İnsan gülümsemeyle gözyaşı arasında gidip gelen bir sarkaçtır. -Byron |
|
||||||||||
|
Düşünüyorum. Çokça düşünüyorum… Sanki aklımın bugüne kadar hiç denemediği, şimdiye kadar hiç kullanmadığı tarafıyla düşünüyorum… Günlük yaşadığım olaylar, konuştuğum kelimeler, yaşadığım anıların vücuda getirdiği hayalleri algılayıp bir bütün haline getirebilmekten acizim. Sana ömrüm boyunca üzerinde çalıştığım, hazırladığım külü elenmiş, damıtılmış sözcüklerden; sıkıntılarımı, özlemimi, hasretimi, gurbetimi ve yalnızlığımı anlatsam bir çukur kadar değeri olmadığını da biliyorum. Bu yüzden kısa kesiyorum. Akıp giden zaman içinde yaşadıklarımın, anılarımın, istek ve arzularımın yok olmasına şaşırıyorum çünkü “aidiyet” duygusunu en iyi ben biliyorum. *** İnsan terk edilince, “unutma(k)” için elinden geleni yapıp hayatına devam etmek istiyor. Ancak, unutmak istedikçe daha çok sevdiğinizi fark ediyorsunuz. Kişi ne kadar ümitsizse aşkı da o kadar korlaşıyor zaman içinde… Muhayyile, dönüp duran şu dünyada size ilk geliş ve sonra gidişi anlamlandırmaya çalışıyor. Birinin hayatınıza girmesine onay verip sonra gitmesine ses çıkarmamak zordur. İletişimi kesip, susmayı tercih eden insanların kendilerini ifade edebilmeleri, hayallerinin peşinden koşabilmeleri, değerlerine göre yaşayabilmeleri için gereken alanı onlara sunmak için tutmaya değil, bırakmak gerektiğine inanıyorum. Zira kimse boynuna ip bağlayıp da peşinizden sürükleyebileceğiniz bir hayvan değildir… *** Her insan bir renk. Bir desen. Bir doku. Herkesin kendine özgü renk sevgisi var. Herkesin bu tuvalde kendine has fırça darbesi var. Çok sayıda karakter ve türlerle karşılaşıyoruz. Bazen birbirimizle kolayca anlaşabiliyorken, bazen de birbirimizi anlamakta zorluk çekiyoruz. Ve zaman geçtikçe nihayet başkalarının kendileri olmasına izin vermenin bir hak-hukuk meselesi olduğuna inanıveriyoruz. Böylece kabullenmeyi öğrenip yaşarken içinizin farklı bir huzurla dolduğuna şahitlik ediyorsunuz. Çok sevdiğim bir arkadaşım bana kabullenmenin insanları kendi haline bırakmanın yaşamanın temel taşı olduğunu söylemişti. Düşünüyorum da çok haklıymış… Zira o insanların güçlü yanlarını, benzersizliklerini ve kusurlarını, onları hayal ettiğimiz şekilde şekillendirmeye çalışmadan kucaklamanın, ruhumuzu ısıttığını fark ediyorsunuz. Bunun -insanları kendi hallerine bırakmanın- erdemine ulaştığımızda diğer insanlarla güven ve itimadın arttığına da ayrıca şahit oluyorsunuz. Elbette kim olduğumuz için kabul edilmenin ve saygı duyulmanın nasıl bir his olduğunu hepimiz biliriz. Ancak ne var ki hepimiz bilinçli bir bağ kurup anlamlı bir ilişkinin gelişmesi için elimizden geleni yapmaktanda beri durmuyoruz. *** Her zaman küsen, küsünce derdini paylaşmak yerine susan, kendi acılarına odaklanan, karşı tarafı önemsemeyen, empati kurmayı bilmeyen, beş yaşındaki bir bebek gibi ilgi bekleyen; tutkuyu, sevgiyi ve fedakarlığı karşıdan bekleyen, adına aşk şiiri, şarkısı isteyen ama kırk kat yabancının dert ortağı, en yakınına ise aslan terbiyecisi kesilen, Allah’ın bir selamını çok gören, başında altın tacıyla prenses kalmak isteyen biri vardı düne kadar hayatımda. Şimdi o yok artık… Rahat bıraktım onu. Bugüne kadar hiçbir zaman birbirimize eşlik etmeden kendi hayallerimize doğru yol almamız gerektiğinin hayalini hiç kurmamıştım doğrusu… Ama geçen zaman kurmamız gerektiğini öğretti bana. Kısaca diyeceğim o ki gitmek isteyene yol vermek büyük bir erdemdir. Ayrıca sizi seven, değer veren bir şekilde sizinle iletişim kuracaktır. Kurmuyorsa arkanıza bakmadan kendi yolunuzu çizmeniz gerektiğini bilmenizi istiyorum. Bunu ben başarabildiysem, herkesin başarabileceğine inanıyorum. Sakın ha kimsenin empatı, kimsenin kulu ve kölesi olmayın. Aksi halde bu dünyayı kendinize zehir edersiniz… Lütfen sayılı günlerinizin değer ve kıymetini bilin. Çünkü hayat boşluğu kabul etmiyor… İşte bu sebeplerden gidene yol, kalana yer vermekten asla çekinmeyin diyorum. Sağlıcakla kalın
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |