Aþkýn aldý benden beni. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Melek, çayýný almýþ dere kenarýnda baðdaþ kurmuþ, akýp giden dereyi izliyordu adeta transa geçmiþti. Yanýna geçtim oturdum. Bir þeyler anlattý, sustu. Uzun bir sessizlik olmuþtu, içime Aynur düþtü. Onunla Seher’in arasý okulda çok iyiydi. Ben haricinde tek onunla sýký fýkýydý. Melek baðýrdý salýncakta sallanýyordu: “Her gün çay, her Allah’ýn günü, yeter ya, kahve yok mu, kahve beyni açar, çayla beynimiz uyuþtu kardeþ. Salep, sýcak çikolata yok mu?” “Çalýþýyorsun, alýrsýn bize.” “Aynur ne yapýyor, haberin var mý?” dedim. Seher, bana sinirle. Sonra baþýný önüne eðdi. Gülümsedi garip biçimde, önüne bakarak, düþünceler içinde: “Býrak þunu faydasýzý!” “Ne oldu aranýzda?” Lise çabuk bitmiþti, ne olduðunu anlayamadýk, sonra o günleri delice özler olduk. En çok þamatalý günleri arar insan. Büyük sýkýntýlarý düþtüm, sorumluluklar… Bir daha ele geçmeyecek, yaþanmayacak zamanlar ve sevmediðin ya da çok yakýn olmadýðýn, kokuþmuþ fare ölüsü gibi arkadaþlarýný bile özlüyorsun, merak ediyorsun, hayatta ne yapýyorlar, nereye evrildiler? Belli ki rüzgarda savrulan polenler gibi bir taraflara savrulmuþlar, bizim gibi hayatta kalma, geleceklerini inþa etme savaþý veriyorlardý. Seher, depresyona girmiþti, eve yalnýzdý, sevdiði dostlarý yoktu ve büyük bir boþluða düþmüþtü, þehirdeki iþ arama giriþimleri de boþa çýkmýþtý. Evdekilerle de arasý bozulmuþ, çatýþmalar çoðalmýþtý: “Ne okumakta gözün var, ne çalýþmakta, neye yararsýn sen?! Popona taþ mý baðlý, kalkýp iþ yapmýyorsun!?” türünden sözler iþitmek sinirlerini bozmuþ, geleceðe dair umutlarýný Yok etmiþti. Yapýcý olmayan ve buyurgan olan ailesinin baskýlarý iþi zorlaþtýrmýþtý. Onu hayattan soðutmuþtu. Moral bozukluðundan evde iþ yapmak içinden gelmiyormuþ, geç yatýp geç kalkýyormuþ, bulaþýk bile yýkamýyormuþ. Ve bu yüzden özellikle sýk sýk annesiyle kedi köpek gibi kavga ediyormuþ. Baktý olacak gibi deðil; böyle kriz büyüyor, þehre gidip iþ arama giriþiminde bulunmuþ, dönerken lisenin civarýndan geçmiþ, banka oturmuþ, eski güzel günleri hatýrlamýþ. Eve döneceði sýrada aklýna çok deðer verdiði Aynur düþmüþ, onu bir göreyim diye düþünmüþ. Berbat hissediyormuþ, sarýlacak bir þey, tutunacak duvar, sýðýnacaðý bir þey arýyormuþ. Caný eve gitmek istemiyormuþ, aðlamýþ. Çocuk gibi aðlamýþ, bir yaþlý teyze geçiyormuþ, “neyin var kýzým demiþ, hayat kýsa aðlamaya deðmez.” Seher, dirilerek azimle kalkmýþ, gözyaþlarýný silmiþ ve Aynur’un evinin yolunu tutmuþ, “belki bu akþamý ve geceyi onlarda geçiririm, sabaha kadar dertleþiriz, belki günlerce onlarda kalýrým” diye düþünmüþ. Aynur, onu okul zamanlarýnda eve davet edermiþ, yatýya kalmaya, hiç gitmemiþ, gidememiþ, denk gelmemiþ. Aynur’la baþ baþa yürüyüþler yapar, üzgün ya da mutlu olduklarýnda çiçekler gibi birbirine sürtünerek var olurlardý. Lafa lafý açar, vakit su gibi akýp geçer ve zamanýn ne çabuk geçtiðine üzülerek hayret ederlerdi. Daha konuþacak çok ve baþka þeyler varken. Bir kýzýn çok iyi anlaþtýðý ya da anlaþamasa bile düzenli dostluk yürüttüðü bir kýz dostu, sevgilisi gibi bir þeysi vardýr, Seher kýzsal þeyleri Aynur’la paylaþýrdý. En baþta çok iyi uyum saðlamýþlardý. O gün Seher onu görmeye eli boþ gitmek istememiþ. Aynur, fýndýklý çikolata, cips, gofret gibi þeyleri çok sever. Seher, parasý çok az olduðu halde ona bir çikolata ve cips aldý. Dairenin kapýsýnda kalbi çarparak onu bekliyordu, çok geçmeden kapý açýldý. Aynur, onu