..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Işık verirseniz, karanlık kendiliğinden yitecektir. -Erasmus
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yapıtlar > Yûşa Irmak




23 Mayıs 2024
Eşek Edebiyatı  
Yûşa Irmak
Eşek, edebiyatın ve felsefenin olduğu kadar geometrinin ve sosyolojinin de en gözde mecazları arasında yer almış. Birçok şair, yazar, düşünce insanı, filozof, bilim insanları hatta folklor da eşekten vazgeçmemiş.


:BEG:
Çocukluk çağımda memleketim Nizip’in merkezinde yer alan parkta Mahsuni Şerif’in açık hava konserine gitmiştik. Sahneye çıkan Mahsuni eline mikrofonu alınca: “Ben eşeği, aslandan daha çok severim. Çünkü aslan parçalar, eşek insana hizmet eder. Ben insana hizmet eden, onun yükünü hafifleten eşek olmayı, aslan olmaya tercih ederim.” demişti. Halbuki o zamana kadar arkadaşlarım, büyüklerimiz, mahalledeki abilerimiz: “Aslan, aslan…” dediklerinde gubarırdık. Nefsimiz balon gibi şişer; “Eşek bu! Ne eşeği, Eşek oğlu eşek!” dediklerinde yerin dibine girerdik…

Hayatımda ilk defa Türkiye’de herkesin türkülerini dinlediği, hürmet ettiği, saygı duyduğu bir sanatçının kendisine eşekliği aslan olmaya tercih etmesini çok garipsemiştim. Bu söylemi bir mütevazilik de değil, bilgece bir çıkarım olarak zihnime kayıt etmiştim. Evet, eşekler o gün, bugündür –sesi hariç– her şeyiyle merhametimi ve merakımı celbeden hayvanlar olarak hayatımda yer edinmiştir.

Eşek, edebiyatın ve felsefenin olduğu kadar geometrinin ve sosyolojinin de en gözde mecazları arasında yer almış. Birçok şair, yazar, düşünce insanı, filozof, bilim insanları hatta folklor da eşekten vazgeçmemiş. Divan şiirimizden derinlemesine bilgi sahibi olmaya gerek yok. Lise yıllarımda edebiyat kitaplarımızın divan edebiyatına ilişkin bölümünde Şeyhi’nin Harnamesi en çok bilinen metinler arasında “eşek” yer alırdı.

Edebiyatla hiç ilgisi olmamış ve olmayan tanıdığım çoğu insan Divan şiiri ile ilgili bir söz söyleyecek olsa hemen Şeyhi’nin

“Bir eşek var idi zaif ü nizâr
Yük elinden kati şikeste vü zâr”

dizesini ezberden sırıtarak söylediklerinin bir tanığıyım.
Edebiyatımızda Şeyhi’den, Ziya Paşa’ya kadar kim varsa hepsinin birer “eşeksever” olduğunu bu vesile ile söylemeliyim. Hatta Mevlana da dahil…
Nietzsche Putların Alacakaranlığı’nda (11.), eşeği trajik bir varlık olarak görür:
“Bir yükün altındadır: Ne taşıyabilecek ne üzerinden atabilecek durumdadır. Tıpkı bir filozof gibi…” Şeyhi’nin “..yük elinden kati şikeste vü zar” dizesi ile Nietzsche’nin dile söylemlerinin ne kadar benzediklerini bir tarafa bırakıp gerçekten şu eşeğin trajik yaratıklar olduklarına bakmak gerektiğini düşünüyorum. Onları filozofça trajik konumlarıyla ele almak yerine; küçümsemek, aşağılamak sanırım eşekliğin (!) dik âlâsıdır!!!

Eşeğin, Nietzsche’nin konumlandırdığı gibi iki ihtimal arasında kalmışlığın (yükü ne taşıyabiliyor ne de üzerinden atabiliyor olması) trajedisini, bir Fransız filozofu Jean Buridan, farklı bir düzlemde tekrarlar. Ünlü sosyolog Georges Gurvitch, 1953 yılında İstanbul Üniversitesi’nde verdiği; “İnsan Hürlüğü Üzerine Altı Konferans”ta Buridan’ın Eşeği’ne ilişkin deneyini şöyle anlatmış: “Eşit mesafeye konmuş, aynı nitelikte iki yulaf yığını karşısında bulunan eşek, ikisi arasında bir tercih yapamadığı için hareketsiz kalır ve açlıktan ölür.”

Bu duruma biz Türkler: “ölme eşeğim ölme!” ile zapturapt altına alırız.

Peki gerçekten şu eşek bir filozof mu yoksa bir ahmak mı?

Realitelere bakılırsa her iki medeniyette de ne hikmetse ahmaklığın istiare yoluyla dilegetirilme şekli genel de eşek üzerinden yapılıyor. Latincede “cerebrum asini” (Eşek kafalı) bir hakaret olarak biliniyor ve bu hakaretin bizde ki karşılığı “Eşekliğin lüzumu yok”tur. Bu deyiş ise, geçmişte ve bugün, genellikle babaları da eşek olan eşekler tarafından kullanılmaya devam etmektedir.

Sadece kafası değil, yüzü ve kulaklarıyla da bilim tarihine geçen eşek: Pythagoras’ın geometrisinde bir teorem, bir dikaçılı üçgenin kenarları ile hipotenüsü üzerine çizilen karelerin görünümünün, eşeğin yüzü ve iki kulağına benzetilmesi yoluyla, “Eşek davası” diye bilim dünyasının da gündeminde yerini korumuştur. Yine eklemek gerekecekse Midas’ın kulaklarının eşek kulakları olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum.

Folklor, dedik. Ortaçağ Anadolu taşrasında, eşek bireysel tek ulaşım aracıdır: Türkçedeki “eşek yükü” deyişi, ağırlığı temsil eder. Nasreddin Hoca’nın eşeği, Don Quixote’nin Rozinante’si gibidir. Ama Hoca’nın eşeğinin adı yoktur ve üstelik Hoca, eşeğine ters binmiş olarak temsil edilir. Bu, Hoca’nın tersliğinden midir, yoksa eşeğin tersliğinden mi bilemem. Ama belli olan bir şey varsa o da: “Altın süsleme palanlı” ya da “semerli” eşek, aşk hayatımızdan tutun, siyasi hayatımızın da bir parçası olmuştur.

Oldu olacak eşek efendi ile ilgili bulabildiğim özlü sözleri de bu yazının altına iliştireyim. Belki birilerinin eşeklik yapmamasına (!) vesile oluruz.

Kalın sağlıcakla…

Eşek ile ilgili özlü sözler:
Eşek ile ilgili özlü sözler:

Mal dağdan, eşek damdan; yük eşeğe gelmiyorsa eşek yüke gider.
Emanet eşeğin yuları gevşek olur.
Göç geriye dönerse topal eşek öne düşer.
Aksak eşekle yüksek dağa çıkılmaz.
Üzülme; eşek eşeği beğenir. Ömer Hayyam
El elin eşeğini türkü çağırarak arar.
Eşeğe altın semer de vursan eşek yine eşektir.
Adam sandık eşeği, kaba yazdık döşeği.
Bal, eşeğin ağzı için değildir. Miguel de Cervantes
Aşk eşeğe bile dans ettirir. Fransız Atasözü
Attan indi eşeğe bindi.
Emanet eşeğin yuları gevşek olur.
Aksak eşekle yüksek dağa çıkılmaz.
Atlar tepişir olan eşeklere olur.
Atlar tepişirken arada eşekler ezilir.
Attan düşen ölmez, eşekten düşen ölür.
El elin eşeğini türkü çağırarak arar.
Eşek, eşeği ödünç kaşır. Fakir Baykurt
Üç kuruşluk eşeğin beş paralık sıpası olur.
Eşek bile bir düştüğü yere bir daha düşmez.
Eşek hoşaftan ne anlar; suyunu içer, tanesini bırakır.
Eşeğini sağlam kazığa bağla, sonra Allah’a ısmarla.
Eşeğin kuyruğunu kalabalıkta kesme; kimi uzun, kimi kısa der.
Attan düşene yorgan döşek, eşekten düşene kazma kürek.
Eşeğe eşek olduğunu ispat edemezsin ki… Cengiz Aytmatov
Canı yanan eşek attan yürük olur (canı acıyan eşek atı geçer)
Zenginin kağnısı dağdan aşar, fakirin eşeği düz yolda şaşar.
Adam adamdır, olmasa da pulu; eşek eşektir, atlastan olsa da çulu.
Allah fukarayı sevindirmek isterse önce eşeğini yitirtir, sonra buldurur.
Öküzün önünde, eşeğin arkasında, aptalın her tarafında hazırlıklı ol.
Sahibi çok olan eşeği sonunda kurtlar yer. İspanyol Atasözü
Eşek, köpeğe ot vermiş, köpek eşeğe et. İkisi de aç kalmış. Çerkes Atasözü
Öküzün önünde, eşeğin arkasında, aptalın her tarafında hazırlıklı ol.
Şerefin sebebi, sanma neseptir; Eşrefin eşekten farkı edeptir. Cengiz Numanoğlu
Ne günlere kaldık ey gidi gazi hünkâr, eşek vezir oldu katır defterdar.
Olur, olmaz maslahata, çolçocuk karışır oldu. Küllükteki boz eşek, atla yarışır oldu.
İnsan hür değildir; hür olan, eşek veya köpektir. Necip Fazıl Kısakürek
Dünya üç beş bilgisizin elinde; Onlarca her bilgi kendilerinde. Üzülme; eşek eşeği beğenir: Hayır var sana kötü demelerinde. Ömer Hayyam
İsa’nın eşeğinden şeker esirgenmez ama eşek yaratılışı bakımından otu beğenir. Mevlana
İnsan insandır cepte olmasa da pulu, Eşek eşektir altından olsa da çulu.
Eşeğe, katır boncuğuyla inci birdir. Zaten o eşek, inciyle denizin varlığından da şüphe eder. Mevlana
Eşek alim olmaz taş taşımakla tekkeye, adam insan olmaz gitmek ile Mekke’ye. Ziya paşa
Bir insan sana eşek derse umursama, ama 5 kişi sana eşek derse git kendine bir semer al. Amerikan Atasözleri
Eşeği mektep müdürü yapan dershanelerin ahıra döndüğünden şikâyet etmemelidir. Cenap Şahabettin
Eğer yol bilmezsen eşeğin (nefs) dileğine aykırı hareket et; doğru yol o aykırı yoldur. Mevlana
Her gördüğün ata sakın deme binektir. Sırrını verme dostuna, bazıları gevşektir. Eşeğe altın semer de vursan; eşek yine eşektir. Ziya Paşa
Mey biter saki kalır. Her renk solar haki kalır. Diploma insanın cehlini alsa da hamurunda varsa eşeklik; baki kalır. Fuzuli
Ben sana zarar verebilirim, tekme atabilirim dersen bil ki insana değil, eşek ve ata uygun bir özellikle övünüyorsun. Epiktetos
Terk eden kişinin gittiği yerde aradığını bulamayınca geri dönüp özledim demesi; özlediğinden değil, eşek gibi pişman olduğundandır. Aziz Nesin
Okulun ne önemi var? Okula yarın da gideriz. Ha bir ders fazla almışız, ha bir ders eksik, yine hep aynı eşek kalırız. Carlo Collodi
Düşüncede saplantı ve azgınlık en açık ahmaklık belirtisidir. Canlılar arasında eşekten daha kendinden emin, daha vurdumduymaz, daha içine kapalı, daha ciddi, daha ağırbaşlı olan var mıdır? Michel de Montaigne
Ne günlere kaldık ey gidi gazi hünkâr, eşek vezir oldu katır defterdar.
Adam hacı mı olur ulaşmakla Mekke’ye, eşek derviş mi olur taş çekmekle tekkeye? Eşek alim olmaz taş taşımakla tekkeye, adam insan olmaz gitmek ile Mekke’ye. Ziya paşa
Ömrümün sonuna kadar eşeğe binmektense, bir yıl ata binmek yeğdir. Hollanda Atasözü
Terbiyesizden edep beklemek dehşettir. Geçme katırın önünden seni teper çünkü aslı eşektir.
“Eşeğe, katır boncuğuyla inci birdir. Zaten o eşek, inciyle denizin varlığından da şüphe eder.” Mevlana
“Soysuza asalet mi verir giydiği üniforma? Som altından semer vursan eşek yine eşek.” Hayati İnanç
“Bedenin, bindiğin eşek. Dizgin sendeyken ahire gidersin ama işi eşeğe bırakırsan ahıra gidersin.” Hayati İnanç
“Ah, bu eşek anırışları! Dünyada bundan yanık, bundan elemli bir ses daha bilir misiniz?” Yakup Kadri Karaosmanoğlu
“Direğe iple bağlanan bir eşek kendini kurtarmak için direğin etrafında dönüp durunca direğe daha yapışık, hareket edemez halde kalır. Aynı şey kendi korkularından ve rahatsızlıklarından kurtulmaya çalışıp acılarına daha fazla saplanan obsesif düşünme biçimine sahip insanlar için de geçerlidir.” Francesc Miralles
Geveze bir adam, bu derece meşgul ve önemli buluşlara imza atan ünlü bilginle kulakları normalden biraz büyükçe olduğu için dalga geçmek ister: “Üstat, kulaklarınız bir insan için fazlaca büyük değil mi?” diye sorar. Galileo yaptığı işten başını kaldırarak adamı süzdükten sonra yeniden işine dönerek şu yanıtı verir: “Evet, benim kulaklarım bir insan için biraz fazlaca büyük, ama seninkiler de bir eşek için fazlaca küçük sayılmaz mı?”
Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, İstanbul’a gidecek olan Nedimi Şair Nihat Bey’den gelirken getirmesi için beyaz renkli, çok iyi bir eşek istemiş. Fakat Nihat Bey eşeği almayı unutmuş. Mısır’a geldiği zaman Paşa haklı olarak sormuş: “Nihat Bey, bizim eşek nerede kaldı?” Şair şaşkınlıkla şöyle demiş: “Vallahi unuttum Paşam, şimdi sizi gördüm de hatırıma geldi.” Paşa, aldığı cevaba memnun olmamış; ama yine de gülümseyerek şöyle demiş: “Neyse, siz geldiniz ya, artık lüzumu kalmadı.”



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yapıtlar kümesinde bulunan diğer yazıları...
High – Rise (Gökdelen)
Yabancı Gözüyle Türkler
Eski Kitaplar Neden Okunur?
Batılı Şiiri Bize Nasıl Sevdirdiler?
Körleşme
Mihr ile Mâh
El Ruido de Las Cosas Al Caer (Düşen Şeylerin Gürültüsü)
Uzak Nasıl Yakın Edilir?
Budalalık Nedir, Nasıl Keşfedildi?
Şiirdeki Roman…

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
O Kelime!
İstanbul’u Düşünmek
Geçmişi Geçmişimiz Olan Şehir: Bosna - Hersek
Kaygı ve Endişe İnsanı İnsanlıktan Çıkartır
Ruhu Vurgun Yemiş Dalgıçlar
13 - 14 Yaşındaki Kız Çocukları Hakkında…
Abdülhamid, Abdülhak Hâmid ve Karındeşen Jack
Ezberlerin Bilimsel Kılıklısı Bir Felakettir
Gidene Yol, Kalana Yer Vermek
İşlenmemiş Cevherler Ülkesi: Türkiye

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Geldim [Şiir]
Bir Hicran Nağmesi [Şiir]
Sakin Bir Acı [Şiir]
Sözün Çiçeği [Şiir]
Sevgiliye Hasretle [Şiir]
Geceye Kâside [Şiir]
Benimle Ölür Müsün? [Şiir]
Gözbebeği Turşusu [Şiir]
Beste-i Nigar [Şiir]
Bilemezsiniz [Şiir]


Yûşa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.