..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sevmek bir başkasının yaşamını yaşamaktır. -Balzac
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Türkiye > Mehmet Sinan Gür




24 Temmuz 2001
01 11 Bizim Kızılderililerimiz  
Türkiyeli Olmak

Mehmet Sinan Gür


Türkiyeli Olmak'ın girişinden bir bölüm. Ayrılığı bir tarafa koymalıyız. Kimlik etiketlerimizi geri çekmeliyiz. Yeni bir döneme başlamalıyız. Yaşamak için buna gereksinmemiz var.


:CDII:
Bizim Kızılderililerimiz

Tosawi, İyi Kızılderili

“Bir zamanlar beyazların dostuyduk, ama sizler dalaverelerinizle kendinizden uzaklaştırdınız bizi... Neden dobra dobra konuşup her şeyin düzelmesini istemezsiniz anlamıyorum” diyordu Kara Kazan Büyük Ovaların orta bölümündeki Kızılderililer kuzeydekiler kadar şanslı olamadılar. Güneyli Cheyennelerin önderi Kara Kazan alçakça öldürüldü. Gaga Burun ve Uzun Boğa’nın sürüklediği savaşçılar Arapaho, Comanche ve Kiowalar ile ittifak yapmalarına karşın beyazların büyük ateş gücü karşısında fazla dayanamadılar. Teslim olmayanlar öldürüldü. Teslim olan Comanche resisi Tosawi, General Sheridon’a kendini şöyle tanıttı: “Tosawi, iyi Kızılderili”. Yanıt hiçbir zaman unutulmayacaktı: “Gördüğüm tek iyi Kızılderili ölü bir Kızılderilidir”. Birkaç yıl içinde bütün büyük Cheyrenne resilleri “iyi bir Kızılderili” olmuşlardı.

Atlas Dergisi Hazirran 2001 sayısı.

...

Türkiye’de yaşayan ve Lozan antlaşması ile azınlık olarak adlandırılan uluslar, Ermeniler, Rum veya Helenler ve Yahudiler her zaman değilse bile zaman zaman bizim tarafımızdan yani Türkler ve Müslümanlar tarafından horlanmışlardır. Biz onları hep bir arada gördük. Halbuki aralarında çok önemli farklar var. Önce bunu biraz anlamalıyız.

Türklerden ve Roma İmparatorluğundan önce Anadolu’nun sahipleri Ermenilerdi. Kökleri Hititlere dayanır. Rumlar Roma imparatorluğu sırasında Anadolu’ya hakim oldular. Roma imparatorluğu ikiye bölündükten sonra Anadolu Doğu Roma imparatorluğuna kaldı. Bu sırada hakim güç Rumlardı. İmparatorluk daha sonra Bizans imparatorluğuna dönüştü. İşte bu sırada Ermeniler yeniden Anadolu’ya hakim oldular. Bilindiği gibi daha sonra biz geldik ve Anadolu’ya sahip olma sırası bize geldi. Yahudiler ise bu topraklarda hiçbir zaman egemen olmadıkları gibi böyle bir iddiaları da olmadı. Onların büyük çoğunluğu 1500 yıllarında İspanya’dan kaçıp gelmişlerdi. Tabi Filistin bölgesine yakın olmaktan ötürü önceden de buralarda az sayıda da olsa Yahudi vardı.

Anadolu, bir yol geçen hanı. Doğudan batıya, batıdan doğuya göçen kavimlerin uğramadan edemedikleri yer. 18 medeniyet kurulmuş Anadolu’da. Her gelen kavim ondan öncekini yemiş fakat ya yok etmemiş ya da edememiş. Fark etmez. Önemli olan sonuç. Eski kültürler yok olmamış. Hepsi üst üste yığılmış; kaynayan bir tencerenin içinde birbirleriyle yoğrulmuşlar. Hititler de Helenler de Anadolu’ya sonradan gelmişler. Türkler ise tam bin yıldır Anadolu’da.

