..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yanlýþ sayýsýz þekillere girebilir, doðru ise yalnýz bir türlü olabilir. -Rouesseau
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Fantastik Roman > Timur KOHEN




7 Mart 2023
Beyaz Melek 2. Bölüm  
Mavi Nokta

Timur KOHEN


Beyaz Melek, bir hastane görevlisi ile bir hastanýn öyküsünü anlatýyor. Doktor Bilge Göker'in hastanedeki görevi, komaya girmiþ ve hayatý makinaya baðlý hastalarý son yolculuklarýna uðurlamaktýr. Çalýþtýðý yýllar içerisinde onlarca hastayý bu þekilde makinalardan ve hayattan koparmýþtýr. Bir gün Bayýndýr Hastanesine Melek Bilen isimli gizemli ve tuhaf görünümlü bir hasta gelir. Ancak Melek Bilen’in bu tuhaf ve gizemli görünümünün altýnda oldukça saf ve o dünyaya ait olmayan bir ruh yatmaktadýr. Melek Bilen'in günden güne gün yüzüne çýkan dünya ötesi güçleri, karakteri hakkýnda yeni ipuçlarýný anbean ortaya çýkaracaktýr.


:CAA:
Diðer çalýþanlar ve ben kapýlarý her zaman kapalý olan yoðun bakým ünitesindeydik. Melek Bilen gözleri kapalý bir halde yataðýnda yatýyordu. Þimdi daha iyi görünüyor gibiydi. Ona yapýlacak týbbi müdahaleler hakkýnda bilgi verdim. Ýstemsizce anladýðýný belirten bir baþ iþareti yaptý. Her þeyi biliyordu. Yani, olacaklarý. Gözlerini ara ara açýp kapattýðýnda bunu görebiliyordum.
Doktor Ercan, Beyaz Meleðin yattýðý yoðun bakým odasýnýn önünde bekliyordu. Stetoskopunu öðrencilerini dövmeye hazýrlanan bir öðretmen gibi eline vurup duruyordu. Onun orada durup ölümle pençeleþen hastalara bakmasýna tahammül edemiyordum. ‘Doktor Ercan Bey’ dedim. ‘Buradaki iþiniz bitmedi mi?’ gözlerindeki nefretle bana bakmaya baþladý. Sonra aniden o nefret yerini sevecen bir ifadeye býraktý. ‘Þu an için baþka iþim yok.’ Yine de onu oradan uzaklaþtýrmak istiyordum. ‘Rutin hasta ziyaretlerini yapmaya ne dersin?’ Ercan gözlerini bana çevirmeden bakmaya devam ediyordu. Ýçinde büyük bir fýrtýna koptuðunu hissedebiliyordum. ‘Biraz daha bekleyebilirler.’ Doktor Ercan ölümü bekleyen hastalardan nefret ederdi. Bu nefreti çoðu kiþinin hissetmediðine eminim. Bir yetmiþ boyuyla ortalarda dolanýp hiç iþ yapmayan tiplerdendi. Altýnda çalýþanlarýn iþlerini zorlaþtýrmayla ilgili adýný koyamadýðým tuhaf bir zevk alýrdý. ‘Az sonra beraber gidelim.’ dedim. Bunu net bir þekilde söyledim. Onun iþi yokuþa sürmesini istemiyordum.
Bir süre onu bekledim. Hastalarýn önünde sorun çýkaracaðýný düþünmek dahi istemiyordum. Neyse ki böyle bir durum olmadý. Doktor Ercan stetoskopunu sallamaya devam ederek koridordan ayrýlýp gitti.
Yoðun hastane ortamýnda çalýþmak kimseye zor gelmiyordu. Uzun ve yorucu geceler de bile. Hastane çalýþanlarý huzursuz eden tek þey Doktor Ercan’dý. Diðer saðlýk çalýþanlarýnýn hepsi iþini özveriyle yapan insanlardý. Herkesle özel olarak ilgilenirlerdi. Bayýndýr Hastanesinde hastaya güler yüz doktora saygý kuralý bir saat gibi iþlerdi.
O gittikten sonra yoðun bakým ünitesine geçtim. Melek Bilen’in olduðu tarafa yöneldim. Yataðýn yaný baþýnda duran dosyayý alýp incelemeye koyuldum. ‘Þimdi nasýlsýnýz?’ diye sordum.
Daha iyi olduðunu belirten bir yüz ifadesi takýndý. Aslýnda iyi olmadýðýný hissedebiliyordum. Tam bir Anadolu kadýný gibiydi. Birikimli ve iyi eðitim almýþ gibiydi. Onda bir gizem vardý. Hastaneye ilk geldiði anda hissettiðim tuhaf bir þeydi bu. Bedenen burada olsa da benliðinin bilmediðimiz bir yerlerde gezindiði hissiyatýný alabiliyordum.
‘Benim adým Doktor Bilge Göker.’ Dedim. Onun anlayacaðý bir þekilde konuþuyordum. ‘Benim olduðum günlerde yoðun bakým ünitesinden ben sorumluyum. Bir þey istersen ve ben burada yoksam hemþireler sana yardýmcý olacaklar.’ Kýsýk ve kuru bir sesle ‘Tamam.’ Dedi.
‘Burasý genelde yoðun olur Melek Haným. Diðer bütün hastaneler gibi. Burada þimdilik sen ve Almila Akgün adýnda küçük bir kýz çocuðu var. Tahminime göre daha fazla hasta olmayacak.’
Yine baþýný salladý. Anladým demek istediðini kavramýþtým. ‘Eðer ziyaretine birileri gelecekse, sadece hafta sonlarý ve akþam yediden sonra ziyaretçi alabiliyoruz.’ Bakýþlarýný yine sabitlemiþ bir haldeydi. Gözünden süzülen birkaç damla yaþ sanýrým her þeyi anlatmýþtý. Kimsesiz olduðunu anlamýþtým. Genelde öyle olur. Acil servise bir hasta geliyorsa ve o esnada yanýnda kimse yoksa, bu diðer günler de kimsenin gelmeyeceðinin kanýtýdýr.
Arkamý dönüp tam çýkmak üzereydim. Melek Haným elimi tuttu. Daha önce böyle bir þeyle karþýlaþmamýþtým. Birçok hastayla temasým olmuþtu ama bu defa baþka bir þey hissettim. Eminim daha önce hiçbir insanoðlunun hissetmediði bir þeydi bu. Elimi nezaketle tutmuþtu. O an bir þeyi daha hissetmiþtim. Ölüm onu benim adresimden alacaktý. Mavi noktadan.
Sonra elimi býraktý. Az önce hissettiðim her þey bir anda fiþi çekilen bir televizyon ekranýndaki görüntü gibi kayboldu. Sonra ellerini yukarýya kaldýrarak duyamayacaðým þekilde ama fýsýltýyla dua ettiðini iþittim. O an ne yaptýðýný anlayamamýþ olsam da tuhaf bir duygu akýmý baþýmdan vücudumun aþaðýsýna doðru aktý. Sonra ellerini indirdi. Ve bana ‘Elimden geleni yapacaðým.’ Dedi. ‘Onlarý geri getiremedim ama…’ Sonra durdu ve baþka bir þey söylemedi.
Koridoru geçip odama doðru yürüyordum. Arkamdan bir ses ‘Bu herifle iþimiz var.’ Dedi. Baþýmý çevirdiðimde Hemþire Fatma Adatepe’yi gördüm. Onu ‘Merhaba’ dedim. Hastanedeki hemþirelerin en kýdemlisiydi. ‘Yapacak pek fazla bir þey yok. Onu idare etmemiz lazým.’ Dedim. Hemþire hanýma odama doðru yürümeye devam ettik. Ellerini önünde birleþtirerek ‘Ondan kimse hoþlanmýyor. Okuduðu bilim dergileri onu çok fazla etkiliyor.’ Dedi. ‘Bir de Melek Bilen’i yoðun bakýma götürürlerken neler söylediðini bilseydin.’ Diye söylendim.
