..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bir sanatçı başarısız olamaz; sanatçı olabilmek bir başarıdır. -Charles Horton Cooley
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > Aşk Romanı > İsa Kantarcı




17 Ağustos 2024
İki Kız Bir Erkek 6  
İsa Kantarcı
GENÇLİK...............


:ID:
ALTINCI BÖLÜM

Seher, evin az aşağısını işaret etti.
“Orada ısırganlar vardı, bahçe kenarında çilekler olurdu. Orada ateş yakardık küçükken, kartondan ev yapardık, orası evimiz olurdu. Yağmur yağınca kardeşimle orada otururduk. Çok eğlenirdik böyle, çok mutlu olurduk; çünkü bize ait evdi karton ev. Ateşte patates, patlıcan, biber közlerdik, mısır pişirirdik. Şimdi hayatımda eksik olan bu.”
Böyle şeyler geveliyordu işte, bunalımdaki kız ne söylesin. Sevdim burayı, şikayetlerini anlamıyorum, ben olsam burada günümü gün ederdim, tek saniye sıkılmazdım. Ama tabi her evde sıkıntı olur canım; katlanacaksın. Ben nelere katlanıyorum; haberi yok.

Geçen haftanın birinde çöp kutularından çek çek arabasıyla kağıt toplayan bir adam görmüştüm. 40 yaşında olmalı. Ufak tefek, cılız mı cılızdı. Ben ise boş boş geziyordum. Kendimden, kalıbımdan utanmıştım onu görünce.
Birkaç gün önce sahilde kuytu bir yerdeydim, loştu orası, park yeri. Düşüncelere dalmıştım. Kadının biri geldi, 45, 50 yaşında. Kel kafalı. Hayatımda kel kafalı böyle biri ilk kez görmüştüm, saçına ne olmuştu? Tükenmez kalem satıyordu, tanesi 1 lira. Kırtasiyeden satın almış. Güvenemedim, almak istemedim, başladı anlatmaya: İki küçük çocuğu devlet korumasında, 13 yaşında zihinsel engelli bir kızı var, ona bakıyor. Israr etti, ben de acıdım, inandım da aldım 2 tükenmez kalem, son paramla.
Bir arkadaşım nakliye işine girmiş, yüksek apartmanlara eşya taşıyor. Birkaç gün dayanabilmiş. Günlük 100 lira alabilmiş. Lise sonrası var olmak büyük dert.

“Mümkün olsa, bir buluş yapsam da kaçıp gitsem buralardan.” dedim, çöplerden atık toplamayı düşündüm.
“Harika! Bunu ben de düşünmüştüm.”
“Ciddi misin?”
“Tabi dedi, kış günü şafak sökmeden sokaklarda dolanmak, bilmediğin sokaklarda, yağmur yağarken, sıcak yaz gecelerinde, şehrin gizli damarlarında müthiş serüven olur. Matrak olur. Sokak köpeği gibi dolanmak ilginç olur. Ama babam beni öyle yakalarsa keser.”
Şakasına demiştim bunu, onun romantik bakış açısıyla keşke çözebilsek sorunlarımızı.
Sessizleşti.
Uzun bir süre sonra umut ve heyecanla dedi ki:
“İşleri yoluna koymak lazım dostum, kafa kafaya verdik mi başaramayacağımız iş yok. Birlikte kaçıp gidebiliriz şehirden.”
Gülümsedim. Acınası düşünceye.
Ciddileşti:“Şaka yapıyorum, o kadar şuursuz değilim; ama bu işi düşünmüyorum değil. Sabah kaçsam akşam pişman olur dönerim eve. Bir de benden yiyecek dilenen pis yavru kediyi de yanına alırsın… Kardeşim hariç kimseyle anlaşamıyorum, herkes hükmedici, benim istediğim olacak diyor, e ben esir miyim, karakter ve diş gösterince çıldırıyorlar, bazen kardeşimi de boğmak istiyorum. Evde huzur olsun istiyorum, düzen; ama olmuyor, saygı, seviye yok, eğitim yok, hepsini pataklamak istiyorum, düzen sağlamak isterken her şey üstüme devriliyor gibi oluyor, en iyisi kaç git bu evden diyorum kendime. Yesinler birbirini… Ben artık yetişkinim, beni dinlemelisin diyorum babama, yüzüme sırıtarak bakıyor, sanki ben toz beziyim;sana süt, bez almak için nelere katlandım, sigara alamadığım günleri henüz unutmadım bebek diyor bana. Delirmiş bunlar ya da ben algılayamıyorum bunları seviyelerini. Ya da onlar gibi olamadığımdan. Giydiğim birkaç eski pantolon var, yırtık pırtıklı. Kız kardeşim bana kot alacaktı, o paraya bile el koydular, lazım diye, kendi ihtiyaçlarımı karşılamam lazım. Para istiyorum annemden, babana söyle diyor, babama diyorum, sakız parası veriyor, elin kolun tutuyor, iş bul çalış diyor. Kardeşim tekstil atölyesinde çalışıyor köle gibi. Meleğin çalışmasını sevmişler, babam onlarla konuşmuş, orada çalışayım diye, bana sormadan konuştu, o işi yapamam dedim, cephe aldı bana. Bir ruj alacağım, para yok. Başka bir şey alacağım, ciddi bir şey benim için. Para yok. Bir çift çorap alacak para yok. Babamın tavırları çok zoruma gidiyor. Kendimi çok yalnız hissettim hayatta. Kendimi kurtarmam lazım. Bir iş bulmam lazım, artık ne olursa. Kafayı gece geç vakitlerde başlayan filmlere sardım, o filmler iyi oluyor. Düşünmekten iyidir. Sadece kafamı rahatlatıp toparlamaya çalışıyorum. Ama yaptıklarım yeterli gelmiyor, kafayı iyice dağıtmam lazım. Her şeyi içime atıyorum. İçimde çok şey birikmiş. İnsan içini dökemeyince hastalanıyor. Sende durumlar nasıl?”
“İyidir. Burası güzelmiş.”
“Öyle görünür… Babam da zırvalayıp duruyor. Evlensen iyi olur diyor. Arkadaşlarının evlenmek isteyen, işi gücü olan, terbiyeli, sağlam oğullarından söz ediyor, beğendiğini seçersin diyor. Canımı sıkıyor. Annem desen o da evlilikten konu açıp kafa ütülüyor, fare gibi vik vik edip duruyor. Abim de başka bir sıkıntı, başka türlü bir yılan. Ne duruyorsun evde ot ot, iş bul çalışsana diyor. İş var sanki. Gidip iş aramak da içimden gelmiyor. Gidip bir sürü pislikle muhatap olacağım, pislik adamlara para için çalışıp kötü tavırlarına ve koşullarına katlanıp susacağım, evde oturmak çok daha iyi, istediğin vakit yat, istediğin vakit kalk. Ama böyle de olmuyor ki. Sorunun çözümü için bir şeyler yapmam lazım. Kız evde kaldı mı birilerine batmaya başlar arkadaş. Hele de kızsan işler zordur. İki kadın ya da anne kız vuruşmadan rahat etmez. Sonra bu çarpışma
bir ihtiyaç haline gelir, saatlerce bağıra çağıra konuşurlar ve sakinleşirler, sevgi-nefret ilişkisi, bizde olan bu. Evde kendimi fazlalık gibi hissediyorum arkadaş. Üretmem lazım. Üretim yoksa kavga, didişme, hır gür üretimi var. Geçen sene mezun olanların bir kısmı üniversiteye postu atmayı başardı. Bizim sınıfın serseri kızları da başardı. Bunlara o sıralar kafasız, yoz diye bakardım. Sevgilileriyle takılırlardı. Şimdi onlar nerede, ben nerede? Hey gidi hey. Ben ders de çalışırdım eşek gibi. Uslu, edepli, ölçülü oldum. Onlar erkeklerle gezip tozup sınavlarda kopya çekerlerdi. O kızların benden daha becerikli çıkmalarına şaşırdım; ama sevindim de. Ama kendimi inanılmaz ezik ve bataklık içinde hissettim. Sanki hayatım hep bu köyde geçecek, buradaki sorunlarımı aşamayacağım. Gelecek sene bir daha denerim diyordum. Hiç işim olmaz diyorum. Çünkü babam; ‘okumakta gözün yok, kazanamadın, bak başının çaresine’ diyor. İş yapana iş çok. Gelecek sene babam tarlaları kendi ekip biçecekmiş. Dur sana göstereyim” dedi, kalktık, yürüdük, evin aşağısındaki ekin tarlasını gösterdi, sonra evin diğer tarafındaki tarlayı.
“Bu tarlalara sebze ekecekmiş. Yemek işine girecekmiş, paket yemek işi. Bu işte bana yardım et diyor abinle. Tarla işi çok zor. Uğraşamam. Hazır çorba işinde büyük para varmış. Hani şu marketlerde toz gibi satılıyor ya dandik şeyler. Babam onların tam tersine; organik çorba yapıp pazarlamayı düşünüyor. Ama becerebileceğini sanmam.”
İlerdi, ahıra girdik. İçerde 7 inek vardı.
“Bunların bakımıyla uğraşıyorum. Kolay değil. Tereyağı yapıyoruz, ayran, çökelek, yoğurt, peynir. Annem bunları çarşıda satıyor. Kışın marul, lahana. Her Pazar annemle çarşıya gidiyorum. Pazarcılık çok zor bir iş.”
“Babanın projesi ya tutarsa, denesen?”
“Yok be, kölelik bu iş.”
Ahırdan çıktık.
“Şurası da mısır tarlası.” Öteyi, güney tarafını işaret etti.
Tavuk kümesinin yanına geldik. 15, 20 tavuk vardı, civcivleri olan tavuk ötedeydi. Kapıyı açtı, tavuklara yem attı.
“Şu çok ilerdeki yapı nedir?”
“Tavuk çiftliği.”
“Tarlanın birine tavuk çiftliği kursanız, organik yumurta iyi para eder.”
“Uğraşamam öyle. Babam deli gibi çalıştırır insanı. Emreder, bağırır, çağırır, sabredemem ve patlarım, kavga çıkar. Hele de annem. Delirtir beni. Her neyse, geldiğin iyi oldu, parayı bulacağım. Bir şekilde bulurum, tencere yuvarlanır, kapağını bulur.”
“Şuraya bir yere kocaman bir tavuk kümesi yapsa baba, yumurtasını satarsınız.”
Yerdeki tahtayı aldı, bana vuracak gibi yaptı.
“Kim uğraşacak? Lüzumsuz konuşuyorsun bak. Beni motive etmeye mi; yoksa deli etmeye mi geldin? Ama ben bizi neyin motive edeceğini iyi biliyorum.”
“Neymiş o?”
“Madem buraları sevdin, buraları yaşatayım sana.”




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın aşk romanı kümesinde bulunan diğer yazıları...
İki Kız Bir Erkek
İki Genç Kız Sohbet Ederken
İyi Kızlar Aşık Olur 1
Köylü Kız Kezban
İki Kız Bir Erkek 4
İki Kız Bir Erkek 3
İki Kız Bir Erkek 10
İki Kız Bir Erkek 5
İki Kız Bir Erkek 7
İki Kız Bir Erkek 12

Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Murat, Mevlüt, Muzaffer ve İsa
Kurtlar ve İnsanlar
Silikon Kadın
Vahşi Ormanda Tek Başına 3
Vahşi Ormanda Tek Başına 2
Vahşi Ormanda Tek Başına
Sokakların Ruhu
İki Kız Bir Erkek 14
Kurtlar ve İnsanlar 6
Silikon Kadın 2

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Göğsümde Ateş Böceği Gibi Parlayacak [Şiir]
Şimdi Yak Bir Sigara [Şiir]
Bir Kadının Gelişim Süreci [Şiir]
Remzi [Şiir]
Rüya Tarlasında Bitmiş Bir Kız Gördüm [Şiir]
Sahil Olduklarını Hatırla [Şiir]
En Güçlü Yerin [Şiir]
Seni Mutlu Edeceğim [Şiir]
Birds And Girls [Şiir]
Kapı Açan, Cebrail [Şiir]


İsa Kantarcı kimdir?

yazar

Etkilendiği Yazarlar:
jack london


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © İsa Kantarcı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.