Peki şimdi Anadolu kimin? Anadolu, ayırım gözetmeksizin Anadolu’da yaşayanların. Bir taraf diğer bir tarafı yok sayarak Anadolu’ya sahip çıkmak isterse, bu hareket bir masanın ayaklarından birini yok saymakla eşdeğer bir hareket olur.

Masa ayakta durmaz.

Türkiyeliler, Türkiye’de yaşayanlar,

Ben sade bir Türkiyeliyim. Yalnız kendim için değil, aynı zamanda Türkiye için çalışıyorum. Kim olduğum hiç önemli değil. Sizin kim olduğunuz da hiç önemli değil. Türkler, Türk olduğunuz için değil, Müslümanlar, Sünniler, Aleviler, Müslüman, Sünni, Alevi olduğunuz için değil, Kürtler, Kürt olduğunuz için değil, Lazlar, Laz olduğunuz için değil, Araplar, Arap olduğunuz için değil, Ermeniler, Rumlar, Yahudiler, Süryaniler, Ermeni, Rum, Süryani Ortodoks, Katolik, Protestan, Hıristiyan, Yahudi olduğunuz için değil, inançsızlar, Türkiye’yi herkesten çok sevdiğini iddia edenler, farklı ideolojilere inanmış insanlar, inançsız olduğunuz için, düşünceleriniz farklı olduğu için değil, Boşnaklar, Sırplar, Hırvatlar, Arnavutlar, Romanlar, Farisiler, Gagavuzlar, Gürcüler, Çerkezler, Çeçenler, Gürcüler, Abazalar, Azeriler, Tatarlar, Kazaklar, Türkmenler, Özbekler, Kırgızlar, Tacikler, Afganlar, Çinliler, Japonlar, Hindistan’dan, Pakistan’dan, uzak doğudan gelenler, Avrupa’dan, Afrika’dan, Amerika’dan, Avustralya’dan gelenler, Dünyanın herhangi bir ülkesinden gelerek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını kazanmış kişiler, aslen öyle bir milliyetten olduğunuz için değil, bir de az sayıda olduğunuz için öyle yabancı gibi durmayın. Bu toprakların eski sahipleri, eskiden buralara sahip olduğunuz için değil, bu ülkenin yeni sahipleri, eskilerle dövüşerek ya da barışla buralara sahip olduğunuz için değil, Türkiye’nin 81 ilinin sayısız ilçe ve köyünde doğmuş insanlar, sade oralı olduğunuz için değil...

Bu ülkenin vatandaşı olduğunuz için, bu ülkenin ekmeğini yediğiniz, suyunu içtiğiniz için bu ülke için çalışın, sevin ve koruyun. Hiçbir ayırma, kayırma gözetmeden, yurtseverliğinizin yanına başka bir kimlik etiketi iliştirmeden bir araya gelebilirseniz, yurdunuzu yalnızca Türkiyeli ve yurtsever olduğunuz için severseniz gelecek korkulan bir şey olmaktan çıkar. Ancak o zaman vatan hainleri ve Türkiye’nin hasımları yenilgiye uğrarlar.

Bütün bu insanlar aynı ülkede olmakla bir bütünün parçası olmuşlardır. Her biri bir vücudun organları gibidirler. Bütün kendisini oluşturan parçalardan daha değerlidir. Bu yüzden vücut kendisini oluşturan parçaların hiçbirinin kötülüğünü istemez. Çünkü birinin kötülüğü hepsinin yani vücudun kötülüğüdür. Hiç biriniz bu ülkeye tek başına sahip çıkamazsınız. Gücünüz yetmez. Aranızda çıkmış ve çıkması muhtemel anlaşmazlıklar herkese zarar vermiştir ve verecektir. Bir anlaşmazlıktan hiç kimsenin karlı çıkmayacağını görmüyor musunuz? Bilin ki sizin dışınızda kalan bu ülke insanları da bu ülkeyi en az sizin kadar seviyor. Bilin ki bundan sonra, birlikte bütünü oluşturan her biriniz bir diğerine muhtaçsınız..Kurtuluş ancak birbirinizle iyi geçinerek mümkün olacak. Ancak o zaman vücut sağlığına kavuşacak.

Bu ülke insanlarının farkında olmaksızın kendiliğinden yaptıkları bir konuyu daha söylemeden geçemeyeceğim. Dikkat ederseniz deri rengine bağlı ırkçılıktan hiç söz etmedim. Etmedim çünkü Anadolu insanlarının geçmişte ve bugünde böyle bir geleneği olmamıştır.

Bu ülkede daha çok Japon turistlerden ayrıldığı için ağlayan Manisalı köylüler görülmüştür.

Şimdi size birkaç ülke ismi sayacağım. A.B.D. Avrupa Birliği (Büyük Britanya, Fransa, Almanya), Kanada, Avustralya. Bu ülkelerin ortak özellikleri nelerdir?

1.     Hepsi G7 ülkeleridir.
2.     Hepsi demokrasi ile yönetilir.
3.     Hepsi çok ulusludur.

Bu üç unsurun yan yana gelmesi tesadüf değildir. Türkiye G1 olmak istiyor mu? İkinci ve üçüncü maddeleri gerçekleştirmelidir. Türkiye demokratik ve çok uluslu olmayı becerebilmelidir. Bunun için yalnız halka değil, Türkiye’yi yönetenlere büyük iş düşüyor. Türkiye halkı ve yöneticileri ile birlikte Türkiyelileşmelidir. Siyah derili, kızıl derili insanları bol olan bir ülkede beyaz derililer yüceltilerek ülke birliği sağlanamaz. Tek dileğim var: Anayasamızda yazılı olan “Hiç kimseye dili, dini, ırkı nedeniyle bir ayırım yapılamaz, bir ayrıcalık sağlanamaz.” ilkesinin gerçekten işlemesi.

8.Eklim.2001

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Bizim Kızılderililerimiz Kim?
Gönderen: Uğur Sönmez Özlü / Ankara
5 Nisan 2004
Sayın Mehmet Sinan Gür, Benim görüşlerime göre Türkiye'de Kızılderili durumuna düşürülenler maalesef Türklerdir. Bir örnek vermek istiyorum. Şekerbank geçenlerde Çerkezlere özel bir kredi kartı çıkardı. Adı da Çerkez destan kahramanları olan "Nart" tan türemiş: "NARTCARD". Soruyorum size ve herkese; bir banka kalkıp bir kredi kartı çıkarsa ve dese ki bu kredi kartı Türklere özeldir. Adını da "KÜR ŞAD KART" koysa ne olur? Yer yerinden oynar.. Faşizm, ırkçılık, kafatasçılık vs.. sözler havada uçuşur.. Lütfen tarafsız olun; haksız mıyım? Son söz: Mustafa Kemal Atatürk çok uluslu yapının tarih boyu çöktüğünü ve çökmeye mahkûm olduğunu boşuna söylememişti. Osmanlı örneği de gözümüzün önünde iken olaylara "hümanizm" ile değil de "realizm" ile yaklaşmanın daha yararlı olacağını düşünmekteyim. Saygılar sunarım..

:: Tebrikler Sayın Mehmet Sinan Gür
Gönderen: İbrahim / Ankara-Türkiye
20 Eylül 2002
Sizi, öncelikle böyle can alıcı bir sorunumuzu gayet sarıh bir biçimde ortaya koydğunuz için, sonra yazınızdaki derinlik ve vukufiyetten dolayı kutluyorum. Bu yazıyı, azınlık ve çoğunluk ırkçılığı yapan tüm saplantılı insanlarımızın okuyup bir nefis muhasebesi yapmaları gerekir diye düşünüyorum. Saygılar ve sevgiler...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın türkiye kümesinde bulunan diğer yazıları...
Antakya’da Bir Çiftlik ve İzlenimler
01 13 Sivil Toplum Örgütleri Nasıl Güçlenir?
Çanakkale Kara Savaşlarında Taktik Kararlar
01 10 Anti Küreselleşme
01 14 Teröre ve Savaşa Hayır!
Türkiye’nin Avrupa Birliğine Girme Umutları

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gizemli Mısır - Tek Tanrılı Firavun Akhenaton
Müzik - Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz
Yeni Bir Vatandaş Tanımı 2
İnsan Neden Sanat Yapar?
Kitap - Martı Jonathan Livingston
Kitap - Suyu Arayan Adam - 1
Neanderthal İnsanı
Google Earth - Moskova'da Bir Araştırma Öyküsü
Orhan Gencebay Trt1'de
Milliyetçilik Üzerine

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Nazım Hikmet'ten Çanakkale Şiiri [Şiir]
Ateş ve Ölüm (Bütün Şiirler 16. 07. 2009) [Şiir]
Seni Seviyorum Bunalımı [Şiir]
İncir Ağacı [Şiir]
Bir Dosta E - Mektup [Şiir]
10 Ağustos 1915 Anafarta Ovası [Şiir]
Sevgisizlik [Şiir]
Mor Çiçekler [Şiir]
Eskiden [Şiir]
Bir Ruh Çağırma Operasyonu [Öykü]


Mehmet Sinan Gür kimdir?

Yazmayı seviyorum. Bir tümce, bir satır, bir sözcük yazıp altına tarihi atınca onu zaman içine hapsetmiş gibi oluyorum. Ya da akıp giden zamanı durdurmuş gibi. . . Bir fotoğraf, dondurulmuş bir film karesi gibi. Her okuduğunuzda orada oluyorlar ve neredeyse her zaman aynı tadı veriyorlar. Siz de yazın, zamanı durdurun, göreceksiniz, başaracaksınız. . . . Savaş cinayettir. Savaş olursa pozitif edebiyat olmaz. Yurdumuz insanları ölenlerin ardından ağıt yakmayı edebiyat olarak kabullenmiş. Yazgımız bu olmasın. Biz demiştik demeyelim. Yaşam, her geçen gün, bir daha elde edemeyeceğimiz, dolarla, altınla ölçülemeyecek bir değer. (Ancak başkaları için değeri olmayabilir. ) Nazım Hikmet’in 25 Cent şiiri gerçek olmasın. Yaşamı ıskalamayın ve onun hakkını verin. Başkalarının da sizin yaşamınızı harcamasına izin vermeyin. Çünkü o bir tanedir. Sevgisizlik öldürür. Karşımıza bazen bir kedi yavrusunun ölümüne aldırmamak, bazen savaşa –yani ölüme- asker göndermek biçiminde çıkar. Nasıl oluyor da çoğunlukla siyasi yazılar yazarken bakıyorsunuz bir kedi yavrusu için şiir yazabiliyorum. Kimileri bu davranışımı yadırgıyor. Leonardo da Vinci’nin ‘Connessione’ prensibine göre her şey birbiriyle ilintilidir. Buna göre Çin’de kanatlarını çırpan bir kelebek İtalya’da bir fırtınaya neden olur. Ya da tam tersi. İtalya’daki bir fırtınanın nedeni Çin’de kantlarını çırpan bir kelebek olabilir. Bu düşünceden hareketle biliyorum ki sevgisizlik bir gün döner, dolaşır, kaynağına geri gelir. "Düşünüyorum, peki neden yazmıyorum?" dedim, işte böyle oldu. .

Etkilendiği Yazarlar:
Herşeyden ve herkesten etkilenirim. Ama isim gerekliyse, Ömer Seyfettin, Orhan Veli Kanık, Tolstoy ilk aklıma gelenler.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.