Fatma Hemþire gözerini kýsarak o manyaðýn neler söylediðini duymak istediðini bilmek istediðini belirtir bir ifadeyle bana baktý. ‘’Gereksiz yere burayý iþgal edecek. Boþuna vaktimizi alacak.’’ ‘Diye söylendiðini duydum, dedim.
‘Zavallýnýn teki.’ Dedi. Baþýmla söylediðini onayladým. Okuduðu bilim dergilerine kendini çok kaptýrýyordu. O dergilerde tuhaf þeyleri bulup okumayý severdi. Yine 1970’lerde geçen tuhaf bir olayý okuduðunda bu olayý gözlerinin içi parlayarak anlatmýþtý. Colorado’da bir çiftçi, bir tavuðun baþýný kesiyor. Ama tavuk ölmüyor. Tavuk on sekiz ay boyunca da yaþamýný sürdürüyor. Bilim insanlarýnýn bu olayýn nasýl gerçek olabileceðinin yanýtýný aradýðýndan bile bahsetmiþti. Önce Saðlýk Dergisinde yer alan Newcastle Üniversitesinin Davranýþ ve Emrim Merkezi’nde çalýþan Dr. Tom Smulders’ýn yorumundan bahsetmiþti. Dr. Tom’a göre Mike kan kaybetmediði için ölmemiþti.
Life dergisinde bu olayýn ‘Baþsýz Tavuk Mucize Mike’ baþlýðýyla yayýnlandýðýndan bahsetmiþti. Baþsýz Tavuk Mike’ýn öyküsü sadece bununla da kalmýyor. Sirklere, gösterilere de götürülüyormuþ. Doktor Ercan tüm bu tuhaf hikâyeyi büyülenmiþ gibi anlatmýþtý. Tavuðun yemek borusundan sývý gýda ve suyla beslendiðinden bahsediyordu. Okuduðu þeylerle kendisini bir þeylere hazýrlýyor gibiydi. Yaþam destek ünitesinde son gününü geçiren Ali Korkmaz’ýn ölümünden önce odaya gelmiþti. Ali Korkmaz’ýn yaþam destek ünitesindeki son anlarýný seyretmiþti ama henüz hiç kimsenin ölümünü kendi elleriyle gerçekleþtirmemiþti.
Odama geçtiðimizde Fatma hemþire bana ‘Bilge Bey, Doktor Ercan’ýn baðlantýlarý güçlü. Onunla dalaþýrsan sürgün edilirsin.’ Dedi.
‘Bunu biliyorum.’ Dedim. Doktor Ercan’la baþ edebilmek için yine de planlarým vardý. Hastane Baþhekimi Kývanç Yýldýrým’ýn olaylarý bildiðini düþünüyordum. Olaylarý sadece seyredeceðini düþünmüyordum. ‘Þimdilik sakinliðimizi korumalýyýz ve hastalarýmýza yoðunlaþmalýyýz.’ Dedim.
Fatma Hemþire bana Melek Hanýmý sordu. ‘Onun durumu ne olur sizce?’
Baþýmý iki yana salladým ve ‘Bilmiyorum.’ Demekle yetindim. Aslýnda olacaklar çoktan belliydi. Hastalýk son safhasýndaydý ve yapýlacak çok fazla þey yoktu. Fatma hemþirenin üzüldüðünü anlamýþtým.
Fatma Hemþire çýkmak için kapýya yöneldiðinde ona ‘Bir dakika.’ Dedim. Melek Bilen’in hastaneye gelmeden önce nerede kaldýðýna dair bir bilgi var mý?’ diye sordum. Gözlerini kýstý ve bana ‘Sanýrým bir huzur evinde kalýyormuþ. Huzur evinin adý ise Ýkinci Bahar Huzur Eviydi.’ Dedi. Sonra gülümseyerek sözü ve müziði Sezen Aksu’ya ait olan Ýkinci Bahar þarkýsýnýn aklýnda kalan bir iki mýsrasýný söyledi. Ona gülümseyerek karþýlýk verdim ve gitmesini beklemeden çekmecemden þehir rehberini aramaya koyuldum.
Ýstanbul 3. Bölge Þehir Rehberinden Ý harfinin olduðu sayfalarý çevirmeye baþladým. Aradýðým numarayý bulmam pek uzun sürmedi çünkü telefon rehberlerini severdim ve gözlerim o karýnca yazýsý satýrlar arasýna sýkýþmýþ her ayrýntýyý rahatlýkla görürdü. Odamda bulunan telefon dýþ hatlara açýktý. Hastanede sadece bazý kiþilerin böyle imtiyazlarý vardý. Ýkinci Bahar Huzur Evinin numarasýný çevirdim ve beklemeye koyuldum. Telefon uzun uzun çaldý. ‘Ýkinci Bahar Huzur Evi. Size nasýl yardýmcý olabilirim.’ Karþýmdaki bayan sesi daha önce hiç duymadýðým kadar nazik bir ses tonuyla konuþmuþtu. ‘Merhaba.’ Dedim. ‘Ben Bayýndýr Hastanesinden Doktor Bilge Göker. Bir hastamýz hakkýnda bilgi almam gerekiyor.’ Uzun bir sessizlik oldu. Telefon ahizesinde tuhaf bir dalgalanma oldu. Sanki adýný daha önce bilmediðim bir güç telefon kablolarýndan geçerek, telefonuma, oradan ahizeye ve en sonunda kulaðýma, oradan da beynime kadar gelmiþti. ‘On dokuz gün önce Ýkinci Bahar Huzur Evine geldiðini görüyorum.’ Yine bir sessizlik oldu. Güç dalgalanmasýný beynimde yine hissedebiliyordum. ‘Anladým.’ Dedim. ‘Peki, rica etsem ailesinin ya da yakýnlarýnýn telefonlarýný öðrenebilir miyim?’ Yine bir sessizlik oldu. Ahizeden beynime doluþan tuhaf dalgalanma tüm vücuduma yayýlýyor gibiydi. Ýstemsizce baþýmým salladým. Gözlerimi açýp açýp kapatýyordum. Telefonun diðer ucundaki ses ‘Bu bilgiyi sizinle paylaþamayýz.’ Dedi. ‘Tamam. Yine de teþekkür ederim.’ Dedim ve telefonu kapattým.
O günün akþamýnda mesaim biter bitmez evimin yolunu tuttum. Anahtarlýðýmdan evimin anahtarýný çýkarýp kilide soktum. Kapý hafif bir gýcýrtýyla açýldý. Sanki geliþime sevinen bir çocuðun sesi gibi tizdi. Ýçeri girdiðimde sýcak havanýn da etkisiyle oturduðum odanýn camýný açmak için koridorun bitimindeki odaya vardým. Camý açtým ve hafiften esen rüzgârý yüzümde hissettim. Hissettiðim þey sadece rüzgâr deðildi. O yýl benim hayatýmdaki tuhaflýklarýn zirve yaptýðý yýldý. Hissettiðim diðer þey adýný açýklayamadýðým bir enerjiydi. Baktýðým ve gördüðüm her þeyin enerjisini zihnimde canlandýrabildiðimi fark ettim. Bu enerjinin þekil bulmasý zaman almadý. Odamýn camýný açtýðýmda gözlerim sokaktan bir kediye takýlmýþtý. Kedinin baþýnýn üzerinde üçgen bir þekil olduðunu gördüm. Bir an yorgunluktan hayal gördüðümü sandým ve gözlerimi sýmsýký kapatýp açtým. Kedi ortalarda görünmüyordu. Hayal gördüðümü düþünerek tek kiþilik koltuðuma oturdum. Koltuðumun yaný baþýndaki kitabýmý aldým ve her zaman yaptýðým gibi bir iki sayfa okumaya baþladým. Kitap okurken maalesef uykum gelir. O gün de öyle oldu. Koltuðumda birkaç saat uyudum.
Ertesi gün, yine iþimin baþýndaydým. Okunacak evraklar, verilecek raporlar, hasta ziyaretleri ve kontrolleri, ilgilenmem gereken diðer ayrýntýlarla baþ baþaydým. Çoðu zaman koþuþturmaca ile geçiyordu. Hastaneler bu konuda en iyi yerlerden biriydi. Ve tabi yaþam destek ünitesinden ayrýlmasý gereken hastalar olacaktý. Ýþin en zor kýsmý da buydu.
Almila Akgün sanýrým yaratanýn en gizemli kullarýnda biriydi. Ya da biz öyle sanmýþtýk. O güne kadar komadan çýkmýþ birine rastlamamýþtým. Haberlerde ve gazetelerde bu tip mucizelerin olduðunu okumuþtum elbette. Almila’nýn hüzünlü bir eylül gecesi komaya girmiþ olmasý hepimizi üzmüþtü. Çünkü sonucu belli olan bir oyun, gözlerimizin önünde oynanýyor ve oyunun sonu hepimizi üzüyordu.
Fatma Hemþireyle ben odamdaydýk. Geçen yýlýn ölüm raporlarýný inceliyorduk. Özellikle önemli olan konu yaþam destek ünitesinde hayatýna son verilen insanlarýn karar raporunu imzalamalarýydý. Alýnmasý güç olan bu kararda maliyetler de önemliydi. Komaya girmiþ birini yýllarca yaþam destek üniteleriyle hayatta tutabilirdik ama bunun güçlü bir maliyeti olurdu. Bu maliyeti herkesin kaldýrmasý pekâlâ mümkün olmuyordu. Bu nedenle ölümler kaçýnýlmaz oluyordu. Aile yakýnlar bu üzücü raporu imzalamak zorunda kalýyordu. Yaþam destek ünitesini genelde sabaha karþý kapatýyorduk. Eðer yaþam desteði kesilecekse, hiçbir karmaþaya yer verme þansýmýz yoktu.
Biz raporlarý incelerken koridordan baðrýþma sesleri duyduk. Temizlik görevlisi Aydýn Aras’ýn sesiydi bu. Fatma Hemþireyle göz göze geldik. Sese iyice kulak kabarttým ve odadan çýktým. ‘Aydýn Bey Neler oluyor?’ diye sordum. Kel kafasýnda biriken terler yüzünden aþaðý akýyordu. ‘Ne olacak! Bu aptal kedi ortalýða pislemiþ.’ Dedi ve cebinden çýkardýðý bir mendille baþýnda biriken terleri sildi. ‘Sakin olun Aydýn Bey. Olur böyle þeyler.’ Aydýn, bana bir þey söylemedi ama gözlerinden çok sinirli olduðunu anlayabiliyordum. Sonra kediye baktým. Van kedisiydi. Çift renkli gözeri vardý. Mavi ve kehribar. Kedinin baþýnýn üzerinde gözlerimi tekrar tekrar açýp kapatmama sebep olan bir þey gördüm. Bu üçgen bir þekilden ibaretti. Týpký geçen gün odamýn penceresinden sokaða baktýðýmda gördüðüm kedinin üzerindeki üçgen gibiydi. Þaþkýnlýðýmý gizleme çalýþýyordum, diðer taraftan yanlýþ giden bir þeyler olduðunu düþünmeye baþlamýþtým. Elimi baþýma götürdüm ve alnýmý hafifi hafif ovmaya baþladým. O sýrada Hatice Hemþire yanýma geldi. Sanýrým sesleri o da duymuþtu. ‘Ýyi misiniz?’ diye sordum. Yapmacýk bir gülümsemeyle iyi olduðumu söyledim. ‘Kedi koridora pislemiþ.’ Dedim. Hatice Hemþire hýzlý adýmlarla yanýmýzdan ayrýldý. Ne yapacaðýný anlamýþtým. Hemþire odasýna doðru gidip gelmesi bir dakikadan az sürmüþtü. Geldiðinde elinde kedi mamasý vardý. Koridordaki kedi pisliðini temizleyen Aydýn Beye baktý ve ‘Kediyi ben hallederim.’ Dedi. Bana doðru bir baþ selamý vererek kediye avucuna döktüðü birkaç mama parçacýðýný verdi. Kedi artýk Hatice Hemþirenin peþinden gitmeye hazýrdý. Elimle mükemmel der gibi bir iþaret yaptým. Hatice Hemþire bana gülümsedi ve kediye mamanýn kalanýný vermek için bahçeye doðru yürümeye baþladý.
O günden sonra hastanemizin bir ‘Mýrnav’ý olmuþtu. Evet ona bu isim çok yakýþmýþtý. Ara ara hastanenin içerisinde turlamasýna müsaade ediyorduk. Hatice Hemþire ise onun mama ve suyunu veriyordu. Tabi bu durum temizlik görevlisi Aydýn’ý ve diðer temizlikçileri rahatsýz ediyordu. Mýrnavdan rahatsýz olan bir kiþi daha vardý Doktor Ercan Karacan.
Sonraki günler hastane kedimiz Mýrnav için hastane bahçesine ihtiþamlý bir kedi evi alýndý. Kedi evini gördüðüm zaman gülmüþtüm. Ýçimden ‘Bir bu eksikti.’ Demiþti. Neyse ki þimdilik bu durum kimseyi rahatsýz etmiyordu.
Sanýrým bahçeye Mýrnav için evin alýnmasýndan iki gün sonraydý. Doktor Güven Alpagut’un nöbetçi olduðu gece. Doktor Ercan vardiyasýný bitirip gitmek üzereyken kediyi koridorda görünce dýþarý doðru kovalamýþ. Kedi ondan kurtulmuþ ve bahçeye kaçmýþ. Ercan, o kediyi bir daha hastanede görürsem iyi bir tekme geçireceðim diyormuþ. Aslýna bakýlýrsa Doktor Ercan bunu aþikâr bir þekilde asla yapamayacak birisi. O kediyi kafasýna gerçekten taktýysa onun iþini gizlice halletmeyi tercih ederdi. Ama o kedinin baþýna Doktor Ercan’ýn gazabýndan daha kötüsü gelecekti.
Eylülün ortalarýna doðru havalar hafiften soðumaya baþlamýþtý. Rüzgâr hafif hafif esiyordu. Önceki yýllarda da o yýl hissettiðim þeyleri hissettiðim olmuþtu ama o yýl daha þiddetli bir þekilde ölen hastalarý hissetmeye baþlamýþtým. Daha önce de ölen insanlar, kopmuþ uzuvlar ve daha þiddetli olaylar görmüþtüm. Ama Melek Bilen’in öldüðü o yýl, Mavi Nokta’dan cansýz bedeninin çýkarýldýðý esnada hissettiðim gibi bir þeyi asla unutamadým. Þimdi bile o hissiyat tüm benliðimde. O yýl artýk daha fazla bu iþi sürdüremeyeceðime inanmýþtým. Daha fazla insanýn ölümünü görmeyi, ölümünde rol almayý istemiyordum.
Bir gece Doktor Alpagut’un nöbetçi olduðu günün gecesiydi. Ýþimi ayaklarýmý sürte sürte yaptýðým günlerden biriydi. Eve gitmeyi de pek istemediðim bir gündü. Doktor Güvenle tam hastaneden çýkmak üzereyken karþýlaþtýk. Ayak üstü bir þeyler konuþmuþtuk. O gerçekten merhametli ve iþini gerçekten seven bir doktordu. Onu bir çalýþma arkadaþýndan çok, bir dost gibi görürdüm. Vedalaþýp gitmek üzereydim ki ‘Bilge.’ Dedi. Dönüp ona baktým. Yüzünde tuhaf bir ifade vardý. Kilolu olmasýna raðmen yüz hatlarý keskin olan þanslý insanlardandý. ‘O odada tuhaf bir þey var. Bana deliymiþim gibi bakma.’ Mavi kapýlý, yaþam destek ünitesinin olduðu ölüm odasýndan bahsettiðini hemen anlamýþtým. ‘O odadaki hasta yataðýnda bir ölümü daha görmek…’ Ona doðru bir iki adým attým ve sýrtýný sývazladým. ‘Sen güçlü bir doktorsun. Bunlarý aþacaðýn uzun bir çalýþma hayatýn olacak. Yaþadýðýn þeyleri ben de yaþadým.’ Dedim. Sözlerimden etkilenmemiþ görünüyordu. ‘Orada bir hastanýn daha yaþamýna son verdiðimizi aklýma getirmek dahi istemiyorum.’ Dedi. Ona söyleyecek son bir söz bulamadým. Her ne sebeple olursa olsun bir insanýn yaþamýna son vermek zor ve acý bir þeydi. Bazý bünyeler bu iþi yaparken derinden etkileniyordu. O bünyelerden biri de Doktor Güven Alpagut’a aitti.
Dýþarýda hafif bir rüzgâr esiyordu. Aðaçlarýn yapraklarýndan gelen hýþýrtýlar bir an olsun kimsenin olmadýðý boþ bir sokakta hissedilecek türden bit tedirginliðin oluþmasýna sebep oldu. Kýsa bir süre önce yaþam destek ünitesinden ayýrdýðýmýz Kadir Kara’nýn sesini bir dalga gibi beynimde hissettim. Bana çok sevdiði romandan Gogol’un paltosundan bir sayfayý okuyordu.
‘’Çok uzaklarda, Tanrý bilir belki de dünyanýn öbür ucunda, bir bekçi kulübesinin ýþýðý belli belirsiz titreþiyordu. Akaki Akakiyeviç'in az önceki neþesinden iz kalmamýþtý. Kötü bir þeyler olacaðýnýn sezmiþ gibi korkuyla girdi meydana. Dönüp ardýna ve iki yanýna bakýndý: Sanki uçsuz bucaksýz bir denizin ortasýndaydý. "Hayýr, en iyisi hiçbir yere bakmamak!" diye düþünerek gözleri kapalý yürümeye baþladý. Meydanýn sonuna geldim mi diye gözlerini açtýðýnda, tam karþýsýnda, nerdeyse burnunun dibinde, býyýklý iki adamýn durduðunu gördü, heyecandan adamlarýn nasýl birer tip olduklarýný bile ayýrt edememiþti. Korkudan gözleri dumanlandý, yüreði gümbür gümbür atmaya baþladý. Adamlardan biri Akaki Akakiyeviç'in yakasýna yapýþarak, gürlercesine, "Aa, benim paltomu giymiþ!" dedi. Akaki Akakiyeviç, "Can kurtaran yok mu!" diye baðýracak oldu ama öbür adam memur kafasý büyüklüðündeki yumruðunu aðzýna dayarak, "Hele bir baðýr!" dedi.’’
Doktor Güven ile hissettiðimiz þey tam da Akaki Akakiyeviç’in paltosunu zorla alanlarýn zorbalýðý gibiydi. Bizim olmayan hayatlarý almak konusunda belki de çok hoyrat davranýyorduk.
O gün Doktor Güvenle vedalaþýp ayrýldýktan sonra uzunca bir süre yürüdüm ve kendimle bir iç hesaplaþma yaptým. Sanýrým ölmeden önce herkesin kendisiyle ilgili ve yaptýklarýyla ilgili bir muhasebe yapmasý gerekiyor. Yaptýðýmýz iyiliklerle, sebep olduðumuz kötü ya da iyi þeylerle ilgili ve hatta yolda yürürken herhangi sýradan birini; yürüyüþümüzle, bakýþlarýmýzla rahatsýz ettiðimizi hatýrlayacaðýmýz derin ve adil bir hesaplaþma yapmamýz gerekiyor.
Sokak lambalarýnýn sarý ýþýklarýnýn altýnda yürürken bu iç hesaplaþmaya dair daha detaylý düþüncelere dalýp gittim. Ýçimde daha önce hiç hissetmediðim kadar huzur hissediyordum. Adýmlarýmýn ritmik sesleri eþliðinde Akaki Akakiyeviç’in paltosu için verdiði derin mücadelenin ne kadar deðerli bir þey olduðunu anlýyordum.
Daldýðým düþüncelerin bir anda bölünmesine sebep olan bir þey oldu. Yürürken aðaçlarýn üzerinde kare þekillerin belirdiðini görmeye baþladým. Dehþete kapýlmýþtým. Aslýnda her canlýda var olan bu geometrik þekilleri sadece benim görebildiðimi düþünmeye baþladým. Bu durumu ilk defa o kediyi gördüðümde tam baþýnýn üzerinde beliren üçgeni gördüðümde de yaþamýþtým. Bu durumun artýk gerçekten canýmý sýkmasýný istemiyordum. En mantýklý þeyin bir göz doktoruna gitmek olduðunu düþündüm. Pekâlâ bu göz kontrolünün gördüðüm þekilleri açýklamayacaðýný biliyordum.
O dönem yaþadýðým her þeyi tam olarak bir mantýða oturtmam için biraz daha zaman vardý. Bu tuhaf geometrik þekiller zaman zaman beliriyordu. Edindiðim tecrübe þekillerin; hayvanlarda üçgen, bitkilerde kare olduðuydu.
Ýnsanlarý hangi geometrik þeklin temsil ettiðini dramatik bir þekilde öðrenmeme çok az zamanýmýn olduðunu bilmiyordum. Her þeyin cevabý Beyaz Melek’teydi. Þimdi bunlarý düþününce kafayý üþütmemiþ olduðum için dua ediyorum.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn fantastik roman kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Beyaz Melek 4. Bölüm
Kýsa Saç '. Bölüm
Beyaz Melek 8. Bölüm
Renkli Düþler Dükkâný
Nicole Beatrix'in Atarisi 2. Bölüm
Beyaz Melek 6. Bölüm
Beyaz Melek 7. Bölüm
Nicole Beatrix'in Atarisi
Kod. X
Kýsa Saç

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Tüm Iþýklarý Yak!

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kemer [Öykü]
Kayýp Yol [Öykü]
Secret War [Öykü]
Reli Hermanni'nin Ýlginç Hikâyesi [Öykü]


Timur KOHEN kimdir?

Çalýþmalarýmý neredeyse her gün gözden geçiriyorum. Büyük bir emekle yazdýðým romanlarýmý nasýl daha çarpýcý, sürükleyici, gizemli ve fantastik hale getirebileceðimin çalýþmasýný yapýyorum. Okuyucunun geçmiþte, þimdi ve gelecekte vermek istediðim düþünceyi almasý için elimden gelen her þeyi yapýyorum. Zamana yenilmeyecek, yaþamaya devam edecek eserler oluþturmak için uðraþ veriyorum. Ýmgeleri merak öðesiyle iþlemeyi seviyorum. Gizemin ve merak öðesinin son ana kadar fantastik bir atmosferde sürüp gitmesini seviyorum. Okuyucunun gözünde ve ruh dünyasýnda küçükte olsa bir yer etmek için gizemle yazma serüvenime devam ediyorum.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Timur KOHEN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.