dairenin kapýsýnda görünce öyle ciddi manada sevinmemiþti, sarýlýp öpüþmek þöyle dursun; ‘senin burada ne iþin var, çabuk kaybol’ der gibi soðuk bakmýþ, “aa, sen nerden çýktýn?!” demiþ yapmacýk, cýlýz bir sarýlma. “Müsait deðilsin sanýrým, sonra gelirim, bunlarý sana getirdim.” “Yok; olmaz öyle kaçýp gitmek tatlým” deyip bir koldan tutup onu içeri çekmiþ. Aynur’da bir terslik var, o samimi, güleç kýz yok olmuþ. Sanki içerde beþ kiþiyi öldürmüþ ve cesetleri banyoda parçalayacak, foyasý ortaya çýkacak. Aynur, onu odasýna götürdü, hediyelik eþya gibi býraktý, “az sonra geleceðim” dedi, gelmedi bir türlü. Seher, kalkýp mutfaða gitti, Aynur pasta yapmaya çalýþýyor; ama beceremiyor, Seher iþe el attý, bu sýrada Aynur ev telefonunda biriyle konuþmaya baþladý Seher, iki tür pasta yaptý, çökelekli kurabiye ve çikolatalý kek. Aynur, piþen pastalarýn çoðunu alýp üst kata götürdü. Sonra üstünü giyip; “az sonra geleceðim” deyip biriyle buluþmaya gitti, pastalarý verip gelecekti, çok zaman geçti; ama gelmedi, Seher iki pasta yiyip üzüntüyle evi terk etti. Ve Aynur’u defterinden sildi. Meðer sevdiði bir çocuk varmýþ, “pasta yap getir, ne kadar beceriklisin göreyim” demiþ, pastalarý ona götürmüþ, laf uzayýnca kopup gelememiþ, evdeki dostunu unutmuþ. Sonra Aynur onu telefonla arayýp durumu izah edip özür dilemiþ, Aynur ýsrar edince Seher onu baðýþlamýþ. “Pastalarýn süper, çocuk bayýldý, ben yaptým dedim, inandý salak, üniversiteye giremezsek pasta yapýp satarýz. Hayatta bir baltaya sap olamazsak yapacaðýmýz bir iþ var, poðaça yapýp satmak.” Þaka maka derken bu iþi konuþup durdular. Bir hayal, umut iþte, iþ yeri açmaya gerek yoktu, evde yapýp kafelere, bar ve lokantalara satarlardý pastalarý. Simidin nasýl alýcýsý varsa, tadý güzel pastalarýn da alýcýsý olurdu. Müþteri edinirlerse eðer. Pasta yapýp satmak iþi, belki olur, belki olmaz; ama bunu konuþmak, bu konuyu ele alýp geliþtirmek heyecan vericiydi, olmayan paralarý önlerinde görüp saymak, durmadan pasta satmak ve bu iþ giderek bir iþ yeri açmaya kadar varýrdý. Evet, evet, fýrýnlarýn ürettiði pasta gibi ürünlerin içine çok az malzeme koyuyorlar, eðer onlar malzemeden çalmayýp iyi bir lezzet tuttururlarsa bu pasta iþi neden yürümesin, binlerce insan sabah sokaktan geçen simitçiden simit alýr yemek için kahvaltýda, ya da fýrýna gidip alýr. Evlenmekte gözleri yok, üniversiteye girmeleri çok zor, taþ kafa sevgiliye gerek yok, iþ desen zaten vermiyor kimse iþ, lise mezunusun, bir halt deðilsin, ne yapacaksýn, saksýyý çalýþtýrýp bir iþ bulup yapacaksýn, iþ fikri icat edeceksin. Pazarlara gelen kimi yaþlý köylü kadýnlar üç beþ ürün için akþama kadar bekler, biraz marul, yeþil soðan, bir kabak, parçalanmýþ, pazý, lahana, maydanoz. Tezgahlarý yerdedir, muþamba üstünde. Ayazda beklerler ya da ufak bir leðen dolusu yumurta için. Biz neden baþarýlý olmayalým? Oluruz caným! Uzun bir aradan sonra sahilde buluþmuþlar. Aynur suratsýzmýþ. Soðuk ve kuruymuþ. Hep Seher konuþmuþ. Aynur dinlemiþ. “Bir terslik var, neden durgunsun?” demiþ Seher, Aynur dün babasýyla kavga ettiðini söylemiþ. Bu sýrada Aynur’un cep telefonu çalmýþ. Aynur, izin isteyip uzaða gitmiþ. Aynur, normalde bunu hiç yapmazmýþ, onlarýn birbirinden gizledikleri hiçbir þey yokmuþ. Aynur’u bu tavrý Seher’in çok zoruma gitmiþ. Aynur konuþmaya dalmýþ. Ýlerlemi, ta yüz metre ötedeki banka oturmuþ. Onu odasýnda hediyelik eþya gibi býrakmasýnýn bir baþka versiyonu bu. Ama içerlememiþ, dayanamamýþ, kalkmýþ arkadan sessizce yanaþýp telefon konuþmasýný dinlemiþ. “Seher malýn teki ya, takma onu sen, gel buluþalým dedi, geldim, merak etme, az sonra onu bir yalanla ekerim, ya hayatýmda bu kadar yapýþkan bir kýz tanýmadým, aþkým sen rahat ol, az sonra yanýndayým. Murat sen benim için çok önemlisin, bunu sakýn unutma.” Seher Murat’ý bilirdi. Okul önüne ara ara gelen, kollarý dövmeli, boynu altýn zincirli serseri köpeklerden biri, sabýkalý, uyuþturucu baðýmlýsý, býçakla gezer, kimse hoþlanmaz ondan. Hýrsýzdýr. Çaldýðý eþyalarý satar. Sürekli içer. Aynur, onu fark etti arkasýnda. “Kimdi o?” dedi Seher. “Piçin biri.” “Hayýr, o senin sevgilin Murat, hepsini duydum. Senle dostluðum bitti, hayatta yolun açýk olmasýn. Aynur, baskýya daha fazla dayanamamýþ ve aðlamaya baþlamýþ. Çocuk buna demiþ ki; “elinde sepetle dilenci gibi kapýp kapý gezip poðaça satmaný istemiyorum. Seher, seni kullanýyor, çapsýzca iþ fikirleri üreterek senin hayatta ilerlemeni engelliyor… Evleneceðiz. Sana çok güzel bir iþ bulacaðým. Sana iþ kuracaðým.” “Þu an ne iþ yapýyor o köpek?” “Ýþi yok.” “Altýnda motorla geziyor; o motoru da çalmýþtýr kesin. Ona inanýyorsun; bana deðil! Çok sefilsin! Aynur, aðlayarak; “seni kýrmak istememiþtim, sen benim canýmsýn, iliþkimizi kimseye söyleme dedi, çok aþýðým, hem babasý müteahhit, ekip biçtiði bir sürü arazisi de var, tarým imparatoru yani, çevresi çok geniþ. Kusura bakma, senle poðaça iþi yattý. Senle görüþtüðümü söyleyince, hayalimizi; bana çok kýzdý, onu sakinleþtirmek için öyle þeyler dedim. “Kafana tüküreyim seninle dostluk yaptýðý için! Malýn tekine inandýn ve sildin projemizi! “Kusura bakma, hayatýn akýþý böyle. Onunla evleneceðim.” “Yalan olsa bile poðaça yapýp satmak fikri ne güzel hayaldi. Oyalanýp mutlu oluyorduk, gerçek gibiydi, bütün sorunlarýmý çözmüþtük. Onun için beni sattýn. Yazýkla olsun sana!” Seher, basýp ayrýlmýþ oradan. Aynur ise çocuk gibi aðlýyormuþ. “O gündür bugündür onunla irtibatý kestim. Bir iþ bulunca kafamda her þey yerine oturur, hallolur. Þu an kafamý rahatlatayým, gider araþtýrýr bakar bir iþ bulurum, en kötü ihtimal sahilde kafelerin birinde garsonluk yaparým. Kendimi idare edecek az bir param olsa yeter. Çocukluðum aklýma geldi. Ýlkokula gittiðim zamanlardý. Kantinden ya da arkadaþlarýmýn elinde tuttuðu simitten ya da poðaçadan yayýlan tahrik edici kokular mahvederdi beni. Annemden para isterdim arada. Yok derdi. Geceleri uyumadan annemin yatak odasýný banknot halinde parayla aðzýna kadar dolu biçimde hayal ederdim. Her nasýl olacaksa artýk. Yani ilerde çok para kazanacaktým. Paramýn çok olduðunu ve kantinden her istediðimi aldýðýmý; hatta yakýndaki bakkaldaki her þeyi satýn aldýðýmý hayal ederdim. Parasýzlýk çok acý bir þeydir. Seher dedi ki: “Bütün mesele para. Bütün sorunlarýmý çözmenin yolu iþ bulmak ve para kazanmak. Ýþsiz olunca kafada olur olmaz düþünceler geziyor. Caným çýkana kadar çalýþýp eve gelmek, yemek yemek ve uzanmak. Bütün istediðim bu. O zaman kafada gerekli þeyler oluyor sadece. O zaman gerçekten yaþadýðýmý ve gerçekten mücadele ettiðimi ve varoluþumun anlamýný hissedeceðim. Geçmiþ, ölmüþ bitmiþ ya da gelecek düþünceleriyle ve hayalleriyle boþa vakit harcamamýþ olacaðým. Dost ediniyorsun; kazýk atýyor. Bu iþlerde hayat yok. Ama iþim olur, gelirim eve, yemek yerim, geçerim odama, müzik dinlerim, kitap okurum. Huzurlu olurum ve uykum gelince de þýp diye uyurum. Sabaha dek uyku gelsin diye televizyondan saçma sapan þeyler izleyip hurda haþat yatmam ve kendimi tükenmiþ ve mahvolmuþ hissetmem.” Sürekli bir þeyler yaptýk, sohbet ettik. Hava kararmaya baþlamýþtý. “Ben kalkayým” dedim. “Bu gece burada kalýyoruz, belki birkaç gün. Geceler gizemli ve güzel olur, insan huzur bulur.” “Bizimkiler merak eder, telaþlanýr.” “Geç olmadan haber ederiz. Abimin telefonundan ararýz. Uðrar buraya zaten.” Akþam için yine odun topladým. Sonra akþam oldu, gökyüzü binlerce yýldýzla kaynamaya baþladý. Ay çýktý. Tepede bir noktadan söz ettiler, oradan aþaðýsý, karayolu muhteþem görünürmüþ. Patikadan tepeye çýktýk ay aydýnlýðýnda yolumuzu az çok seçebiliyorduk ve kýzlarda el feneri vardý. Orada boþ bir trafo vardý, onu yapmýþlar; ama öylece kalmýþ, yanýnda dört ayaklý elektrik direði vardý, ona týrmandýk. Kabin gibi bölümdeydik. Yükseklik korkutucuydu, 30 metre, manzara mükemmeldi, çok aþaðýda kalan kara yolundan geçen araçlarýn ýþýklarý uður böceði gibi görünüyordu, hafif bir esinti vardý, kuruyan otlarýn kokusu duyuluyordu. Çocukça duygular vardý içimde. Rahat, özgürlük duygusu. Serüvenci bir duygu. “Ýlerde eski bir ev var, ahýr gibi samanlýk gibi bir þey, oraya da gidelim, bir ara birileri orayý ev olarak kullanmýþ. Bazýlarý o evin perili olduðunu söyler” dedi Melek, “Hadi oraya gidelim.” Seher bu fikirden hoþlanmadý. Bu bana da hiç tekin görünmedi; ama meraklandým, “gidelim” dedim. “Yemek yiyelim önce, karným çok acýktý” dedi Seher. Kamp alanýna döndük, ateþ cýlýzlaþmýþtý. Seher, ateþe odun attý. Çadýra girdi. “Yemek malzemeleri yok, nereye gitti bunlar. Biri çalmýþ. Buralarda kimse olmaz oysa. Umarým ihtiyacý olan biri almýþtýr.” Yanýna gidip baktýk. Ýki yumurta ve üç domates ve biraz ekmek haricinde ne varsa yok olmuþtu. “Biri çadýra girmiþ. Sanki þu aptallara biraz yiyecek býrakayým deyip bunlarý býrakmýþ.” Çok kafa yormadý ve kalan malzemeyle menemen yapmaya giriþti. Menemen olmuþtu, bir parça aldým, harikaydý. “Eve gidip kümesten bir tavuk kesip getireyim.” dedi melek, büyük tavayý alýrým, kýzartmalýk bir þeyler de alýrým.” Açlýðýmýzý az da olsa bastýrmýþtý birkaç lokma. Melek, elinde el feneriyle yola çýkacaktý: “Çabuk gidip geleceðim, bir yere kaybolmayýn. Perilere dikkat edin.” “Kendine dikkat et” dedi Seher, “Býçaðým var, merak etme.” Seher’le ateþ baþýnda sessizce oturuyorduk. Ateþ çatýrdýyordu arada, kývýlcýmlar saçýyordu, bu ateþ, duman kokusu beni çok eski günlere, evimiz civarýnda ateþ yaktýðýmýz yaðmurlu günlere getirdi, mahalledeki dostlarýmla. “Anlatacak bir hikayen yok mu?” dedi Seher, “baban mesela, nasýl biri?” Bir ara babamla þehir dýþýna bir arkadaþýna gitmiþtik. Fýrtýna baþlamýþtý, yaðmur rüzgar, ortalýk yýkýlýyordu, gece yarýsýydý, Eylül ayýydý, babamla çok sevdiði dostunun yeni yeni yaptýrdýðý köy evinin su tesisatýný yapacaktýk, gece yarýsýydý. Emanet kamyonet bozuldu, babam yapmayý denedi, sucuk gibi ýslanmýþtý, küfür edip içeri geçti, oturdu ve sigara yaktý, üþüyorduk, bana da bir dal sigara verdi, þaþýrmýþtým, arada öylesine içerdim, dostlar verirse. “Yak yak, çekinme, içtiðini biliyorum.” Az sonra anlayacaktým dost tavrýnýn nedenini. “Bak oðlum, lise birdesin þimdi, zaman çabuk akýp geçer, iyi not için, sadece diploma için sakýn çalýþma. Ýþi iyice öðren, su tesisatý vs. nasýl yapýlýr, her þeyi öðren. Bu iþte ekmek var çalýþýrsan, bak eðer iþi kapmazsan mezun olduktan sonra ne büyük aptallýk ettiðini anlarsýn. Karýþmam, arka çýkmam, yok sayarým seni. Ha, söz dinlersen arkanda olurum, en büyük destekçin, açarýz sana bir dükkan. Emekli olurum. Birlikte iþletiriz. Hafta sonlarý sana yardým ederim. Sonra sana dindar bir kýz buluruz, onunla evlenirsin. Bizle yaþarsýn baþta, sonra kiraya çýkarsýn, sonra bankadan kredi çekeriz, sana bir daire satýn alýrýz.” Ses vermedim. Uzun süre geçti. “Eee, düþüncen nedir?” “Gelecek neyi gösterir bilemeyiz, yarýn ölürsem ya da sen ölürsen” dedim. “Senin projene asla katýlmýyorum” diyecektim, kýrýlýr diye yapmadým, amca oðlu aklýma geldi. Mehmet abi benden on yaþ büyüktür. Marangozluk yapýyordu bir iþ yerinde, amcam emekli oldu ve ona dükkan açtý, sýfýr makineler ve aletler aldý, amcam bir gün dükkana gitmiþ…(amcam bu hikayeyi bize geldiðinde anlatmýþtý kýzgýn bir boða gibi burnundan soluyarak) Çok büyük umut ve hevesle ona bir dükkan açmýþtý. Dükkana girmiþ, bakmýþ ki oðlu sohbet ediyor biriyle, amcam selam verip az laflayýp orayý terk etmiþ, saatler sonra dükkana tekrar gitmiþ, oðlan çalýþýyor mu diye kontrol etmek için. Mehmet abi arkadaþýyla muhabbette, sabah býraktýðý gibi, üstelik bira içiyor dostuyla, fýndýk fýstýk yiyor. Amcam delirmiþ, içeri girmemiþ. Elinden bir kaza çýkar diye. Sonra dükkaný kapattý. Makine ve aletleri sattý. Oðlu iþsiz kaldý. Oðluyla kapýþmasý ölene dek sürdü. Mehmet çok abiyi severdim, bir kere babayla aran kötü olunca bu iþ hep öyle gider, bazýlarý için böyle, o kavga asla bitmez. Mehmet abi bana bir gün inanmakta zorlandýðým bir hikaye anlattý, bir gün amcamla kapýþmýþlar, amcam onu evden kovmuþ. Mehmet abi o öfke ve hayal kýrýklýðýyla bir yürümeye baþlamýþ, baþka bir þehre gelmiþ, gece gündüz yürümüþ, yol kenarlarýnda, uygun bulduðu yerlerde evsiz gibi yatmýþ, beþ kuruþu yokmuþ, aç olduðunu söylemiþ, parasý olmadýðýný, ekmek, yemek vermiþler. O þehrin sanayi sitesine gitmiþ. Bir marangoz dükkanýna girmiþ. Çalýþmaya baþlamýþ, patronun kýzý güzelmiþ. Patronu çok sevmiþ bunu, kýzýyla evlendirmek istemiþ, Mehmet abi girmemiþ bu iþe. Sonra yine basýp baba evine gelmiþ. Mehmet abi babasýnýn onunla ilgili hayallerini yýkmýþtý. Ben de aynýsýný yapmak istemiyordum. Amcam tedavisi olmayan zihinsel bir hastalýða yakalandý, Mehmet abi ona ve yengeme bakmaya baþladý. Mehmet abiyle ara ara karþýlaþýrdým, devlet memuru olmak için sýnava girerdi, ara ara buluþur çekirdek yer, ve bir bira içerdik, o öyle içici deðildi, benim gibi arada bir iki tane içerdi, hepsi bu. Ýnançlý, yüreði saðlam biriydi. Ama içmekten sakýnmazdý, çok sigara içerdi. Meðerse sirozmuþ, bana hiç anlatmamýþtý. Bir kýþ günü amcam soba yanýnda ölmüþ uykuda, bir yaný yanmýþ. Mehmet abi onu bulmuþ, aðlamaya baþlamýþ. Amcam topraða verildi, yýllarca kavgalý olduðu babasý gitmiþti, Mehmet abiyi de hastaneye yatýrdýlar, onu görmeye gittim, simsiyah olmuþtu yüzü, diyalize girmiþ. Bir 2 sonra Mehmet abi de ölüp gitti. Sürekli kapýþtýðý babasýnýn yanýna gitti. Babamla araçtayýz, fýrtýna var, saðanak fena. Karanlýktayýz. Babam yeni bir sigara yaktý, çakmak alevi yüzünü aydýnlattý, sakallarý uzundu. “Oðlum, sözümü dinle; yoksa sonra çok üzülürsün.” Bir küfür etti. “Git bak, aç kaputu, bir þey oksitlenmiþtir, araç eski. Eðer bunu yaparsan seni özgür býrakacaðým, istersen hýrsýz ol, hapse düþ, arkanda olacaðým. Sabaha kadar burada kalýrsak büyük sýkýntý olacak” dedi, güldü. “Düzeleceðini sanmam. Senin de beni özgür býrakacaðýný sanmam.” “Yap lan; düzelt þu þeyi, seni özgür býrakmazsam namerdim.” “Baba, böyle þeyler deme, tükürdüðünü yalamak zorunda kalýrsýn.” Tokat atacak gibi elini kaldýrdý, baþýmý geri çektim. “Ben demokratým oðlum” dedi, aracý çalýþtýr sana karýþmam. Tesisat iþi yapmayabilirsin, faydasýz bir kýzla evlenebilirsin. Hayatta ne dediysem tam tersini yapabilirsin, rahatsýz olmam. Sen benim canýmsýn.” Araçtan çýktým, saðanak dövmeye baþladý beni. Ön kaputu açtým. Bir yere dokundum, rastgele, birkaç yere, araca geçip oturdum. “Çalýþtýr” iþareti verdim. Araç çalýþtý. Kaputu kapattým, hýzla araca binip kapýyý kapattým. “Aslan oðlum!” diye baðýrdý, “sana harika bir iþ yeri açacaðým, kutsal kitabý kendi dilinden okumasýný bilen bir kýzla evlendireceðim seni.” “Ama baba demiþtin ki…” “Kes lan!” Bir yol lokantasýnda durup yemek yemiþtik. Yemek olarak da sadece menemen vardý. Oranýn menemeni meþhurmuþ. Çok lezzetliydi. Sadece menemen yapýp satan lokanta olduðunu biliyorum baþka þehirlerde. Öyle bir yol lokantasý açmak güzel olurdu. Sadece menemen yapýp satmak, patates kýzartmasý ve salata. Ayran, çay, vs. Öyle bir yol lokantasý kesin iyi iþ yapar. Kamyoncular, nakliyeciler, otobüs þoförleri bayýlýr bunlara. Onlarýn doðru düzgün beslendikleri yok. Özellikle kamyon ve týr sürücüleri. En sevdikleri yemek de menemen. Yapmasý kolay çünkü. Týr sürenler yollarda iþlemler için beklemedeyken menemen yapýp yer. “Seher, sende bir yol lokantasý açsak?” Seher’in gözleri parlamýþtý ateþ çakar gibi, coþkuyla dedi ki: “Kulaðýma çok güzel geldi. Kendi iþimizi yaparýz… Aþaðýda, karayolu üstünde bir yer var. Orasý lokanta için uygun olabilir. Sahibi yaþlý bir kadýndýr. Orayý bize verebilir. Uzaktan akrabam olur. Gidip onunla konuþmak lazým. Kira da almaz. Ama alýrsa çok az para veririz. Ahýr gibi bir yer zaten.” “Orayý düzeltmek milyarlar alýr. Bu iþ fikri heyecan verici; ama bizi aþar. Karayolu kenarýnda kokoreç satan kadýn duydum. Þeftali, erik gibi meyveler satsak?” “Olabilir. Manav gibi basit bir tezgah, güneþten korunmak için bir tente filan. Gece gündüz orada kalýrýz. Renkli ýþýklar koyarýz, yanýp sönen ýþýklar. Akþam ve gece çok dikkat çeker, gündüz ben, gece sen durursun.” “Bak þöyle olabilir: Eski bir minibüsü ya da bir karavaný lokantaya çevirebiliriz, köfte yapýp satabiliriz, menemen, patates kýzartmasý. Yaz-kýþ içinde kalabiliriz minibüsün. Olmayacak, olamayacak hayaller; ama konuþmasý güzel. Serserice. Bir yerde bir iþe girer bu kýz, asgari ücretle, ömrü böyle geçerken bir uyuz tipe gönül verir, onunla evlenir, çoluk çocuða karýþýr. Sonra kavgalarý baþlar, baba evine gelir, büyük ihtimal boþanýr, bu asi bir kýzdýr, onu idare etmesi zordur. Cicim aylarý çabuk biter ve adamýn gerçek yüzü ortaya çýkar. Geçimsizlik baþlar. 3, 4 çocuðu olmuþtur, onlarý büyütmek için gecesini gündüzüne harcarken yaþar durur dertlerle. Çok üzülüyorum. Keþke büyük iþler deðilse bile bu dar ve baskýcý çevreden, köyden kurtulup yaþayabilse, kendi istediði gibi, kimseye kul köle olmadan. Bunu baþaracaðýný sanmýyorum, týpký sezilerime düþtüðü gibi bir hayat sürecek. Belki de vardýr içinde uzlaþmaz ve boyun eðmez hayaller, projeler. Bana hiç anlatmadý. Olsa anlatýrdý herhalde. Yalnýzlýk zordur, insan sevmek ister, yaramazýn birine tutuldu mu iþte o zaman körelmeye baþlar, “çalýþmana gerek yok aþkým, ben sana bakarým.” Sabahýn köründe iþ için kalkmayý zaten hazmedememiþtir. Böyle baþlar karakterin eritilmesi, baðýmlýlýk. Bu çevreden, bu köyden kaç kiþi çýkýp büyük iþler yapmýþ, kaç bilim adamý çýkmýþ, kaç iþadamý? Kaç kýz iyi üniversiteler girmiþ. Seher’in içi çok iyidir. Ama insana kafa lazýmdýr. Biz zeki deðiliz, biraz anlýyoruz, geç anlýyoruz; ama saðlam anlýyoruz, ailemiz de böyle, küçük insanlar. Ama yürekli insanlar. Namuslu insanlar. Babasý ilçe belediyesinde þoför. Güzel okullarda okumadý. Benim babam gibi. Baskýcý, öfkeli, dediði dedik, kalýn kafalý, eleþtiriden hiç hoþlanmayan, eski kafalý; ama iyi kalpli. Bu düþünceleri daðýtmak için gökyüzündeki aya baktým, iyi hissettirdi. Her yanýmýz saran tatlý karanlýkta Seher’le olmak þifalý gelmiþti. Seher’e baktým, dalýp gitmiþti düþüncelerle, ne düþünüyordu, sorup bozmak istemedim. Ateþe baktým onun gibi. Geleceðe dair düþünceler geldi yine. Kovdum onlarý. Sýrt üstü uzandým. Gökyüzündeki yýldýzlara bakýyordum. Yanýp sönen yýldýzlara dalýp gittim. Gözlerimi kapattým. “Uyudun mu?” dedi Seher. “Ýçim geçti.” Uyku uyanýklýk arasýnda ateþin çýtýrtýlarýný duydum. “Sen de duydun mu?” dedi Seher. “Neyi?” “Biri var orada” dedi Seher, “fýsýltýyla, biri bizi izliyor. Ayak sesi netti. “Belki bir hayvandýr.” “Yok be.” Çalý ya da kuru yapraklara birinin bastýðýný ve bize yaklaþtýðýný iþittik. Sesi soluðu kestik ve kulak kabarttýk. Seher, býçaðýn çýkardý. “Ben geldim!” dedi Kenan, ne o, korktunuz mu tavþanlar?” Güldü. El fenerini açýp yüzüne tuttu. Söndürdü. Ateþ baþýna, yanýmýza kuruldu. “Sizi merak ettim?” “Ýyiyiz dedi Seher, “merak edecek bir þey yok.” “Meleði gördün mü?” dedi Seher, yiyecek bir þeyler almaya eve gitti.” “Baþka yoldan geldim, dolaþtým. Kenan, elindeki poþetten bir bira çýkardý, bana uzattý “Yok” dedim. “Sen bilirsin” dedi, birayý açýp biraz içti. Sigara yaktý. Kenan 24 yaþýnda, 1:70 boyunda, sýska ve gözlüklüydü. 2 yýllýk bir üniversiteyi bitirmiþ, iþ bulayýnca elektrikçide çalýþmaya baþlamýþtý. Okul tatillerinde hep çalýþmýþ. Arada liseye gelir, Seher’le konuþur, okul çevresindeki kafelerde erkek dostlarýyla takýlýr, kýzlarý keserdi, Seher’le muhabbet ederken yanýmýza gelmiþ, öyle tanýþmýþtýk, “kýz kardeþime yamuk yapan var mý?” diye sormuþtu, beni irdelemiþti. Kardeþine zarar vermeyecek biri olduðumu anlayýnca sana dayýlanan, yanlýþ yapan biri olursa bana bildir, icabýna bakarým” demiþti. Beni kenara çekip; “kardeþim biriyle takýlýrsa bana bildir, saftýr, biri kandýrýr filan.” Ara ara okulun önüne damlar, kardeþini kontrol eder, uzaktan takip eder ya da yakýna gelip onunla biraz sohbet eder, ona para verip giderdi. Caný bir þey çeker de alýp yesin diye. Onu severdim; ama hiç tanýmazdým. Beþ altý kiþi olurdu yanýnda, Kenan, onlarýn lideriydi, guruptaki çocuklarýn bazýlarý iri yarýydý, onlar çete gibiydiler, onlardan okulun bütün çocuklarý korkardý. Onlara saygý, sevgi gösterirlerdi; çünkü Kenan ve arkadaþlarý kötü çocuklarý, sýkýntý çýkaranlarý sözle ya da birkaç tokatla iz býrakmadan dövüp hizaya sokarlardý. Kenan’ýn okula gelmelerinin bir sebebi de bana göre Seher’in sýnýfýnda arasýnýn iyi olduðu alýmlý kýzlardan birini kendine sevgili yapmak istemesiydi, bunu hareketlerinden, bakýþlarýndan anlamýþtým. O zaman gözümde solucandan daha deðersiz oluvermiþti. “Ýþ güç nasýl gidiyor?” dedi. “Berbat.” “Ayný dert bende de var, tek parça kalmak imkansýz, hamal gibi çalýþ dur. Neden berbat sence, açar mýsýn?” “Düzenli ve sigortalý çalýþýrsam ihtiyarlayýnca emekli olacaðýmý öðrendiðimden beri çalýþmaya karþý bir antipati uyandý bende.” Kenan, kahkahalarla gülmeye baþladý. Gülmesi durulunca sigara yaktý, dedi ki: “Mizah varmýþ sende demek, hiç haberim yoktu, küçük, yuvarlak, sevimli patatese benzetirdim seni… Birader yaþamak çok zor. Elektrikçide yoðun çalýþýyorum, imaným gevredi. Patronun zam yaptýðý yok. Asgari ücretten de az veriyor, bazen 15 gün geciktiriyor paramý. Gemi adamý olmaya karar verdim, bir arkadaþ bahsetti. Miço olarak baþlayacaðým, yükselme þansým var; ama belgeyi almak için kursa gitmem lazým, kurs da parayla, o parayý biriktirmem lazým.” Birasý bitmiþti. Kutuyu büktü, yere koydu. “Ben kaçar, yarýn iþe gitmem lazým.” Kalktý. “Kendinize dikkat edin.” Durdu. Geri döndü. “Acaba gemi adamý olmasam mý?” dedi, “Ýsa ne dersin? Bilmiyorum, baþarabilir miyim, bazýlarý korkunç hikayeler anlattý, yapamazsýn bu iþi dediler. Gemi adamlarý karanlýk tiplerdir, içerler, uyuþturucu kullanýrlar, hýrsýzlar, katiller vardýr içlerinde. Endiþeliyim. Gemi Amerika’ya varýnca kaçacaðým, kaçak olarak Amerika’da barýnan çok insan varmýþ. Ölür kalýrsam oralarda, bu da var. Baþka bir yolla da gidemem oraya. Sen söyle bakalým, sence bu ülkede hangi iþi kursam baþarýlý olurum? Seher, senin saksýnýn iyi çalýþtýðýný söylemiþti bir keresinde.” “Yok be; ama dün bir gazetede okudum, bir çift Halep keçisi alsan, günlük en az 4, 5 kilo süt veriyor teki. Bunlar süt keçisiymiþ. Senede iki kez yavruluyormuþ. Çift yavruluyormuþ.” “Hadi be!” “Gazetede öyle okudum. Araziniz var, otunuz var, gerekli her þey var burada.” “Onlarýn baþýnda durmak lazým. Otlatmak lazým, deðil mi?” “Tabi.” “O zaman çobanlýk yapacaðým demektir.” “Evet. Keçiyi gezdirmezsen olmaz, keçi gezmeli, çeþit çeþit ot yermiþ. Dað bayýr çýkarmýþ.” “Ta anasýnýn gözüne çýkar, uçurumlara, peþinde köpek gibi gezeceðim, kollayacaðým kar, yaðmur, çamur olacak. Deme!” “Aynen böyle. Keçi iþi böyleymiþ.” “Karda, ayazda kýçým donar, tepelerde daðlarda birader, o zaman o keçinin ben…” “Tabi, sabahýn köründe kalkman lazým. Üþüyünce ateþ yakar, çay demlersin. Dene.” “Neyi, çoban olmayý mý, Amerika’ya kaçak olarak girmeyi mi?” “Ona sen karar ver.” “Amerika’da þans yakalayabilir miyim sence? Daðda bayýrda kýçým donarak gezemem ben aga. Zordur çobanlýk. Yalnýzlýk ister. Daralýrým ben.” “Her þeyin bir götürüsü vardýr, bir de getirisi. Bir arkadaþýmýn abisi gemide çalýþýyordu, gemi Amerika’ya gidince atlamýþ gemiden, yüzmüþ kýyýya, sonra Amerika’da tutunmayý baþardý.” Kenan’ýn gözleri parladý: “Evet, ben de baþarabilirim!” “Bir gemici hikayesi daha duydum, kaçak olarak girmiþ Amerika’ya, ahþap dandik bir dairede kalýyormuþ, alt kattaki kafayý bulan ev sahibi beyzbol maçý sevinciyle uzi marka otomatik silahýyla tavaný taramaya baþlamýþ. Bizim gemici delik deþik olmuþ tabi, süzgece dönmüþ. Kariyeri böyle son bulmuþ.” Kenan dehþete kapýlmýþtý. “Tabi oranýn mafyasý var, organ kaçakçýlarý, her yerde var, onlarýn ellerine düþenler de vardýr, bu adam zaten kaçak, yaþýyor; ama yaþamýyor, kaydý yok ülkede, kesip biçsek kim bizi suçlayacak, kes biç; al organlarýný, ormana göm, kim bilecek, bulacak ki? Ülkede kayýtlý biri olsa, iskeletten diþ kaydýndan kimliðine ulaþýrlar; ama ülkede kaçak. Yani var; ama yok. Çok gemici hikayesi dinledim ve gemi adamý olmayla arama sonsuz bir mesafe koydum.” “Ben de öyle yapsam iyi olacak. Bilmiyorum. Bakalým ne olacaðýz. Konuþtuðumuz çok iyi oldu, bir þekilde tutunacaðýz bu ülkede, baþka çare yok.” Kalktý: “Benle gelin bir süre, sohbet ederiz; dönersiniz. Ha?”
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ýsa Kantarcý, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |