Hayaller olmasaydý, umutlar dünde kalýrdý. - Dolmuþ atasözü |
|
||||||||||
|
Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý ve Uludað Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi, Kutlu Doðum Haftasý etkinlikleri çerçevesinde 16-17 Nisan tarihleri arasýnda Bursa'da "Yazýlýþýnýn 600. yýlýnda Bir Kutlu Doðum Þaheseri Mevlid ve Süleyman Çelebi Sempozyumu" düzenledi. Bu sempozyuma dünyanýn çeþitli ülkelerinden gelen 80'e yakýn bilim adamý katýldý. Sempozyum kapsamýnda düzenlenen konserde ise, Türkçe'nin yanýsýra Arnavutça, Boþnakça ve Gürcü dillerinde mevlitler okundu. Türk divan þiiri ve Tasavvuf Musýkîsi’ nin “ Cami musýkisi” (*) dalýnýn en büyük ölçekli formlarýndan biri “Mevlîd” dir. Etimolojik köken olarak, Arapça “v l d “ (doðurmak) kökünden türetilmiþtir. Arapça’ da : 1) Masdar olarak ( doðmak- doðurmak) anlamlarýný taþýr. 2) Zaman ismi olarak aynen Hz. Ýsa’ nýn doðumunu belirten “milâd” kelimesinde olduðu gibi , “ mevlîd” terimi de “ mevlîd” de Hz. Muhammed (s.a.v)in doðduðu zamaný belirtir. 3) Yer ismi olarak ise “ Mevlid-i nebevî” kelimesiyle, peygamberimizin Mekke’ de doðum yeri olan ev kasdedilir. Hz. Muhammed(s.a.v) in doðumunda Türkçemize girmesinden itibaren de þekil deðiþtirmiþ ve “ Mevlüd” þeklinde söylenmeye baþlamýþtýr. Buna raðmen Arapça’ da taþýdýðý mânalarda neredeyse hiç kullanýlmamýþ, daha ziyâde doðum, ölüm , evlilik, sünnet , adak, hacýlarýn hac dönüþleri, asker uðurlamalarý gibi özel günlerde veya kutsal gecelerde Kur’an tilâveti ile beraber Peygamberimizin doðumunu anlatan güftelerin yerleþmiþ ezgilerle okunmasý olarak anlaþýlmýþtýr. Yazýlýþýndan 179 sene sonra , 1588'de, III. Murad’ ýn padiþahlýðý döneminde , Osmanlý Ýmparatorluðu’ nda mevlid, resmi bir protokol töreni haline getirildi. Hazret-i Muhammed (s.a.v) in doðum günü olan Rebiülevvel ayýnýn 12. gecesinde törenler, kurallar teþrifât uygun olarak sarayda tertiplenirdi. Ýlk dönemlerde Ayasofya Camii'nde, sonralarý ise Sultan Ahmed Camii' nde yapýlan merasimlere, devlet erkanýyla birlikte halk da katýlýrdý. Edebiyatta, mesnevî tarzýnda Hz. Muhammed (s.a.v) in doðumunu, hayatýndan kýsa pasajlarý ve mucizelerini anlatan dizelerden oluþan metinlerdir. Türkçe dýþýnda, Arap, Arnavut, Boþnak, Rum , Çerkes , Romen, Bosna-Hersek v.b. dillerde de mevlidler yazýlmýþtýr. Hatta, edebî nitelikleri sebebiyle, Almanca ve Ýngilizce’ ye tercümeleri yapýlmýþ, oryantalist Hristiyan bilim adamlarýnca üzerinde akademik çalýþmalar yapýlmýþtýr. Ülkemizin akademik mahallerinde ise doktora seviyesinde çalýþmalara konu olacak kadar önem verilmiþtir. Hz. Muhammed (s.a.v) in doðumu ile ilgili eserleri doðal olarak, önce arap þairlerin “ siret” veya “siyer” ismi verilen metinlerinde görüyoruz. Bu metinlerde Hz. Muhammed (s.a.v) in hayatý, ahlâký ve savaþlarý konu edilir. Siyerlerin yazýlýþý ise, Peygamberimizin doðum günlerinin bir þenlik halinde kutlanmaya baþlandýðý ve ondan sonra bu kutlamalarýn gelenekselleþtiði 13. yüzyýldan sonra baþlar. Þeyh Ebu'l-Hattâb b. Dýhye ( ö.1255) nin “Kitâbut-Tenvîr fî Mevlîd’ s- Sirâcý’ l – Münîr” adlý eseri o yüzyýlýn en önemli mevlîd kitabýdýr. Bu eserin maalesef günümüze çok az bir kýsmý gelebilmiþtir. Osmanlý Ýmparatorluðu’ nda önceleri Ayasofya, sonralarý Süleymaniye ve Sultan Ahmed Câmilerinde,daha sonra Sultan Abdülaziz’ in padiþahlýðý yýllarýnda Ortaköy , Sultan Abdülhamid devrinde ise Yýldýz Câmii’ nde mevlid okunur; katýlanlara hurma ve akide þekeri , Mevlidhan ve diðer görevlilere ise hediyeler; fakirlere sadakalar daðýtýlýrdý. Türk edebiyatý literatürüne göre , günümüze kadar 63 mevlid yazýlmýþtýr. Süleyman Çelebi’ den önce 14. yüzyýlda yaþamýþ Erzurumlu Mustafa Darir' in Ýbn-i Ýshak'ýn “Siretü'n-Nebi” sinden çevirdiði “Tercümetü' d-Darir” i ve Fatih Sultan Mehmed zamanýnda yaþamýþ Ahmed' in yazdýðý mevlidler dýþýndakilerin hemen hemen hepsi Süleyman Çelebi’ nin mevlidine yazýlan nazîrelerdir diyebiliriz. Bunlara örnek olarak da Hamdullah Hamdi ve Þemseddin Sivâsî’ nin mevlidleri örnek olarak gösterilebilir. Ýslâm dünyasý içinde bu þiirlerin, tasavvufî tarzda bestelenip icra edilmesi yaygýn bir teamül olarak görülse de, hiçbirisi Süleyman Çelebi (1351-1422) ** nin yazdýðý ve “Vesîletü’ n necât” olarak isimlendirdiði metnin düzeyine eriþememiþtir. Bunun dýþýnda Hamdullah Hamdi ve Þemseddîn Sivasî Efendi’ nin yazdýklarý mevlidler de oldukça parlak metinlerdir. Süleyman Çelebi eserini yazarken, referans aldýðý eserlerin, Âþýk Paþa’ nýn “Garibnâme” si, Darîr’ in “Siyerü’ n- Nebî” si, Eb’ul Hasan Bekrî’ nin “Siyer” i ve Muhiddîn-i Arabî’ nin “Füsûs”u olduðu tesbit edilmiþtir. Süleyman Çelebi , Ýmam olarak görev yaptýðý Bursa Ulu Camii’ nde bir gün, Ýranlý bir vaizin, kürsüde Bakara suresinin 285. ayetini kendi þahsî görüþüne göre tefsir edip, Cenâb-ý Hak’ kýn gönderdiði peygamberler arasýnda hiçbir fark olmadýðýný ve Hz.Muhammed (s.a.v) in, Hazret-i Ýsa’ dan daha üstün tutulamayacaðýný söyler. Ýranlý vaizin Kur’ an ile baðdaþmayan tesbitleri karþýsýnda, Süleyman Çelebi, Muhammed aleyhisselam için gönlünde duyduðu aþk ve muhabbetten dolayý oldukça müteessir olur. Bu türlü iddialarý cevaplamak ve sahiplerini susturmak, Hz. Muhammed (s.a.v)in diðer bütün peygamberlerin üzerinde ve son peygamber olduðunu isbatlamak için, vaazýn akabinde Camii mekâný içinde Mevlid' ini yazmaya baþlar. Bitirdiðinde , sene1409 ve Çelebi 60 yaþýnda yaþýndadýr. “Vesiletü-n Necat “ teriminin günümüz Türkçesindeki karþýlýðý Kurtuluþ Vesilesi olarak tercüme edilebilir. Klâsik mevlidler genelde mesnevî tarzýnda bestelenirken, Süleyman Çelebi’ nin þiiri kasîde seklinde yazýlmýþtýr. Þiirin içinde kýsmen “gazel “ formunda yazýlan kýsýmlar da vardýr. Edebî niteliði itibariyle, lirik (duygularýn coþkun bir dille anlatýldýðý) ve didaktik (öðretici)özellikleri olan ve bu iki özelliðin, çok dengeli bir þeklilde yerleþtirildiði dizelerden meydana gelir. “Sehl-i Mümteni” yani kolayca söylenebilirmiþ gibi bir izlenim verdiði halde, taklidi oldukça güç veya imkânsýz bir tarz ve üslûp taþýr. Metnin içerisinde divan þiirinin tevriye, cinas, teþbih gibi sanatlarý bol bol kullanýlmýþtýr. Kütüphanelerimizin raflarýndaki Süleyman Çelebi' ye ait çeþitli mevlid nüshalarý arasýndaki bir takým farklýlýklarýn bulunmasý, 600 senelik bir geçmiþ içinde normal bir sonuçtur. Bu gün kabul edilen nüshasýna göre, Vesîletü’n Necât her biri “ bahir” olarak adlandýrýlan, “münacaat” (Cenâb-ý Hak’ ka yalvarma), “vilâdet” (Peygamberimizin doðumu), “risalet” ( Peygamberliði), “mirâc” (Gökyüzüne yükseliþi, cennet ve cehennemi görmesi),”rýhlet”( Vefatý) ve “dua” gibi ana bölümlerden oluþan 16 kýsým ve 770 beyit’ ten meydana gelir. “Allâh adýn zikredelim evvela/ Vacib oldu cümle iþte her kula” beyti ile baþlayan eser, ” Ümmetinden râzý olsun ol Mu’ in/ Rahmetullahi aleyhim ecmâîn” beyitiyle sona erer. Bahirler, aynen dindýþý eserlerin zemin, nakarat, meyan gibi bölümlerine benzetilebilir. Mevlid’ in en renkli bölümü “ Merhaba Bahri” olarak adlandýrýlan kýsmýdýr. Buna eserin “meyân” ý diyebiliriz.” Yaradýlmýþ cümle oldu þâdýman” dizesiyle baþlayýp, “ Yâ Hâbiballah bize imdâd kýl/ Son nefes didârýn ile þâd kýl” dizesiyle sona erer. Mevlidhanlar bu bölümü çoðunlukla Hicaz veya Uþþâk makamý ile okurlar. Þiirde kullanýlan vezin aruzun “Fâilâtün-fâilâtün-fâilün”kalýplarýdýr. Sadece “ velâdet” bölümünün sonundaki on beyit “ mef’ ulü-fâilâtü-mefâilü- fâilün” kalýbý ile yazýlmýþtýr. Mevlid her ne kadar 15. Yüzyýlda yazýlmýþ ise de, günümüze kadar gelen bestesinin , Bursalý Sekban isimli müzisyence ancak tarafýndan 17. y.y. da bestelendiði sanýlmaktadýr. Ancak bu mutlak bir beste olmayýp, sadece her bahrin kabaca icra edilecek makam ve o makam içinde pes veya tiz seslerle icra edilmesine yönelik bir rehber niteliðindedir. Bir anlamda mevlid de, gazel gibi irticali yorum gerektiren bir müzik formu olduðu intibaýný vermektedir. O yüzyýldan kalma el yazmasý mevlid nüshalarýnýn bazýlarýnda, beyitlerin kenarýna hangi makamda okunacaklarý,makamlarýn nasýl bir seyir takibedeceklerinin bilgileri þerhedilmiþtir. Mevlidhanlar, Mevlid’ e sabâ makamýyla baþlarlar, sonra çargâh, hicaz, eviç, rast, mahur, hüzzam gibi makamlarda da gezinirler.Bu icra eden kiþilerin makam bilgileri ve ses renkleri gibi özelliklerine göre deðiþkenlik gösterir. Ayrýca ülkemizin hemen hemen her bölgesinin kendine özgü bir mevlîd tavýr ve üslûbu vardýr. Diyebiliriz ki mevlîd, Cami Musýkîsi formunun halka mal olmuþ tek örneðidir. Mevlidhanlar mevlide baþlamadan önce Kur’ an-ý Kerîm’ den bir sûre, sonra salât-ý ümmiye ve bir ilâhi okunur. Daha sonra her bahrin arasýnda Kur’ an dan bir bölüm okunarak devam edilir. Mevlid’ in Kur’ an ile münavebeli olarak okunmasý, sadece milletimize özgü bir gelenek haline gelmiþtir.Bu da Türk insanýnýn Ýslâmiyeti millî benliði ile kaynaþtýrdýðýnýn en büyük delilidir. Geçtiðimiz yüzyýlda Hâfýz Sadettin Kaynak ve Hâfýz Kemal Batanay gibi bestekârlar kendi anlayýþlarýna göre mevlîd bestelemiþlerse de, pek kabul görmemiþtir. Ülkemizin yetiþtirdiði önemli mevlidhanlarý olarak baþta Said Paþa Ýmamý Hasan Rýza Efendi (ö.1890) olmak üzere, Hafýz Sami (1874-1943), Hafýz Burhan (1897-1943), Hafýz Osman Alper,Mevlidhan Mehmed Efendi, Lâmekânî Mustafa Efendi, Hafýz Hüseyin Tolon, Mecid Efendi (1894- 1975) , Hâfýz Fahri, Yer altý Camii Ýmamý Üsküdarlý Ali Efendi, Hâfýz Esat Geredeli, Hâfýz Kemal (1894-1975), Sadeddin Kaynak (1895-1961), Kâni Karaca (1930-2004),Tahir Karagöz( ö.1994), Neyzen Halil Can (1905-1973), Bekir Sýdký Sezgin(1936-1996), Münir Nûreddin Selçuk(1899- 1981), Durakcý Kemâl Baba, Hâfýz Dursun Çakmak, Mecit Sesigür, Hafýz Ali Üsküdarlý, Sebilci Hüseyin, Hafýz H. Ýbrahim Çanakkaleli, Aziz Bahriyeli, Fevzi Mýsýr, Zeki Altun, Emin Iþýk, Ýsmail Coþar’ ý sayabiliriz. ( * ) CAMÝ MUSIKÝSÝ: Müzikologlarca Tasavvuf Musýkîsi “TEKKE” ve “CAMÝ” musýkisi olarak iki grupta incelenmiþtir. Câmilerde yapýlan ibâdetler esnâsýnda, namazýn içinde veya dýþýndaki ritüeller ve duâlarýn okunmasý sýrasýnda müezzin, imam ve bâzen de cemâatin iþtirâkiyle icrâ edilen, Ezan, Salâ, Kaamet, Tesbihat, Mihrabiye, Cumhur Müezzinliði, Temcid, Münacaat ve Tervih tertibi, Salât-ü Selâm, Ýlâhî, Kaside, Naat, Mevlid ve Miraciye formlarýnýn tümüne camii musýkisi denilmektedir. Bunlardan temcid, ilâhi naat gibi formlar cami dýþýnda, tekke musýkisinde de sýklýkla icra edilmektedir. Aralarýndaki fark camilerde yapýlan icralarda musýki amaç deðil araç iken, tekke icralarýnda musýkinin amaç kabul edilmesidir. Ayrýca camideki icralarda kesinlikle enstrüman kullanýlmaz iken, tekkelerde enstrümanlar eþliðinde yapýlmasýdýr. ( ** ) Süleyman Çelebi, 1351 yýlýnda Bursa’ da doðmuþtur. Bir kýsým tarihçilerce Ývaz Paþa’ nýn oðlu, Þair Atâi’ nin kardeþi olduðunu, bazýlarý da Orhan Gazi’ nin arkadaþý Þeyh Mahmud’ un torunu olduðunu söylemektedir.Buharalý EmirSultan’ dan ders aldýðý ve Yýldýrým Beyazýd’ ýn Divan Ýmamlýðý yaptýðý yolunda da bilgilere rastlýyoruz. Çelebi sýfatý onun, ayný zamanda bir Mevlevî dedesi olduðu çaðrýþýmýný yapmaktadýr. 1422 yýlýnda ölmüþ ve Bursa-Çekirge yolunda defnedilmiþtir. MEVLÝD BÝBLÝYOGRAFYASI : En Büyük Mevlid-i Þerif (Süleyman Dede Merhumun Mevlüdu ile Diðer Mevlutlarý ve Mevlut Hikayelerini Havidir) 1943, 128 S., 1 TL, Ýstanbul Maarif Kitaphanesi. Hikaye-i Mevlid (MÝL // Taþbaský) Süleyman Çelebi, 39 S., [DÝL: Eski Yazý]. Hikaye-i Mevlid Ün-Nebiy Sallallahü Aleyh-i ve Sellem (+ Kaside-i Mevlid + Kaside-i Tevhid + ...) 1311, Matbaa-i Osmaniye, Ýstanbul, [DÝL: Eski Yazý]. Mevlid-i Þerif-i Nebevi (ÖZEGE; 13395 // Açýklama: Taþbaský) Mehmed Salih Nihani, 1308, 26 S., Amire Matbaasý, Ýstanbul, [DÝL: Eski Yazý]. Mevlid-i Þerif (BDK - ÖZEGE; 13386 // Açýklama: Taþbaský. Ayný Künyede 1928'den Sonra Yapýlmýþ Kaçak Bir Baskýsý Vardýr // Bu Kopy Ya Kaçak Ya da Yeni Bir Týpkýbasým) Süleyman Çelebi, 1311, 48 S., Matbaa-i Osmaniye, Ýstanbul, Mustafa, [DÝL: Eski Yazý]. Mevlid-i Þerif (BDK - ÖZEGE; 13386 // Açýklama: Taþbaský. Ayný Künyede 1928'den Sonra Yapýlmýþ Kaçak Bir Baskýsý Vardýr) Süleyman Çelebi, 1311, 48 S., Matbaa-i Osmaniye, Ýstanbul, Mustafa, [DÝL: Eski Yazý]. Mevlid-i Þerif (BDK - ÖZEGE; 13386 // Açýklama: Taþbaský. Ayný Künyede 1928'den Sonra Yapýlmýþ Kaçak Bir Baskýsý Vardýr) Süleyman Çelebi, 1311, 48 S., Matbaa-i Osmaniye, Ýstanbul, Mustafa, [DÝL: Eski Yazý]. Mevlid-i Þerif (ÖZEGE; 13386 // Açýklama: Taþbaský) Süleyman Çelebi, 1340, 48 S., Matbaa-i Yusuf Ziya, Ýstanbul, [DÝL: Eski Yazý]. Mevlid Süleyman Çelebi, [Hazýrlayan: Faruk K. Timurtaþ], 1970, 173 S., 5 TL, MEB 1000 Temel Eser: 27. Mevlid (Vesilet-Ün-Necat) Süleyman Çelebi, [Hazýrlayan: Faruk K. Timurtaþ], 1990, 174 S., 2,500 TL, Milli Eðitim Bakanlýðý: 2139-8996, Bilim ve Kültür Eserleri Dizisi: 450, Türk Klasikleri: 30. Mevlid Nasýl Okunur ve Mevlidhanlar [Cilt: 1] Ali Rýza Saðman, 1951, 227+1 S., 3.50 TL, Ýstanbul. Musahhah Mevlid-i Þerif (BDK) Süleyman Çelebi, [Düzelten: Rýza], 1327, 31 S., Mahmud Bey Matbaasý, Ýstanbul, [Týpkýbasým], [DÝL: Eski Yazý]. Süleyman Çelebi ve Mevlid Ahmet Kahraman, 1976 (2. Baský), 175 S., 10 TL, Toker Yayýnlarý, 100 Büyük Edip 100 Büyük Þair: 4. Süleyman Çelebi ve Mevlid-i Þerif Ahmet Aymutlu, 239 S., 5 TL, Ýstanbul. Tefsirli Mevlid Yahud Mensur ve Manzum Tarihçe-i Nur-i Cenabý Muhammedi ve Veladet-i Ahmedi 1944, 63 S., Ýstanbul. Vesiletü'n-Necat - MEVLÝD Süleyman Çelebi, [Hazýrlayan: Ahmed Ateþ], 1954, VIII+208+Týpký S., Türk Dil Kurumu Yayýnlarý, C.II: 33. Hikaye-i Mevlüd-ü Nebiyy Seyyid Mustafa, 1311, 48 S., Ýstanbul, [DÝL: Eski Yazý]. Müsahhah Mevlüd-ü Þerif Rýza Efendi, 1327, 29 S., Mehmet Beð Matbaasý.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Salih Zeki Çavdaroðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |