay bardağından çıkartıcasına çayını karıştırarak, gazetenin en köşesinde halen saklanmakla meşgul , utanmasa fotokopi makinası taklidi bile yapıp kamufüle olmaya çalışan Aliye pis,pis bakarak bir fırt çekti. Ağlamakla cıyaklamak arasında bir ses tonu ile cevabı yapıştırdı. "Can yakmak....hem de ne can yakmak, ölsem daha iyi.Mesleki kariyerim için yüz karası bir dönemin başlangıcı kızıııııım" Songül genelde anlamakta zorlandığı durumları "Neden,ne ..." diyerek bertaraf etmeyi çok severdi. "Neden be ablam,neden kariyerinin yüz karası bir dönem dedin bana?" Jale geri zekalı seçme ve yerleştirme sınavından mezun olan tüm şahışların bu gazetede toplandığını düşünerek cayırdı. "Kızııımmm. Şu karşıdaki Ali denilen geri zekalı varya,cevat onunla birlikte çalışmamı istedi." "En iyisi ben ölem,hatta şu nehirdeki kadın yerine ben öleydim bea...." Ölüm ve ölem kelimelerini duyan songül ağıt yakar gibi seslendi. "Ablaammm,ablam.Vay ablam vay." Jale,songülün her ikisininde ona baktığını fark eden kamufüle cihazı Ali önce onlara tedirgin ve korkak bir bakış fırlattıktan sonra aptalca bir tepkime ile el salladı. "Amaaan ablam sen bu salak ali ile birlikte mi çalışacan?" Jale feryada devam etti. "He valla kızım. Şu karşıdaki salakla ben.Ben ve o birlikte çalışacağız. Kaldı ki bu herif daha donunu toplamayı beceremiyordur." "Vahhhhh,vahhh..." diye bir feryat daha yükseldi songülden. Boyalı kuş hayatının belkide en zevkli dakikalarını yaşıyor. Jalenin karşıdan feryatlarını görerek zevkten dört köşe oluyordu. Şu sıralar Jalenin yanına yaklaşmayı doğru bulmasa da bu zevk dolu dakikalarının dozajını artırmak için yeni bir hamle yaptı. Alinin yanına yaklaşarak sempatik bir eda ile gülümsedi. "Hayırlısı olsun,Ali.Haberi duydum. Jale ile beraber çalışacakmışınız." Ali Genel yayın yönetmeninden nasıl tırsıyorsa elbetteki boyalı kuştanda acaip derecede tırsıyordu. "Şey evet Cevat bey öyle uygun gördü." Boyalı kuş iş istifini bozmadan hamlesine devam etti. "Eh hayırlı olsun. Ancak sen niye burda duruyorsun? Jalenin yanına gidip,ne şekilde çalışacağınızı karar versenize." Boyalı kuş hamlesine başka bir tahrik unsuru ekleyerek devam etti. "Yalnız bu deli kadını sende biliyorsun.Kendini çok ezdirme. Netice itibari ile o senin çalışma arkadaşın.Yani çalışma şartlarınız görev paylaşımınız eşit olmalı." Boyalı kuş gerekeni yapmış "Hadi size kolay gelsin..." diyerek Alinin yanından ayrılmıştı. Bir kaç saniye karşıda cayırdıyan jale ile Ahlar vahlar çeken Songüle bakan Ali önce hafif tırsar gibi olsada Boyalı kuş verdiği talimattan ve gazdan daha da tırsarak olduğu yerden ayrılıp Jalenin yanına geldi. Jalenin masasına yaklaştıktan sonra durdu. Alinin yanına geldiğini gören Jale ise cayırdamayı keserek bir kaşık ve su denklemi içersinde Aliyi her an boğacakmış gibi bakmaktaydı. "Şey Jale......" Pis,pis bakan jale Aliye seslendi. "Ne var bea!...." "Biz şimdi birlikte çalışacağız ya..." "Eeeee....." "Nehirin oraya mı gideceğiz.?" Jale Alinin bu garip sorusu ile iyice aptallaştı. "Ne nehiri be..." Ali sınıfta sözlüye kalkmış çocuk gibi konuşmasına devam etti. "Hani bu kadın nehirde ölmüş ya. O yüzden dedim." Bu açıklamayı duyan Jale daha da bir cayırtı ile Aliye seslendi. Aliye göre mantıklı gibi görünen bu soruya tepki çok sert gelmişti. "Allahıımmm,Alahımmm adama bak yahu.Nehire mi gideceğiz ? diyor." "Elinin körüne gidiceğiz Ali,Cehennemin dibine gideceğiz Ali..." Ali sünepe bir iyimserlike cevabı yapıştırdı. "Ah bak işte doğru yerden başlıyoruz jale,Nehir değil mi? Nehire gidiceğiz."
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © erdal divriklioğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |